Hakkını vermem gerekiyor. SÖZCÜ yazarı ve aynı zamanda yakın dostum olan Soner Yalçın’ın 31 Mart öncesinde kaleme aldığı son yazılarıyla haklı çıktığını söylemek gerekiyor.

Örneğin: “Diyorum ki: AKP yine korkutma stratejisi üzerinden siyasi kampanya yapsa da seçmenin, genel seçimler ile yerel seçimler oy tutumu/tercihi farklı olacaktır. Son iki genel seçimin sonucunu belirleyen ülke güvenliği oldu. Ama 2019 yerel seçiminde olduğu gibi pazar günü yapılacak yerel seçim sonucunu yine geçim şekillendirecek! (27 Mart 2024)”

“Ekonomiyi” ıskalayan AKP içindeki tartışmalara geçeceğim.

Önce 31 Mart gecesine dönelim.

“Bu bir bitiş değil dönüm noktasıdır. Biz de partimizin organlarında 31 Mart seçimlerinin neticelerini açık yüreklilikle değerlendireceğiz, özeleştirimizi cesaretle yapacağız.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 Mart’ta yaşanan hezimet sonrası “balkon konuşmasında” bu cümleyi kurdu.

22 Mart’ta, Ankara koridorlarında özellikle AKP ve Beştepe’de konuşulanları yazdım:

“AKP, asıl olarak seçimler sonrası parti üst yönetimi ve kabinede değişime odaklanmış durumda. Ciddi bir beklenti içerisindeler. Seçim sonrası kartlar yeniden dağılabilir.”

Seçim çalışmaları sırasında dahi “kabine değişikliği” ve “parti yönetiminde değişim” tartışmalarının yaşanması şaşırtıcıydı ancak böyle bir olgu vardı. 31 Mart’tan hemen önce AKP’yi yakından takip eden bir isim dedi ki:

“Gelecekleri için birlikte hareket eden gruplar çatışıyor. Aday listelerini belirleyen AKP Genel Merkezi’nin çekirdek kadrosunun ne kadar yanlış isimlerle hareket ettiği ortaya çıktı ki durum sahada vahim.” Burada AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un “hatalı” tespitlerine dikkat çekiliyor.

Örneğin...

Yeniden Refah Partisi (YRP) konusunda “yanlış yönlendirme”nin altı çiziliyor. 10 Mart’ta Efkan Ala bir canlı yayında dedi ki:

“Vatandaşımız oy vermeye gideceği zaman bizim adaylarımıza kızgınlığı olabilir. Çok büyük oranda değil ama. Sonuçta seçim sandığına giderken şundan eminim ki, kendi vicdanıyla baş başa kaldığında bu belediyeleri asla CHP anlayışına teslim etme yönünde oy kullanmayacak. CHP’ye teslim etmektense gideyim oyumu AK Parti adayına vereyim. Bu muhasebeyi yapacaktır. AK Parti anlayışının yerel yönetimlerde belediye başkanlığı olmasını arzu edeceğine kesin inancım var benim.” Oysa MAK Danışmanlık’ın sahibi Mehmet Ali Kulat bana demişti ki: “AK Parti’ye yakın sosyal medyanın Yeniden Refah Partisi üzerine yaptığı sert söylemler, YRP’lileri daha çok kenetliyor. Burada AKP hata yapıyor.” Yine Şanlıurfa’da Zeynel Abidin Beyazgül’ün şehir tarafından “istenmeyen” bir isim olmasına rağmen aday gösterilmesi ve bu şehirde YRP’nin kazanmasına dikkat çekiliyor.

Durumun “AKP açısından vahim” olduğunu ortaya koyan fotoğraflardan biri de Erdoğan’ın 52 miting yapmasıydı. Hatta... İstanbul ilçelerinde halkla buluştu, son gece Ayasofya’da dua etti ve hemen öncesinde İsmailağa cemaatiyle buluşarak fotoğraf verdi. Bunların hepsi “Ben yoksam parti yok” demekti. (Bir not daha: Menzil cemaatinin seçimlerden önce Cumhur İttifakı’na destek açıklaması yapmasına rağmen cemaatin en güçlü olduğu yerlerden Adıyaman’da bile CHP’nin kazandığının altı çizilmeli. Ki Anadolu’da birçok yeri kaybeden AKP’nin tarikat-cemaatlerle de kopuş yaşadığı gözlemleniyor.)

Bir konu da AKP’nin teşkilat yapısı.

14 Mayıs seçim sonucuna bakalım: AKP’nin Türkiye genelinde aldığı oy 19 milyon 387 bin 372. Toplamda yüzde 36.6... 31 Mart yerel seçim sonuçları; AKP’nin Türkiye genelinde aldığı oy 14 milyon 819 bin 349, yüzde 32.42. Beş milyon oy eksilmiş. Bu da AKP teşkilatlarının kitlesini ikna edemediğinin göstergesi ve sorumlusu olarak da Teşkilat Başkanı Erkan Kandemir işaret ediliyor. Bir diğer konuysa...15 Mart’ta yazdım: Bu seçim iki turlu olsaydı, ikinci tur sonucu 56.8’e 43.2 olurdu. Muhalefet seçmenlerinin bir kısmı kendi partilerinin adaylarına yönelse de (bir anlamda ilk turda kendi partilerini tercih etse de) büyük bir mutabakatla İstanbul’u İmamoğlu’nun yönetmesini istiyor. Bu değerlendirme, görüştüğüm Ekrem İmamoğlu’nun seçim çalışma ofisinden yapıldı. Neden böyle bir değerlendirme yaptıklarını sorduğumda da TEAM Araştırma’nın son saha çalışmasını örnek verdiler.

TEAM’in sorusu şu: “İstanbul’u kimin yönetmesini istersiniz?”

Ankete göre rakamlar şöyle:

Ekrem İmamoğlu diyenler yüzde 56.8, Murat Kurum diyenlerse yüzde 43.2. Arada 13.4 fark var. Sonuçlara göre; AKP’lilerin yüzde 12.3’ü, MHP’lilerin yüzde 20.4’ü, Yeniden Refah Partililerin yüzde 38.4’ü, İYİ Partililerin yüzde 86.3’ü, DEM Partililerin yüzde 89.8’i, TİP’lilerin yüzde 93.6’sı, Zafer Partililerin yüzde 66.8’i İmamoğlu’nun İstanbul’u yönetmesini istiyor. Bu çalışmayı paylaşan İmamoğlu’nun ekibi “Aslında seçmen İmamoğlu’nun yönetmesinden yana ancak oy vermeye giderken parti aidiyeti öne çıkıyor. Buna rağmen İstanbul’da öndeyiz” değerlendirmesi yapıyor. Sonuçlara bakınca; İmamoğlu yüzde 51, Murat Kurum yüzde 39 oy aldı ve seçmen sandıkta TEAM Araştırma’nın bulgularıyla hemen hemen aynı yönde oy kullandı. Burada yine Erdoğan ve yakın çevresinin seçimi “genel seçim” havasına sokması, İmamoğlu’nun hedef alınması aradaki farkın oluşmasındaki en önemli etken.

SONUÇ: Yazıyı okuyunca AKP kaybetti, CHP kazanmadı gibi bir algı oluşmasın. Tabii ki Ekrem İmamoğlu’nun yaktığı “değişim” ateşi, CHP lideri Özgür Özel’in 14-28 Mayıs seçimleri sonrasında “duygusal kopuş” yaşan kitleyi harekete geçirmesi, doğru adaylar ve strateji. Hepsinin sonucu; birinci parti CHP. Seçimleri konuşmaya devam edeceğiz.

QOSHE - Erdoğan partisiyle hesaplaşabilecek mi? - Aytunç Erkin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Erdoğan partisiyle hesaplaşabilecek mi?

172 1
02.04.2024

Hakkını vermem gerekiyor. SÖZCÜ yazarı ve aynı zamanda yakın dostum olan Soner Yalçın’ın 31 Mart öncesinde kaleme aldığı son yazılarıyla haklı çıktığını söylemek gerekiyor.

Örneğin: “Diyorum ki: AKP yine korkutma stratejisi üzerinden siyasi kampanya yapsa da seçmenin, genel seçimler ile yerel seçimler oy tutumu/tercihi farklı olacaktır. Son iki genel seçimin sonucunu belirleyen ülke güvenliği oldu. Ama 2019 yerel seçiminde olduğu gibi pazar günü yapılacak yerel seçim sonucunu yine geçim şekillendirecek! (27 Mart 2024)”

“Ekonomiyi” ıskalayan AKP içindeki tartışmalara geçeceğim.

Önce 31 Mart gecesine dönelim.

“Bu bir bitiş değil dönüm noktasıdır. Biz de partimizin organlarında 31 Mart seçimlerinin neticelerini açık yüreklilikle değerlendireceğiz, özeleştirimizi cesaretle yapacağız.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 Mart’ta yaşanan hezimet sonrası “balkon konuşmasında” bu cümleyi kurdu.

22 Mart’ta, Ankara koridorlarında özellikle AKP ve Beştepe’de konuşulanları yazdım:

“AKP, asıl olarak seçimler sonrası parti üst yönetimi ve kabinede değişime odaklanmış durumda. Ciddi bir beklenti içerisindeler. Seçim sonrası kartlar yeniden dağılabilir.”

Seçim çalışmaları sırasında dahi “kabine değişikliği” ve “parti yönetiminde değişim” tartışmalarının yaşanması şaşırtıcıydı ancak böyle bir olgu vardı. 31 Mart’tan hemen önce AKP’yi yakından takip eden bir isim dedi ki:

“Gelecekleri için birlikte hareket eden gruplar çatışıyor. Aday listelerini belirleyen AKP Genel Merkezi’nin çekirdek kadrosunun ne kadar yanlış isimlerle hareket ettiği ortaya çıktı ki durum sahada vahim.” Burada AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un “hatalı” tespitlerine dikkat çekiliyor.

Örneğin...

Yeniden Refah Partisi (YRP) konusunda “yanlış yönlendirme”nin altı........

© Sözcü


Get it on Google Play