Bir Fenerbahçe taraftarı olarak içinden geçtiğimiz talihsiz süreçle alakalı birkaç fikrimi ifade etmek isterim.

Olaylı Trabzonspor maçından sonra Başkanımızın açıklamalarını, tüm spor yazarlarının yorumlarını ve kulüplerin açıklamalarını dinledim.

Herkesin fikir beyan etmesine rağmen olayın doğrudan muhatabı olan TFF’nin hiçbir açıklama yapmaması, hala vakit kazanmaya çalışması, süreci germekte.

Bu gerilim, olayın çözümsüzlüğe itilmesine sebep oluyor. Çözümsüzlük sanki istenen ve arzu edilen bir şey gibi duruyor.

Benim bu konudaki düşüncem şu: TFF koltuklarında oturanlar makamlarını koruma çabası ülkeye zarar verecek bir hal almıştır.

Siyasetin, memleketin her zerresine nüfus ettiğini biliyorduk. Bu, şaşırdığımız bir durum değil. Ama liyakatın ortadan kalkması, işte asıl korkulması gereken durum budur.

Liyakat artık Türkiye’de maalesef unuttuğumuz bir kavram. Artık kurumsal pozisyonlarda kartvizit geçiyor. Bu nedenle zaten tüm genç beyinlerimizi maalesef dış göç ile kaybediyoruz. Daha önce

oralara gitmiş insanlarımızla beraber Türkiye’yi geleceğin dünyasına hazırlayacak olan beyinler, başka toplumların bekası için çalışıyor.

Bu durum, bir silsile halinde daha da derinleşerek devam ediyor. Artık geri dönülecek olan noktayı çoktan geçtik. Nitekim “kartvizit” düzeni kurumlardaki çürümeyi en son raddeye kadar getirmiş durumda. Burada temellerinden çöken ilk kurum kanımca TFF oldu. Bunun ulusça çok zararını göreceğiz. Çok acı çekiyoruz ve maalesef daha fazlasını çekeceğiz. (Not: Bu yazının yazıldığı saatlerde hakemlerin yanlış kararlar verdiklerini itiraf ettikleri Zoom toplantısı skandalı patladı. Yakın gelecekte daha bunun gibi nice skandalların ortaya çıkacağına maalesef hep birlikte tanık olacağız.)

Fenerbahçe, bir spor kulübüdür. 35 milyona yaklaşan taraftarıyla güçlü bir sesi vardır. Ama hiçbir zaman Fenerbahçe’den bir düşüncenin bayraktarlığını yapması istenmemelidir. Bu yanlıştır!

Trabzonspor’un da aynı şekilde diğer karşıt düşüncenin bayraktarlığını yapması istenmemelidir. Bu da yanlıştır!

Diğer kulüplerin de aynı şekilde rahat bırakılması gerekmektedir.

Siyaset spordan uzak olmalıdır. Sporu siyasete bulaştıran toplumlar hep kaybetmiştir. Siyaset, sporun eşitlik ruhunu ve saf mücadele masumiyetini ortadan kaldırır.

Siyasetin adresi bellidir. Siyasi partiler bunun için vardır. İşlerini kötü yapıyorlarsa spor kulüplerine duyulan sevgiden medet ummamalıdırlar. Tam tersine işlerini iyi yapıp güçlerini arttırıyorlarsa yine spor kulüplerini saf sevgiyle destekleyen kalabalık taraftar kitlelerinden uzak durmalıdırlar.

Yoksa sistemi bozarlar. Sistem bozulursa bundan en başta halk zarar görür.

Fenerbahçe’de son 20 senemize büyüteç tutalım. Bu süre zarfında Fenerbahçe ne zaman gerçekten iyi ve oturaklı kadrolara sahip olsa ve büyük başarılar elde etme emareleri gösterse, paçasından aşağıya çekilmiştir. Fenerbahçe’nin başarısız olması istenmiştir.

Bugün yine aynı durumdayız. Fenerbahçe bu yapısıyla uzun yıllar Türk futbolunu başarıdan başarıya koşturabilecek bir yapı kurdu. Mali olarak da diğer ülke klüplerinden çok daha kuvvetli durumda.

Hatta birçok kalburüstü Avrupa takımlarından bile daha iyi durumda.

…Ve yine aşağıya çekiliyor!

Bu işin çözümü yine aynı yapının hakim olduğu/olacağı ikinci lige düşmek değildir. Fenerbahçe, tüm bu odaklarla başedebilecek güçtedir. Geçmişte yapmıştı. Tekrar yapacaktır.

İkinci lige düşme kararı, bu yapıya değil. Ülkemize ve ülkemizin onuruna zarar verecektir. Koltukta oturan yine koltuğunda oturacaktır. Ama ben, sen, o, Ahmet Amca, Fatma Abla zarar görecektir. Niye bunu kendimize yapıyoruz?

Fenerbahçe savaşmalıdır. Hepinizi yeneceğim demelidir. Yenecektir de. Topyekün mücadele edip hem Türkiye Şampiyonluğu’nu hem de Avrupa Şampiyonluğu’nu alacaktır. Alabilecek güçtedir.

Naçizane bir düşüncem de Ali Başkan, Aziz Başkan ve diğer yöneticilerimizle beraber fikir alışverişinde bulunmalıdır. Akabinde çözüm önerileri şunlar olabilir:

• Fenerbahçe’nin büyüklüğünü gösteren demokratik çerçeve içerisinde bir tepki yürüyüşü organize edilebilir.

• 4 Nisan 2015 kurşunlanma olayının peşi bırakılmamalı, hukuki anlamda bu işin çözümü için hukuki kadrolar seferber edilmelidir. Aynı zamanda süreçle ilgili kamuoyu desteği yaratılmalıdır. 4 Nisan çözülmeden bugün anlaşılamaz.

• Trabzonspor deplasmanlarına gitmemek ve bu maçların bundan böyle tarafsız sahada oynanmasını talep etmek olabilir.

• UEFA’nın bizzat kendisinin süreci takip etmesi sağlanmalı ve uluslararası denetlemenin TFF’yi göz hapsine alması sağlanabilir.

Fenerbahçe, mücadelenin vücut bulmuş halidir. Bu kulüp İngilizler’i alt etti. Akarsuda boğulmayacaktır. Elbet bu cenderenin içinden de yüzünün akıyla çıkacaktır.

QOSHE - Fenerbahçe demek, mücadele demektir - Vedat Levent
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Fenerbahçe demek, mücadele demektir

6 0
27.03.2024

Bir Fenerbahçe taraftarı olarak içinden geçtiğimiz talihsiz süreçle alakalı birkaç fikrimi ifade etmek isterim.

Olaylı Trabzonspor maçından sonra Başkanımızın açıklamalarını, tüm spor yazarlarının yorumlarını ve kulüplerin açıklamalarını dinledim.

Herkesin fikir beyan etmesine rağmen olayın doğrudan muhatabı olan TFF’nin hiçbir açıklama yapmaması, hala vakit kazanmaya çalışması, süreci germekte.

Bu gerilim, olayın çözümsüzlüğe itilmesine sebep oluyor. Çözümsüzlük sanki istenen ve arzu edilen bir şey gibi duruyor.

Benim bu konudaki düşüncem şu: TFF koltuklarında oturanlar makamlarını koruma çabası ülkeye zarar verecek bir hal almıştır.

Siyasetin, memleketin her zerresine nüfus ettiğini biliyorduk. Bu, şaşırdığımız bir durum değil. Ama liyakatın ortadan kalkması, işte asıl korkulması gereken durum budur.

Liyakat artık Türkiye’de maalesef unuttuğumuz bir kavram. Artık kurumsal pozisyonlarda kartvizit geçiyor. Bu nedenle zaten tüm genç beyinlerimizi maalesef dış göç ile kaybediyoruz. Daha önce

oralara gitmiş insanlarımızla beraber Türkiye’yi geleceğin dünyasına hazırlayacak olan beyinler, başka toplumların bekası için çalışıyor.

Bu durum, bir silsile halinde daha da derinleşerek devam ediyor. Artık geri dönülecek olan noktayı çoktan geçtik. Nitekim “kartvizit” düzeni kurumlardaki çürümeyi en son raddeye kadar getirmiş durumda. Burada temellerinden çöken ilk kurum kanımca TFF oldu. Bunun ulusça çok zararını göreceğiz. Çok acı çekiyoruz ve maalesef daha fazlasını çekeceğiz. (Not: Bu yazının yazıldığı saatlerde hakemlerin yanlış kararlar........

© Şalom


Get it on Google Play