Kurs, Doğanbey’den Huğlu’ya nakledildikten sonra, daha önce, Karaman’a gidip, merhum, Şükrü Taşkıran Hoca’dan bir yıl kadar ders okuyan, Gencekli, Gencek, Huğlu’ya 6 km. mesafede, o yıllarda, Nahiye Merkeziydi. Durmuş Ali Bağcı, Hüseyin Şahin, ( Çakaloğlu Hüseyin) yan’larına, Küçük Durmuş, ( Durmuş Baykal), eniştesi, Büyük Hüseyin, Huğlu’ya gelmişler, Kuyucu’nun Odası’nın , misafirlerin at’larını bağladığı, At Ahırına yerleşmişler, tedrisata başlamışlar, Huğlu’ya takriben, 18 km. mesafedeki Çetmi’( şimdilerde adı, Akçabelen olarak değiştirilmiştir.) den, Abdullhah Şahin, Kardeşi,( ismini hatırlayamadım), Ahmed Kuyucu, Hüseyin Kuyucu gelmişler, Derebucak Kövyünden, ( Derebucak bilahere Konya’nın ilçesi haline getirildi.) Mustafa Turgut( müdür), Sarı Hafız, Ahmed Akyürek, Ormancı’nın oğlu, Mehmed Merdin, Huğlu’ya gelmişler, kendilerine gösterilen evlere yerleişmişler, ders’lere başlamışlar. Bunca talebe-i Ulûm, hizmet, müderris, ilim, ayağımıza kadar gelmiş, bize düşen koşmak olmalıdır, demiş olmalılar...
Bizim Köyü’müz, o yıllarda, ters istikamette ve çok uzak olmasına rağmen, Seydişehir’e bağlıydı. Bilahere, bir grup köy, yakınlığı, alış verişi, içtimâÎ münasebetler bakımından Beyşehir’e bağlanmıştık, Ben askara giderken, Askerlik Şubemiz, Seydişehir idi, Terhis edildiğimde Beyşehir olmuştu. Derebucak, köylerin bile ilçe yapıldığı bir furyada, Büyükce bir köy olan, Derebucak ilçe yapıldıktan sonra, yakanlığı dolaysiyle bir grup köy ile Derebucağa bağlandı. Huğlu’ya takribî, 18 Km.’dir. Biz’ler de, ben, 11 yaşında, Mustafa Akkoca, ben’den üç yaş büyük, Köyü’müzün imamı, Merhum, Ramazan Kara’nın oğlu, Memiş Kara,( bilahere ismini, Haydar olarak değiştirdiği için, Haydar Kara, Ramazan Kara Hoca’mızın yeğeni, aynı zamanda damadı, Hafız, Mehmed Alız ve bendan dört yaş büyük, Dayımın oğlu, Said Üçbaş... Ağabey’im, Merhum, Ramazan Akkoca ve Köyü’müzün imamı, Merhum, Ramazan Kara, birer kağnı koştular, kışboyu, yakacağımız bir-küç starlık odunu, Yatak’larımızı, kilimlerimizi, Gaz Lambamızı, tarhana, bulgur, Kurugıda, bakliyat, tere yağı, çökelek, kese yoğurdu, gibi ba’zı ihtiyaç ve gıda maddelerini de kağnılara yükleyip, gün kararmaya başladığında, Huğlu’ya ulaştık, Talebe’nin iaşe, ibate ve iskanı işleriyle aylakadar olan, Hacı Mehmed Tanık Amca’ya haber verdik. Tanık Amca, önümüze düştü, yola yakın bir bir bina’nın önünde durduk. Sonradan öğrendiğimize göre burası, Üst Katındra Karamanlı’ların, at ahırında da, Gencekli’lerin kaldığı, Kuyucu’nun odasıdır. Bizim nasibimize, Kuyucu’nun odası’nın, yıllarca misafirlerin merkep’lerini bağladığı, Eşek Ahırı, düşmüştü, Gündüz’leri bile ışık almayan, sadece giriş kapısının üstünde, küçük bir havalandırma vastası bulunan, Eşek Ahırına yerleştik.Yıllarca, kürenmediği, temizlenmediği için, 30-40 Cm. Kadar kübre, artık bu mekân’ın zemini haline gelmişti. Ahıra yerleştik, kilimleri, yatakları, bu gübre zemin üzerine serdik, yer yataklarında, koyun koyuna 6 kişi yattık, Bizi bu getirenler dördükten sonra ise, bu ahırda, yaklaşık, 1,5 yıl, biz dört kişi, burada yatıp-kalktık, burada yemeklerimizi yedik, burada gündüz’leri bile Gaz Lambası ışığında ders’lerimize çalıştık ve hoca’larımızdan, burada, ders’lerimizi, okuduk. Müftülük vaizlik imtihanlarına burada hazırlandık...
Eşek Ahırı da olsa, İlim Tahsil yolunda, Başamızı sokacak bir yer bulmuştuk. Nefisimize ağır gelse de, değer, dedik, Ders’lere, Sarf’dan Emsile’yi ezberleyerek başladık. Biz’den onbeş gün önce gelen, Emsile’yi bitirip, Bina’ya başlayan, Çetmi’li Hüseyin Kuyucu’yu bize Hoca olarak verdiler. Hücre Tipi Tedrisatta, BİR Üst’deki, bir aşağıdakine, Emsile’yi bitirip Bina’ya başlayanlar, Hücre Tipi, Tedrisata göre, İzhar okunurken, siz, size, Emsile, Bina, Avâmil ve Mmaksud okurken, size hocalık edenlere, siz, hoca’lık edebilirdiniz..
Talebe Profili,Talebe arasında, ben’den küçük veya bir-kaç büyük yaşta kimse yokken,Talebe’nin takribî, % onu, Askerliğini yapmış, evli, çocuğu olan ağabeylerimizdi.Mesela, biz Göynemli’ler, dört kişiydik,Büyüğümüz, Hafız Mehmed Alız, Askerliğini yapmış, evli ve bir çocuğu vardı.Hemen yanımızdaki, At Ahırında, kalan, Gencekli’lerden, Büyük Hüseyin ve Durmuş Ali Bağcı ağabey’ler, askerliklerini yapmış evli ve çocukları vardı. Hafta’nın ba’zı günleri, takribî, 6 km. mesafedeki, Köy’lerine, akşamları geç vakit giderler, sabahları erkenden dönerlerdi. Biz’ler, 18 km. mesafedeki Köyü’müze, Perşembe akşamları gider, Cumartesi sabahları erkenden dönerdik...
Ders’lere, tam bir rekabet içerisinde, hızla devam ederken, birgün, Yanımızdaki, Gencekli’lerden, Durmuş Ali Bağcı, Bizim odaya geldi, Hafız, Mehmed Alız’ın kulağına bir şeyler fısıldadı.Beş dakika sonra, beraberce bir yere gittiler, giderken nereye gittiklerini, geldiklerinde nereden geldiklerini bize söylemediler.Fakat, bugünden sonra, bize göre, Hafız, Mehmed Alız’da tuhaf haller, görünmeye başladı. Ba’zı geceler seher vakti kalkıyor, ba’zı geceler, Sabah namazından hemen sonra, bir şeyler okuyor, boynunu büküyor, okuyor, sükût ediyor, bizler bu hareketlerinden hiçbir şey anlamıyorduk. Belki de hafız olması i’tibariyle, ders’leri bize göre daha çabuk ezberliyor, bize göre, daha iyi anlıyordu. Fakat, biz, bunu, kendisine verilen, bize verilmeyen, hatta, söylenmeyen bir sırra bağlıyorduk. Hatta, Çarşamba akşamları, bizim üst katımızda, Karamanlı’ların kaldıkları geniş salon’da bilhassa, nisbeten yaşlı ve bize göre olgun ağabeyler, toplanıyorlar, bir şeyler okuyup dağılıyorlar. Sorduğumuzda, vakti var, gün gelecek, siz de ne olduğunu öğreneceksiniz,” diyorlardı.
Aradan üç ay geçmiş,Emsile, Bina, Avâmil ve Maksud’u bitirmişiz, İzhar okuyoruz. Durmuş Ali Bağcı Ağabey, 2 Temiz elbise’lerinizi giyiniz, hazırlanın, beraberce bir yere gideceğiz,” Hazırlandık, arkasına düştük, Hüseyin Özge Hoca’mızın evindeyiz,” Hoca’mız, Mütebessim, baba şefkatiyle bizi kapıda karşıladı, “ Buyurunuz, Hoca’larınızdan öğgrendiğime göre, İzhar okumaya başlamışsınız, Emsile, Bina, Avâmil ve Maksud’u okutubilecek seviye’ye gelmişsiniz, Sizi, tebrik ederim, Bizim beklentimizden daha kısa zamanda, büyük mesafe kaydettiniz, Artık, “ vazife,” alma zamanınız geldi. Onun için sizi, da’vet ettim. İnşâ Allah! Bundan sonra ders’lerinizde, çok daha başarılı olacaksınız, Vazife’mizi uzun uzun ta’rif etti, çay ikramında bulundu, elini öptük ayrıldık...
Tekâmülaltı, Seviyesindekilere, Kuyucu’nun Odası’nın geniş salonunda, Hoca’mız, Hüseyin Özgen Hoca’mız, bulunmadığı zamanlarda, Durmuş Ali Bağcı Ağabey okutuyordu.Her şey yolunda gidiyordu.Hazreti Üstaz’ımız 2 yıl devamlı, geceli- gündüzlü, neredeyse, 24 saat ders okuttuğu, talebe’yi, Diyanet İşleri Reisliği’nin açtığı, müftülük- vaiz’lik imtihanlarına gönderir, hemen hemen, hepsi de imtihanlarını kazanıp, dönerlerdi.Biz de iki seneyi değil ama,birinci seneyi doldurmuştuk, Artık, Nahivden, Kâfiye’yi, Molla Cami’den, Metn-i Alaka’yı, Şerh-i Akâid’den, Ramazanefendi’den, ta’kip edebiliyor, daha aşağı mertebedeki arkadaşlarımıza hoca’lık, ediyor, 1959 yılının başında açılması muhtemel,- Zira, Hazreti’miz, İmtihan’ın açılması için, DEVRİN Diyanet İşleri, Reisi, Merhum, Eyep Sabri Hayırlıoğlu ve Diyanet İşleri Müşavere Hey’etindeki, Müderrislerle daimî, temas halindedir.-imtihanlara da hazırlanıyoruz.
Kaderimizde hep hicret yazılmış ya! Karaman’da, Doğanbey’de, bilhassa, C.H.P.’li’lerin, kışkırtmalarıyla, zuhur eden fitne’nin biraz daha şiddetlisi, ma’alesef, Huğlu’da da zuhur etti. “ Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken; Ne işte idiniz!” dediler. Bunlar; “ Biz yeryüzünde çaresizdik” diye cevap verdiler. Melekler de: Allah’ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!” dediler. İşte onların barınağı cehennemdir, orası ne kötü bir gidiş yeridir.” ( Nisâ/4/97)
“ Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde pekçok güzel yer ve bolluk( imkân) bulur. Kim Allah ve Resûlü uğurunda hicret ederek evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişinse artık, onun mükâfatı Allah’a düşer. Allah da çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” ( Nisâ/ 4 / 100)...

QOSHE - TESPİTLER ( 9 / 26 ) - Mustafa Akkoca
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

TESPİTLER ( 9 / 26 )

14 0
20.11.2023

Kurs, Doğanbey’den Huğlu’ya nakledildikten sonra, daha önce, Karaman’a gidip, merhum, Şükrü Taşkıran Hoca’dan bir yıl kadar ders okuyan, Gencekli, Gencek, Huğlu’ya 6 km. mesafede, o yıllarda, Nahiye Merkeziydi. Durmuş Ali Bağcı, Hüseyin Şahin, ( Çakaloğlu Hüseyin) yan’larına, Küçük Durmuş, ( Durmuş Baykal), eniştesi, Büyük Hüseyin, Huğlu’ya gelmişler, Kuyucu’nun Odası’nın , misafirlerin at’larını bağladığı, At Ahırına yerleşmişler, tedrisata başlamışlar, Huğlu’ya takriben, 18 km. mesafedeki Çetmi’( şimdilerde adı, Akçabelen olarak değiştirilmiştir.) den, Abdullhah Şahin, Kardeşi,( ismini hatırlayamadım), Ahmed Kuyucu, Hüseyin Kuyucu gelmişler, Derebucak Kövyünden, ( Derebucak bilahere Konya’nın ilçesi haline getirildi.) Mustafa Turgut( müdür), Sarı Hafız, Ahmed Akyürek, Ormancı’nın oğlu, Mehmed Merdin, Huğlu’ya gelmişler, kendilerine gösterilen evlere yerleişmişler, ders’lere başlamışlar. Bunca talebe-i Ulûm, hizmet, müderris, ilim, ayağımıza kadar gelmiş, bize düşen koşmak olmalıdır, demiş olmalılar...
Bizim Köyü’müz, o yıllarda, ters istikamette ve çok uzak olmasına rağmen, Seydişehir’e bağlıydı. Bilahere, bir grup köy, yakınlığı, alış verişi, içtimâÎ münasebetler bakımından Beyşehir’e bağlanmıştık, Ben askara giderken, Askerlik Şubemiz, Seydişehir idi, Terhis edildiğimde Beyşehir olmuştu. Derebucak, köylerin bile ilçe yapıldığı bir furyada, Büyükce bir köy olan, Derebucak ilçe yapıldıktan sonra, yakanlığı dolaysiyle bir grup köy ile Derebucağa bağlandı. Huğlu’ya takribî, 18 Km.’dir. Biz’ler de, ben, 11 yaşında, Mustafa Akkoca, ben’den üç yaş büyük, Köyü’müzün imamı, Merhum, Ramazan Kara’nın oğlu, Memiş Kara,( bilahere ismini, Haydar olarak değiştirdiği için, Haydar Kara, Ramazan Kara Hoca’mızın yeğeni, aynı zamanda damadı, Hafız, Mehmed Alız ve bendan dört yaş büyük, Dayımın oğlu, Said Üçbaş... Ağabey’im, Merhum, Ramazan Akkoca ve Köyü’müzün imamı, Merhum, Ramazan Kara, birer kağnı koştular, kışboyu, yakacağımız bir-küç starlık odunu, Yatak’larımızı, kilimlerimizi, Gaz Lambamızı, tarhana, bulgur, Kurugıda, bakliyat, tere yağı, çökelek, kese yoğurdu, gibi ba’zı ihtiyaç ve gıda maddelerini de kağnılara yükleyip, gün kararmaya başladığında, Huğlu’ya ulaştık, Talebe’nin iaşe, ibate ve iskanı işleriyle aylakadar olan, Hacı Mehmed Tanık Amca’ya haber verdik. Tanık Amca, önümüze düştü, yola yakın bir bir bina’nın önünde durduk. Sonradan öğrendiğimize göre burası, Üst Katındra Karamanlı’ların, at ahırında da, Gencekli’lerin kaldığı, Kuyucu’nun odasıdır. Bizim nasibimize, Kuyucu’nun odası’nın, yıllarca misafirlerin merkep’lerini bağladığı, Eşek Ahırı, düşmüştü, Gündüz’leri bile ışık almayan,........

© Önce Vatan


Get it on Google Play