ABD işçi sınıfı tarihsel olarak sert mücadelelerin içinden geçip gelmiştir. Hatta Marx’ın da yöneticisi olduğu Birinci Enternasyonal merkezini 1872’da New York’a taşımıştı.

Buna karşılık egemen sınıfın terör ve komploları, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD sermayesinin işçi sınıfı tabakalarından bir orta sınıf yaratma becerisi, işçi sınıfı içinde siyah/beyaz kastlarının oluşturulması, sendikal bürokrasinin sermaye tarafından ele geçirilmesi, sermayeden bağımsız bir işçi sınıfı öncü siyasetinin ortaya çıkmaması ve genel bir siyasetsizleşme işçi sınıfını düzene mahkûm etmiştir.

1990 sonrası hız kazanan neo-liberal saldırı ise, evet, ABD liderliğinde dünyanın bütün emekçilerini hedefledi, ancak ABD işçi sınıfı da bu saldırıdan muaf değildi.

Yukarıdaki koşullara ek olarak sermaye üretim maliyetlerinden kurtulmak için fabrikaları yurt dışına taşımaya başlamıştı ve işçileri işsiz bırakmakla tehdit ederek boyun eğdirdi. Sendikasızlaşma yayıldı, bugün özel sektördeki işçilerin ancak %6 kadarı ABD’de sendikalılar. Ücretlerin sınırlanmasının yanı sıra fabrikalarda formel olmayan çok daha düşük ücrete ağır işleri yapan bir geçici işçi katmanı oluşturuldu.

Buna karşılık sınıfsal uçurum tekel kârlarıyla inanılmaz bir şekilde arttı. 2003’ten bu yana işçi ücretleri %30 kadar azalırken, örneğin biraz sonra bahsedeceğimiz üç otomotiv tekelinin son altı aylık kârı 21 milyar dolardı.

Ancak böyle gidemezdi, gitmedi de.

Hizmet sektöründe 15 dolar saatlik ücret için yaygın bir ağın ve direnişin oluştuğu görüldü. 2018-2019’da büyük eğitim emekçileri grevi yaşandı. Sendikal bürokrasiler işçileri kontrol edememeye başladılar ve taban inisiyatifi oluştu. Amazon gibi sendikanın hiç giremediği yerlerde işçiler örgütlendiler. Daha önce hiç örgütlü olamayan bilim emekçilerinin sendikalaştığı izlendi. Bu yıl yazarların ve oyuncuların katılıp film üretimini aylarca durdurduğu Hollywood grevi gerçekleşti. Burada anılmayan sayısız direniş ve greve sahne oldu ABD.

Ve geçen ay zaferle sonuçlanan, 150 bin kadar işçiyi ilgilendiren üç ayrı otomotiv tekelinde birden 50 bin kadar işçinin greve çıktığı görüldü. İşçiler önce referandum ile sendika bürokrasisinden kurtuldular. Birleşik Otomotiv İşçileri Sendikası (UAW)’nın yönetimine aşağıdaki fotoğrafta görülen Shawn Fain liderliğinde bir ekip seçildi.

ABD’de üç büyük otomotiv tekeline karşı zaferle sonuçlanan grevin lider sendikacısı Shawn Fain ortada görülüyor.

Shawn Fain ve ekibinin sosyalist devrimci olduğunu tabi ki iddia etmiyoruz, ne kadar düzen dışı ufukları olduğu da belli değil. Ancak sert bir sınıf dili kullandıkları, sürekli olarak işçilerin nabzını tuttukları ve üç tekele karşı bir satranç oyunu oynar gibi mücadeleyi yönettikleri söyleniyor.

Örneğin, klasik olarak toplu sözleşmelerin başladığı gün sendika bürokrasisi ile patronlar bir araya gelerek kameraların önünde el sıkışırlarmış. Bu çirkin gösteriyi Fain’ın reddettiği ve “Ne elinizi sıkacağım” dediği biliniyor.

Ayrıca eskiden Türkiye’de olduğu gibi ABD’de de grevci işçiler toplumsal olarak yalnız bırakılır, işçi sınıfının geride kalan kısmı vatandaş olarak grevin verdiği rahatsızlıktan yakınırdı. Şimdi ise grevcileri toplumun %50’sinden fazlası destekliyor.

Sendika yönetiminin bundan sonra elektrikli araçlara yönelen ve giderek büyüyen elektrikli araç tekellerini hedef alacağı söyleniyor. Örneğin, Tesla’da bir grev dalgası yaşanırsa buna şaşırmayalım.

Bütün bunların üstüne işçilerde bir siyasallaşma, genel tabirle bir solculaşma yaşandığı ve özellikle genç işçilerin haklarını koruma konusunda kararlı olduğu görülüyor.

Böyle giderek büyüyen işçi eylemleri eğer emperyalist düzenin tepe ülkesinde gerçekleşiyorsa bunun uluslararası etkileri olur.

ABD’de bir kısır döngü oluşuyor. ABD emperyalist düzende hegemonya erozyonu yaşıyor. Bunun parçası olarak işçi eylemleri yükseliyor. Kazanımlarla üretim maliyeti artıyor, sermayenin uluslararası piyasalarda rekabet şansı azalıyor. Hegemonya krizi daha da büyüyor.

Tekeller fiktif sermayeye yönelseler zaten orada patlamak üzere olan bir balon var. Fabrikaları yurt dışına taşısalar, taşınan ülkelerin sermaye sınıfları şişiyor ve ABD’ye rakip olarak ortaya çıkıyorlar.

Ayrıca işçi hareketinde yükseliş siyasallaşma ile gidiyor. Örneğin, İsrail’in Gazze katliamını örtemediler. Kentli, siyasallaşmış emekçilerin büyük gösteri ve protestoları ile karşılanıyor katliam.

İngiltere 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD ile savaşa girmeden emperyalist hegemonyayı ABD’ye teslim etmiş, yanında bir yamak olmayı ister istemez kabullenmişti. Çünkü arada üretim gücü ve askeri olanaklar açısından dev bir açı oluşmuştu.

Şimdi ABD’nin Çin’in yanında ikincil bir emperyalist pozisyonu kabul etmesi çok zor. Hala dünyanın en güçlü ordusuna sahip.

Ancak bu kadar hareketli ve yükselen bir işçi sınıfı içerideyken savaşması da çok zor.

ABD şu anda emperyalist bir paylaşım savaşının iç savaşa evrilmesi en olası ülke olarak gözüküyor.

Süreci izleyelim, ancak bu arada bu köşede ABD işçi sınıfının durumuna ilişkin çıkan başlıca yazılara göz atabilirsiniz:

https://haber.sol.org.tr/yazar/devrimimizi-ararken-orta-siniflarin-coku…

https://haber.sol.org.tr/yazar/bu-yaz-dort-ayaklanma-hangisinden-umut-b…

https://haber.sol.org.tr/yazar/yapay-zeka-ve-sosyalizm-hollywood-grevi-…

https://haber.sol.org.tr/yazar/abdde-isci-eylemlerindeki-yukselme-ne-an…

https://haber.sol.org.tr/yazar/silikon-vadisinde-neler-oluyor-370394

https://haber.sol.org.tr/yazar/gezinir-devrim-cografyasi-dunyada-360725

https://haber.sol.org.tr/yazar/duzenin-devrime-karsi-tamponlari-eriyor-…

https://haber.sol.org.tr/yazar/koronavirus-degil-abdyi-toplumsal-esitsi…

https://haber.sol.org.tr/yazarlar/erhan-nalcaci/caresiz-akp-cubugu-abdy…

https://haber.sol.org.tr/yazar/21-yuzyil-sosyalist-devrimlerini-ariyor-…

https://haber.sol.org.tr/yazarlar/erhan-nalcaci/yuz-yildir-uyuyan-dev-d…

QOSHE - ABD’de işçi sınıfı uyanışının tarihsel önemi - Erhan Nalçacı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ABD’de işçi sınıfı uyanışının tarihsel önemi

31 15
09.12.2023

ABD işçi sınıfı tarihsel olarak sert mücadelelerin içinden geçip gelmiştir. Hatta Marx’ın da yöneticisi olduğu Birinci Enternasyonal merkezini 1872’da New York’a taşımıştı.

Buna karşılık egemen sınıfın terör ve komploları, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD sermayesinin işçi sınıfı tabakalarından bir orta sınıf yaratma becerisi, işçi sınıfı içinde siyah/beyaz kastlarının oluşturulması, sendikal bürokrasinin sermaye tarafından ele geçirilmesi, sermayeden bağımsız bir işçi sınıfı öncü siyasetinin ortaya çıkmaması ve genel bir siyasetsizleşme işçi sınıfını düzene mahkûm etmiştir.

1990 sonrası hız kazanan neo-liberal saldırı ise, evet, ABD liderliğinde dünyanın bütün emekçilerini hedefledi, ancak ABD işçi sınıfı da bu saldırıdan muaf değildi.

Yukarıdaki koşullara ek olarak sermaye üretim maliyetlerinden kurtulmak için fabrikaları yurt dışına taşımaya başlamıştı ve işçileri işsiz bırakmakla tehdit ederek boyun eğdirdi. Sendikasızlaşma yayıldı, bugün özel sektördeki işçilerin ancak %6 kadarı ABD’de sendikalılar. Ücretlerin sınırlanmasının yanı sıra fabrikalarda formel olmayan çok daha düşük ücrete ağır işleri yapan bir geçici işçi katmanı oluşturuldu.

Buna karşılık sınıfsal uçurum tekel kârlarıyla inanılmaz bir şekilde arttı. 2003’ten bu yana işçi ücretleri 0 kadar azalırken, örneğin biraz sonra bahsedeceğimiz üç otomotiv tekelinin son altı aylık kârı 21 milyar dolardı.

Ancak böyle gidemezdi, gitmedi de.

Hizmet sektöründe 15 dolar saatlik ücret için yaygın bir ağın ve direnişin oluştuğu görüldü. 2018-2019’da büyük eğitim emekçileri grevi yaşandı. Sendikal bürokrasiler işçileri kontrol edememeye başladılar ve taban inisiyatifi oluştu. Amazon gibi sendikanın hiç giremediği yerlerde işçiler örgütlendiler. Daha önce hiç örgütlü olamayan bilim emekçilerinin sendikalaştığı izlendi. Bu yıl yazarların ve oyuncuların katılıp film üretimini aylarca durdurduğu Hollywood grevi gerçekleşti. Burada anılmayan sayısız direniş ve greve sahne oldu ABD.

Ve geçen........

© soL


Get it on Google Play