Tayvan’da sandıktan “istikrar” çıktı. Peki, Demokratik İlerici Parti (DPP) adayı Lai Ching-te'nın ülkenin başkanı seçilmesi Tayvan-Çin ilişkileri ve küresel dengeler açısından ne anlama geliyor?

Lai, kamuoyu araştırmalarında beklenenden daha yüksek bir destek aldı: yüzde 40,1 oyla, iktidardaki DPP için bir ilki gerçekleştirerek partinin üst üste üç dönem zafer kazanmasını sağladı. Muhalefetteki Kuomintang (KMT) adayı Hou Yu-ih yüzde 33,5 oy alırken, Tayvan Halk Partisi'nin (TPP) adayı Ko Wen-je yüzde 26,5 oy topladı. Başka bir yazıda daha detaylı inceleyeceğiz ama; eğer muhalefet, en başta hedefledikleri koalisyonu kurup, ortak aday gösterselerdi, seçimden galibiyetle çıkacakları kesindi. TPP’nin lideri Ko, “üçüncü yolu” temsil ettiği ısrarını sürdürdü ve koalisyon ile ortak aday arayışı çöktü.

Seçim sonuçları, ilginç bir denge mekanizması da oluşturdu: ana muhalefet partisi KMT, DPP'nin 51 sandalyesine karşılık 52 milletvekili kazandı. Diğer bir deyişle, DPP’nin parlamentodaki temsiliyeti, yüzde 45 seviyesinde kaldı. “Üçüncü yol” vaadinde bulunan TPP ise, 8 sandalye kazandı ve yasamadaki dengeleri belirleyecek kilit parti rolünü oynayabilir. TPP’nin tutumu, sadece iç siyasette değil; Çin ve ABD ile ilişkileri de belirleyecek.

Tayvan’ın parlamentosu Yuan’da böyle bir denge oluşması, Lai’ın Çin’in şimşeklerini çekecek biçimde bağımsızlık referandumuna gitmesini veya anayasal bazı değişiklikler yapılması da imkânsızlaştırıyor.

Çin’in “diğer taraftaki yüzde 60” vurgusu

Çin’in seçim sonuçlarına ilk tepkisi, DPP’nin Tayvan’ın “ana görüşünü”, yani çoğunluğunun görüşünü temsil etmediği yönünde oldu. Ayrıca Çin, “bağımsızlığı ve ayrılıkçı eylemlerine” karşı uyarıda bulundu.

Lai’ın seçilmesini, “Bağımsızlığı destekleyen aday kazandı” diye yorumlamamız çok da doğru değil. Lai’ın zafer konuşmasında, “Çin Cumhuriyeti [Tayvan’ın resmî adı] anayasal düzenine uygun hareket edeceğini” ve “statükoyu koruyacağını” söyledi. Kariyerinin daha önceki dönemlerinde açıkça bağımsızlığı destekleyen Lai, süreç içinde daha uzlaşmacı bir ton benimsedi. Buna karşılık, Çin’in Lai’e karşı nasıl tutum alacağı ve 8 yıl önce kesilen görüşmeleri başlatıp başlatmayacağını göreceğiz. Her ne kadar Lai’ın döneminde, Beijing ve Taipei’nin görüşmeleri şimdilik uzak bir ihtimal gibi gözükse de, imkânsız değil. Eğer ki, Çin görüşme teklif ederse, Tayvan’ın reddeceğini söyleyemeyiz.

Çin, kampanya döneminde Lai’ın, Bloomberg’e verdiği bir mülakatta, Tayvan’ın “zaten fiilen bağımsız ve egemen bir devlet” olduğunu söylemesine tepki göstermemişti. Sekiz yıllık diyalogsuz dönemi bir dört yıl daha devam ettirmek, Çin’in pek işine gelmeyebilir. Beijing’in görüşmelerin başlaması için DPP’nin “92 Konsensusu”nu kabul etmesini şart koşmaktan vazgeçmesi önemli bir adım olabilir. “92 Konsensusu”, Hong Kong için geçerli olan “Bir Ülke, İki Sistem” denklemine benziyor. Bu yaklaşımın da, sadece DPP açısından değil, siyasetin genelinde desteği yok. Çin’in, yeni siyasi yaklaşımlar ve formüller geliştirmesi gerek.

Çin, askeri gövde gösterisi yapacak mı?

Çin’in, 2024’teki başlıca hedefi, başta ekonomik büyüme olmak üzere, iç sorunlarına odaklanmak ve istikrarı sağlamak. Bu nedenle, Tayvan Boğazı’nda askeri çatışma çıkmasını kimse beklemiyor. Buna karşılık, Çin’in “varlığını hissettirmek için”, askeri tatbikatlar yapması mümkün.

Önümüzdeki günlerde ve aylarda; yani, Lai’ın göreve resmen başlayacağı 20 Mayıs’a kadarki dönemde, Çin’in “memnuniyetsizlik” ifadesi olarak, askeri tatbikatlar ve Tayvan hava sahasında uçuşlar gerçekleştirebilir. Ne var ki, Beijing’in amacı, Taipei’i istila ile tehdit etmek değil; tek taraflı bağımsızlık ilanına karşı uyarıyı hedefleyen gövde gösterileri gerçekleştirmek olacaktır.

Bu tür askeri gövde gösterilerinin, Tayvan’da fikirleri değiştirdiğini söyleyemeyiz. Tersine, sadece görüşlerin keskinleşmesine yol açıyorlar. 1996'daki ilk başkanlık seçimi öncesinde, milliyetçi Yeşiller’e (Tayvan’da Yeşiller, milliyetçi bir grup; çevreci değiller) yakın Lee Teng-hui'yi seçmemeleri için baskı için neredeyse bir yıl boyunca askeri tatbikatları ve bir dizi diplomatik manevra gerçekleştirdi. Lee de, 1999’dan itibaren Çin’le ilişkileri tarif etmek için, “devletten devlete” diye niteledi ve yaklaşım artık Tayvan siyaseti genelinde hâkim. Son olarak da, 2022'de Beijing, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan'a yapacağı ziyarete karşı defalarca uyarıda bulundu. Pelosi ziyaretini gerçekleştirdikten hemen sonra da, 1996'dan bu yana en büyük tatbikatları gerçekleştirdi. Lai’ın seçilmesinden sonra, bu büyüklükte bir askeri tatbikat yapılıp yapılmayacağı Çin’in gelecekteki dört yılda Tayvan’a karşı nasıl bir çizgi izleyeceği konusunda önemli ipuçları verecek.

İzlenecek diğer bir husus, Tayvan ürünlerine tercihli tarifeler veren Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması (ECFA) kapsamındaki daraltmalar. Çin, Aralık’ta Tayvan’dan satın alınan 12 petrokimya ürününe yönelik ayrıcalıklı uygulamaya son verdi. Çin Ticaret Bakanlığı, seçimlerden üç gün önce de, Tayvan menşeli makineler, tekstil ürünleri, araba parçaları, çiftlikler ve deniz ürünleri için de benzer kısıtlamalarının planlandığını duyurdu. Çin'in Tayvan'ın yarı iletken çiplerini (semi-conductor chips) ithal etmeye devam etmekten başka seçeneği yok, ancak daha çok tarım ve bazı sanayi sektörlerine odaklanabilir. Çin’in ECFA’nın kapsamında ne gibi daraltmalara gideceği ve hatta, bu tehdidini gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceği de, Beijing’ın Tayvan politikasında sertleşmenin mi, yumuşamanın mı egemen olacağının diğer bir ipucu olacak.

-----

Fotoğraf: Tayvan’da Çin karşıtı iktidar partisinin adayı Lai Ching-te başkan seçildi, 13 Ocak 2024. (Jameson Wu via Flickr)



QOSHE - Tayvan’da sandıktan “istikrar” çıktı - Hazar Gökçen Öney
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tayvan’da sandıktan “istikrar” çıktı

12 0
15.01.2024

Tayvan’da sandıktan “istikrar” çıktı. Peki, Demokratik İlerici Parti (DPP) adayı Lai Ching-te'nın ülkenin başkanı seçilmesi Tayvan-Çin ilişkileri ve küresel dengeler açısından ne anlama geliyor?

Lai, kamuoyu araştırmalarında beklenenden daha yüksek bir destek aldı: yüzde 40,1 oyla, iktidardaki DPP için bir ilki gerçekleştirerek partinin üst üste üç dönem zafer kazanmasını sağladı. Muhalefetteki Kuomintang (KMT) adayı Hou Yu-ih yüzde 33,5 oy alırken, Tayvan Halk Partisi'nin (TPP) adayı Ko Wen-je yüzde 26,5 oy topladı. Başka bir yazıda daha detaylı inceleyeceğiz ama; eğer muhalefet, en başta hedefledikleri koalisyonu kurup, ortak aday gösterselerdi, seçimden galibiyetle çıkacakları kesindi. TPP’nin lideri Ko, “üçüncü yolu” temsil ettiği ısrarını sürdürdü ve koalisyon ile ortak aday arayışı çöktü.

Seçim sonuçları, ilginç bir denge mekanizması da oluşturdu: ana muhalefet partisi KMT, DPP'nin 51 sandalyesine karşılık 52 milletvekili kazandı. Diğer bir deyişle, DPP’nin parlamentodaki temsiliyeti, yüzde 45 seviyesinde kaldı. “Üçüncü yol” vaadinde bulunan TPP ise, 8 sandalye kazandı ve yasamadaki dengeleri belirleyecek kilit parti rolünü oynayabilir. TPP’nin tutumu, sadece iç siyasette değil; Çin ve ABD ile ilişkileri de belirleyecek.

Tayvan’ın parlamentosu Yuan’da böyle bir denge oluşması, Lai’ın Çin’in şimşeklerini çekecek biçimde bağımsızlık referandumuna gitmesini veya anayasal bazı değişiklikler yapılması da imkânsızlaştırıyor.

Çin’in “diğer taraftaki yüzde 60” vurgusu

Çin’in seçim sonuçlarına ilk tepkisi, DPP’nin Tayvan’ın “ana görüşünü”, yani çoğunluğunun görüşünü temsil etmediği yönünde oldu. Ayrıca Çin, “bağımsızlığı ve ayrılıkçı eylemlerine” karşı uyarıda bulundu.

Lai’ın seçilmesini, “Bağımsızlığı destekleyen aday kazandı” diye yorumlamamız çok da doğru değil. Lai’ın zafer konuşmasında, “Çin Cumhuriyeti [Tayvan’ın resmî adı] anayasal........

© P24


Get it on Google Play