RAMAZÂN OKUMALARI-20

PSİKOLOJİ BİLİMİ EŞLİĞİNDE RAMAZÂN RİSÂLESİNİN BİRİNCİ NÜKTESİNDEKİ HİKMETLERİ ANLAMAYA DEVÂM

"Ramazân-ı Şerîf’te ise, ehl-i îmân birden muntazâm bir ordu hükmüne geçer."

2.DİSİPLİN VE ÖZ-DENETİM

Bedîüzzamân Hazretlerinin bu ifâdesi, psikoloji bilimi açısından, disiplin ve öz-denetim kavramlarıyla derîn bir ilişki içerisindedir. Bu ifâde, Ramazân-ı Şerîf ayının, Müslümânlar için sâdece bir ibâdet dönemi olmakla kalmayıp, aynı zamânda bireysel ve toplumsal disiplinin güçlendirilmesine yönelik bir süreç olduğunu vurgular. Disiplin ve öz-denetim, psikolojide bireylerin istek ve dürtülerini kontrol altında tutabilme ve uzun vâdeli hedefler doğrultusunda hareket etme kapasitesi olarak tanımlanır. Bu kapasiteler, oruç tutma ibâdeti ile önemli ölçüde geliştirilebilir.

a.Öz-Denetim ve İrâde Gücü

Ramazân-ı Şerîf ayı, Bedîüzzamân Hazretlerinin vurguladığı gibi, ehl-i îmân için sâdece mânevî bir arınma dönemi değil, aynı zamânda bireysel ve toplumsal disiplin ile öz-denetimin güçlendirildiği bir eğitim mevsimidir. Bu dönemde oruç tutmak, bireyin irâdesini ve öz-denetimini somut bir şekilde test eden ve geliştiren bir ibâdettir. İslâm inâncında, oruç sâdece fiziksel bir eylem değil, aynı zamânda zihinsel ve rûhsal bir disiplini de içerir. Bu nedenle, Bedîüzzamân Hazretlerinin ifâdesiyle, Ramazân-ı Şerîf ayı boyunca ehl-i îmân, bireysel öz-denetimlerini artırırken aynı zamânda "muntazâm bir ordu" gibi disiplin ve birlik içinde hareket ederler.

Öz-denetim ve irâde gücü, oruç tutma pratiğiyle güçlenir, çünkü bu süreç, bireyin anlık tatmîn yerine uzun vâdeli hedeflere odaklanmasını gerektirir. Sabâhın erken saatlerinde sahûr yapmak ve gün boyunca yiyecek ve içecekten kaçınmak, bireyin irâdesine sürekli meydan okur. Ancak bu zorluk, aynı zamânda öz-denetim "kaslarını" güçlendirir. Bu disiplinli yaklaşım, bireyin sâdece Ramazân-ı Şerîf ayında değil, hayâtının diğer alanlarında da irâdesini güçlendirme ve denetim altında tutma yeteneğini artırır.

Bedîüzzamân'ın ifâdesi, Ramazân-ı Şerîf'te mümînlerin bir ordu gibi muntazâm oluşunun, sâdece dış disiplini değil, aynı zamânda iç disiplini de simgelediğini gösterir. Bu iç disiplin, bireyin iç dünyâsında bir düzen ve uyum oluşturur. Oruç, nefsin isteklerine karşı bir kontrol mekanizması olarak işlev görür ve bireyi, anlık isteklerine yenik düşmek yerine, daha yüksek mânevî ve ahlâkî ideâller doğrultusunda hareket etmeye teşvîk eder. Böylece, Ramazân-ı Şerîf ayı, bireyin öz-denetimini ve irâdesini güçlendirmekle kalmaz, aynı zamânda bu güçlenmiş irâdeyi hayâtının diğer alanlarında da uygulaması için bir temel oluşturur.

Oruç tutma ibâdetinin sağladığı bu mânevî ve psikolojik eğitim, bireyi hayâtın zorlukları karşısında daha dirençli hâle getirir. Baumeister ve Tice'ın "Ego Tükenmesi" teorisinde[1] belirtildiği gibi, öz-denetim kaynaklarını etkin bir şekilde kullanmak ve yeniden doldurmak, bireyin zor durumlar karşısında daha güçlü ve kararlı olmasını sağlar. Ramazân-ı Şerîf ayı boyunca kazanılan öz-denetim becerileri, bireyin kendi içsel dürtülerini yönetme ve daha geniş toplumsal bağlamda disiplinli ve uyumlu bir şekilde hareket etme yeteneğini artırır.

b.Disiplin ve Alışkanlık Oluşumu

Ramazân-ı Şerîf'te, Bedîüzzamân Hazretlerinin "ehl-i îmân birden muntazâm bir ordu hükmüne geçer" ifâdesiyle vurguladığı gibi, bu mübârek ay, Müslümânlar için disiplin, düzen ve birlik içinde hareket etme pratiğinin güçlendirilmesine yönelik bir dönemdir. Bu süreç, Charles Duhigg'in "Alışkanlıkların Gücü" eserinde[2] detaylandırılan alışkanlık döngüsüne - tetikleyici, rutin ve ödül - paralellik gösterir ve Ramazân Şerîf'i, bireysel ve toplumsal alışkanlıkları yeniden şekillendirme fırsatı olarak sunar.

Ramazân-ı Şerîf ayında, sabah sahura kalkma ve akşam iftârla orucu açma gibi rutinler, alışkanlık döngüsünün tetikleyicileri olarak işlev görür. Bu dönemde Müslümânlar, daha fazla ibâdet, Kur'ân-ı Kerîm okuma ve topluluk içinde iftâr yemekleri gibi belirli değişiklikleri yaşamlarına entegre ederler. Bu eylemler, sâdece öz-denetimi ve irâde gücünü artırmakla kalmaz, aynı zamânda topluluk içinde bir disiplin ve düzenin oluşumuna da katkıda bulunur.

Bedîüzzamân'ın ifâdesiyle "muntazâm bir ordu" olma metaforu, Ramazân-ı Şerîf’in, her bir bireyin büyük bir orkestranın parçası gibi uyum içinde hareket ettiği ve her bireyin kendi iç disipliniyle topluluğun genel disiplin ve uyumuna katkı sağladığı bir dönem olduğunu gösterir. Bu, bireylerin sâdece kendi öz-denetim ve irâdelerini değil, aynı zamânda topluluğun genelini güçlendiren disiplin ve alışkanlıklarını da geliştirmelerine imkân tanır.

Duhigg'in alışkanlık döngüsü teorisiyle paralel olarak, Ramazân-ı Şerîf ayı, Müslümânların alışkanlıklarını bilinçli olarak gözden geçirme ve iyileştirme, disiplin ve öz-denetimi artırma ve topluluk olarak daha muntazâm ve uyumlu bir şekilde hareket etme imkânı sunar. Bu süreç, bireyleri ve toplulukları sabır, öz-denetim ve dayanışma gibi değerler etrafında yeniden organize eder ve bu dönemde kazanılan disiplin ve alışkanlıklar, Ramazân-ı Şerîf’in ötesinde, bireylerin ve toplulukların hayâtlarında kalıcı olumlu değişikliklere yol açabilir.

c.Ego Tükenmesi ve Yönetimi

Bedîüzzamân Hazretlerinin yukarıdaki ifâdesi, ego tükenmesi ve öz-denetim yönetimi kavramlarının Ramazân-ı Şerîf ayındaki uygulamasına derîn bir boyut kazandırır. Bu ifâde, bireylerin sâdece kendi iç disiplinlerini değil, aynı zamânda kolektif bir bilinç ve muntazâmlık duygusunu da geliştirdiklerini vurgular. Ego tükenmesinin yönetimi, bu süreçte yalnızca bireysel bir mücâdele değil, aynı zamânda topluluk tarafından desteklenen bir çaba hâline gelir.

Ramazân-ı Şerîf ayı, ego tükenmesi teorisinin ışığında, bireyin öz-denetim kaynaklarını bilinçli bir şekilde yönetmesi için benzersiz bir fırsat sunar. Oruç tutarken, mümînler yalnızca fiziksel isteklerini kontrol altına almakla kalmazlar, aynı zamânda mânevî bir disiplin ve içsel bir denge geliştirirler. Bu süreç, bireylerin öz-denetimlerini güçlendirmelerine ve ego tükenmesine karşı daha dirençli hâle gelmelerine imkân tanır.

Bedîüzzamân'ın ifâdesindeki "muntazâm bir ordu" metaforu, bu sürecin sâdece bireysel değil, aynı zamânda toplumsal bir boyutu olduğunu gösterir. Mümînler, Ramazân-ı Şerîf boyunca, birbirlerine destek olur ve toplu bir şekilde ego tükenmesiyle mücâdele ederler. Bu, Ramazân-ı Şerîf’in, bireylerin kendi iç mücâdelelerini aşmalarına yardımcı olan bir topluluk rûhu oluşturduğu anlamına gelir. Toplumsal destek, bireyin öz-denetim kaynaklarını yönetme becerisini güçlendirir ve ego tükenmesiyle başa çıkma kapasitesini artırır.

Ayrıca, Ramazân-ı Şerîf ayı boyunca gerçekleştirilen ibâdetler ve ritüeller, mümînleri sürekli bir mânevî yenilenmeye teşvîk eder. Bu, Baumeister ve Tice tarafından önerilen ego tükenmesi teorisinde belirtilen "mental kas" kavramıyla paralellik gösterir. Mânevî ibâdetler ve topluluk içindeki etkinlikler, bireylerin zihinsel ve rûhsal dayanıklılıklarını artırır, böylece ego tükenmesine karşı daha fazla direnç göstermelerine imkân tanır.

Ramazân-ı Şerîf ayı, mümînlerin öz-denetim ve disiplinlerini sâdece kişisel bir kazanım olarak görmemeleri gerektiğini hatırlatır. Bedîüzzamân'ın ifâdesi, bu sürecin aynı zamânda topluluğun genel dayanıklılığını ve muntazâmlığını artıran bir çaba olduğunu vurgular. Bu, ego tükenmesi ve öz-denetim yönetiminin, bireysel mücâdelelerin ötesine geçen ve topluluğun bütününü güçlendiren kolektif bir süreç olduğunu gösterir.

Böylece, Ramazân-ı Şerîf ayı, bireylerin ve topluluğun ego tükenmesiyle başa çıkma ve öz-denetim kaynaklarını yönetme becerilerini geliştirdiği, mânevî bir disiplin ve kolektif dayanışma dönemi olarak ön plana çıkar. Bu dönem, bireylerin sâdece kendi iç mücâdelelerini aşmalarını değil, aynı zamânda topluluğun genel muntazâmlığını ve dayanıklılığını artırmalarını sağlar.

DEVÂM EDECEK İNŞALLÂH

[1] Ego Tükenmesi (Ego Depletion): Roy Baumeister ve meslektaşları tarafından geliştirilen bir psikoloji teorisidir. Bu teori, bireyin öz-denetim veya irâde gücünün, zihinsel bir enerji kaynağı gibi işlediğini ve bu enerjinin sınırlı olduğunu öne sürer. Bireylerin, öz-denetim gerektiren çeşitli görevlerde bulunduklarında bu enerjiyi tüketirler ve enerji seviyesi düştükçe, bireyin yeni öz-denetim gerektiren görevlerde başarılı olma kapasitesi azalır.

[2] Charles Duhigg'in "Alışkanlıkların Gücü" eseri, alışkanlıkların nasıl oluştuğunu, nasıl değiştirilebileceğini ve bu süreçlerin bireylerin ve toplulukların hayâtları üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde inceler. Duhigg, alışkanlıkların bir döngü içerisinde - tetikleyici (ipucu), rutin ve ödül - oluştuğunu ve bu döngünün bireylerin ve kurumların davranışlarını derînden etkilediğini öne sürer. Bu döngü, bireylerin yeni alışkanlıklar kazanmalarını veya mevcut alışkanlıklarını değiştirmelerini sağlayacak bir çerçeve sunar.

QOSHE - Oruç ve Öz-Denetim: Ramazân’da Ego Tükenmesine Karşı Mânevî Dayanıklılık - Salahattin Altundağ
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Oruç ve Öz-Denetim: Ramazân’da Ego Tükenmesine Karşı Mânevî Dayanıklılık

14 0
30.03.2024

RAMAZÂN OKUMALARI-20

PSİKOLOJİ BİLİMİ EŞLİĞİNDE RAMAZÂN RİSÂLESİNİN BİRİNCİ NÜKTESİNDEKİ HİKMETLERİ ANLAMAYA DEVÂM

"Ramazân-ı Şerîf’te ise, ehl-i îmân birden muntazâm bir ordu hükmüne geçer."

2.DİSİPLİN VE ÖZ-DENETİM

Bedîüzzamân Hazretlerinin bu ifâdesi, psikoloji bilimi açısından, disiplin ve öz-denetim kavramlarıyla derîn bir ilişki içerisindedir. Bu ifâde, Ramazân-ı Şerîf ayının, Müslümânlar için sâdece bir ibâdet dönemi olmakla kalmayıp, aynı zamânda bireysel ve toplumsal disiplinin güçlendirilmesine yönelik bir süreç olduğunu vurgular. Disiplin ve öz-denetim, psikolojide bireylerin istek ve dürtülerini kontrol altında tutabilme ve uzun vâdeli hedefler doğrultusunda hareket etme kapasitesi olarak tanımlanır. Bu kapasiteler, oruç tutma ibâdeti ile önemli ölçüde geliştirilebilir.

a.Öz-Denetim ve İrâde Gücü

Ramazân-ı Şerîf ayı, Bedîüzzamân Hazretlerinin vurguladığı gibi, ehl-i îmân için sâdece mânevî bir arınma dönemi değil, aynı zamânda bireysel ve toplumsal disiplin ile öz-denetimin güçlendirildiği bir eğitim mevsimidir. Bu dönemde oruç tutmak, bireyin irâdesini ve öz-denetimini somut bir şekilde test eden ve geliştiren bir ibâdettir. İslâm inâncında, oruç sâdece fiziksel bir eylem değil, aynı zamânda zihinsel ve rûhsal bir disiplini de içerir. Bu nedenle, Bedîüzzamân Hazretlerinin ifâdesiyle, Ramazân-ı Şerîf ayı boyunca ehl-i îmân, bireysel öz-denetimlerini artırırken aynı zamânda "muntazâm bir ordu" gibi disiplin ve birlik içinde hareket ederler.

Öz-denetim ve irâde gücü, oruç tutma pratiğiyle güçlenir, çünkü bu süreç, bireyin anlık tatmîn yerine uzun vâdeli hedeflere odaklanmasını gerektirir. Sabâhın erken saatlerinde sahûr yapmak ve gün boyunca yiyecek ve içecekten kaçınmak, bireyin irâdesine sürekli meydan okur. Ancak bu zorluk, aynı zamânda öz-denetim "kaslarını" güçlendirir. Bu disiplinli yaklaşım, bireyin sâdece Ramazân-ı Şerîf ayında değil, hayâtının diğer alanlarında da irâdesini güçlendirme ve denetim altında tutma yeteneğini artırır.

Bedîüzzamân'ın ifâdesi, Ramazân-ı Şerîf'te mümînlerin bir ordu gibi muntazâm oluşunun, sâdece dış disiplini değil, aynı zamânda iç disiplini de simgelediğini gösterir. Bu iç disiplin, bireyin iç dünyâsında bir düzen ve uyum oluşturur. Oruç, nefsin isteklerine karşı bir kontrol mekanizması olarak işlev görür ve bireyi, anlık isteklerine yenik düşmek yerine, daha yüksek mânevî ve ahlâkî ideâller doğrultusunda hareket etmeye teşvîk eder. Böylece, Ramazân-ı Şerîf ayı, bireyin öz-denetimini ve irâdesini güçlendirmekle kalmaz, aynı zamânda bu güçlenmiş irâdeyi hayâtının diğer alanlarında da uygulaması için bir temel oluşturur.

Oruç tutma ibâdetinin sağladığı bu mânevî ve psikolojik eğitim, bireyi hayâtın zorlukları karşısında daha dirençli hâle getirir. Baumeister ve Tice'ın "Ego Tükenmesi" teorisinde[1] belirtildiği gibi, öz-denetim kaynaklarını etkin bir şekilde kullanmak ve yeniden doldurmak, bireyin zor durumlar karşısında daha........

© Risale Haber


Get it on Google Play