Çin, ABD’den sonra Avrupa Birliği ile de ilişkilerini dengeye oturtmaya çalışıyor. Bu yöndeki en önemli adım da, yıl sonunda geldi: AB ve Çin, 24. Zirvesini 7 Aralık 2023'te Pekin'de gerçekleştirdi. Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile bir araya geldi. AB Temsilcileri, Çin Başbakanı Li Qiang ile de bir görüşme gerçekleştirdiler.

Bu görüşmenin önemli bir dönüm noktası olmasının bir nedeni de, AB ve Çin’in en üst düzey yetkililerinin Nisan 2019’dan beri ilk kez yüzyüze buluşmaları. Diğer bir deyişle, COVID Pandemisi sonrası ilk karşı karşıya ve dolayısıyla en önemli temas Pekin’deki bu zirve oldu.

Sadece Pandemi değil, Çin'in “Sıfır-COVID” politikası nedeniyle de Çinli ve Avrupalı yetkililer arasındaki toplantılar, geçen yılın sonlarında bu uygulamalar kaldırılıncaya kadar neredeyse durma noktasına geldi. Ancak 2022'nin sonları ve bu yıl, aralarında Almanya Başbakanı Scholz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'in de bulunduğu çok sayıda Avrupalı yetkili, Çin’i ziyaret etmeye başladı. AB’nin kurumsal ziyaretlerine gelince, AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, Macron'la birlikte Çin’i ziyaret etmişti.

Nereden nereye gelindi?

2019’da tarafların yayınladığı ortak bildirge 3 bin kelimelik, 7 sayfalık kapsamlı bir belge idi. Taraflar, o zamanlar birçok konuda anlaşmışlardı. Şimdilerde söz konusu olmayacak biçimde 2019’daki ortak bildiriye göre, Çin ve AB, “gelecekteki ekonomik ve sosyal kalkınmanın temel omurgası 5G teknolojisi” alanında işbirliği yapacaklardı. Bildiri ayrıca, “tüm insan haklarının evrensel, bölünmez ve birbirine bağımlı olduğu” konusunda da ortak düşünceyi ifade ediyordu.

O zamandan dünya ve bildiriye imza atanların da artık “yoklar”: Dönemin Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Konseyi Başbakanı Li Keqiang, 27 Ekim’de beklenmedik biçimde hayatını kaybetti. Li, 2023’ün başında siyasetten emekliye ayrılmıştı. AB Konseyi Jean-Claude Juncker’ın kendisi de, 2019’da emekliye ayrılmıştı. 2019’daki 23. AB-Çin Zirvesi Bildirisi’nin imzacıların hala aktif politikada olan tek ismi, dönemin AB Komisyonu Başkanı Donald Tusk. Tusk, geçtiğimiz gün ülkesi Polonya’nın yeni Başbakan’ı oldu.

2019’un Zirve Bildirgesi, sadece işbirliği ve ortaklık konusunda AB ve Çin’in o dönemler paylaştığı yakınlık bakımından değil; dünyada uluslararası ilişkilerin ne kadar değiştiğini göstermesi açısından da düşündürücü. Örneğin, Ukrayna konusuyla ilgili, “Minsk Anlaşmaları’nın tam olarak uygulanması” üzerinde iki taraf da ortaklaşıyordu.

Zirve, ikili temasların ve diyalogların yoğunlaştığı bir dönemin ardından Çin ile yakın ilişkiler kurmak için bir fırsat oldu. Stratejik ve dış politika konuları, insan hakları, ticaret ve ekonomi, iklim ve çevre, dijital konularında üst düzey ziyaretler ve diyaloglar Zirve'nin önünü açarak AB'nin Çin ile etkileşime geçme kararlılığını ortaya koydu. AB bu tartışmaların ardından somut ilerleme sağlanması gerektiğinin altını çizdi. Rusya, 22 Şubat 2022’de, 2014-2015 döneminin Minsk Anlaşmaları’nın “artık geçerli olmadığını” söyleyerek Ukrayna’yı işgal ettiğinden beri, çok farklı bir dünyadayız.

​Çin, Ukrayna’nın işgali konusunda oldukça dengeli bir politila yürütmeye çalışıyor. Rusya ile ilişkilerini “dozunda” tutarken; ABD ve AB ile de Ukrayna üzerinden “gerilmek” istemiyor. Kaldı ki, işgal öncesi Ukrayna ile Çin’in de ilişkileri son derece iyiydi. Çin, mümkün olduğunca Ukrayna’yı da kaybetmemeye çalıştı. AB-Çin Zirvesi’nd Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline de değinildi. Avrupa Birliği, Rusya'nın açık ara en büyük ticaret ortağı olan Çin'i, Ukrayna'daki savaşa çözüm getirmek için nüfuzunu kullanmaya teşvik etmeye devam ediyor. Zirvede de, hem AB Konseyi Başkanı Michel hem de AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, Çin’i Ukrayna tarafından sunulan barış önerilerine katılmaya çağırdı.

İlişikilerde rekabet kadar ortaklığın da vurgulanma zamanı

Avrupa Birliği’nin Çin ile, ilişkilerini “sistemsel rekabet” içinde olarak tanımladığını unutmayalım. Bu tanım bir yandan, ABD’nin Donald Trump’ın başkanlığı ile beraber getirdiği bir zorunluluğu yüklenmenin gereklikliğinden kaynaklanıyordu. Öte yandan da, AB’nin kendine özgü biçimde uluslararası ilişkilerini tanımladığı döneme denk geldi.

Şimdi ise, AB’nin Çin’i, “sistemsel rekabet” içinde olduğu bir taraf olarak tanımlaması ötesindeyiz. Aynı paradigmanın diğer parçaları olarak tanımlanan “ortak” ve “rakip” kavramları arasında, “ortak” kısmında birleşilmeye çalışıldığı noktadayız.

Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in ifadesiyle:

“AB-Çin ilişkisi önemli bir ilişki. Ancak ticari ve ekonomik ilişkilerimizi daha dengeli, karşılıklı ve karşılıklı yarara dayalı hale getirmemiz gerekiyor. Şirketlerimiz için fırsat eşitliği için çalışmaya devam edeceğiz. Bugün bir ilk adım olmalı. Ayrıca, BM Şartını ve özellikle tüm ülkelerin egemenliğini ve topraklarını koruma konusunda, BM Güvenlik Konseyi'nin Daimi Üyesi olarak Çin'e güveniyoruz.”

Öte yandan, AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, şunları söylüyordu:

"Çin'le ilişkimiz karmaşık ve bunu yürütme sorumluluğumuz var. Dengeli ticari ilişkilere sahip olmanın ortak çıkarımıza olduğu konusunda anlaştık. Jeopolitik sürtüşmelerin arttığı bir dünyada zorluklara çözüm bulmamız gerekiyor”.

Bu ifadelerden anlaşılabileceği gibi, AB ve Çin’in “orta yolu” bulmakta anlaştığını söyleyebiliriz. Ve tabii, müzakere edilecek daha ciddi ve ideoloji ötesi, ekonomik meseleler var:

Avrupa Birliği, Çin ile ticari ilişkilerde artan ve yaklaşık 200 milyar dolara ulaşan ticaret açığından şikayetçi. Zirve’de de bu dile geldi; AB, Çin'i Avrupalı şirketlerin pazar erişimini iyileştirmeye çağırdı. Çin ise, AB'nin piyasa kurallarını bozduğunu iddia ettiği elektrikli araçlara yönelik sübvansiyonlara ilişkin yakın zamanda başlatılan anti-damping soruşturmasından memnun değil.

Daha da açalım:

Araç ihracatında uzun süredir geride kalmasına rağmen, Çin'in elektrikli araç ihracatı, hem Tesla gibi yabancı EV üreticilerinin artan varlığı hem de BYD dahil yerli Çinli EV şirketlerinin hızlı büyümesi nedeniyle son birkaç yılda hızla arttı. Bu yıl Çin, Japonya'yı geçerek dünyanın en büyük otomobil ihracatçısı oldu. Çin hükümetinin yerel şirketlere sağladığı sübvansiyonlar, şirketlere “haksız rekabet avantajı” sağladığı gerekçesiyle AB'nin eleştirilerine hedef olurken, Çin bu suçlamayı reddetti.

Öte yandan da; Çin ile dayanışmadan “yeşil dönüşüm” ne kadar mümkün?

Tüm bu meseleler ne kadar çözülecek: 2024’te?

Göreceğiz: şu aşamada, AB ve Çin, “çatışmasızlıkta” birleştiği gibi; ortaklığı vurguladı.



QOSHE - Çin, AB'den ortaklığa vurgu - Hazar Gökçen Öney
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Çin, AB'den ortaklığa vurgu

3 0
14.12.2023

Çin, ABD’den sonra Avrupa Birliği ile de ilişkilerini dengeye oturtmaya çalışıyor. Bu yöndeki en önemli adım da, yıl sonunda geldi: AB ve Çin, 24. Zirvesini 7 Aralık 2023'te Pekin'de gerçekleştirdi. Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile bir araya geldi. AB Temsilcileri, Çin Başbakanı Li Qiang ile de bir görüşme gerçekleştirdiler.

Bu görüşmenin önemli bir dönüm noktası olmasının bir nedeni de, AB ve Çin’in en üst düzey yetkililerinin Nisan 2019’dan beri ilk kez yüzyüze buluşmaları. Diğer bir deyişle, COVID Pandemisi sonrası ilk karşı karşıya ve dolayısıyla en önemli temas Pekin’deki bu zirve oldu.

Sadece Pandemi değil, Çin'in “Sıfır-COVID” politikası nedeniyle de Çinli ve Avrupalı yetkililer arasındaki toplantılar, geçen yılın sonlarında bu uygulamalar kaldırılıncaya kadar neredeyse durma noktasına geldi. Ancak 2022'nin sonları ve bu yıl, aralarında Almanya Başbakanı Scholz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'in de bulunduğu çok sayıda Avrupalı yetkili, Çin’i ziyaret etmeye başladı. AB’nin kurumsal ziyaretlerine gelince, AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, Macron'la birlikte Çin’i ziyaret etmişti.

Nereden nereye gelindi?

2019’da tarafların yayınladığı ortak bildirge 3 bin kelimelik, 7 sayfalık kapsamlı bir belge idi. Taraflar, o zamanlar birçok konuda anlaşmışlardı. Şimdilerde söz konusu olmayacak biçimde 2019’daki ortak bildiriye göre, Çin ve AB, “gelecekteki ekonomik ve sosyal kalkınmanın temel omurgası 5G teknolojisi” alanında işbirliği yapacaklardı. Bildiri ayrıca, “tüm insan haklarının evrensel, bölünmez ve birbirine bağımlı olduğu” konusunda da ortak düşünceyi ifade ediyordu.

O zamandan dünya ve bildiriye imza atanların da artık “yoklar”: Dönemin Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Konseyi Başbakanı Li Keqiang, 27 Ekim’de beklenmedik biçimde hayatını kaybetti. Li, 2023’ün başında siyasetten emekliye ayrılmıştı. AB Konseyi Jean-Claude Juncker’ın kendisi de, 2019’da emekliye ayrılmıştı. 2019’daki 23. AB-Çin Zirvesi Bildirisi’nin imzacıların hala aktif politikada olan tek ismi, dönemin AB Komisyonu Başkanı Donald Tusk. Tusk, geçtiğimiz gün ülkesi Polonya’nın yeni Başbakan’ı oldu.

........

© P24


Get it on Google Play