“ Şeb-i Yildâyı Müneccim’le Muvakkit ne bilir?

Mübtelâyı Gamma sor kim gece kaç saattir.? “

1960’lı yılların sonlarğında ve 1970’li yılların başlarında, İstanbul- Fatieh’de, Yeşildirek yokuşunun başında, Mescid, denilebilecek küçük bir cami, Yeşildirek Cami’i Cami’in imamı, İbrahim Hoca, Cum’a günleri, bu küçük cami’i’de Cum’a namazından önce va’az ederdi. İbrahim Hoca’nın va’az’ları, sanki bir nasihat konuşması değil, sanki, standap. Ateşin konuşmalar yapar,sürekli hareket halinde olduğu için, başından fes-sarık, fırlar cemaat arasında elden ele dolaştırılır, başına konulursa da, yeni b.ir hareketle tekrar fırlar, cemaatten kimisinin başına vurur, kimisinin kucağına düşerdi. Mübalağa sana’tının bütün inceliklerini sergilerdi.O yıllarda, İstanbul Sanayii’nin kalbi, Sultanhamam, Mahmudbey, Yşildirek üçgeninde atardı.Büyük Fabrika’ların büro’ları, Satış Mağzaları buralardaydı. Müslüman zenginler, İbrahim Hoca’nın va’az’ını dinleyebilmek için, Küçük Cami’i’de yer kapmak üzere, Cum’a Namazına iki saat kala cami’i’deki yerlerini alarlardı.Hoca, bir Cum’a günü,” Geçen Hafta, cami’i’den çıktım, Yeşildirek yokuşundan aşağıya doğru yörüyuyorum, arkadan bir mendebur otomobiliyle kalçama öylesine bir çarptı ki, tam iki aydır, acısını çekiyorum, ağrı sızıdan geceleri uyuyamıyorum,”( Kaza, geçen hafta, ama, ağrılar,sızılar, iki aydır, devam ediyor).Hoca, zaman zaman, cami’i’de hazır bulunan cemaatle de birebir, diyaloğa girerek, isim isim, kendilerine hitap eder, “ Hacı Mehmed Güler, Malının zekatını tam olarak hisap edip veriyormusun? Hacı Hasan Uğur Bey, sen, yanında çalıştırdığın emekçilerin hakkını tam olarak veriyor musun? Tarzında hitap ediyordu. İbrahim Hoca, eğer hayatta ise, kendisine sağlıklı uzun bir ömür, ebediyyete intikal etmiş ise, Rabbimin vâsî rahmetini niyaz edearim.

Dost’larım! Bildiğiniz gibi, Aralık ayının başındayız. Uzun geceler, Aralık ayının 21. Günü, sene’nin en kısa günü, gecesi de en uzun gecesidir. Demem odurki, en uzun gecelerdeyiz. 29 Kasım Çarşamba gecesi, İlim ve Hikmet Vakfımızdan dönerken, İstanbul’umuzun eski devirlerini hatırlatırcasına şiddetli yağmur yağıyordu. Yokuş aşağı inerken, sokaklar dereye dönmüş şırıl şırıl sular akıyordu. Gündüz, evden çıktığımda, hafif yağmur yağıyordu, 70 yıldır, İstanbu’da ikamet etmekte olan birisinin, tedbirli olması gerekirdi. Şemsiyesini Almalıydı, kuvevtli yağmur ihtimaline karşı yazlık ayakkabı yerine kışlık ayakkabısını- botların giymeliydi. İhmalin bedelini biraz ağır ödedim. Değerli Hocam, Akademisyen, İlahiyat Doktoru, Şaban Öztürk her ne kadar kendi şemsiyesini verdiyse de, Sanki, gök delinmiş, sicim gibi yağmur,yollar dereye dönmüş, nisbeten yokuş aşağı inerken, suların silip- süpürdüğü taş zemin, kaygan hale gelmişti.bir-kaç adım bile atmadan, ayağım kaydı, sırtüstü yere düştüm.Başamdaki kep, omuzlarımdan aşağı, pardesü, elbiselerim, iç çamaşırlar, sırılsıklam, ayakkabılarımın içi suyla doldu. Sıcağı sıcağına, fazla bir şey hissetmedim, Otobüs durağına kadar yürüdüm, Otobüs, Marmaray ve Metro yine bir şey hissetmedim. Eve yakın Metro durağında indiğimde, asansör ve yürüyen merdivenden çıktığımda da yine bir şey hissetmedim. Ancak, yolda yürümeye başladığımda, sol diz kapağımda, şiddetli kasılmalar, şiddetli ağrı sancı.. Kısa mesafe’yi ağır aksak kat’ettim, eve ulaştım. Büyük bahtiyarlık. Gece’yi şiddetli ağrı ve sancıyla geçirdim. 20 yıl kadar önce de, Üsküdar Vapur İskelesinde de düşmüştüm, kırık çıkık yoktu, ama, “ kas ( Adele) zedelenmesi-tahribi”, eski tecrübe’mize dayanarak, derhal buz tedavîsi’ne başladık. Saıbahleyin, Aile Hekimimizin reçetesiyle eczahane’den aldığımız Pomatı da sabah-akşam sürmeye başladık neredeyse, bir hafta geçti, hareket halinde, hatta, otururken bile, ağrı- sızı, bütün şeddetiyle devam ediyor. Zannedilirki, vücudu ayakta tutan ve uzuv’ların hareketini te’min eden, insban vücudundaki kemikler ve iskelet. İnsan vücudunda 360’dan fazla mafsal( eklem) bulunuyor, eklemlerin, uzuv’ların hareketini sağlayan kaslar(adale’lerdir). Bu bakımdan, kas(adele) zedelenmeleri kırık ve çıkıktan da beter, rahatsızlık veriyor. Çıkıklarda çıkan uzuv yerine yerleştiriliyor, sargı beziye sarılarak bir-kaç gün içerisinde iyileşiyo. Kırıklar, alçıya alınarak, ağrısız-sızısız, belli bir süre sonra iyileşiyor. Kas(adale) zedelenmelerinde, salah uzun zamana vabestedir.En küçük bir harekette, fena halde kasılıyor, buna şiddetli ağrı-sızı refakat ediyor.

Ben de şimdi, İbrahim Hoca gibi, geçen hafta düştüm, iki aydır, ağrı-sızı geçmedi, demeyeceğim. Ama, bir haftadır, Müneccimle Muvakkit’in bilmediği, Şeb-i Yeldâyı öğrendim. Uzun gece’lerin kaç saat olduğunu, ancak, Mübtelâyı Gam ( elem-keder, dert, acı-sızı), olunca öğrendim...

Ne nazlanıyorsun? 06 Şubat Depreminde nice vatandaşlarımızın uzuv’larından ba’zısı, kol-bacak ampüte edildi. Basit bir kas(adele= doku), zedelenmesinden bu kadar şikayet niye? Diyebilirsiniz.

2015 yılında geçirdiğim, Trafik kazasında, Ortopedist’ler, ağır hasar alan, sol Kolumun ampüte edilmesine karar vermişlerdir. Bezmialem Vakıf ) Gureba) Üniversitesi Ortopedi Bölümü, hekimlerinden, Prf.Dr. Ortopedist( Omuz) İsmail Kerem Bilsel Hocam ve ekibi, bir seri ameliyye ve tedavi’den sonra, Kolumu kurtardılar. Bu çalışma ve tedavî, Almanya’da toplanan Dünya Ortopedi yıllık Konferansında, yılın en başarılı tedavî tarzı olarak seçildi ve başarı ödülü, Türkiye’ye, Bezmialem Vakıf Üniversitesi’ne , Değerli , Hoca’mız, İsmail Kerem Bilsel ve ekibine verildi.

Hani, denilir, ya! “ Dert söyletir, aşk ağlatır,”

Muganniye, Müzeyyen Senar’ın seslendirdiği, sözleri Merhum, Yunus Emre’ye, Bestesi, Erol Sayan’a aid bir şarkı vardı:

“ Dertli ne ağlayıp gezersin burda,

Ağlatırsa Mevlam yine güldürür, Ağlatırsa Mevlâm yine güldürür.

Nice dert’li, kondu geçti burada

Nice aşık göçtü, geçti buradan,

Ağlatırsa Mevlâm yine güldürür. Ağlatırsa Mevlâm yine güldürür.

Sevda’ya salma şu garip başını,

Akıtır gözünden kanlı yaşını,

Kerim’dir, onarır kulun işini,

Ağlatırsa Mevlâm yine güldürür, Ağlatırsa Mevlâm yine güldürür...

“ Resûlü Zîşân Efendimiz salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: “ Hastalıklar, Allah tarafından kuluna birer hediye’dir”, buyurmuştur. Yanlış anlaşılmasın, rahatsızlıklarımdan nâşî, asla, müştekî değilim; Rabbimi aciz kulunu sevmiş, hediye göndermiş, şikayetçi olmak ne demek?

“ Allah, bir kulu sevdimi, tazarru’unu( inilti ve yakarışlarını) işitmek için onu ( türlü türlü) musîbetlere düçâr eder.” ( Beyhakî/ Ebû Hüreyre’den)

QOSHE - TESPİTLER  ( 9 / 29 ) - Mustafa Akkoca
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

TESPİTLER  ( 9 / 29 )

15 0
11.12.2023

“ Şeb-i Yildâyı Müneccim’le Muvakkit ne bilir?

Mübtelâyı Gamma sor kim gece kaç saattir.? “

1960’lı yılların sonlarğında ve 1970’li yılların başlarında, İstanbul- Fatieh’de, Yeşildirek yokuşunun başında, Mescid, denilebilecek küçük bir cami, Yeşildirek Cami’i Cami’in imamı, İbrahim Hoca, Cum’a günleri, bu küçük cami’i’de Cum’a namazından önce va’az ederdi. İbrahim Hoca’nın va’az’ları, sanki bir nasihat konuşması değil, sanki, standap. Ateşin konuşmalar yapar,sürekli hareket halinde olduğu için, başından fes-sarık, fırlar cemaat arasında elden ele dolaştırılır, başına konulursa da, yeni b.ir hareketle tekrar fırlar, cemaatten kimisinin başına vurur, kimisinin kucağına düşerdi. Mübalağa sana’tının bütün inceliklerini sergilerdi.O yıllarda, İstanbul Sanayii’nin kalbi, Sultanhamam, Mahmudbey, Yşildirek üçgeninde atardı.Büyük Fabrika’ların büro’ları, Satış Mağzaları buralardaydı. Müslüman zenginler, İbrahim Hoca’nın va’az’ını dinleyebilmek için, Küçük Cami’i’de yer kapmak üzere, Cum’a Namazına iki saat kala cami’i’deki yerlerini alarlardı.Hoca, bir Cum’a günü,” Geçen Hafta, cami’i’den çıktım, Yeşildirek yokuşundan aşağıya doğru yörüyuyorum, arkadan bir mendebur otomobiliyle kalçama öylesine bir çarptı ki, tam iki aydır, acısını çekiyorum, ağrı sızıdan geceleri uyuyamıyorum,”( Kaza, geçen hafta, ama, ağrılar,sızılar, iki aydır, devam ediyor).Hoca, zaman zaman, cami’i’de hazır bulunan cemaatle de birebir, diyaloğa girerek, isim isim, kendilerine hitap eder, “ Hacı Mehmed Güler, Malının zekatını tam olarak hisap edip veriyormusun? Hacı Hasan Uğur Bey, sen, yanında çalıştırdığın emekçilerin hakkını tam olarak veriyor musun? Tarzında hitap ediyordu. İbrahim Hoca, eğer hayatta ise, kendisine sağlıklı uzun bir ömür, ebediyyete intikal etmiş ise, Rabbimin vâsî rahmetini niyaz edearim.

Dost’larım! Bildiğiniz gibi, Aralık ayının başındayız. Uzun geceler, Aralık ayının 21. Günü, sene’nin en kısa günü, gecesi de en uzun gecesidir. Demem odurki, en uzun gecelerdeyiz. 29 Kasım Çarşamba gecesi, İlim ve Hikmet Vakfımızdan dönerken, İstanbul’umuzun eski devirlerini hatırlatırcasına şiddetli yağmur yağıyordu. Yokuş aşağı inerken,........

© Önce Vatan


Get it on Google Play