Defa’larca yazdım, yazmaya devam ediyorum, devam edeceğim; Hatm-i Hacegan-ı Kâdiriyye, bizim Yolumuzun, Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-iu aliyye’nin Düstûr-u Esâsî’sinden değildir. Bu bakımdan, her hafta Perşembe geceleri bilfasıla yapılması tasavvufî bir bid’attir. Bütün delilleriyle birlikte izah ettiğimiz halde, ba’zı Kardeşlerimizin halâ, bu tasavvufÎ bid’ati devam ettirmeleri hazindir.

İmam-ı Rabbânî, Müceddid-i Elf-i Sânî Hazretleri bir mektuba verdiği cevabında, Tarîkatta, aslında olmayan bir şeyi sonradan ihdas etmek, bid’at, Dini’n aslında olmayan bir bid’ati ihdas etmekten daha az zararlı değildir. Tarîkatin salikleri, yeni yeni bid’atler ihdas etmezler ve aslına tam uygun olarak hareket ederlerse, feyiz alırlar, a’zamî derecede istifade ederler.Ancak aslında olmayan, ya’nÎ, Bu Tarîkat’in Düstûr-u aslîsi’nden ıolmayan bir bid’ati ihdas ederlerse, feyiz ve berekât yolları yolları bütünüyle kapanır.Dolaysiyle Tarîkati bid’at ve muhdesattan muhafaza çok mühimdir, Tarikate muhalefetten içtinap ise zarûriyyettandır. Müteahhirîn’den ba’zı tarikat salikleri, Mütekaddimîn’de bulunmayan ba’zı bid’atleri irtikap ile kemale ereceklerini zannediyorlar. Heyhâtki, Bu hareketleriyle feyze ve nura mani olurlar, fakat farkında değiller.

Duymak istemeyen kulaklara küpe olması için, bir keirre daha yazıyorum; Hazreti Üstaz’ımız, (k.s.) hayatında, ilk ve son def’a olmak üzere, sadece, bir kerre, 01 Muharem 1379 tarihine mütesâdif, 08 Temmuz 1959 Perşembe gecesi yaptırmıştır. Şöyleki, 01 Muharrem, 1379, 08 Temmuz 1959 günü, Ali Dayı’ya, “ Ali Dayı! Mehmed Bey’i karşıla, iftarı burada yapalım “ buyurur.- Mehmed Bey,İstanbul, Denizyolları, Şehir Hatlarında gişe’lerde biletçilik yapan, Alanya’lı, Hazreti Üstaz’ımızın ilk müntesiplerinden Mehmed Akçelioğlu’dur- Her akşam mesâÎ sonrası akşam vaktine yakın, Kısıklı Meydanında Tramvaydan iner, yakınlarda, Nurbaba Sokak’taki evine geçerdi. Ali Dayı, Mehmed Bey’i karşılar, “ Efendi Hazretleri, “ Mehmed Bey buyursun, gelsin, iftarı burada beraber yapalım,” buyurdu, der ve beraberce Ziyarethane’ye girerler. Üstaz’ımız, Mehmed Bey’i acı bir tebessümle ve çok mahzun olarak karşılar.Akşam Namazı, iftar ve yatsı namazı kılınır. İftardan sonra, Efendi Hazret’leri : “ Mehmed Bey! Artık, bu dünya’nın tadı-tuzu kalmadı,” der ve Mübarek yüzünde çok derin bir hüzün görülür. Orada bulunanlar bu Mübarek sözden herhangi bir şey anlamazlar, Fakat sonra zuhur eden vak’alardan sonra bu sözün ne ma’na’ya geldiğini anlayacaklardır. Yatsı namazından sonra, Efendi Hazret’leri, ziyarethane’de bulunanlrala beraber, “ Hatm-i Hacegân-ı Kâdiriyye,” yapar. Sonra, bu hatme iştirak edenlerden, Seyfeddin Alkan Hoca’ya, “ Seyfi, Dikkatlice not al, yarın Topçulara gider, oradaki talebeye de not ettirirsin,” buyurur. Ve ilâve eder,” Hatm-i Kâdirî, Bizim yolumuzun esâsâtından değildir, Onun için Hatm-i Hacegân-ı Nakşiyye gibi her hafta yapılmaz.Ancak, Ümmetin üzerine umûmî bir belâ isabet ettiğinde, Abdülkadiri Geylânî ve diğer Ricâl-i Ma’neviyye’nin de, himmetleri için ara sıra teberrüken yapılabilir. Bir de,Kardeşlerimizden birisi, Tıbbına aciz kaldığı, çaresi bulunmayan bir hastalığa mübtela ise, Abdülkadıri Geylânî Hazret’leri Rical-i ma’neviyye’nin Cerrahı olduğu için, bu Kardeşimizin şifası için Hatm-i Kâdirî yapılır. Bu anlatılanların şahid’lerinden birisi, elyevm, hayatta olan, SEYFEDDİN Alkan Hoca’dır...

01 Muharrem günü, yüzüne bakarak büyük bir hüzünle, “ Mehmed Bey! Artık, bu dünya’nın tadı- tuzu kalmadı,” buyurduğu Mehmed Bey, Biletçi Mehmed Akçelioğlu, 10 Muharrem Aşura günü, 17 Temmuz 1959 tarihinde vefat etti. Hazreti Üstaz’ımız,cenaze namazında ve defin sırasında bizzat bulundu. Ve “ Mehmed Bey! Sen Bize 60 gün daha lazımdın! Buyurduğunda etrafındakiler, Mehmed Bey, güzel Osmanlıca hattı ve ser’î yazma kabiliyyetiyle, Hazreti Üstaz’ımızın, risale ve mübarek sözlerini kayda geçirirdi. Notlar için söylediğini zannettiler, 2 Efendim, yazısı düzgün ve seri yazabilen başka Kardeşlerimz de var, İzin verirseniz da’vet edelim,” dediklerinde, Hazreti Üstazımız sessiz kalmıştı. Heyhât! Hazreti Üstaz’ımız da Mehmed Bey’in vefatından tamı tamına, 60 gün sonra, 16 Eylül Çarşamba günü, akşam vaktinde, ebedî Alem’e intikal buyurdular. Daha önce söylenen ve bir ma’na verilmeyen Mübarek sözlerin ne ma’na’ya geldiğini artık, herkes anlamıştı..

HATM-İ HAVÂCEGÂN-I NAKŞİBENDİYYE’NİN VAZ’I HAKÎKÎ’Sİ VE MÂHİYETİ!...

Hatm-i Havâcegân-ı Nakşiyye, Tarîkat-i Aliyye-i Nakşibendiyye’nin en büyük rükûn’larnıdan birisi olup, Cenab-ı Hakk’ın emriyle Hızır aleyhisselâm tarafından, Hazrat-ı Havâcegân Silsilesi’nin baş halkası, Havâce, Abdülhalık Gucdüvânî( Kaddese’llâhu Sırrahü’l- Azîm) Hazret’lerine ta’lim buyrulmuş, Havâce, Müşârün ileyh, tarafından va’z ve te’sis kılınmış bir Rükn-ü Rekîn’dir. Bu Tarîkat-i Celîle’de Havâce, Abdülhalık Hazret’lerinin Zaman-ı Saâdet’lerinden i’tibaren, bu Rükn-ü Kudsî, bilâfasıla , uygulanmış, ona tevessül ve temessük Allah’a vusulün en mühim sebeblerinden ad’dolunmuştur.

Hatm-i Havâcegân-ı Nakşibendiyye, aslen ve fer’an kitap ve sünnetten alınmış, iktibas olunmuştur. Ziura tazammün ettiği Ümûr, Allaâhu Teâlâ’ya isti’ğfâr ve niyaz’dan, Cenab-ı Resûlü’s- S akaleyn’e Salât ve selâm’dan, Tahmid ve Tevhid-i Hüdâ’dan , Tilâvet-i Kur’ân-ı Azîmi’ş-Şân’dan ibarettir. Bunların yerine getirilmesi ve ifası ise, kulların mükellefâtı dairesine dahil olup, İlâhiye ve Nebeviyye me’mûriyyetlerdir.

Bu i’tibarla, Hatm-i Havâcegân-ı Nakşiyye, bid’atlerden ve sonradan ihdas olunanlardan değil, Kitap ve sünnet hükümleri ameliyyesinden başka bir şey olmayan, en faziletli, Tarîkat-i Celile rükûn’larından birisidir.

QOSHE - CUMA SOHBETİ (5/33) - Mustafa Akkoca
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

CUMA SOHBETİ (5/33)

35 0
12.01.2024

Defa’larca yazdım, yazmaya devam ediyorum, devam edeceğim; Hatm-i Hacegan-ı Kâdiriyye, bizim Yolumuzun, Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-iu aliyye’nin Düstûr-u Esâsî’sinden değildir. Bu bakımdan, her hafta Perşembe geceleri bilfasıla yapılması tasavvufî bir bid’attir. Bütün delilleriyle birlikte izah ettiğimiz halde, ba’zı Kardeşlerimizin halâ, bu tasavvufÎ bid’ati devam ettirmeleri hazindir.

İmam-ı Rabbânî, Müceddid-i Elf-i Sânî Hazretleri bir mektuba verdiği cevabında, Tarîkatta, aslında olmayan bir şeyi sonradan ihdas etmek, bid’at, Dini’n aslında olmayan bir bid’ati ihdas etmekten daha az zararlı değildir. Tarîkatin salikleri, yeni yeni bid’atler ihdas etmezler ve aslına tam uygun olarak hareket ederlerse, feyiz alırlar, a’zamî derecede istifade ederler.Ancak aslında olmayan, ya’nÎ, Bu Tarîkat’in Düstûr-u aslîsi’nden ıolmayan bir bid’ati ihdas ederlerse, feyiz ve berekât yolları yolları bütünüyle kapanır.Dolaysiyle Tarîkati bid’at ve muhdesattan muhafaza çok mühimdir, Tarikate muhalefetten içtinap ise zarûriyyettandır. Müteahhirîn’den ba’zı tarikat salikleri, Mütekaddimîn’de bulunmayan ba’zı bid’atleri irtikap ile kemale ereceklerini zannediyorlar. Heyhâtki, Bu hareketleriyle feyze ve nura mani olurlar, fakat farkında değiller.

Duymak istemeyen kulaklara küpe olması için, bir keirre daha yazıyorum; Hazreti Üstaz’ımız, (k.s.) hayatında, ilk ve son def’a olmak üzere, sadece, bir kerre, 01 Muharem 1379 tarihine mütesâdif, 08 Temmuz 1959 Perşembe gecesi yaptırmıştır. Şöyleki, 01 Muharrem, 1379, 08 Temmuz 1959 günü, Ali Dayı’ya, “ Ali Dayı! Mehmed Bey’i karşıla, iftarı burada yapalım “ buyurur.- Mehmed Bey,İstanbul, Denizyolları, Şehir Hatlarında gişe’lerde biletçilik yapan, Alanya’lı, Hazreti Üstaz’ımızın ilk müntesiplerinden Mehmed Akçelioğlu’dur- Her akşam mesâÎ sonrası akşam vaktine yakın, Kısıklı Meydanında Tramvaydan iner, yakınlarda, Nurbaba Sokak’taki evine geçerdi.........

© Önce Vatan


Get it on Google Play