İlgili okurlar, okulların ruh sağlığındaki rolü üzerine benzer yazılarım için 22.7.2022 ve 15.9.2021 Şalom nüshalarına bakabilir. Bu yazıda aynı konulara ‘Okul İklimi’ çerçevesinden bakacağım.

‘Okul iklimi’ kavramının eğitim dünyasında sıkça kullanılmaya başlanması sevindirici bir gelişme. Birçok kavram gibi okul ikliminin yazgısı da içinin nasıl doldurulduğuna, hayata nasıl geçirildiğine bağlı olacak. Okul iklimi çalışmalarında farklı perspektifler olmakla beraber eninde sonunda, öğrenmek ve öğretmek, beraberce gelişmek için uygun bir ortam oluşturmak hedefinde ortaklaşma var.

Okul ikliminin bu hedefe uygun oluşturulmasında ‘sosyal duygusal’ eksenin esas olması gereğini düşünenlerdenim. Nitekim son yıllarda yürüttüğümüz çalışmalardan elde ettiğimiz sonuçları ve sayıları giderek artan bilimsel çalışmaları incelediğimizde, ruh sağlığını ve sosyal duygusal zekâyı hesaba katmadan ilerlemek mümkün gözükmüyor. Kendi (@guzelgunlerklinik) deneyimimizden söz edeyim.

Sosyal duygusal gelişim ve ruh sağlığı alanlarında Sabancı Vakfı desteğiyle önce (2018-9) Hacı Sabancı Anadolu Lisesi (HSAL) ve (2019-23) Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde (SSAL) yürüttüğümüz, 2023’te İstanbul dışındaki okullara taşıdığımız çalışmalarda yol alırken dünyamız ve ülkemiz pandemi, keskinleşen ekonomik ve sosyal kriz, derinleşen iklim krizi, yoğunlaşan göç, ülkemizin çok yakınında yükselen savaş tehdidi ve büyük depremler gibi toplumsal stres faktörlerinin giderek artan ve süreklilik kazanan etkisi altındaydı. Belirsizlik ve güvenlik endişelerinin güdümlediği stresörler toplumun tüm katmanlarının ruh sağlığını ama en çok da çocuklar ve gençleri sarstı. Kaygı ve depresyon gibi stres düzeyi ile doğrudan ilişkili ruhsal bozukluklar hızla yaygınlık kazandı. Kendine zarar verici davranışlarda tırmanış sağlık kurumlarına acil başvuruları kat kat arttırırken, eğitimden kopma, geleceğe olan inançsızlık ve kimlik ile ilgili doğal sınırları aşan karmaşalar gençlerin ve toplumun geleceğini tehdit eder noktaya geldi. Örneğin, çeşitli kamu hastanelerindeki meslektaşlarımızla Güzel Günler Kliniği ekibimizin yürüttüğü bir dizi çalışmada[1] acil servis başvurularında 2019 ile 2020 arasındaki esas farkın var olan problemlerin ağırlaşması ve daha önceden ruhsal problem yaşamayanlarda hafif-orta düzey ve ciddileşme potansiyeli olan sorunların baş göstermesi dikkatimizi çekti. ABD bulguları ile gözlenen paralellik[2] durumun evrenselliğini gösteriyor. Bu verilerde 2023’ün sonuna geldiğimizde önemli bir değişiklik yok; aksine, ruh sağlığı krizi toplumsal hayatın, özellikle çocuk, ergen ve genç yetişkin nüfusun adeta ‘fabrika ayarı’ oldu.

Klinik uygulamadaki meslektaşlarımızdan olduğu kadar özellikle orta ve yükseköğretim kurumlarında iş birliği yaptığımız psikolojik danışmanlardan aldığımız bilgiler de bu ‘geçiş’ (özellikle 14-28) yaş grubunun ruh sağlığında görülmemiş bozulmalar olduğuna işaret etmekte. Üstelik ruh sağlığı ve insan gelişimi alanındaki klinik hizmetin yüzde 90’ından fazlasını veren kamu sağlık kurumlarının artan yük karşısında zorlandığını, bu kurumlarda çalışan meslektaşlarımızın hafif-orta vakaların da çoğalması nedeniyle ağırlaşan durumlara yetişemediğini, hafif-orta vakaların ise gereken hizmeti alamaması, hatta bir kısmının tanılanabilir bir sıkıntı yaşadığını fark etmemiş ya da tanı almak için gereken kaynaklara ulaşamamış olması sebebiyle zaman içinde orta-ağır gruba kaydığını görmekteyiz.

Ruh sağlığı krizi kaynaklar ile ihtiyaçlar arasındaki bu dengesizlikten ortaya çıkmakta, kendi kendine bir yatışma eğilimi de göstermemektedir. Toplumsal stresörler zaman içine dağılarak tek tek olduğunda başa çıkılabilir ihtiyaç ‘patlamaları’ olmakta. Ancak son dönemdeki değişiklikler ile aynı anda çok sayıda ‘ihtiyaç patlaması’ sağlık sistemlerinin bilhassa ruh sağlığı alanında yetersizlikleriyle birleşince mevcut ‘kriz’ özellikle gençlerin ana yaşam ekseni olan okullardaki akademik ve sosyal gelişimi engellemektedir.

Bu karanlık gözüken tabloda yolumuzu aydınlatabilecek bilgi ve deneyimleri değerlendirmek, gençlerin geleceğe dönük umut ve hayallerini canlı tutarken, bugünü verimli ve tatmin edici biçimde yaşamalarına yardımcı olmak mümkün. SSAL’de yürüttüğümüz okul iklimi ve ruh sağlığı aktiviteleriyle olumlu ve güvenli bir okul iklimi oluşturmuş olmanın doğrudan ölçülebilir yararları (kaygı düzeyinin pandemi döneminde diğer eşdeğer okullardaki oranda artmamış olması, akademik başarı ve katılımın artışı, okulun sıralamalardaki yerinin yükselmesi gibi) dikkat çekti. Bu anekdotal bir veri değil, uluslararası bilimsel çalışmalarda bildirilen bulgular sosyal duygusal eksende okul iklimi bakış açısıyla oluşturacağımız düzenlemelerin bir ‘iyi dilek’ ya da etkinliği belirsiz ‘faaliyet, proje’ tanımının ötesine nasıl geçebildiğini ve daha neler yapılabileceğini gösteriyor. Örneğin, İngiltere’deki büyük bir veri setinin analizinde okul ikliminin ruh sağlığını etkileyen başlıca faktör olduğu ortaya kondu[3]. Okul ikliminin niteliğinin özellikle sosyal duygusal öğrenme ekseninde olduğu takdirde bu etkinin belirginleştiği görülüyor[4]. Bu ve benzeri çok sayıda bilimsel bulgu ve görüş ışığında duruma baktığımızda, gençliğin gelişimine ve toplumun geleceğine en büyük tehditlerden birisini oluşturan ruh sağlığı krizinin önüne geçme ve vereceği zararı kontrol etme fırsatının okullarda yürütülecek programlarla yaratılabileceğini güvenle söyleyebiliriz.

Öte yandan, çeşitli okullarda devam ettirdiğimiz bu çalışmalarımız sırasında gözlediğimiz bir durumu belirtmeden geçemem. Öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin hepsini ortaklaşa etkileyen sosyal ve ekonomik sorunları okul iklimi çalışmaları gideremez; bu sorunların giderilmesi için okul düzeyinde yapılabilecekleri tartışmaya, beraber yollar aramaya imkân veren bir ortam sağlayabilir. Ancak çocukların ve gençlerin temel ihtiyaçlarını karşılamak kamunun (kamu adına devletin) görevidir. Örneğin, gün boyu okullarda aç kalan, kantinden alışveriş etmek dışında bir seçeneği olmayan, çoğu evinde sağlıklı beslenemeyen gençleri düşünen ve gözeten yaklaşım, okul iklimi kapsamında ücretsiz okul yemeğini hayata geçirme görevini birinci öncelik yapar.

Okul iklimi ve sosyal duygusal gelişim, güncel politik ve ekonomik gerçeklerden kopuk bir ‘iyiyiz diyelim, iyi olalım’ yaklaşımı değildir. Başkasının sıkıntısını ve acısını görmezden gelmemeyi, neşede ve tasada beraberliği insan olmanın temel özelliği olarak genç kuşaklara kazandırmanın yollarını aramaktır.

[1] Örneğin, Yazkan Akgül G, Yıldırım Budak B, Erdoğdu AB, Subaşı B, Yazgan Y. Child and adolescent psychiatry outpatient clinic referrals during covid-19 pandemic in Turkey. Psychiatry Clin Psychopharmacol. 2022;32(2):140-148

[2] Leeb R, Bitsko R, Radhakrishnan L, Martinez P, Njai R, Holland K. Mental health– related emergency department visits among children agedMMRW Morbid Mortal Wkly Rep. 2020;69:1675-1680

[3] Ford T, Esposti MD, Crane C, et al. The role of schools in early adolescents’ mental health: findings from the MYRIAD Study. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry. 2021; 60:1467-1478

[4] Charlton CT, Moulton S, Sabey CV, West R. A systematic review of the effects of schoolwide intervention programs on student and teacher perceptions of school climate. J Posit Behav Interv 2021;23:185-200

QOSHE - Okullar ergenlerin ruh sağlığını iyileştirebilir mi? - Yankı Yazgan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Okullar ergenlerin ruh sağlığını iyileştirebilir mi?

15 0
14.02.2024

İlgili okurlar, okulların ruh sağlığındaki rolü üzerine benzer yazılarım için 22.7.2022 ve 15.9.2021 Şalom nüshalarına bakabilir. Bu yazıda aynı konulara ‘Okul İklimi’ çerçevesinden bakacağım.

‘Okul iklimi’ kavramının eğitim dünyasında sıkça kullanılmaya başlanması sevindirici bir gelişme. Birçok kavram gibi okul ikliminin yazgısı da içinin nasıl doldurulduğuna, hayata nasıl geçirildiğine bağlı olacak. Okul iklimi çalışmalarında farklı perspektifler olmakla beraber eninde sonunda, öğrenmek ve öğretmek, beraberce gelişmek için uygun bir ortam oluşturmak hedefinde ortaklaşma var.

Okul ikliminin bu hedefe uygun oluşturulmasında ‘sosyal duygusal’ eksenin esas olması gereğini düşünenlerdenim. Nitekim son yıllarda yürüttüğümüz çalışmalardan elde ettiğimiz sonuçları ve sayıları giderek artan bilimsel çalışmaları incelediğimizde, ruh sağlığını ve sosyal duygusal zekâyı hesaba katmadan ilerlemek mümkün gözükmüyor. Kendi (@guzelgunlerklinik) deneyimimizden söz edeyim.

Sosyal duygusal gelişim ve ruh sağlığı alanlarında Sabancı Vakfı desteğiyle önce (2018-9) Hacı Sabancı Anadolu Lisesi (HSAL) ve (2019-23) Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde (SSAL) yürüttüğümüz, 2023’te İstanbul dışındaki okullara taşıdığımız çalışmalarda yol alırken dünyamız ve ülkemiz pandemi, keskinleşen ekonomik ve sosyal kriz, derinleşen iklim krizi, yoğunlaşan göç, ülkemizin çok yakınında yükselen savaş tehdidi ve büyük depremler gibi toplumsal stres faktörlerinin giderek artan ve süreklilik kazanan etkisi altındaydı. Belirsizlik ve güvenlik endişelerinin güdümlediği stresörler toplumun tüm katmanlarının ruh sağlığını ama en çok da çocuklar ve gençleri sarstı. Kaygı ve depresyon gibi stres düzeyi ile doğrudan ilişkili ruhsal bozukluklar hızla yaygınlık kazandı. Kendine zarar verici davranışlarda tırmanış sağlık kurumlarına acil başvuruları kat kat arttırırken, eğitimden kopma, geleceğe olan inançsızlık ve kimlik ile ilgili doğal sınırları aşan karmaşalar gençlerin ve toplumun geleceğini tehdit eder noktaya geldi. Örneğin, çeşitli kamu hastanelerindeki meslektaşlarımızla Güzel Günler Kliniği ekibimizin yürüttüğü bir dizi çalışmada[1] acil servis başvurularında 2019 ile 2020 arasındaki esas farkın var olan problemlerin ağırlaşması ve daha önceden ruhsal problem yaşamayanlarda hafif-orta düzey ve ciddileşme potansiyeli olan sorunların baş göstermesi dikkatimizi çekti. ABD bulguları ile gözlenen paralellik[2] durumun evrenselliğini........

© Şalom


Get it on Google Play