Risâle-i Nur, yepyeni bir inşâdır; Bediüzzaman, eşsiz bir münşî. Nurculuk, cihanşümûl unsurlara sahib bir ihya hamlesi, bir yeniden diriliş. İnşâ edildiği ulvî ve tertemiz disiplin içinde yoluna devam edebilseydi cihânın çehresini çoktan değiştirmiş olurdu.

Heyhat ki, düşmanları da kuvvetli ve çetindiler; işleri yıkmaktan ibaretti, karşılarında durmak zordu. Nurculuk büsbütün yıkılmadı, hamlesi yarıda kalmadı belki. Ne var ki, çok yara aldı, çok kan kaybetti.

Âlamet-i farikası, hasımlarına hiçbir şekilde benzememekti; müruru zaman hükmünü aleyhte icra etti. Zamanla Nurcular da muasırlarına benzediler, kısmî bile olsa . Hayır, şeklî bir benzerlikten bahsetmiyorum; ruh ve dimağları da benzedi.

Halbuki, Bediüzzaman, devrinin insanlarına hiç benzemedi; şeklen de, ruhen de. Hele hasımlarına, asla! Şarkın aydınlık doğan bu büyük güneşi, kararmayan parlaklığıyla, aynı haşmetle ufku teketti. İnandığı gibi yaşadı, yaşadığı gibi öldü.

Yeniden bir intibah lâzım, bir İsrafil'in Suru dağıtmalı gaflet uykusunu. Önce Nurcular uyanmalı. Zirâ onlar yarı hüşyar. Uyanmalı ve tevbe etmeliler. Suyun başına; en parlak, en berrak aktığı yere dönmeli ve kaynağa oradan eğilmeliler. Bediüzzaman'ın eşsiz külliyatındaki büyük sır, emsalsiz intibah ve ihya sırrı olduğu gibi duruyor. Yeter ki, amel edilsin...

Siyaset sahnesi, geniş içtimâî daireler rehber olmaktan, sebeb-i necad olmaktan Süreyya kadar uzak. Debdebeli dünya hayatının asılsız ışıltılarına daha fazla nesiller fedâ edilmemeli.

Kamalizm'in asırlık cenderesini kırma isteği taşımayan devleti tabulaştırmak, şuuru felc edilmiş kitleler gibi, Nurcuların da gafleti olmamalı. Terazinin kefesinde iki hasım var: Bediüzzaman ve Kamal Atatürk!

Himmetinizi doğru yere sarfetmezseniz kefenin diğer tarafı ağır basacaktır. İkisine de muhabbet veya adavet cünûndur. Birisini tercih hakkınız var, ikisini değil. Bir araya sürükleyemezsiniz, musalâha ettiremezsiniz. Zirâ, iki büyük zıd onlar: Aydınlıkla karanlık gibi, sıcaklıkla soğukluk gibi, cennetle cehennem gibi, Cebrail'le Şeytan gibi.

Aldanmayınız! Beklediğiniz fecrin aydınlığı Ankara'dan başlamayacak. Devlet, hiçbir zaman fecrin kapısı da, ufku da olmayacak. Eşyanın tabiatına zıd bu. Fecir sizinle başlayacak. Tek şartı var: Münebbih olmak... Münebbih olmak ve mücadeleden vazgeçmemek.

QOSHE - Bir İntibah Lâzım! - Hüseyin Yılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir İntibah Lâzım!

5 0
03.12.2023

Risâle-i Nur, yepyeni bir inşâdır; Bediüzzaman, eşsiz bir münşî. Nurculuk, cihanşümûl unsurlara sahib bir ihya hamlesi, bir yeniden diriliş. İnşâ edildiği ulvî ve tertemiz disiplin içinde yoluna devam edebilseydi cihânın çehresini çoktan değiştirmiş olurdu.

Heyhat ki, düşmanları da kuvvetli ve çetindiler; işleri yıkmaktan ibaretti, karşılarında durmak zordu. Nurculuk büsbütün yıkılmadı, hamlesi yarıda kalmadı belki. Ne var ki, çok yara aldı, çok kan kaybetti.

Âlamet-i farikası, hasımlarına hiçbir şekilde benzememekti; müruru zaman hükmünü aleyhte icra etti. Zamanla Nurcular da muasırlarına benzediler, kısmî bile olsa . Hayır, şeklî bir benzerlikten bahsetmiyorum; ruh ve dimağları da benzedi.

Halbuki, Bediüzzaman, devrinin insanlarına hiç benzemedi;........

© Risale Haber


Get it on Google Play