İsrail devleti Filistin halkını katletmeye devam ediyor. Sol Haber’de çok sayıda aydınlatıcı, akıl dolu haber ve yorum çıktı. Bu yazıda ise bu olguyu tarih içinde bir sınıf meselesi olarak ele alacağız.

İngiliz emperyalizmi geçen yüzyılda sömürgelerini terk etmek zorunda kaldığında daha sonra hegemonyasını devam ettirebilmek için mutlaka etnik veya din temelli bir çatışmanın tohumunu ekti. Bu tohumdan çıkan zehirli sarmaşık ortalığı sardıkça hem sınıf siyaseti kolayca gelişemedi hem emperyalizmin sürece müdahil olma fırsatı buldu.
Hindistan-Pakistan ve Kıbrıs meselesi gibi Filistin sorunu da İngiliz emperyalizminin en adice manipülasyonlarından biridir.

Emperyalizmin geçen yüzyıldan itibaren petrole dayalı bir tüketim üzerinden sermaye birikimi sağladığı düşünülürse “Ortadoğu” diye kendilerine referansla adlandırdıkları coğrafyaya hâkim olma isteği daha iyi anlaşılabilir.

Yahudiler Avrupa’nın hemen her ülkesinde yıllarca ezildiler, toprakları ellerinden alındı, oradan oraya sürüldüler. Bu ayrımcı süreç onları daha entelektüel olmaya ve işçi sınıfı partileri içinde yer almaya itti. Sosyal demokrat işçi partilerinin ve daha sonra komünist partilerin çok sayıda üyesi Yahudi kökenliydi. Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin birçok kıdemli üyesi de.

Bu yüzden İngilizlerin İkinci Dünya Savaşı sonrası Ortadoğu’da Yahudilere bir yurt ayarlama meselesine ve İsrail devletinin kuruluşuna Sovyetler Birliği sessiz kaldı. Gerçekten İsrail başlangıçta bu kadar solcuyla eşitlikçi bir toplum kuruluşuyla gidiyor gözüküyordu.

Ancak biraz zaman geçince şu anlaşıldı, İsrail Spartalılar gibi Filistin’in üzerine çöreklenmişti. Spartalılar da kendi içinde eşitlikçi bir toplumdu, ancak Mora yarım adasında topraklarını ele geçirdikleri ve sömürdükleri yerli halkın ayaklanmasına karşı sürekli bir askeri düzen içinde yaşıyorlardı.

Emperyalizm eliyle bir coğrafyaya özgürlük gelmeyeceğinin en iyi göstergelerinden biri oldu Filistin. İsrail dinci ve ırkçı özellikleri ile işgalci ve zorba bir devlete dönüştü. Bundan herkesin ders çıkarması gerekir. Örneğin, Kürt siyaseti İsrail’de bir ittifak unsuru değil ibretlik bir vaka görmelidir.

İsrail’in içinde ise eşitlik hızla bozuldu. 1970’lerden sonra hızlanan sermaye birikimi 1990 sonrası neo-liberal dönemde İsrailli tekellerin oluşumuyla gitti ve az sayıda aileyi kapsayan tekelci sermaye İsrail’in hâkimi haline geldi.

Buna karşılık büyük nüfusuna karşılık ulusal gelirin azını paylaşmak zorunda kalan geniş bir işçi sınıfı doğdu. Ancak sendikaların resmi ideolojili yapısı, sistemin sürekli olarak sınıfın içinde ikinci sınıf işçi yaratan mekanizması işçi sınıfının etkili bir siyasete sahip olmasını engelledi. Filistinli Araplar İsrail işçi sınıfının önemli bir kısmını oluşturuyorlar ve her zaman ağır bir ayrımcılıkla karşılaşıyorlar. Asya’dan gelen işçiler de öyle. Hatta Etiyopya kökenli Yahudilere bile ayrımcılık yapıldığı söyleniyor.

Yine de 2011 yılında İsrail işçi sınıfı evsizliğe, asgari ücretin düşüklüğüne, ayrımcılığa, sömürüye karşı büyük eylem ve grevler düzenleyebildi.

İsrail işçi sınıfının temsilcisi ve çok sayıda Arap kökenli üyesi ile İsrail Komünist Partisi’nin doğru hattıyla bugün dünya komünist hareketinin saygın bir üyesi olduğunu söyleyelim.

Buna karşılık Filistin’in kurtuluşu için mücadele eden örgütler hep sol kökenliydiler. Filistin Komünist Partisi dışında çoğu devrimci demokrat örgütlerdi. Ancak özellikle 1990 sonrasında bir çatı örgütü olan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün liberalleştiğini, ancak emperyalist ülkelerle anlaşma yaparak Filistin’in özgürlüğünün sağlanacağını yanılgısı içinde davrandığını belitmeliyiz. Soldaki bu çekilmeye karşılık boşluk din temelli örgütler tarafından dolduruldu. Hamas’ın da diğer Müslüman Kardeşler örgütleri gibi sermayeye dayalı bir yapısı olduğunu hatırlatalım.

1967 savaşında İsrail Kudüs’ün tamamını ve geniş toprakları ele geçirmiş, 7 milyon kadar Filistinli mülteci durumuna düşmüştü.

Bunun üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 242 sayılı kararı aldı. Buna göre İsrail 1967 öncesi sınırlarına geri dönecek, Doğu Kudüs’ün başkent olduğu bir Filistin devleti kurulacak ve Filistinli mültecilere geri dönme hakkı tanınacaktı.

Hala bu karar meşruluğunu koruyor. Ancak kararın alındığı dönemde dünyada bir ikili iktidar vardı. İşçi sınıfı başta Sovyetler Birliği olmak üzere sosyalizme geçen ülkelerde devlet halindeydi, emperyalist ülkelerde ise tekelci sermaye iktidardaydı, diğer ülkelerin egemen sınıfları duruma göre pozisyon alıyordu. Dünya hukukunu bu ikili iktidarın dengesi belirliyordu.

Eğer işçi sınıfı bu tarihten sonra geri çekileceğine devrimci bir atılım yapabilseydi, 242 sayılı Karar gerçekleşebilirdi. Oysa tam tersi oldu, İsrail Batı Şeria’da Filistin topraklarını kemirdi, bitirdi neredeyse. Şimdi Gazze’yi işgal etmek üzere.

Kim 242 Nolu Kararı uygulayacak?

Rusya İsrail’in müttefiki aynı zamanda. Rusya Suriye’yi savunur ve çarpışırken, İsrail uçaklarının saldırılarına karşı farklı bir hukuk uyguluyor ve görmezden geliyor. Çin de İsrail’in ittifak unsuru, daha önce Çin’in İsrail’deki yatırımlarına değinmiştik.

Dünya’da İsrail ile iktisadi ilişki geliştirmeyen kaç ülke var?

Dünya Ölmüş Cumhuriyetler Derneği’ne benziyor bu haliyle. Tekelci sermayenin sınırsız tahakkümü için ceberut bir gerici parti ve lideri, sanki bütün bu cinayetler ve akıldışılıklar normalmiş gibi davranan yine aynı sınıfa bağlı muhalefet.

Dünyada Küba gibi birkaç ülke dışında cumhuriyete yaşama şansı tanınmıyor. Türkiye bir istisna değil.

Tabi emperyalist hegemonya krizinin bir anında Filistin sorunu yeni bir barış anlaşmasına ulaşabilir. İki kapitalist devletli, nüfusun büyük çoğunluğunun ezildiği, sömürüldüğü iki devletli bir çözüm, belki.

İşçi sınıfı ise bu coğrafyada emekçilerin sömürülmediği, devletin dini ve etnik kökenin olmadığı, laik, sosyalist bir cumhuriyeti ajandasına yazıyor.

Filistin sorunu için yapılan gösteriler ve duyarlılıklar çok önemli muhakkak, ama sorunun çözümü için yapacağınız en iyi şey, kendi ülkenizde işçi sınıfı siyasetine yüzünüzü dönmenizdir.

QOSHE - Filistin sorunu ve Ölmüş Cumhuriyetler Derneği olarak dünya - Erhan Nalçacı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Filistin sorunu ve Ölmüş Cumhuriyetler Derneği olarak dünya

27 6
28.10.2023

İsrail devleti Filistin halkını katletmeye devam ediyor. Sol Haber’de çok sayıda aydınlatıcı, akıl dolu haber ve yorum çıktı. Bu yazıda ise bu olguyu tarih içinde bir sınıf meselesi olarak ele alacağız.

İngiliz emperyalizmi geçen yüzyılda sömürgelerini terk etmek zorunda kaldığında daha sonra hegemonyasını devam ettirebilmek için mutlaka etnik veya din temelli bir çatışmanın tohumunu ekti. Bu tohumdan çıkan zehirli sarmaşık ortalığı sardıkça hem sınıf siyaseti kolayca gelişemedi hem emperyalizmin sürece müdahil olma fırsatı buldu.
Hindistan-Pakistan ve Kıbrıs meselesi gibi Filistin sorunu da İngiliz emperyalizminin en adice manipülasyonlarından biridir.

Emperyalizmin geçen yüzyıldan itibaren petrole dayalı bir tüketim üzerinden sermaye birikimi sağladığı düşünülürse “Ortadoğu” diye kendilerine referansla adlandırdıkları coğrafyaya hâkim olma isteği daha iyi anlaşılabilir.

Yahudiler Avrupa’nın hemen her ülkesinde yıllarca ezildiler, toprakları ellerinden alındı, oradan oraya sürüldüler. Bu ayrımcı süreç onları daha entelektüel olmaya ve işçi sınıfı partileri içinde yer almaya itti. Sosyal demokrat işçi partilerinin ve daha sonra komünist partilerin çok sayıda üyesi Yahudi kökenliydi. Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin birçok kıdemli üyesi de.

Bu yüzden İngilizlerin İkinci Dünya Savaşı sonrası Ortadoğu’da Yahudilere bir yurt ayarlama meselesine ve İsrail devletinin kuruluşuna Sovyetler Birliği sessiz kaldı. Gerçekten İsrail başlangıçta bu kadar solcuyla eşitlikçi bir toplum kuruluşuyla gidiyor gözüküyordu.

Ancak biraz zaman geçince şu anlaşıldı, İsrail Spartalılar gibi Filistin’in üzerine çöreklenmişti. Spartalılar da kendi içinde eşitlikçi bir toplumdu, ancak Mora yarım adasında topraklarını ele geçirdikleri ve sömürdükleri yerli halkın ayaklanmasına karşı sürekli bir askeri düzen içinde yaşıyorlardı.

Emperyalizm eliyle bir coğrafyaya özgürlük gelmeyeceğinin en iyi göstergelerinden biri oldu Filistin. İsrail dinci ve ırkçı özellikleri ile işgalci ve zorba bir devlete dönüştü. Bundan herkesin ders çıkarması........

© soL


Get it on Google Play