Hazreti Hamza radiya’llâhu anh: Abdülmuttalib oğullarından olup Resûl-i Ekrem Efendimizin amcasıdır. Künyesi, Ebû Umâre, Ebû Ya’lâ’dır. Vâlidesi de, Hâle Bint-i Vüheyb İbn-i Abd-i Menâf’dır. Hâle, Resûl-i Ekrem’in vâlide-i muhtereme’leri cenab-ı Âmine’nin amca-zâdesiydi. Resûlü Ekrem Efendimizi emzirmiş olan Ebû Leheb’in azadlı cariyesi olan( Süveybe) Hazreti Hamze’yi de emzirmiş olmakla cenab-ı Hamze Resûlü Ekrem’in süt kardeşi bulunuyordu. Resûlü Ekrem’den iki ve bir rivayete göre dört yaş büyük idi. Peygamber’imizin Peygamber olarak gönderilmesinin ikinci senesinde müslüman olmuştu. Kureyş arasında hamâset ve şecâatieiyle mşhur bulunduğundan Hazreti Hamze’nin müslüman olması hiç şüphesiz, İslâmiyet için büyük bir kuvvet ve mesned idi. Medine’ye hicret etmiş, Bedir harbinde bulunarak büyük yararlılıklar gövstermiştir. Kureyş’in reis’lerinden Tuayme İbn-i Adiy Hazreti Hamze tarafından Bedir’de öldürülmüştür. Uhud harbinde de ortaya koyduğu kahramanlıklarla Kureyş’in en meşhur (namdar), bahâdır’larından otuzdan fazlasını tepelemiş yirmiden fazla yara almıştı.

Nihayet, Cübeyr ibn-i Mut’ımin kölesi, Vhşî tarafından, bir zencî mızrağı ile şehid edilmiştir. Sonra da Ebû Süfyan BİN Hrb’in zevcesi Hind tarafından babası Uteybe’nin intikamını almak hırsıyla bu Şehidler Efendisi’nin karnı deşilerek ciğeri çıkarılmış ve yemeğe uğraşmak gibi, çok nâmertçe= alçakca vahşet gösterilmişti. Resûl-i Ekrem Muhterem amcasını bu vaziyette görünce te’essüründen ağlamış ve Kureyş’e be’d-dûa etmiştir. Uhud’dan Medine’ye avdet edildiğinde baştan başa matem içinde bulunan şehir’de herkes biribirini ta’ziye ederken bütün Ashab’ da Hazreti Hamze için Resûl-i Ekrem’i ta’ziye etmişlerdier. İslâm tarihinde her nhe zaman Uhud vak’ası yad olunursa, Uhud’daki şühida kafilesinin alemdarı olarak Seyyidü’ş-Şühedâ( Şehid’lerin Efendisi) Hazret-i Hamze anılır...

Hazreti Hamze’yi şehid eden Hazreti Vahşî : Hazret-i Vahşî, Humus’te ikamet ettiği sırada Ashab’dan Ubeydullah ibn-i Adiy yine Ashab’dan Amr ibn-i Ümeyye ile Hazret-i Hamze’nin şehâdetini sormak üzere Vahşî’nin yanına gitmişler. Ubeydullah diyorki, Vahşî’ye: Bize Hazret-i Hamze’nin katlinden( şehâdetinden) haber verir misin? Diye sordum. Vahşî : Evet veririm dedi ve şöyle anlattı; Hamze, evvelce Bedir muharebesinde Tuayme İbn-i Adiyy’i katletmişti. Tuayme’nin kardeşi oğlu Cübeyr ibn-i Mut’ım benim Efendim idi. Bu adam bana dediki : Eğer Hamze’yi öldürürsen seni azat ederim, diye va’adetti. Uhud için Kureyş Mekke’ye hareket ettiğinde ben de beraber çıktım. Harb başlayıp kızıştığında ben bir taşın arkasına siperlenerek Hamze’ye tarassud ediyordum( gözlüyordum) Kureyş tarafından namdar( meşhur) bahadır olan Siba’ çıkıp mübariz istediğinde( yekeyek çarpışacağı birisini) Hamze çıkmış ve bir hamlede Siba’ı yok etmişti. Sonra Hamze yanıma yaklaşmıştı. Ben hemen mızrağımı attım. Mızrağı Hamze’nin iki göğsü arasına koydum arkadan çıktı ve şehid oldu. Kureyş Mekke’ye döndüğünde onlarla ben de Mekke’ye avdet ettim. Hudeybiye musalahasıondan( anlaşmasından) sonra Mekke’de İslâmiyet intişar etmeye başlayınca korktum, Tâif’e kaçtım. Sonra Resûlullâh salla’llâhu aleyhi ve sellem Mekke’yi feth’ettiğinde Tâif’li’ler an- cemâatin( topyekün) müslüman olduklarını arz’etmek üzere Mekke’ye bir elçiler hey’eti gönderdiler. Beni de o hey’et arasına seçtiler. Ve bana sakın korkma! Şerif-i İslâm ile müşeref olan elçilere Resûlu’llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem tarafından, zarar gelmez, demişlerdi. Bu hey’etle beraber gittim. Resûlu’llâh’ın huzuruna çıktığımızda beni görünce: Sen Vahşî misin? Buyurdu. Ben de: Evet, Vahşî’yim dedim. Resûlu’llâh: Hamze’yi sen mi katlettkin?? Diye sordu. Ben de: Bu iş size haber verildiği gibi oldu, dedim. Resûl-i Ekrem: Bana yüzünü göstermeye bilir misin? Buyurdu. Ben de hemen hpuzur-u Saâdet’den çıktım. Bir daha görünmedim..

Resûlu’llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem irtihal buyurduğunda Müseylemetü’l-Kezzâb vak’ası( yalancı Peygamebr) Kendi kendime: Ben de Müseyleme’ye karşı çıkayım, belki öldürürüm de Hazret-i Hamza hakkında irtikâb ettiğim cinayetin mukabil mükâfatı olur, dedim ve sevk olunan orduya karıştım, gittim. Müseyleme vak’ası ma’lum olduğu üzere cereyan etti. Nihayet günün birinde başının kül rengindeki deve tüyüne benzeyen saçları darma dağınık birinin bir duvar deliğinde bulunduğunu gördüm. Harbemi( Hançerimi) bunun üzerine attım. Ve iki göğsü üzeriune kondurdum. Harbe bunun iki kitefeyni( iki omuzu arasından) çıktı. Müteakiben, EnsÂr’dan birisi (Abdullah ibn-i Zeyd) Müseyleme’nin üzerine atılıp başına kılıçla vurdu. Evin içinden bir câriye: - Eyvâh! Emîrü’l-mü’minin’i ( Müseyleme’yi) siyah bir köle öldürdü, diye feryad etti

Hazret-i Hamze’yi vahşîce şehid eden, Hazret-i Vahşî, bil’ahere, Şeref-i İslâm ile müşeref oldu. Üstelik, dünya gözüylea Allah’ın Resûlü’nü gördü, huzurunda Kelime-i Tevhid ve KELİME-İ Şehadeti ikrar ile müslüman olduğu için, Yukarıdıa anlatıldığı gibi, Resûlu’llâh Efendimizin ricası üzerine, “ Bir daha bana görünme, seni gördükçe amcam Hamze’yi hatırlıyor, çok müte’essir oluyorum,” buyurması üzerine bir daha hiç görünmmiş olmasına rağmen, Sahâbî olma şerefine de nail oluyor.” İslâm Öncesini perdeler,örter,” Hadis-i Şerifi fehvasınca, İslâm ile müşerref olmadan önce, müşrik, kâfir, zındık, ve her ne günah işlemiş olursa olsun, bütün geçmişi silinir, mükellefiyyet sıfırdan başlar, ibadetlerle mükellefiyyet, şirk,küfür ve ısyandan kaçınmak, İslâm Daireasi’ne girmesiyle başlar.

İmam-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Hazret’leri: Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i aliyye, en yakın yoldur. Bu yolda ibtidaen, henüz ilk başta, diğer truk’un saliklerinin seyr-i Sülûk’de ulaştıkları nihâî noktadan başlarlar. Zikr-i Hafî Yolu, hüve hüve, bi’aynihî Sahabe-i Kiram’ın yoludur. Nasılki, Sahabe-i Kiram, Beşeriyyetin en hayırlısı olan Allah’ın Resûlü ile ilk sohbetlerinde elde ettikleri yüce mertebeye vasıl oldukları gibi, BU Yolun büyükleri de bu yolda “ Bidayette, nihayeti,” elde ederler. Hazret-i Hamze’nin kâtili, Hazret-i Vahşî, sadece , bir kerre Peygamber’imizin sohbetine mazhar olduğu için, Tâbi’î’nin en faziletlisi olarak kabul edilen, Üveys el-Karnî Hazret’lerinden daha faziletlidir.

Yine, Abdullah İbn-i Mübarek Hazret’lerine sorulmuş: “ Hazret-i Muaviye Radiya’llâhu anh mi? Tarihe, ikinci Ömer, olarak geçen adil, fıaziletli, Emevî Hükümdarı. Ömer bin Abdülaziz mi? daha faziletlidir? Abdullah İbn-i Mübarek, “ Allah’a yemin ederim ki, Hazret-i Muaviye’nin Resûlu’llâh ile beraber çıktığı , harb’lerden birisinde, atı’nın burnuna giren tozlar, Ömer bin Abdülaziz’den daha hayıryıdır,” buyurmuştur...

QOSHE - TESPİTLER  ( 9 / 30 ) - Mustafa Akkoca
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

TESPİTLER  ( 9 / 30 )

5 0
18.12.2023

Hazreti Hamza radiya’llâhu anh: Abdülmuttalib oğullarından olup Resûl-i Ekrem Efendimizin amcasıdır. Künyesi, Ebû Umâre, Ebû Ya’lâ’dır. Vâlidesi de, Hâle Bint-i Vüheyb İbn-i Abd-i Menâf’dır. Hâle, Resûl-i Ekrem’in vâlide-i muhtereme’leri cenab-ı Âmine’nin amca-zâdesiydi. Resûlü Ekrem Efendimizi emzirmiş olan Ebû Leheb’in azadlı cariyesi olan( Süveybe) Hazreti Hamze’yi de emzirmiş olmakla cenab-ı Hamze Resûlü Ekrem’in süt kardeşi bulunuyordu. Resûlü Ekrem’den iki ve bir rivayete göre dört yaş büyük idi. Peygamber’imizin Peygamber olarak gönderilmesinin ikinci senesinde müslüman olmuştu. Kureyş arasında hamâset ve şecâatieiyle mşhur bulunduğundan Hazreti Hamze’nin müslüman olması hiç şüphesiz, İslâmiyet için büyük bir kuvvet ve mesned idi. Medine’ye hicret etmiş, Bedir harbinde bulunarak büyük yararlılıklar gövstermiştir. Kureyş’in reis’lerinden Tuayme İbn-i Adiy Hazreti Hamze tarafından Bedir’de öldürülmüştür. Uhud harbinde de ortaya koyduğu kahramanlıklarla Kureyş’in en meşhur (namdar), bahâdır’larından otuzdan fazlasını tepelemiş yirmiden fazla yara almıştı.

Nihayet, Cübeyr ibn-i Mut’ımin kölesi, Vhşî tarafından, bir zencî mızrağı ile şehid edilmiştir. Sonra da Ebû Süfyan BİN Hrb’in zevcesi Hind tarafından babası Uteybe’nin intikamını almak hırsıyla bu Şehidler Efendisi’nin karnı deşilerek ciğeri çıkarılmış ve yemeğe uğraşmak gibi, çok nâmertçe= alçakca vahşet gösterilmişti. Resûl-i Ekrem Muhterem amcasını bu vaziyette görünce te’essüründen ağlamış ve Kureyş’e be’d-dûa etmiştir. Uhud’dan Medine’ye avdet edildiğinde baştan başa matem içinde bulunan şehir’de herkes biribirini ta’ziye ederken bütün Ashab’ da Hazreti Hamze için Resûl-i Ekrem’i ta’ziye etmişlerdier. İslâm tarihinde her nhe zaman Uhud vak’ası yad olunursa, Uhud’daki şühida kafilesinin alemdarı olarak Seyyidü’ş-Şühedâ( Şehid’lerin Efendisi) Hazret-i Hamze anılır...

Hazreti Hamze’yi şehid eden Hazreti Vahşî : Hazret-i Vahşî, Humus’te ikamet ettiği sırada Ashab’dan Ubeydullah ibn-i Adiy yine Ashab’dan Amr ibn-i Ümeyye ile Hazret-i Hamze’nin şehâdetini sormak üzere Vahşî’nin yanına gitmişler. Ubeydullah diyorki, Vahşî’ye: Bize Hazret-i Hamze’nin katlinden( şehâdetinden) haber verir misin? Diye........

© Önce Vatan


Get it on Google Play