7 Ekim’den beri Filistin konusunda çok kalem oynattım. Sorunun geçmişini, uluslararası hukuk bağlamındaki durumunu ve dünyada kimin ne yaptığını elimden geldiğince yazıya dökmeye çalıştım. Şimdi Gazze’deki katliama nihayet ara verilmiş gibi görünüyor. Karşımızdaki manzaraya bir bakalım istedim:

- Zaten dünyanın en büyük mülteci kampıyken soykırım amaçlı bir toplama kampına dönüştürülen Gazze altyapısıyla üst yapısıyla geniş ölçüde tahrip edildi.

- Yerkürenin en modern donanımlı ve güçlü ordularından biri sayılan İsrail Ordusu sivilleri öldürmek konusunda gösterdiği “başarıyı” Filistin direnişini etkisiz hale getirmek konusunda gösteremedi.

- Ölü, yaralı sayısını bilmiyoruz. Kayıp vermeyen bir tek Gazzeli aile bile kaldığını söylesek yanılmış olmayız.

- İsrail Gazze’ye yaptığı ilk saldırı bu değil ancak bu seferki diğerlerine göre bazı farklılıklar gösterdi. Çağımızda yaşanan silahlı çatışmalar içinde en çok gazeteci öldürülen savaş bu oldu. İsrail, bilerek ve isteyerek, Gazze’deki soykırım girişimini dünyaya duyurmaya çalışan basın mensuplarını hedef aldı. İletişimi kesti. Başarılı olamadı. Kimi zaman çocuklarını elleriyle toprağa veren gazeteciler işlerini yapmaya devam ettiler.

- Birleşmiş Milletler bana göre işini iyi yaptı. Kaşlar hemen kalkmasın! Örgüt ve ona bağlı olan ajanslar, yapılarından kaynaklanan bütün kısıtlara rağmen İsrail’in sivil halka ve başta sağlık kuruluşları olmak üzere sivil tesislere yaptıkları saldırıları dile getirmekten ve belgelemekten geri durmadılar. Bu arada 100’e yakın BM görevlisi de yaşamını yitirdi.

- Gazze’deki kırım ABD liderliğindeki “Batı” blokunun gerçek kimliğini olduğu kadar zaaflarını da ortaya koydu. Blokun başat unsurları on yıllardır dünyaya nizam vermek için kötüye kullandıkları “insan hakları” kavramının bütün insanlar için geçerli olmadığını eylem ve söylemleriyle kanıtlamış oldular. Buna karşılık, bir silah gibi kafamıza doğrulttukları medya tekellerinin bütün gayretine rağmen blok içinde yer alan İspanya, İrlanda kimi ülkelerin yönetimleri ile kendi ülkelerindeki halkın çoğunluğunu dahi ikna edemediler. Keza Almanya insanlık tarihinin en kapsamlı soykırımını gerçekleştiren ülke sıfatıyla İsrail’in vahşetinin arkasında durmaya devam ederken Fransa baştaki İsrail yanlısı tutumunu eni konu seyreltmek zorunda kaldı.

- Batının fiziki ve fikri hegemonyası çökerken, daha adil bir dünya için mücadele edenlerin bir bölümünün her nedense umut bağladıkları Rusya ve Çin gibi devletlerin böyle bir dertlerinin olmadığı da -umarım- netleşti. Rusya, İsrail’le “özel” ilişkilerine halel gelmemesi için adeta çelikten bir ip üzerinde cambazlık yaparken, Çin Halk Cumhuriyeti yoksul Filistinliler için kılını bile kıpırdatmadı. Aslına bakarsanız Pekin, her ne kadar Batı emperyalizminin ilgisinin geçici bir süre kendi sahasından yani Pasifik bölgesinden uzaklaşmasından memnun da olsa, Orta-Doğu’da “İbrahim Barışı”nın egemen kılınmasının doğuracağı ticari ve ekonomik fırsatların ötelenmesinden duyduğu karın ağrısını gizlemekte güçlük çekti.

- İslam Dünyası diye bir alem kategorisi bulunmadığı bir kez daha ortaya çıktı. Arap rejimleri kendi sokaklarının korkusuyla “mış” gibi yaptılar, bolca toplantı düzenlediler ama İsrail ve Batı’yla köprüleri geçici olarak dahi olsa atabilecekleri hiçbir eyleme girişmediler.

- Bu insani krizde birkaç “Güney” ülkesi ilkeli tavırlarıyla öne çıktı. Brezilya daha ilk günden İsrail’in eylemlerini isabetle “soykırım girişimi” olarak tanımladı. Küba zaten beklediğimiz gibi davrandı. Daha düne kadar Güney Amerika’da ABD’nin sömürgesi gibi davranan Kolombiya’nın yeni devlet başkanı insanlıktan yana açık bir tutum sergiledi, Güney Afrika tavrını her geçen gün netleştirdi ve sonunda parlamentosundan İsrail Büyükelçisi’nin gönderilmesine dair bir tavsiye kararı çıkarttı.

- Esir takası ve geçici ateşkese uzanan süreçte boş atıp dolu tutmaya çalışan Türkiye yoktu. Bu alanda en önemli rolü Katar ve Mısır oynadı. “Dünya lideri” ise sahayı oldukça uzaktan gören açık tribündeki plastik koltuğunda otururken, ortayı yapan Mısır’ı görmezden gelip golü atan Katar’ı isteksizce alkışlamakla yetindi.

- Türkiye’de yirmi bir yıldır hüküm süren siyasal İslamcılık, üç beş kahve dükkânı bastı, yerlere kola döktü, neskafeye savaş açtı ve son olarak beslediği bir avuç sağlık çalışanını kanlı önlüklerle Balat Musevi Hastanesi önünde yürüterek İsrail’i ‘kahretti”!

- Türkiye’nin İsrail’le ticareti hız kesmeden devam etti. Tonlarca çelik, çimento, kablo, meyve ve sebzenin Türkiye limanlarından iktidara teğet gemilerle İsrail’e sevkiyatı sürdü. Gazeteci Metin Cihan’ın isabetle söylediği gibi, Akepe Türkiye’si “Filistin’e dua, İsrail’e gemi” gönderdi.

- Yine Türkiye’de, Filistinlilerin başına gelenleri “göçmen sorunu” perspektifinden yorumlama kestirmesine dalanlar ile bir yandan ihracattan para kazanırken diğer yandan meseleyi hayalî bir din savaşına çevirmeye kalkışanlara bilinçli Cumhuriyetçiler, Sosyalistler ve Komünistler izin vermediler. “Filistin diye bir halk yok, zaten topraklarını satmışlar” ya da “İslamcılar akılsız Komünistleri kandırdılar, heh heh!” kabilinden zırvalayan ödenekli liberaller ile İsrail’in yediği haltlardan neredeyse bin yıldır bu topraklarda birlikte yaşadığımız Türkiye Yahudilerini sorumlu tutmaya kalkışanlar tarihin hiçbir pisliği affetmeyen çöp sepetine, dönüştürülmesi mümkün olmayan atıklar olarak kol kola gönderildiler.

***

Yakın geçmişte olanlara dair gözlemler şimdilik bu kadar. Geleceğe yönelik olarak da özetle şunları söyleyebiliriz:

- İsrail’in Gazze’nin, hatta bu arada pek az konuşulmasına karşın Batı Şeria’nın Filistinlilerden arındırılmasına yönelik saldırısı değişen boyut ve şekillerde devam edecektir. Ancak umuyorum ve sanıyorum geçtiğimiz günlerdeki ölçüde şiddete en azından bir süre tanık olmayacağız.

- Sonuçta Batı emperyalizminin öz evladı olan IŞİD’e benzetilerek terörist ilan edilen Hamas ve müttefikleri ile masaya oturuldu. Hamas’ın terörist olup olmadığına dair anlamsız ve yersiz tartışma şimdilik rafta. Hamas’ın en büyük mali destekçisi olduğunu herkesin bildiği Katar herhangi bir yaptırıma tabi tutulmadığı gibi önemli bir diplomatik girişime imza koyabildi.

- Filistin direnişinin askeri güçle geriletilemeyeceği anlaşıldı. Gezegenin en büyük çelik yığınını barındıran 6. Filo, nükleer tehditler, geniş çaplı medya sansürü gibi yöntemler sonuç vermedi. Yeryüzünde cehennem koşullarında yaşatılan bir halkın ölümle korkutulamayacağı umarım en azından akıl sahibi olanlar tarafından anlaşılmıştır.

- Şimdi sıra Filistin halkına ve İsrail emekçileri de dahil bölgedeki bütün halklara, yobazlık ve sömürüden arındırılmış, insana yakışır bir yaşam seçeneği oluşturmaya gelmiştir.

- Bunu, insanlığa vaadi kaos ve ölümden ibaret olan kapitalizm yapmaz, yapamaz. İnsanca bir yaşam için emperyalizmin fikri ve fizikî zincirlerini kırmakta kararlı olanların, halkların kardeşliği, eşitlik ve sosyalizmi savunanların bir an önce örgütlenmelerinin ve dünyanın yazgısına ağırlık koymalarının tam zamanıdır.

***

Bir duyuruyla bitirelim. Filistin konusunda söylenecek daha çok şey var. Bu yüzden TKP 2 Aralık günü saat 14:00’de Ankara’da bir açık oturum düzenliyor. Ankara Makine Mühendisleri Odası Eğitim Kültür Merkezi’nde (Selanik Cad.76, Kızılay) yapılacak ve açılış konuşmasını TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’ın yapacağı etkinliğe gelişmeleri yakından takip eden üç gazeteci Mustafa Kemal Erdemol, Musa Özuğurlu ve Hasan Sivri’yle birlikte ben de katılacağım. Zaman ayırabilecek olanları bekliyoruz.

QOSHE - Dualar ve gemiler - Engin Solakoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dualar ve gemiler

13 1
27.11.2023

7 Ekim’den beri Filistin konusunda çok kalem oynattım. Sorunun geçmişini, uluslararası hukuk bağlamındaki durumunu ve dünyada kimin ne yaptığını elimden geldiğince yazıya dökmeye çalıştım. Şimdi Gazze’deki katliama nihayet ara verilmiş gibi görünüyor. Karşımızdaki manzaraya bir bakalım istedim:

- Zaten dünyanın en büyük mülteci kampıyken soykırım amaçlı bir toplama kampına dönüştürülen Gazze altyapısıyla üst yapısıyla geniş ölçüde tahrip edildi.

- Yerkürenin en modern donanımlı ve güçlü ordularından biri sayılan İsrail Ordusu sivilleri öldürmek konusunda gösterdiği “başarıyı” Filistin direnişini etkisiz hale getirmek konusunda gösteremedi.

- Ölü, yaralı sayısını bilmiyoruz. Kayıp vermeyen bir tek Gazzeli aile bile kaldığını söylesek yanılmış olmayız.

- İsrail Gazze’ye yaptığı ilk saldırı bu değil ancak bu seferki diğerlerine göre bazı farklılıklar gösterdi. Çağımızda yaşanan silahlı çatışmalar içinde en çok gazeteci öldürülen savaş bu oldu. İsrail, bilerek ve isteyerek, Gazze’deki soykırım girişimini dünyaya duyurmaya çalışan basın mensuplarını hedef aldı. İletişimi kesti. Başarılı olamadı. Kimi zaman çocuklarını elleriyle toprağa veren gazeteciler işlerini yapmaya devam ettiler.

- Birleşmiş Milletler bana göre işini iyi yaptı. Kaşlar hemen kalkmasın! Örgüt ve ona bağlı olan ajanslar, yapılarından kaynaklanan bütün kısıtlara rağmen İsrail’in sivil halka ve başta sağlık kuruluşları olmak üzere sivil tesislere yaptıkları saldırıları dile getirmekten ve belgelemekten geri durmadılar. Bu arada 100’e yakın BM görevlisi de yaşamını yitirdi.

- Gazze’deki kırım ABD liderliğindeki “Batı” blokunun gerçek kimliğini olduğu kadar zaaflarını da ortaya koydu. Blokun başat unsurları on yıllardır dünyaya nizam vermek için kötüye kullandıkları “insan hakları” kavramının bütün insanlar için geçerli olmadığını eylem ve söylemleriyle kanıtlamış oldular. Buna karşılık, bir silah gibi kafamıza doğrulttukları medya tekellerinin bütün gayretine rağmen blok içinde yer alan İspanya, İrlanda kimi ülkelerin yönetimleri ile kendi ülkelerindeki halkın çoğunluğunu dahi ikna edemediler. Keza Almanya insanlık tarihinin en kapsamlı soykırımını gerçekleştiren ülke sıfatıyla İsrail’in vahşetinin arkasında durmaya devam ederken Fransa baştaki İsrail yanlısı tutumunu eni konu seyreltmek zorunda kaldı.

- Batının fiziki ve fikri hegemonyası çökerken, daha adil bir dünya için mücadele edenlerin bir bölümünün her nedense umut bağladıkları Rusya ve Çin gibi devletlerin böyle bir dertlerinin........

© soL


Get it on Google Play