( Abdullah ) İbn-i Ömer radiya’llâhu anhüma’dan ( Sened-i Sahih-i muttasil ile) rivayet olunduğuna göre, ( bir def’â) Nebiyy-i Ekrem salla’llâhu aleyhi ve sellem: “ İlâhî Şamımızda, Yemenimizde bize bereket ihsan et” diye du’â buyurdu. Ba’zı kimseler: “ Necidimizde de” diye niyazda bulundular. ( Resûlu’llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem tekrar” “ Şamımızda, Yemenimizde bize bereket ihsan et,” buyurdu. Onlar ( yine:) “ Necidimizde de” deyince, “ Zelzeleler, fitneler işte oıradadır. Şeytanın karni ( yânî hizbi ve ümmeti de orada çıkacaktır,” buyurdu.

“ Nazartü Yemeneten ve Şameten,” ta’biri “ sağıma soluma baktım,” ma’nasına geldiğine ve “Yemen” arkasını ka’be’nin kapısına veren bir kimsenin sağ cihetine düştüğü gibi, “ Şam da” sol tarafına düştüğüne göre, burada Hicaz’ın cenup ve şimalindeki bütün diyâr-ı İslâmiye kasdolabileceği gibi, hassaten “ Yemen” ve “ Şam” namlarıyla anılan iki kıt’a da kasd buyrulmuş olabilir . Bununla beraber, Yemen ile Şam’ın faziletlerine dair, hadisler varid olduğuna göre, ikinci ihtimal daha kuvvetlidir.

Hicaz ile Yemen’in sahil tarafları “ Tihâme” dir ki, Mekke-i Mükerreme’ye “ Tihâme” denilmesi bundandır. Hicaz’ın şarkından i’tibaren, Irak’a kadar uzanan ekserisi bataklık olan yaylaya da 2Necid” denilir.

“ karn” muâsır olarak yaşayan insanların tabakası ma’na’sına geldiği gibi, içinde bir nebi zuhur eden bir müddette yaşamış olanlara da ehl-i ilimden bir tabakaya da ıtlak olunabilir. Nitekim, “Hayru’l-kurûn Karnî” = kurunun( karinlerin) en hayırlısı benim karnim,” hadisinden murad, Aziz Peygamber’in yüzünü görmüş ve ona inanmış Ashâb-ı Kiram tabakasıdır.Binâenaleyh “ Karn-i Şeytan” Şeytanın hizbi ve ümmeti demek olur. Nitekim Deccâl o havâliden, Ka’bül- Ahbar’dan naklolunduğuna göre, Irak cihetinden zuhur edecektir denilmiştir.

Müslim’in rivayetine nazaran İbn-i Ömer radiya’llâhu anhüma’nın da işittiği ve şahid olduğu bu haberden dolayı Irak ehline teveccühü çok az imiş. Nitekim onlara bir kerre: “ EY Iraklı’lar! Küçük günahları ince eleyip sıkı dokuyorsunuz! Sonra büyüklerini irtikaba da amma pervâsızsınız!” demiştir. Hazreti Hüseyin’in fecî’ şehadetinden sonra hacca gelmiş ba’zı Iraklı’lar, “ İhramda iken pire öldürene fidye lazım gelip- gelmeyeceğini sual etmeleri münasebetiyle söylenmiştir.

Sevgili Peygamber’imizin du’a’sında, Yemen ile Şam’ın tahsisen ziknedilmesi bu iki iklimin mübarek olduğuna delalet eder. Necid’in daha doğrusu ehl-i Maşrık’ın du’a’dan hariç bırakılmasındaki hikmet de Hadis’in metninde beyan buyrulmuştur. Orası gadab-ı İlâhî âsârından olan şiddetli zelzeleler yatağı, fitne ocağı, şeytanın hizbinin yuvası olduğu Peygamber’imizin ma’lumu olduğu, alemlere rahmet olarak gönderildiği halde orsı için du’a buyurmaya dilleri varmamıştır. Çünkü sebkeden kader-i İlâhî’yi bilip dururken onun hilafına du’a etmemek gibi âlî ve ince bir edep gözetmişlerdir. Necid tarafında târih’in zabt ve kayd ettiği mühim zelzelelerden ma’lumatımız yok ise de, her halde Muhbir-i Sâdık salla’llâhu aleyhi ve sellem’in bu mu’cizevî haberi de diğer pekçok haberlleri gibi günün birinde tahakkuk edeceği şüphesizdir. Nitekim, Asrımızda, İran’ın Güney Eyalet’lerinde zaman zaman, 6,5 ve daha yüksek yıkıcı zelzeleler meydana gelmiştir. Hicaz’ın Maşrık cihetinden( Necid’den) zuhur eden kopan fitnelere gelince pek çoktur. Asr-ı Saâdet’de Mütenebbiler, Hazreti Ebû Bekr es-Sıddîk radiya’llâhu anh Efendimizin hilafeti zamanında Mürteddin muharebelerie, daüha sonraları Ashâb-ı Güzin arasında kıtaller ve daha sonraki yılarda Karâmita ve diğerleri hep Muhbiri Sâdık Hazret’lerinin haberlerini te’yid eden tarihÎ vak’a’lardandır.

Bu hadisin şahidi, Ebû Hüreyre radiya’llâhu anh’in Buhârî de rivayet edilen, “ İman Yemen’dendir. Fitne ise işte şuracıktadır. Karn-ı şeytan işte şuradan çıkar,” hadisi sahih hadislerdendir. İmanın Yemen’e mensup olmasında iman ve İslâmı mal ve canlarıyla te’yid eden Ensâr-ı Kirâm’ın neseben Yemen’li olmalarına işaret vardır. Yemen’den gelen Eş’arî’ler Hey’eti’nin Medine’ye ulaşmaları münasebetiyle varid olmuştur.

“Muvatta’” ile Sahîhayn’de rivayet olunan Ebû Hüreyre radiya’llâhu anh’den daha mufassal diğer bir hadis-i Şerif ‘de : “ İşte size ehl-i Yemen geldi. Yemen’li’ler yüreği en yufka, kalbi en yumuşak kimselerdir. İman Yemen’den’dir, hikmet de Yemen’den’dir. Küfrün başı Maşrık tarafındadır. Öğünme ile kendini beğenme deve sahiplerinde, sükûnet ile vakar ise davar sahiplerinhdedir.”( Tecrid-i Sarih/ Cild/3/ Sahife/3055,306)

Şam’a hicret ve orada ikametin faziletleri hakkında da Abdu’r-Rahman İbn-i Amr İbn-i As, Zeyd bin Sabit, Abdullah İbn-i Havale, Ebû’d-Derda’dan rivayet edilmiş bir takım hadislere Sünen-i Ebû Davud ile Sünen-i Tirmizî’ de görülebilir.

Buharî’nin bu hadisi yağmur duasıyla alakalı hadislerin hemen akabinde rivayet etmesi, kıtlık, şiddetli yağmur ve diğer âfât’ın geçmiş ümmetlere bir ceza ve azab olarak vuku’ bulduğu, Ümmeti Muhammed’in de azap emareleri görüldüğünde, tevbe ve istiğfar ile Hakka yönelmeleri gerekmektedir.

Hazreti Ömer radiya’llâhu anh hilafeti günlerinde vuku’a gelen bir zelseleden pek ziyade canı sıkılıp,” Asr-ı Saâdet’den henüz uzaklaşılmamışken bu hadisenin zuhuru dini işlerimizde münasebetsiz şeyleri ihdas ettiğimizin delilidir.. Ya kendinizi ıslah edersiniz, yâhut ben içinizden çıkar giderim,” gibi sözlerle ümmeti ikaz etmişti.

QOSHE - CUM’A  SOHBETİ  ( 5 /44 ) - Mustafa Akkoca
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

CUM’A  SOHBETİ  ( 5 /44 )

26 0
29.03.2024

( Abdullah ) İbn-i Ömer radiya’llâhu anhüma’dan ( Sened-i Sahih-i muttasil ile) rivayet olunduğuna göre, ( bir def’â) Nebiyy-i Ekrem salla’llâhu aleyhi ve sellem: “ İlâhî Şamımızda, Yemenimizde bize bereket ihsan et” diye du’â buyurdu. Ba’zı kimseler: “ Necidimizde de” diye niyazda bulundular. ( Resûlu’llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem tekrar” “ Şamımızda, Yemenimizde bize bereket ihsan et,” buyurdu. Onlar ( yine:) “ Necidimizde de” deyince, “ Zelzeleler, fitneler işte oıradadır. Şeytanın karni ( yânî hizbi ve ümmeti de orada çıkacaktır,” buyurdu.

“ Nazartü Yemeneten ve Şameten,” ta’biri “ sağıma soluma baktım,” ma’nasına geldiğine ve “Yemen” arkasını ka’be’nin kapısına veren bir kimsenin sağ cihetine düştüğü gibi, “ Şam da” sol tarafına düştüğüne göre, burada Hicaz’ın cenup ve şimalindeki bütün diyâr-ı İslâmiye kasdolabileceği gibi, hassaten “ Yemen” ve “ Şam” namlarıyla anılan iki kıt’a da kasd buyrulmuş olabilir . Bununla beraber, Yemen ile Şam’ın faziletlerine dair, hadisler varid olduğuna göre, ikinci ihtimal daha kuvvetlidir.

Hicaz ile Yemen’in sahil tarafları “ Tihâme” dir ki, Mekke-i Mükerreme’ye “ Tihâme” denilmesi bundandır. Hicaz’ın şarkından i’tibaren, Irak’a kadar uzanan ekserisi bataklık olan yaylaya da 2Necid” denilir.

“ karn” muâsır olarak yaşayan insanların tabakası ma’na’sına geldiği gibi, içinde bir nebi zuhur eden bir müddette yaşamış olanlara da ehl-i ilimden bir tabakaya da ıtlak olunabilir. Nitekim, “Hayru’l-kurûn Karnî” = kurunun( karinlerin) en hayırlısı benim karnim,” hadisinden murad, Aziz Peygamber’in yüzünü görmüş ve ona inanmış Ashâb-ı Kiram tabakasıdır.Binâenaleyh “ Karn-i Şeytan” Şeytanın hizbi ve ümmeti demek olur. Nitekim Deccâl o havâliden, Ka’bül- Ahbar’dan naklolunduğuna göre, Irak........

© Önce Vatan


Get it on Google Play