En yakın arkadaşım, karaları bağladığım bir gün bana, “Tülay’cığım, hayata bir bak, istersen; bazen aşağıya iniyoruz. Hem de öyle bir iniyoruz ki en dibine vardım, zannediyoruz. Sonra bir bakıyoruz, tam gaz çıkıyoruz yukarı. Tıpkı elektrokardiyografi gibi…”

Düşünmüştüm dediğini… Doğruydu. İnişleri vardı hayatın, çıkışları vardı. İnişler ve çıkışlar, onun ana düşüncesiydi adeta… Sabrı ölçüyordu, umudu tartıyordu, inancı sınıyordu. Sonunda, hep ama hep iyi bir şeyler mutlaka oluyordu. Önemli olan, inişleri ve çıkışları kaybetmeden onlara sahip çıkarak hayatın adını koyabilmemizdi. Yeter ki düz çizgi olmasındı hayat…

Öyle değil midir zaten? Tam her şey bitti, derken yeniden başlarız hem de en başından. Beğenmediğimiz yazının kağıdını buruşturup atar, yeni bir dosya kağıdı alırız elimizin altına… İlmekleri sevmemişsek sökeriz ördüğümüzü, yaptığımız resmi beğenmediysek kapatırız tuvali ve yeniden çizeriz eskizimizi… Anlatamadıysak ne hissettiğimiz, senelerce rafta bekler şiirimiz, bir gün tam da kaldığımız yerden devam ederiz onu yazmaya…

Hayatın umudu bitmez. Kaynak suyu gibi fışkırır bir yerden, bir anda. Bitti derken yeniden başlayan, olmaz derken en iyisinden olan, yapamam derken en şahanesinin yapıldığı zamanları saklamaz mı hayat? Çözemediğiniz bir problemi öğretmene fark etmeden arkadaşınızın kağıdından bakıp da iyi not aldığınız olmadı mı hiç? Ya da sözlüye kalktığınızda en iyi bildiğiniz konudan iki soru üst üste sorulduğu olmadı mı size? Hoca hiç sebep yokken sınavı iptal etmedi mi? Bundan paçayı kurtaramam diye düşündüğünüz bir durumdan tereyağından kıl çeker gibi sıyrıldığınız olmadı mı hiç?

Olmuştur.

Çünkü mucize dediğiniz, zaten olmak içindir…

Çok sık gerçekleşmediği için, adına mucize denmiştir ama hep vardır. Bir yerlerde saklanmış, doğru zamanı, doğru kişiyi beklemiştir ortaya çıkmak, sizi şaşırtmak için…

Kelime anlamına bakarsak mucize, akıl yoluyla açıklanamayan, bu yüzden de Tanrısal bir güç tarafından yaratıldığına inanılan doğaüstü olay ve insanları hayran bırakan olağanüstü olay ya da durum olarak anlatılıyor sözlükte…

Sık sık olmuyor ama hiç beklenmedik bir zamanda durup dururken oluyor; alt üst ediyor hayatı. Altı, üstünden daha güzel oluyor. Hayat, bir anda; bir kuralla, bir cümleyle, bir işlemle, bir satırla, bir kişiyle olması gerektiği gibi oluyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Bu da insana çok iyi geliyor.

O zaman, hayata inanmak lazım. Tanrı’ya güvenmek, vardır bir bildiği diyerek zamanı beklemek, bütün bunları yaparken de asla ama asla vazgeçmemek, hep inanmak lazım…

Biri çıkar, denizi ikiye böler, bir diğeri parmağının ucuna alır Ay’ı, başka biri nesefiyle diriltir insanları…Tek olduğu için mucize olur yaptıklarının adı…

Biri çıkar, birinin hayatını kurtarır, biri çıkar milletini bağımsız hale getirir, vatan kurar; bir başkası tarihi yeniden yazar…Vazgeçemezsiniz düşünmekten, sevinmekten, ümit etmekten…

Orhan Veli, adına şiir dediğimiz şahane söyleminde şöyle demiyor mu:

“Bekliyorum,

Öyle bir havada gel ki

Vazgeçmek, mümkün olmasın…”

Biri gelir, bir şey söyler, bir ilke imza tarar; bambaşka bir gerçeklik yaratır. Bir bebek doğar, dünya değişir; biri bir söz söyler, bin yıllara damgasını vurur. Bir şiir yazar, bin dile çevrilir. Bir film çeker, kim bilir kaç kuşak izler; kaç göze ilham olur. Bir şarkı besteler, senelerce dillere dolanır; biri bir söz söyler, yüzyıllara meydan okur.

Bunların ortak adıdır mucize...

Öyle bir havada gelir ki asla vazgeçemezsiniz…

Çünkü on yıllarca beklemişsinizdir…

Unutmamamız gereken tek gerçek şudur:

Mucizeler hep vardır, hayat var oldukça…

QOSHE - Mucizeler olmak içindir - Tülay Gürler Kurtuluş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Mucizeler olmak içindir

9 0
03.04.2024

En yakın arkadaşım, karaları bağladığım bir gün bana, “Tülay’cığım, hayata bir bak, istersen; bazen aşağıya iniyoruz. Hem de öyle bir iniyoruz ki en dibine vardım, zannediyoruz. Sonra bir bakıyoruz, tam gaz çıkıyoruz yukarı. Tıpkı elektrokardiyografi gibi…”

Düşünmüştüm dediğini… Doğruydu. İnişleri vardı hayatın, çıkışları vardı. İnişler ve çıkışlar, onun ana düşüncesiydi adeta… Sabrı ölçüyordu, umudu tartıyordu, inancı sınıyordu. Sonunda, hep ama hep iyi bir şeyler mutlaka oluyordu. Önemli olan, inişleri ve çıkışları kaybetmeden onlara sahip çıkarak hayatın adını koyabilmemizdi. Yeter ki düz çizgi olmasındı hayat…

Öyle değil midir zaten? Tam her şey bitti, derken yeniden başlarız hem de en başından. Beğenmediğimiz yazının kağıdını buruşturup atar, yeni bir dosya kağıdı alırız elimizin altına… İlmekleri sevmemişsek sökeriz ördüğümüzü, yaptığımız resmi beğenmediysek kapatırız tuvali ve yeniden çizeriz eskizimizi… Anlatamadıysak ne hissettiğimiz, senelerce rafta bekler şiirimiz, bir gün tam da kaldığımız yerden devam ederiz onu yazmaya…

Hayatın umudu bitmez. Kaynak suyu gibi fışkırır bir yerden, bir anda. Bitti derken yeniden başlayan, olmaz derken en iyisinden olan, yapamam derken en şahanesinin........

© Şalom


Get it on Google Play