Söz konusu olan, yanıtlardan çok sorularla sarılı bir terör saldırısı olunca, böyle bir “gizemli” başlıklar atılıyor sıklıkla… Oysa, Rusya’nın başkenti Moskova’daki terör saldırısını, eldeki somut verilere dayanarak, olabildiğince rasyonel zeminde analiz etmek gerekiyor.

Zira, ne olursa olsun, dört teröristin bu kadar büyük bir saldırıyı gerçekleştirebilmesi gerçekten düşündürücü, ürkütücü.

1999’dan itibaren Rusya’da Çeçen saldırganlarca gerçekleşen terör eylemleri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in hegemonyasını geliştirmesine basamak olduğundan, bu saldırı da “iç istihbaratın işi mi” diye sorgulanıyor. Rusya gibi, özgür ve objektif basının kalmadığı, son derece opak bir yapıya dönüşen bir otoriter güvenlik devletinde, “gerçeğin” ne olduğunu bilebilmek, öğrenebilmek çok zor.

Saldırının gerçekleştiği Krokus Konser Alanı, Moskova’nın Çevre Yolu’nun hemen dışında, bir tür banliyö kasabasında. Yani aslında ana güvenlik bölgesinde değil. Her ne kadar, Krokus’un bulunduğu yolun aşağısında çevik kuvvet polisi OMON’a ait güvenlik birimi olsa da, onların da olay yerine ulaşması yaklaşık 35 dakika sürmüşe benziyor. Konser alanındaki terör eylemi ise, 20-25 dakikalık bir süre almış gibi gözüküyor.

Krokos’un sahibi olan, Rusya’nın en büyük emlak yatırımcılarından, Azeri kökenli Araz Ağalarov’un grubundan yapılan açıklamalarda, olay esnasında konser alanında güvenlik görevlileri olmadığı yalanlandı. Öldürülenlerden en az birinin, Krokus’un özel güvenliği olduğunu da biliyoruz.

Putin’in, başkanlık seçimlerinde sandıktan %87’lik bir oy desteği çıkarıp, güç gösterisi yaptıktan sonra, yeni bir ulusal askeri seferberlik için böyle bir saldırıya ihtiyacı var mıydı? Tartışılır…300 bin kişilik yeni bir silah altına alma mobilizasyonu gerçekleştirilebileceği ve Kherson gibi Ukrayna’nın bir kentinin alınmaya çalışabileceği zaten konuşuluyordu.

Ukrayna, bir vekâlet gücü kullanmış olabilir mi? HUR (Ukrayna Askeri istihbaratı) ve SBU (Ukrayna Güvenlik Servisi), savaşta ellerinden geleni yapıyorlar. Tıpkı, Rusya’nın askeri ve istihbarat güçlerinin Ukrayna’ya karşı elinden geleni yaptığı gibi…Buna karşılık, Ukrayna’ya askeri yardımın ABD Kongresi’nden ivedilikle geçmesi yönündeki tartışmaların alevlendiği şu dönemlerde, Kiev’in böyle gizli kapaklı işlere girişmesi kendi aleyhine olur.

Türkiye’de, Gazze Savaşı’na olan ilginin Ukrayna’nınkinine ilgiyi azalttığı ve dikkat çekmek için Kiev’in böyle bir “operasyona” girişmiş olabileceği de iddia edildi. Bu hiç doğru değil; Batı medyasında son bir aydır gündem, Ukrayna Savaşı’nın yıldönümü ve geciken yardım tartışmaları nedeniyle, Gazze’den bile çok Ukrayna’ya odaklı.

Elbette, Putin ve Kremlin, “fırsatı kaçırmayıp”, başlıca sorumlu olarak Ukrayna’yı gösteriyor. Bunu sürdürüp, Kiev’i şeytanlaştırmak için söylemleri sertleştireceklerdir de… Ancak bunun arkasında Rusya’nın iç güvenlik açığına yönelebilecek kendi kamuoylarındaki öfkeyi ve endişeleri önleme kaygısı da yatıyor olabilir.

IŞİD’ın bu saldırının arkasında olduğunu gösteren iki sağlam kanıt var: IŞİD, yapmadığı saldırıları üstlenmiyor. Bu saldırıyı, üç kez üstlendi. İkinci olarak da, bu terör örgütü; Rusya’yı Afganistan, Çeçenistan ve Suriye’deki savaşlarda “Müslümanları hedef almakla” suçluyor ve “başlıca hedeflerinden biri” olarak görüyor.

IŞİD’ın Afganistan, Pakistan ve Orta Asya’daki şubesi “Horasan İslam Devleti”, uzun süredir “Rus haçlılarını”, başlıca düşmanlarından biri olarak görüyor. Son yıllarda, Rusya’da çeşitli terör saldırıları da gerçekleştirdiler zaten. Rusya’da güvenlik güçleri de, IŞİD tehlikesinden bihaber değiller:

14 Şubat’ta da, Rusya’nın Tacikistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Ermenistan ile beraber içinde olduğu Kolektif Güvenlik Anlaşması Teşkilatı (KGAÖ) Müşterek Kurmay Başkanı Albay Andrey Serdyukov, IŞİD ve benzeri köktenci örgütlere yönelik uyarıda bulunmuştu. Serdyukov, KGAÖ’nün Tacik-Afganistan sınırını güçlendirmek için güvenlik tedbirlerini arttıracağı ve özel bir fon tesis edeceğini de söylemişti. Bu uyarı ilk değil ve rutin biçimde yapılıyor.

Ancak, Mart başından beri IŞİD odaklı güvenlik meseleleri Rusya’da artıştaydı. 3 Mart’ta, İnguşetya’nın Karabulak kentinde altı IŞİD üyesi, saatler süren bir çatışma sonucu ölü ele geçirildi. 22 Mart’ta da, gene aynı kentte 30 IŞİD militanı tutuklandı. 7 Mart’ta Rus istihbarat servisi FSB, Moskova’nın batısında Kaluga’da, Moskova’da bir sinagoga saldırı yapmayı planlayan iki Kazakistan kökenli militanı çatışmada öldürmüştü.

IŞİD’ın Horasan Yapılanması üzerine çalışan araştırmacılar, örgütün özellikle Tacikler arasında üye ve sempatizan sayısını arttırdığına dikkat çekiyorlar. Rusya’da da, “göçün” ve yabancıların arttığına dair negatif algılar var: bu algının hedefi de, Orta Asya’dan gelen “misafir işçiler”.

Ukrayna Savaşı nedeniyle, savunma fabrikalarının tam kapasite çalışmasıyla beraber bir iş gücü sıkıntısı da doğuyor. Öte yandan, Orta Asya ülkeleri, Ukrayna Savaşı ile beraber Rusya’nın yörüngesinden uzaklaşıyor. Moskova’nın, Orta Asya ülkelerinden gelenleri terör tehdidi olarak göstermesi, bu bölgeyle arasını daha da bozar. Dahası, Batı ambargoları nedeniyle doğrudan ticareti imkansızlaşan her türlü yedek parça, malzeme, mikroçip ve diğer tüm ilintili kaçakçılığında Orta Asya sınırları önemli rotalar. Rusya Federasyonu’nun kendisinde de, nüfusun yüzde 10’unun Müslüman olduğu unutmayalım.

QOSHE - Rusya’daki saldırının “şifreleri” - Sezin Öney
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Rusya’daki saldırının “şifreleri”

7 0
27.03.2024

Söz konusu olan, yanıtlardan çok sorularla sarılı bir terör saldırısı olunca, böyle bir “gizemli” başlıklar atılıyor sıklıkla… Oysa, Rusya’nın başkenti Moskova’daki terör saldırısını, eldeki somut verilere dayanarak, olabildiğince rasyonel zeminde analiz etmek gerekiyor.

Zira, ne olursa olsun, dört teröristin bu kadar büyük bir saldırıyı gerçekleştirebilmesi gerçekten düşündürücü, ürkütücü.

1999’dan itibaren Rusya’da Çeçen saldırganlarca gerçekleşen terör eylemleri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in hegemonyasını geliştirmesine basamak olduğundan, bu saldırı da “iç istihbaratın işi mi” diye sorgulanıyor. Rusya gibi, özgür ve objektif basının kalmadığı, son derece opak bir yapıya dönüşen bir otoriter güvenlik devletinde, “gerçeğin” ne olduğunu bilebilmek, öğrenebilmek çok zor.

Saldırının gerçekleştiği Krokus Konser Alanı, Moskova’nın Çevre Yolu’nun hemen dışında, bir tür banliyö kasabasında. Yani aslında ana güvenlik bölgesinde değil. Her ne kadar, Krokus’un bulunduğu yolun aşağısında çevik kuvvet polisi OMON’a ait güvenlik birimi olsa da, onların da olay yerine ulaşması yaklaşık 35 dakika sürmüşe benziyor. Konser alanındaki terör eylemi ise, 20-25 dakikalık bir süre almış gibi gözüküyor.

Krokos’un sahibi olan, Rusya’nın en büyük emlak yatırımcılarından, Azeri kökenli Araz Ağalarov’un grubundan yapılan açıklamalarda, olay esnasında konser alanında güvenlik görevlileri olmadığı yalanlandı. Öldürülenlerden en az birinin, Krokus’un özel güvenliği olduğunu da biliyoruz.

Putin’in, başkanlık seçimlerinde sandıktan ’lik bir oy desteği çıkarıp, güç gösterisi yaptıktan sonra, yeni bir ulusal askeri seferberlik için böyle bir saldırıya ihtiyacı var mıydı? Tartışılır…300 bin kişilik yeni bir silah altına alma mobilizasyonu gerçekleştirilebileceği ve Kherson gibi........

© P24


Get it on Google Play