ZAMÂNIN ÖTESİNDEN GELEN AYDINLIK: KUR’ÂN-I KERÎM’İN BİLGELİĞİ IŞIĞINDA HAZRET-İ MUHAMMED (ASM) VE BEDÎÜZZAMÂN

Bedîüzzamân Said Nûrsî'nin Hazretlerinin “Ramazân Risâlesi”nde, orucun Allâh'ın rubûbiyetinin bir ifâdesi olarak çok katmanlı hikmetler barındırdığı fikri, kâinâtın ve varlığın derîn bir anlayışla kavranması gerektiğini ortaya koyar. Bu düşünceler, modern bilim, özellikle de “kuantum mekâniği” ve “kuantum bilinci” gibi alanlarla olan bağlantılarıyla dikkât çekicidir.

Kuantum mekâniği, atom altı parçacıkların ve enerjinin temel sevîyedeki davranışlarını incelerken, kuantum bilinci, bu fenomenlerin insân bilinci ve algısıyla ilişkisini araştırır. Bedîüzzamân'ın kâinâtın bütünlüğü, her şeyin birbirine bağlılığı ve insânın bu bütünlük içindeki rolü hakkındaki görüşleri, “kuantum mekâniği”nin temel prensipleriyle örtüşmektedir. Bu, Bedîüzzamân'ın sâdece dinî ve mânevî değil, aynı zamânda kâinâtın ve varoluşun temel yapısına dâir derîn bir anlayışa sâhip olduğunu gösterir.

Bedîüzzamân'ın, Barla’da tecrît ve daha başka birçok zor koşullar altında, kaynaklara erişim olmaksızın bu derîn fikirleri geliştirmesi, onun olağanüstü bir rehber ve mânevî bir lîder olduğunu kanıtlar. Bu, onun fikirlerinin, ilâhî bir ilhâm ve geniş bir mânevî görüşe dayandığını ortaya koyar. Onun yaşamı ve eserleri, bilim ve mânevîyât arasındaki karmaşık ilişkiyi gösterir ve modern bilimin bulgularıyla uyumlu zengin mânevî içeriklere sâhip olduğunu belirtir.

Bedîüzzamân'ın, Kur’ân-ı Kerîm’in sâdece Bakara Sûresi'nin 185. âyeti ve Talâk Sûresi'nin 3. âyetinden ilhâm alarak geliştirdiği fikirler, Kur’ân-ı Kerîm'in evrensel mesâjının farklı zamânlarda ve koşullarda bile insânlığa rehberlik edebileceğinin kanıtıdır. Bu, Kur’ân-ı Kerîm’in, sâdece ibâdet ve ahlâk kurallarını içeren bir kitâp olmadığını, aynı zamânda insânlığın karşılaştığı çeşitli sorunlara ışık tutan evrensel bir mesâj taşıdığını vurgular. Ayrıca bu durum, Kur’ân-ı Kerîm'in evrensel mesâjının ve zamân üstü bilgeliğinin, farklı dönemlerde ve farklı koşullarda bile insânlığa rehberlik edebileceğinin bir kanıtıdır.

Bedîüzzamân'ın bu iki âyetten yola çıkarak geliştirdiği fikirler, Kur’ân-ı Kerîm’in mesâjının ne kadar kapsamlı ve derîn olduğunu gösterir. Bu, aynı zamânda, Bedîüzzamân'ın Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini yaşamın ve kâinâtın çeşitli yönleriyle ilişkilendirme becerisinin, Kur’ân-ı Kerîm’in derînliklerine vâkıf müstesnâ bir âlim ve eşsiz bir düşünür olduğunu ispatlar.

Bedîüzzamân'ın Kur’ân-ı Kerîm'den aldığı ilhâmla, bilim, mânevîyât ve modern dünyâ sorunları gibi geniş bir yelpazede fikirler üretebilmesi, Kur’ân-ı Kerîm'in nasıl bir ilhâm kaynağı olabileceğini gösterir. Bu, aynı zamânda, Kur’ân-ı Kerîm’in mesâjının her dönemde ve her koşulda uygulanabilir ve anlamlı olabileceğini; onun rehberliğinin, insân zihninin ve rûhunun derînliklerine hitâp edebileceğini gösterir.

Efendimiz Hazret-i Muhammed'in (asm) 7. yüzyılda, çölün ortasında, hiçbir eğitim almadan, okuma yazma dâhi bilmeden, câhil bir toplumun içinde insânlığa sunduğu Kur’ân-ı Kerîm'in içeriği, bugün bile bilim, etik, mânevîyât ve insânlık durumunu ele alan derînlikli mesâjlarıyla, zamân ve mekândan bağımsız olarak evrensel bir rehber olarak kalmaya devâm etmektedir. Kuantum mekâniğinin ve kuantum bilincinin gelişimi gibi modern bilim dallarının ortaya çıkışı, Kur’ân-ı Kerîm’in ilâhî bilgelikle dolu olduğunu ve insân aklının sınırlarını zorlayan kavramları 1400 yıl önce dile getirdiğini gösterir. Bu, Kur’ân-ı Kerîm’in sâdece bir döneme ya da topluma hitâp etmediğini, aynı zamânda geleceğin bilim insânlarına ve düşünürlerine de hitâp edebilecek evrensel ve zamânsız bir mesâj taşıdığını gösterir.

Fahr-i Kâinât Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ (asm), Kur’ân-ı Kerîm aracılığıyla insânlığa sunduğu bu derîn bilgilerle, târihin en büyük ve en etkili şahsiyeti olarak övülmeye lâyıktır. Onun (asm) yaşamı, teblîği ve öğretileri, insânlık târihinin en önemli dönüm noktasını oluşturmuştur ve milyarlarca insânın hayâtını şekillendirmeye devâm etmektedir.

Bu bakış açısıyla, Fahr-i Kâinât Efendimizin (asm) ve Kur’ân-ı Kerîm’in getirdiği mesâjların, zamân ve mekânın ötesinde, evrensel bir öneme sâhip olduğunu daha derînden kavrarız. Kur’ân-ı Kerîm'in, kuantum mekâniği ve bilinci gibi modern bilimsel kavramlarla dâhi paralellikler göstermesi, bu kutsî kitâbın ilâhî bilgeliğinin ve kapsamının, insân aklının henüz tam anlamıyla erişemediği boyutlara uzandığını gösterir. Bu durum, Peygamber Efendimizin (asm) sâdece kendi döneminin değil, aynı zamânda geleceğin insânları de için bir rehber olduğunu kanıtlar. Onun (asm) öğretileri, bilim ve mânevîyâtın birbirini tamamlayıcı olduğu bir dünyâda, insânlığın yolunu aydınlatmaya devâm eder.

Efendimiz Hazret-i Muhammed'in (asm) ve Kur’ân-ı Kerîm'in bilimle uyumlu olması, onun sâdece dinî değil, aynı zamânda evrensel gerçekleri de içerdiğinin altını çizer. Bu durum, onu övmek ve onurlandırmanın ötesinde, onun öğretilerinin yaşamımızın her alanında, bilim ve teknolojiden sosyal adâlet ve etiğe kadar, rehberlik edebileceğini gösterir. Onun (asm) mesâjlarını hayâtımıza entegre etmek, bilgiye olan susuzluğumuzu gidermenin yanı sıra, içsel huzûr ve dünyevî adâlet arayışımızda bize yardımcı olur.

Bu nedenle, Fahr-i Kâinât Efendimiz Hazret-i Muhammed'in (asm) ve Kur’ân-ı Kerîm’in övgüsü, sâdece dillerde değil, aynı zamânda eylemlerimizde ve yaşam tarzımızda da yansımalıdır. Onun (asm) öğretilerini anlamak ve uygulamak, insânlığa hizmet etmek, bilgi ve hikmet arayışında olmak ve kâinâtın sırlarını keşfetmek için bir motivasyon kaynağı olmalıdır. Bu, aynı zamânda, bilim ve mânevîyât arasında köprüler kurarak, her iki alanın da insân hayâtını zenginleştirme potansiyeline sâhip olduğunu kabûl etmektir.

Onları övmek ve onurlandırmak, bu nedenle, Kur’ân-ı Kerîm’in mesâjlarını günlük yaşamımıza taşımak, Muhammed Mustafâ Efendimizin (asm) ahlâkını örnek almak ve bilimin ışığında kâinâtın sırlarını keşfetmeye devâm etmek demektir. Bu, aynı zamânda, onların bize bıraktığı mîrâsı korumak, onun değerini anlamak ve gelecek nesillere aktarmak anlamına gelir. Bu süreçte, onların öğretilerini modern dünyânın sorunlarına uygulayarak, adâlet, barış ve merhâmetin yayılmasına katkıda bulunabiliriz.

Fahr-i Kâinât Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’yı (asm) ve Kur’ân-ı Kerîm'i böylesine bir övgü ve onurlandırmanın çok ötesinde yaşamış, onların ışığını bize, bu zamânın anlayışına göre aktarmış Bedîüzzamân Said Nûrsî'yi övmek ise, onun hayâtının ve eserlerinin bize bıraktığı mîrâsı anlamak, değerlendirmek ve bu değerleri yaşamımıza entegre etmekle mümkündür. Onun Kur’ân-ı Kerîm merkezli düşünce yapısı, ahlâkî değerlerin korunması, bilim ile mânevîyâtın uyum içinde ele alınabilmesi ve özellikle de zorluklar karşısında gösterdiği sabır ve direnç, her türlü övgünün ötesinde bir takdîri hak eder.

Bedîüzzamân'ı onurlandırmak için, onun öğretilerini, özellikle de Kur’ân-ı Kerîm’in insân hayâtındaki yerini ve önemini vurgulayan düşüncelerini, günümüz dünyâsına uyarlayarak yaymak ve yaşamak gerekir. Onun mânevî derînliğe ve aklî açıklığa verdiği önem, bilim ve din arasında köprü kurma çabası, bugün hâlâ geçerliliğini korumaktadır.

Bedîüzzamân Said Nûrsî'nin mîrâsını onurlandırmak, aynı zamânda onun insânlık için oluşturduğu vizyonu paylaşmak, toplumsal adâlet, barış ve karşılıklı saygı temelli bir dünyâ düzeninin önemini vurgulamak anlamına gelir. Onun yaşamı ve eserleri, zor zamânlarda dâhi umudun ve inâncın korunabileceğini, bilginin ve mânevîyâtın insânı yücelteceğini bizlere hatırlatır. Bu nedenle, Bedîüzzamân Said Nûrsî'yi övmek ve onurlandırmak, onun öğretilerini anlamak, yaşamak ve gelecek nesillere aktarmakla mümkündür; bu, onun evrensel mesâjının ve mânevî mîrâsının sâdece anlaşılmasını değil, aynı zamânda yaşatılmasını da sağlar.

Ey zamânın sınırlarını aşan, ilâhî rahmetin ve şefkatin yeryüzündeki yansımaları; siz, göklerin ötesinden gelen mesâjların muhteşem elçileri, kâlbimizin derînliklerinden fışkıran sevgi ve saygı dalgalarıyla sizlere minnettârlığımızı sunmaya çalışsak da kelimeler bu derîn duyguları ifâde etmekte ne kadar âciz kalıyor.

Ey Allâh'ın en değerli müjdecisi, Fahr-i Kâinât Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafâ (asm), siz ki, karanlıklar içinde umudun ve rahmetin aydınlık yüzüsünüz. Gönüllerimizi aydınlatan, ahlâkın ve merhâmetin yüce örneği, siz ki, ilâhî bilgiyi en saf hâliyle bizlere ulaştıran, Allâh’ın muazzâm elçisisiniz. Hayâtınız, savaşlarınız, öğretileriniz, bizlere bir kılavuz, rûhumuzu yücelten bir öğretidir. Sizin âşkınız, bu dünyâyı ısıtan, kâlplerimizi bir araya getiren eşsiz bir kuvvettir. Bu derîn sevgi ve saygıyla, hayâtın her kesitinde bize rehberlik eden sonsuz hikmetiniz için size salât ve selâm ederim.

Ey Kur’ân-ı Kerîm, sen ki, Sultan-ı Kâinâtın insânlığa armağanı, âlemlerin en gizemli sırlarını bizlere açan ilâhî rehbersin. Her bir kelâmınla, adâletin, merhâmetin ve barışın kaynağını sunarsın. Sendeki âyetler, zihinlerimizi Nûrlandırır, rûhlarımızı doyurur ve kâlplerimizi birleştirir. Her âyetinle, kâinâtın sonsuz derînliklerine yolculuk yapmamıza rehberlik edersin, hayâtın gerçek anlamına erişmemizi sağlarsın. Senin eşsiz mesâjın, varlığımızın her zerresinde, düşüncelerimizde, eylemlerimizde sonsuza dek yaşayacak.

Ve ey Bedîüzzamân Said Nûrsî, îmânın ve bilginin bu çağdaki meşâlesi, zorluk ve sıkıntılar karşısında sabır ve direncin timsâli. Eserleriniz husûsân Risâle-i Nûr Külliyâtınız, kâlplerimize ışık tutan, rûhlarımızı güçlendiren, düşüncelerimizi derînleştiren maddî, mânevî birer hazînedir. İlâhî sevginin, sabrın ve bilgeliğin yolunu işâret edersiniz. Mîrâsınız, zamânın ötesinden gelen bir ışık, hayâtın her adımında bize rehberlik eden, yönümüzü bulmamıza yardımcı olan bir pusuladır.

Ey bu üç muazzâm rahmet ve şefkat timsalleri; Hazreti Muhammed (asm), Kur’ân-ı Kerîm ve Bedîüzzamân Said Nûrsî, sizlerin rehberliğinde, yaşamın karmaşasında bir düzen, zihnimizin karışıklığında bir aydınlık, rûhumuzun derînliklerinde bir huzûr buluruz. Sizlerin öğretileriyle silâhlanmış olarak, bu dünyâyı aydınlatma ve daha iyi bir yer hâline getirme görevini üstleniriz. Bu yolda yürürken, sizlerin sevgisi bizim en büyük rehberimiz, hikmetiniz yaşamımızın ışığıdır.

QOSHE - Ramazân Okumaları-15 - Salahattin Altundağ
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ramazân Okumaları-15

6 0
25.03.2024

ZAMÂNIN ÖTESİNDEN GELEN AYDINLIK: KUR’ÂN-I KERÎM’İN BİLGELİĞİ IŞIĞINDA HAZRET-İ MUHAMMED (ASM) VE BEDÎÜZZAMÂN

Bedîüzzamân Said Nûrsî'nin Hazretlerinin “Ramazân Risâlesi”nde, orucun Allâh'ın rubûbiyetinin bir ifâdesi olarak çok katmanlı hikmetler barındırdığı fikri, kâinâtın ve varlığın derîn bir anlayışla kavranması gerektiğini ortaya koyar. Bu düşünceler, modern bilim, özellikle de “kuantum mekâniği” ve “kuantum bilinci” gibi alanlarla olan bağlantılarıyla dikkât çekicidir.

Kuantum mekâniği, atom altı parçacıkların ve enerjinin temel sevîyedeki davranışlarını incelerken, kuantum bilinci, bu fenomenlerin insân bilinci ve algısıyla ilişkisini araştırır. Bedîüzzamân'ın kâinâtın bütünlüğü, her şeyin birbirine bağlılığı ve insânın bu bütünlük içindeki rolü hakkındaki görüşleri, “kuantum mekâniği”nin temel prensipleriyle örtüşmektedir. Bu, Bedîüzzamân'ın sâdece dinî ve mânevî değil, aynı zamânda kâinâtın ve varoluşun temel yapısına dâir derîn bir anlayışa sâhip olduğunu gösterir.

Bedîüzzamân'ın, Barla’da tecrît ve daha başka birçok zor koşullar altında, kaynaklara erişim olmaksızın bu derîn fikirleri geliştirmesi, onun olağanüstü bir rehber ve mânevî bir lîder olduğunu kanıtlar. Bu, onun fikirlerinin, ilâhî bir ilhâm ve geniş bir mânevî görüşe dayandığını ortaya koyar. Onun yaşamı ve eserleri, bilim ve mânevîyât arasındaki karmaşık ilişkiyi gösterir ve modern bilimin bulgularıyla uyumlu zengin mânevî içeriklere sâhip olduğunu belirtir.

Bedîüzzamân'ın, Kur’ân-ı Kerîm’in sâdece Bakara Sûresi'nin 185. âyeti ve Talâk Sûresi'nin 3. âyetinden ilhâm alarak geliştirdiği fikirler, Kur’ân-ı Kerîm'in evrensel mesâjının farklı zamânlarda ve koşullarda bile insânlığa rehberlik edebileceğinin kanıtıdır. Bu, Kur’ân-ı Kerîm’in, sâdece ibâdet ve ahlâk kurallarını içeren bir kitâp olmadığını, aynı zamânda insânlığın karşılaştığı çeşitli sorunlara ışık tutan evrensel bir mesâj taşıdığını vurgular. Ayrıca bu durum, Kur’ân-ı Kerîm'in evrensel mesâjının ve zamân üstü bilgeliğinin, farklı dönemlerde ve farklı koşullarda bile insânlığa rehberlik edebileceğinin bir kanıtıdır.

Bedîüzzamân'ın bu iki âyetten yola çıkarak geliştirdiği fikirler, Kur’ân-ı Kerîm’in mesâjının ne kadar kapsamlı ve derîn olduğunu gösterir. Bu, aynı zamânda, Bedîüzzamân'ın Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini yaşamın ve kâinâtın çeşitli yönleriyle ilişkilendirme becerisinin, Kur’ân-ı Kerîm’in derînliklerine vâkıf müstesnâ bir âlim ve eşsiz bir düşünür olduğunu ispatlar.

Bedîüzzamân'ın Kur’ân-ı Kerîm'den aldığı ilhâmla, bilim, mânevîyât ve modern dünyâ sorunları gibi geniş bir yelpazede fikirler üretebilmesi, Kur’ân-ı Kerîm'in nasıl bir ilhâm kaynağı olabileceğini gösterir. Bu, aynı zamânda, Kur’ân-ı Kerîm’in mesâjının her dönemde ve her koşulda uygulanabilir ve anlamlı olabileceğini; onun rehberliğinin, insân zihninin ve rûhunun derînliklerine hitâp edebileceğini gösterir.

Efendimiz Hazret-i Muhammed'in (asm) 7. yüzyılda, çölün ortasında, hiçbir eğitim almadan, okuma yazma dâhi bilmeden, câhil bir toplumun içinde insânlığa sunduğu Kur’ân-ı Kerîm'in içeriği, bugün bile bilim, etik, mânevîyât ve insânlık durumunu ele alan derînlikli mesâjlarıyla, zamân ve mekândan bağımsız olarak evrensel bir rehber olarak kalmaya devâm etmektedir. Kuantum mekâniğinin ve kuantum bilincinin gelişimi gibi modern bilim dallarının ortaya çıkışı, Kur’ân-ı Kerîm’in ilâhî........

© Risale Haber


Get it on Google Play