Bir süredir Hatay büyükşehir belediye başkanı Lütfü Savaş ve takımının, 2009’dan bu yana Hatay’ı nasıl bir ahtapot gibi sararak sadece rant ve çıkar mevzusu olarak gördüğünü, 14 yıl boyunca Savaş sülalesi kalkınırken Hataylıların ise gitgide dibe vurduğunu yazıyorum.

Kamuoyuyla;
*HATSU yolsuzluğu belgelerini,
*İhale yolsuzluğu belgelerini,
*Deprem suçlarını,
*Lütfü Savaş’ın belediyede kadrolaşan akrabalarının listelerini,
*Lütfü Savaş’ın; ikisi yolsuzluk ve rüşvet, biri ise deprem suçu olmak üzere üç açık dosyasının Hatay adliyesinde bulunduğunu, paylaştım.

Tüm bunlara ek olarak; 2019, 2020 ve 2021 tarihli Sayıştay teftiş raporlarıyla belgelenmiş yoksuzluk bulgularını da yayınladım.

Bu kadarla bırakmayıp; Lütfü Savaş’ın kardeşi ve HATSU’nun başındaki isim Metin Savaş’ın, Hatay belediyesinde çalışan kadınları nasıl taciz edip cinsel tatmin için kullanmaya çalıştığını, hatta onlara neler yazıp gönderdiğini de yazdım.

Ne oldu? Bu verilerin milyonda biri, standart bir insanın yüzünü kızartmaya, gururlu bir siyasetçinin istifa etmesine yetecekken, Lütfü Savaş ve takımı gitgide daha da arsızlaştı, trollerini üzerime saldırttı ve pişkince seçimler için hazırlıklara başladı.

CHP de suçlu

Peki, bu durumda sadece Lütfü Savaş mı suçlu? Tabii ki hayır.

Açıktır ki; “değişim” vaatleriyle seçmeninin ağzına bir parmak bal çalan CHP, aslında bu değişimin, sadece partiyi ele geçirmek için yapılan bir imaj çalışmasından ibaret olduğunu, dosta da, düşmana da gösterdi.

Öte yandan “değiştiklerinden” bugüne; ne doğru düzgün bir politika ne ele gelir bir muhalefet ne de yerinde bir tespit görebildik CHP’den. Şaşırmadık, aksine şaşıranlara şaşırdık.

Belediye başkan adaylarını belirlerken yaşadıkları parti içi kavga ve krizler, Ekrem İmamoğlu’nun güç zehirlenmesi yaşayarak görünürdeki parti organlarını dahi atlayıp müdahalelerini açıkça yapması, Özgür Özel’in tutarsız ve altı boş söylemleri, öne sürülen adayların vizyonsuzlukları ve şaibeleri de resmi daha çok netleştirdi.

Değişmeyen CHP de, değişen de aynıydı.

Soralım; Hatay’da Lütfü Savaş’ı tekrar aday gösteren CHP yönetimi;
Savaş’ın üç tane açık dosyası olduğunu bilmiyor muydu?
Sayıştay raporlarındaki yolsuzluk bulgularından bihaber miydi?
Küçük bir kısmını ortaya çıkardığım sülale boyu kadrolaşma, bilgileri dışında mıydı?

Doğrudan temin ve bağışlar (Arzu Savaş’ın derneği ve Hatayspor) yoluyla bölüşülen paralardan, yıllardır dönen çıkar çarkından haberleri yok muydu?

Emin olun, hepsini biliyorlardı. Bunlara rağmen yine ve yeniden Lütfü Savaş’ı Hatay adayı olarak gösterdiler. Gelinen noktada artık CHP’nin halkla bağından söz etmek imkânsız hâle geldi. Onlar, ne Hatay halkının çığlığını duydular ne de Lütfü Savaş’ın suçlarını önemsediler. Kafalarında hep o aynı denklem vardı: Zaten tıpış tıpış gidip oy verecekler!

Ama işte bu sefer o denklem tutmayacak zira Hatay’da 6-7 Şubat depremlerinden sonra büyük bir kırılma yaşandı. Hataylıların, hizmetlerinden memnun olmadıkları hâlde şimdiye kadar “tıpış tıpış gidip oy verdikleri” Lütfü Savaş ve sülalesine karşı tavırları da netleşti. Gerek deprem öncesinde gerek deprem sırasında gerekse de deprem sonrası geçen bir yılda bu sülaleden görmedikleri her hizmet ve gördükleri her yolsuzluk, onarı daha da biledi ve şimdi yakalarından düşmelerini istiyorlar.

Hatay çoktan kaybedildi

Hatay artık bir şehir değil. Virane hâlde. Yıkıntıların arasına yerleştirilmiş konteynerlerden oluşan bir toplama kampı gibi adeta. Bu kayıp şehrin vazgeçilmiş insanlarının çığlığını, aynı iktidar gibi CHP de duymadı.

Nasıl ki iktidar, oy vermedikleri için zımni bir ceza kesmişse Hatay’a, Lütfü Savaş takımı da bu durumu ceplerini doldurmak ve çıkar sağlamak için bir fırsata çevirdi. Ne de olsa bu sülaleye mahkûmdu Hatay halkı.

Fakat bilinmeyen veya anlaşılmayan bir büyük mesele var ki çok mühim.
Bakın, günde onlarca Hataylıyla konuşup yüzlercesinin mesajlarını okuyor, söylediklerini ve yazdıklarını araştırıyorum.

Bakış açıları genel hatlarıyla şöyle:
*”Madem Hatay yıkıldı, iktidar bizden yüz çevirdi ve Lütfü Savaş’ın da cebini doldurmaktan başka bir derdi yok; bari bu sefer Ak Parti’ye oy verelim de belediye iktidarın olsun ve şehrimiz yeniden kurulsun.”
*”Ak Parti de, CHP de katil. İkisine de oy vermeyeceğiz. Biz zaten yanmış, batmışız. Bundan daha kötüsü ne olabilir ki?”
*”Olur da farklı bir aday çıkar, birlik sağlanırsa hepimiz toplanıp ona oy veririz.”

Evet, aslında pek çok yorum dinledim lakin ağırlıklı olarak bu üç görüş öne çıkıyor Hatay’da. Görülüyor ki Lütfü Savaş, bu şehri CHP’ye kazandırmadığı gibi, tersine CHP’den çalmış durumda.

Benimse Hatay halkına güvenim sonsuz. Onlar gerekeni yapacak ve hiç şüphesiz ki herkese hak ettiğini vereceklerdir.

Yalanar dolanlar

Lütfü Savaş ve takımının yolsuzluklarını yazmaya başladığımdan bu yana Savaş sülalesi kaynaklı troll saldırılarının, tehditlerin ve iftiraların da hedefi oldum. Bunları bir tarafa bırakırsak, Hataylıların bana yönelttiği belli başlı sorulara ise buradan kısaca cevap vermek şart oldu.

*Hatay ve Hatay büyükşehir belediyesindeki yolsuzlukları yazmaya nasıl başladım?

Akbelen direnişçisi ve CHP üyesi avukat İsmail Hakkı Atal, 2023 Aralık ayı sonunda CHP yönetimine ve Özgür Özel’e hitaben bir dilekçe yazarak CHP’li altı belediye başkanını şikâyet etti. Bu başkanlar; Hatay’dan Lütfü Savaş, Samandağ’dan Refik Eryılmaz, Mersin’den Vahap Seçer, Marmaris’ten Mehmet Oktay, Milas’tan Muhammet Tokat ve Menteşe’den Bahattin Gümüş’tü. Şikâyetin kapsamını genel olarak; bu isimlerin ekolojiye verdikleri zararlar, kamu malı olan arazileri, kıyı şeritlerini ve ormanları şirketlere peşkeş çekmeleri oluşturmaktaydı. Lütfü Savaş’ın deprem suçlusu olduğu da dilekçede vurgulanıyordu.

Atal’ın basın listesinde olduğumdan, bu dilekçe WhatsApp üzerinden bana da ulaştı ve gayet ciddiye aldığım bu konuları yazmaya karar verdim.

*Mevzu nasıl Hatay’da düğümlendi?

Altı il ve ilçeden de kaynaklarla konuşup belgeler üzerinden araştırma yaptıktan sonra 25 ve 26 Aralık 2023 tarihlerinde iki yazı yazdım. İkinci yazımda, Lütfü Savaş’ın sadece deprem suçlarına vurgu yapmıştım. Meğer arı kovanına çomak sokmuşum!
Yazımı okuyan Hataylılar, X platformu üzerinden bana ulaşarak Lütfü Savaş ve takımının, deprem suçları dışında da büyük yolsuzlukları, suçları, namussuzlukları olduğunu, bu sülaleden yaka silktiklerini ve mağduriyetlerini aktardılar. İlettikleri belgelerle bilgiler üzerine ipin ucunu çektim ve karanlık silsile çığ gibi büyüdü. Ortaya 16 ve 17 Ocak 2024 tarihlerinde yayınlanan Lütfü Savaş Dosyası 1 ve 2 başlıklı yazılarım çıktı.

*Bu süreçte nerelere vardım, neler gelişti?

Fakat bilgi, belge, iddia ve şikâyetlerin ardı arkası kesilmeyince, devam etmeye karar verdim. Zira ortada 2009’dan bu yana işlenmiş pek çok suç delili ve bulgusu vardı. Kaynak ve tanıkların sayısı; ondan elliye, yüzden yüz elliye kadar çıktı. Bizzat HBB’nin, HATSU’nun, hatta Savaş ailesinin içinden dahi onlarca kişi benimle iletişime geçti.

*Neden iftiralar atıldı?

Savaş sülalesi de boş durmadı tabii. Bu taktikler hepimiz için bildikti aslında.

Hatırlatalım; gazeteciler, parti ayrımı ve çıkar hesabı yapmadan tüm suç ve yolsuzlukların üzerine giderse ancak işini hakkıyla yapmış olur. Fakat maalesef ki ülkemizde, iktidarın olduğu gibi ana muhalefet partisinin de yandaş gazetecileri var ve iki taraf da kendi mahallesinin suçları ortaya döküldüğünde, ölü taklidi yapmakta veya suçları perdelemekte birbirinden mahir. Kısacası çıta düşüktü ve ben sadece elimdeki belgelere, delillere ve tanıklara dayanarak olması gerekeni yaptım. Yolsuzlukları, suçları ve namussuzlukları yazdım. Alışık olmadıkları için çarka sokulan bu çomak, beyzadeleri rahatsız edecekti elbette ve etti de zaten.

Esas bağlama dönecek olursak; hem Lütfü Savaş ve takımı hem de Hataylıları ısrarla bu isimlere teslim etmeye çalışan CHP, Hatay halkına karşı suç işlemeye devam ediyor.

Olması gerekense Lütfü Savaş’ın bir an önce istifa etmesi ya da CHP’nin onu adaylıktan çekmesidir. Lakin olması gerekenlerin lüks sayıldığı bir ülkedeyiz ve tam da bu yüzden, suçlarla suçluları unutturmamaya, yazmaya devam edeceğiz.

Asla unutulmamalı ki ne Türkiye ne de Hatay, kırk katırla kırk satıra mahkûm değil.

QOSHE - Bir Büyük Hatay Meselesi - Aslıhan Gençay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir Büyük Hatay Meselesi

13 0
30.01.2024

Bir süredir Hatay büyükşehir belediye başkanı Lütfü Savaş ve takımının, 2009’dan bu yana Hatay’ı nasıl bir ahtapot gibi sararak sadece rant ve çıkar mevzusu olarak gördüğünü, 14 yıl boyunca Savaş sülalesi kalkınırken Hataylıların ise gitgide dibe vurduğunu yazıyorum.

Kamuoyuyla;
*HATSU yolsuzluğu belgelerini,
*İhale yolsuzluğu belgelerini,
*Deprem suçlarını,
*Lütfü Savaş’ın belediyede kadrolaşan akrabalarının listelerini,
*Lütfü Savaş’ın; ikisi yolsuzluk ve rüşvet, biri ise deprem suçu olmak üzere üç açık dosyasının Hatay adliyesinde bulunduğunu, paylaştım.

Tüm bunlara ek olarak; 2019, 2020 ve 2021 tarihli Sayıştay teftiş raporlarıyla belgelenmiş yoksuzluk bulgularını da yayınladım.

Bu kadarla bırakmayıp; Lütfü Savaş’ın kardeşi ve HATSU’nun başındaki isim Metin Savaş’ın, Hatay belediyesinde çalışan kadınları nasıl taciz edip cinsel tatmin için kullanmaya çalıştığını, hatta onlara neler yazıp gönderdiğini de yazdım.

Ne oldu? Bu verilerin milyonda biri, standart bir insanın yüzünü kızartmaya, gururlu bir siyasetçinin istifa etmesine yetecekken, Lütfü Savaş ve takımı gitgide daha da arsızlaştı, trollerini üzerime saldırttı ve pişkince seçimler için hazırlıklara başladı.

CHP de suçlu

Peki, bu durumda sadece Lütfü Savaş mı suçlu? Tabii ki hayır.

Açıktır ki; “değişim” vaatleriyle seçmeninin ağzına bir parmak bal çalan CHP, aslında bu değişimin, sadece partiyi ele geçirmek için yapılan bir imaj çalışmasından ibaret olduğunu, dosta da, düşmana da gösterdi.

Öte yandan “değiştiklerinden” bugüne; ne doğru düzgün bir politika ne ele gelir bir muhalefet ne de yerinde bir tespit görebildik CHP’den. Şaşırmadık, aksine şaşıranlara şaşırdık.

Belediye başkan adaylarını belirlerken yaşadıkları parti içi kavga ve krizler, Ekrem İmamoğlu’nun güç zehirlenmesi yaşayarak görünürdeki parti organlarını dahi atlayıp müdahalelerini açıkça yapması, Özgür Özel’in tutarsız ve altı boş söylemleri, öne sürülen adayların vizyonsuzlukları ve şaibeleri de resmi daha çok netleştirdi.

Değişmeyen CHP de, değişen de aynıydı.

Soralım; Hatay’da Lütfü Savaş’ı tekrar aday gösteren CHP yönetimi;
Savaş’ın üç tane açık dosyası olduğunu bilmiyor muydu?
Sayıştay raporlarındaki yolsuzluk bulgularından bihaber miydi?
Küçük bir kısmını ortaya çıkardığım sülale boyu kadrolaşma, bilgileri dışında mıydı?

Doğrudan temin ve bağışlar (Arzu Savaş’ın derneği ve Hatayspor) yoluyla bölüşülen paralardan, yıllardır dönen çıkar çarkından haberleri yok muydu?

Emin olun, hepsini biliyorlardı. Bunlara rağmen yine ve yeniden Lütfü Savaş’ı Hatay adayı olarak gösterdiler. Gelinen noktada artık CHP’nin halkla bağından söz etmek imkânsız hâle geldi. Onlar, ne Hatay halkının çığlığını duydular........

© P24


Get it on Google Play