Hacı Mehmed Tanık Amca, mes’ele’nin müsta’ celiyyetini dikkate alarak,Hemen, Doğanbey’den Huğlu’ya döner. Gönüldaşlarıayla bir araya gelir, vaziyeti, onlara, arîz-amîk, anlatır. Se ferber olurlar, Köy odaları gezilir. Kapı-pençere, yazgı, halı,kilim, çul ne eksik varsa giderilir. Talebe’nin kalacağı , boş evler gezilir, herhangi bir noksanı olup-olmadığı, gözden geçirilir, noksanlar giderilir. İskan hususunda ağırlık, Kuyucu’nun odasına verilir. İki katlı olan Kuyucu’nun oda’sının birinci katında, misafirlerin atlarının bağlandığı, etrafında pençereleri olan bir ahır, yanında sadece, kapıüstü, havalandırma Vastası olan , misafirlerin merkep’lerinin bağlandığı Eşek Ağırı bulunuyor. Üst kat, dörtbir tarafı açık, aydınlık, 15-20 kişinin barınağı bileceği, geniş bir salon.Toplu derslerin ve hatimlerin burnada yapılabileceği düşünülüyor. O yıllarda, talebe hep hicret halinde, ortalama bir belde kalış müddeki 1,5 yıl olduğu için, her talebe’nin, kendisine aid, yatak, yorgan yastık ve bunları üzerine serebileceği, küçük boyutlu, halı, kilim, çul gibi bir yazgısı da vardı.

Arabiyyet Hoca’sı, o yıllarda, Doğanbey, Huğlu ve civarında, Doğanbey’de ders okutan, şimdi de Huğlu’da Kurs’un başına geçecek olan, Hocça’mız, Alanya’lı, “ Zühdü’nün Hüseyin Lakap’lı, Hüseyin Özge Hoca’mızın, Lakabı, “Arabiyyet Hocası,” Hüseyin Özge Hoca’mız için, Kuyucu’nun Odasının yakınlarında bulunan, “ Tayyareci,” Lakaplı kişinin geniş odaları bulunan iki katlı, Konak gibi büyük bir ev tahsis edilmişti. Görünüşe göre, Huglu’da, her şey hazırdı. Doğanbey’e kamyonlar gönderilir, Doğanbey’de de ba’zı kamyoncular, “ Biz, hherhangi bir ücret talep etmeden, Kursu, talebe’yi nakletmeye, hazırız,” demeleri üazerine, Huğlu’dan gönderilen kamyon’larla, Doğanbeyli gönüllü kamyoncuların kamyonlarıyla, Hüzeyin Özge Hoca’mızın Aiulesi, hanesi ve talebe Huğlu’ya nakledilirler, Hoca evine, talebe üçer- beşer kişi, kendilerine tahis edilen evölere yerleşirler. Karaman’da Şükrü Taşkıran Hoca’da ders okumuş, Karaman’dan Doğanbey’e, Doğanbey’den de Huğlu’ya hicret etmiş, Tekâmülaltı seviyesine kadar yükselmiş, Karaman ve civar köy ve kasabalarından, 10 kişi, Kuyucu’nun odası’nın aydınlık, ferah, fehur salonuna yerleştirilmişler. İbtidâÎ, talebe, izhar’a kadar, Emsile, Bina, Avamil ve Maksud okuyanlar, dersleri bu seviye’de olanlar, hücreler halinde ayrı ayrı evlerde ders’lerine çalışır ve ders okurken, topluca , ders’ler ve hatimler, Karamanlı’ların ikamet ettiği, Kuyucu’nun Odasının geniş salonunda yapılıyordu Huğlu’da, 5-6 km. yakın köylerden, Beyşehir’in Ova köylerinden, Kurucaova, Hoyran gibi, Anaemas Dağı eteklerinhdeki köylerden, Akseki’nin, Manavgat’ın Dağ köylerinden, Toros’lardan, Konya’ nın yakın semt’lerinden nihayet Karaman’dan talebe vardı.Yakın mesafelerdeki talebe’nin iaşe ve ibatelerini aileleri karşılıyorlardı, Yemeklerini evlerinde kendileri pişirirdi. Talebe’ favori yemeği, daha doğrusu, en güzel yaptıkları yemek, Tereyağılı, bulgur pilavı, yanında da şeker şerbeti, daha doğrusu şekerli su oldu mu? Değme keyfine...

Hacı Mehmed Tanık Amca,her hafta, kağnılar koşar, Huğlu’da, ev ev, dolaşir, Porta denilen, çift kanatlı, geniş ahşap kapıları çalar, talebe için, tarhana, bulgur, pekmez, sirke, patates, soğan toplardı. Uzak bölgelerden gelen, Karaman’dan, Konya’dan gelen talebe’nin, bütün iaşesini, Hacı, Mehmed Tanık Amca , te’min ederdi.

Bizim Köyü’müz, Huğlu’ya takribî, 18 Km. mesafededir. Biz, köyümüz’de bir grup çocuk,Köylü’ler tarafından tutulmuş, Köyümüzün imamı, Merhum, Kâmil Efendi’ nin oğlu, Merhum, Ramazan Kara, kendisinden, kış aylarında, Kur’ân-ı Kerimi’i, yüzünden okuyor, YâsÎn, Tebâareke, surelerini, Tebareke ve Amme cüzlerini ezberliyorduk. Yaez aylarında, Tarım ve Hayvancığlık yapmakta olan aile’lerimize, gücümüz nisbetinde yardımcı oluyorduk. Kışın ezberlediklerimizi yazın unutuyor, müteâkıp kış, aynı sure ve cüz’leri tekrar ezberliyorduk. “ Beni oğlum bina okur, dövner döner yine okur,” hikayebinde olduğu gibi, 1957 Yılı’nın Harman sonrası, Eylül ayında, Köyü’müze, 15-16 yaşlarında üç genç geldi. Genç de demeyelim, henüz ergenlik yaşlarında çocuklar. Cum’a gfünüydü, Köyün İmamından, va’az etmek, hutbe irad etmek için izin istediler. Ramazan Kara Hoca’mız, biraz hayret ve tereddüt geçirdikten sonra, “ Olur,” dedi. Genç’lerden birisi,Kürsüye çıktı, va’az etti, diğeri, minbere çıktı, hutbe okudu, Cum’a Namazını kıldırdı.Köyün imamı, cemaat ve biz talebe, hayretler içerisinde kalmıştık, kıraat uslubu, nefis Tükçe’leri, o güne kadar hiç dinlemediğimiz, nefasette, nezaket ve zarafetteydi. Doğanbey’li olduklarını, Alanya’lı Arabiyyet Hocası, Hüseyin Özge’dn okuduklarını, Hüseyin Özge Hoca’nın artık, sizin Köy’ün çok yakınlarına, Huğlu’ya geldiğini, söyledikten sonra, Köyün imamına Hocam, Bildiğimiz kadarıyla, siz, talebe okutuyorsunuz, kışın okuttuğunuzu, yazın unutuyorlar, Siz bunları kaç sene okutursanız, okutun, en ziyade hafız olabilirler. Eğer bu talebenizi, Huğlu’ya gönderirseniz, hem, Tecvid üzere, kur’ân okumasını ilerletirler, hem de İslâmî ilim’leri tahsil ederler. Bizim içerimize bir kor ateşi bırakıp Huğlu’ya döndüler. Ekim 1957, Biezler de artık Huglu’dayız...

QOSHE - TESPİTLER  (  9  / 25  ) - Mustafa Akkoca
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

TESPİTLER  (  9  / 25  )

20 0
13.11.2023

Hacı Mehmed Tanık Amca, mes’ele’nin müsta’ celiyyetini dikkate alarak,Hemen, Doğanbey’den Huğlu’ya döner. Gönüldaşlarıayla bir araya gelir, vaziyeti, onlara, arîz-amîk, anlatır. Se ferber olurlar, Köy odaları gezilir. Kapı-pençere, yazgı, halı,kilim, çul ne eksik varsa giderilir. Talebe’nin kalacağı , boş evler gezilir, herhangi bir noksanı olup-olmadığı, gözden geçirilir, noksanlar giderilir. İskan hususunda ağırlık, Kuyucu’nun odasına verilir. İki katlı olan Kuyucu’nun oda’sının birinci katında, misafirlerin atlarının bağlandığı, etrafında pençereleri olan bir ahır, yanında sadece, kapıüstü, havalandırma Vastası olan , misafirlerin merkep’lerinin bağlandığı Eşek Ağırı bulunuyor. Üst kat, dörtbir tarafı açık, aydınlık, 15-20 kişinin barınağı bileceği, geniş bir salon.Toplu derslerin ve hatimlerin burnada yapılabileceği düşünülüyor. O yıllarda, talebe hep hicret halinde, ortalama bir belde kalış müddeki 1,5 yıl olduğu için, her talebe’nin, kendisine aid, yatak, yorgan yastık ve bunları üzerine serebileceği, küçük boyutlu, halı, kilim, çul gibi bir yazgısı da vardı.

Arabiyyet Hoca’sı, o yıllarda, Doğanbey, Huğlu ve civarında, Doğanbey’de ders okutan, şimdi de Huğlu’da Kurs’un başına geçecek olan, Hocça’mız, Alanya’lı, “ Zühdü’nün Hüseyin Lakap’lı, Hüseyin Özge Hoca’mızın, Lakabı, “Arabiyyet Hocası,” Hüseyin Özge Hoca’mız için, Kuyucu’nun Odasının yakınlarında bulunan, “ Tayyareci,” Lakaplı kişinin geniş odaları bulunan iki katlı, Konak gibi büyük bir ev tahsis edilmişti. Görünüşe göre, Huglu’da, her şey hazırdı. Doğanbey’e kamyonlar gönderilir, Doğanbey’de de ba’zı kamyoncular, “ Biz, hherhangi bir ücret talep etmeden, Kursu, talebe’yi nakletmeye, hazırız,” demeleri........

© Önce Vatan


Get it on Google Play