İçinde yaşadığımız dünya giderek daha çok bir kâbusu andırıyor. Tarihin akışı içinde dünya bu hale gelmiş değil de sanki içinden kötülük fışkıran bir yazarın yazdığı distopya gibi.

Gazzellilerin dünyanın en büyük güçlerinin desteği ve gözetiminde uğradığı katliam, Ukrayna’nın kendi esirlerini taşıyan uçağı füzeyle düşürmesi, her gün kıyılara patates çuvalı gibi vuran göçmen cesetleri…

Uzaktan seyrediyoruz diye kendinizi güvende sanmayın sakın, bunların yaşandığı bir dünyada hiç kimse güven içinde değil.

Bu güvensizlik sorunu kapitalist dünya çok boyutlu ve derin bir kriz yaşarken emperyalist devletlerin sermaye sınıflarının giderek daha çok iblisleşmesiyle ilişkili. Bu sınıf dünyada şurada burada iktidardayken emekçi sınıfların büyük bir güvenlik sorunu var demektir.

Bu sorun bir yanıyla da şimdiye kadar işledikleri suçlarla hesaplaşacak gücü biriktirememizle ilişkili şüphesiz.

İngiltere sermayesi göçmenleri işlemleri tamamlanana kadar Ruanda’da bir toplama kampında tutmaya niyetleniyor.

Ruanda’nın yerini çoğumuz ilk seferde çıkaramayacaktır. Aşağıdaki Afrika haritasında İngiltere’den 7 bin km uzaktaki Ruanda’nın yerine bir kez göz atalım:

Ruanda Afrika’nın ortasında Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Uganda ve Tanzanya arasındaki haritada pembe renkle gösterilen 13 milyon kadar nüfusuyla denizle bağlantısı olmayan yoksul bir Afrika ülkesidir. Yazıda adı anılacak Madagaskar adası da haritada gözüküyor.

Bütün ayrıntısını burada vermeyeceğimiz süreç 2022’den beri sürüyor. İngiliz hükümeti ve meclisleri gerekli kanunları hazırlayıp yürürlüğe koymaya çalışıyorlar, bir yandan da Ruanda ile anlaşmalar imzalıyor, toplama kampının masrafını karşılamayı garanti ediyorlar.

Ancak hem ülke içindeki yürürlükteki yasalarla hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının engelleyici hükümleri ile karşı karşıyalar. Bu kadar insanlık dışı bir kararı kolaylıkla yürürlüğe koyamıyorlar. Ruanda’ya içinde göçmenlerle birlikte gidecek ilk uçak 2022 Haziran’ında AİHM kararı nedeniyle havalanamadı.

Sermayenin temsilcileri AİHM’den çıkalım demeye başladılar. Başbakan Sunak ise ulusalcı kesilerek yabancı bir mahkemenin kararını tanımayacağız diye demeç verdi.

Almanya’da ise göçmen haklarını azaltan yasa yeni kabul edildi ve açıkça söylemeseler bile Almanya’daki göçmenleri Kenya, Senegal, Fas ve diğer Afrika ülkelerinde tutmak için ön görüşmeler yaptıkları biliniyor.

İtalya göçmenleri için Arnavutluk’ta bir toplama kampı inşası için çalışıyor.

Kapitalizm ve sermaye her yerde aynı. Avustralya dünyanın öte ucunda göçmenleri yasal işlemleri tamamlanan kadar adacıklarda tutuyor, uzayan işlemler sonucunda intihar eden göçmenler sorunuyla yüzleşiyor.

Göçmen sorunu emperyalizmin kendi eliyle yarattığı bir sorun olarak karşımıza çıktı. Dünyanın yüzlerce yıl acımasızca sömürülmesi, bir yanda zenginliğin bir yanda yoksulluğun inşası büyük bir eşitsizlik uçurumu oluşturdu. Günümüzde göçe kalkan kitleler ne kadar siyaset dışı olurlarsa olsunlar farkında olmadan bu eşitsizliğe karşı isyan ediyorlar.

Ayrıca Batı emperyalizmi sadece ülkeleri yoksul bırakmadı, onlara saldırdı, yıllarca sürecek düşmanlık tohumları ekti, iç savaşlara ve katliamlar yol açtı, özgürlük ve eşitlik mücadelelerini engelledi. Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Filistin… Afrika’da, Asya’da kendilerinin destekleyip büyüttükleri cihatçı sorunu…
1800’lerin sonunda oluşmaya başlayan tekelci sermaye de şüphesiz değişime uğruyor, ancak bu değişim içerikle ilgili, sınıfın kötücül karakteri özünde aynı olarak korunuyor.

Alman emperyalizmi tehcir yoluyla katliamı Afrika sömürgelerinde icat etti.

1940’larda henüz Avrupa’da toplama kampları kurulmadan önce Yahudileri Madagaskar Adasında toplamaya karar vermişlerdi, ancak İngiliz donanmasından çekindikleri için yapamadılar. Toplama kampları 6 milyon Yahudi’ye, komünist ve rejim muhalifine, engellilere mezar oldu.

Sermaye sınıfının özünü unutmak bugün çok büyük bir siyasi sapma kaynağıdır. Ayrıca tekelci sermayeyi yurt dışında bir fenomenmiş gibi düşünmekte öyle. NATO genişlemeli, güçlenmeli diye İsveç’in NATO’ya katılıma oy verenler de bu sınıfın temsilcileridir.

Son olarak Ruanda’ya göz atalım. Emekçi sınıflar müdahale etmediği sürece İngiliz sermayesi toplama kampını kuracaktır çünkü orada.

Önce Almanya, İkinci Dünya Savaşı sonrası Belçika sömürgesi olan Ruanda şu anda İngiliz Milletler Topluluğu üyesi. Bu küçük ülke ne elmasıyla ne petrolüyle tanınıyor. Ama 1994 katliamıyla biliniyor. Sanki korku evi gibi. Sömürgeciler Ruanda’daki iki kabileyi Hutu ve Tutsileri kolay yönetebilmek için bireylerin kimlik kartlarına hangi kabileden geldiğini yazdılar, azınlık olan Tutsileri kayırdılar. Hutulu çetelerin ılımlı Hutulara ve Tutsilere saldırısı başladığında Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücünü çektiler ülkeden. Unutmayalım Sovyetler Birliği’nin olmadığı ve ABD’nin eline geçen bir BM’den bahsediyoruz o yıllarda. Sekiz yüz bin civarı insan üç ay içinde Ruanda’da en vahşi yöntemlerle katledildi.

Şimdi esas kriminal olan İngiliz emperyalizmi tam da toplama kampını kuracak ülke bulmuş.

Şunu bu köşeden defalarca yazdık. Bir insan en iyi siyasi mücadeleyi kendi ülkesinde verir diye. Bugün güven yaratan tek şey ülkeden kaçmak değil emekçi sınıflar içinde örgütlenmektir.

Ama gidenlere söylemesi bizden, kendinizi Ruanda’da toplama kampında bulursanız bir gün şaşırmayın sakın!

QOSHE - Avrupa göçmenleri Afrika’da toplama kamplarına göndermeye hazırlanıyor - Erhan Nalçacı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Avrupa göçmenleri Afrika’da toplama kamplarına göndermeye hazırlanıyor

27 29
27.01.2024

İçinde yaşadığımız dünya giderek daha çok bir kâbusu andırıyor. Tarihin akışı içinde dünya bu hale gelmiş değil de sanki içinden kötülük fışkıran bir yazarın yazdığı distopya gibi.

Gazzellilerin dünyanın en büyük güçlerinin desteği ve gözetiminde uğradığı katliam, Ukrayna’nın kendi esirlerini taşıyan uçağı füzeyle düşürmesi, her gün kıyılara patates çuvalı gibi vuran göçmen cesetleri…

Uzaktan seyrediyoruz diye kendinizi güvende sanmayın sakın, bunların yaşandığı bir dünyada hiç kimse güven içinde değil.

Bu güvensizlik sorunu kapitalist dünya çok boyutlu ve derin bir kriz yaşarken emperyalist devletlerin sermaye sınıflarının giderek daha çok iblisleşmesiyle ilişkili. Bu sınıf dünyada şurada burada iktidardayken emekçi sınıfların büyük bir güvenlik sorunu var demektir.

Bu sorun bir yanıyla da şimdiye kadar işledikleri suçlarla hesaplaşacak gücü biriktirememizle ilişkili şüphesiz.

İngiltere sermayesi göçmenleri işlemleri tamamlanana kadar Ruanda’da bir toplama kampında tutmaya niyetleniyor.

Ruanda’nın yerini çoğumuz ilk seferde çıkaramayacaktır. Aşağıdaki Afrika haritasında İngiltere’den 7 bin km uzaktaki Ruanda’nın yerine bir kez göz atalım:

Ruanda Afrika’nın ortasında Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Uganda ve Tanzanya arasındaki haritada pembe renkle gösterilen 13 milyon kadar nüfusuyla denizle bağlantısı olmayan yoksul bir Afrika ülkesidir. Yazıda adı anılacak Madagaskar adası da haritada gözüküyor.

Bütün ayrıntısını burada vermeyeceğimiz süreç 2022’den beri sürüyor. İngiliz hükümeti ve meclisleri gerekli kanunları hazırlayıp yürürlüğe koymaya çalışıyorlar, bir yandan da Ruanda ile anlaşmalar imzalıyor, toplama kampının masrafını karşılamayı garanti ediyorlar.

Ancak hem ülke içindeki yürürlükteki yasalarla hem Avrupa İnsan Hakları........

© soL


Get it on Google Play