SÖZCÜ’nün dünkü sayısında ibretlik bir haber vardı.

Tarık Işık’ın yazdığı habere göre, HüdaPar Batman Milletvekili ve aynı zamanda Batman Belediye Başkan adayı Serkan Ramanlı, partisinin seçmeli Kürtçe dersine ilgiyi artırmak için başlattığı “Ana dilimi seçiyorum” kampanyası için okulları dolaştı, sınıflara girdi.

Ramanlı bununla da yetinmeyip çocuklara Kürtçe dersi verdi.

★★★

İnsanların ana dillerini öğrenmesini temel bir hak olarak görürüm.

Haliyle çocukların Kürtçeyi ders olarak seçmesine, öğrenmesine karşı değilim.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendi kadrolarıyla ya da Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetimindeki özel kursların kendi imkanlarıyla bu konuda atacağı her adımın arkasındayım.

Ancak bu haberde, daha doğrusu haberde anlatılan olayda bir TUHAFLIK var.

O tuhaflık, Batman’daki Kürt çocuklara Kürtçe dersini seçmelerinin tavsiye edilmesi değil.

O tuhaflık, Batman’daki Kürt çocuklara Kürtçede “yaz” mevsiminin “havin” olduğunu öğretmek de değil.

O tuhaflık bizzat Serkan Ramanlı’nın bir “siyasetçi” ve hatta bir siyasi partisinin sözcüsü olmasıdır.

Tuhaflık, okulların ve camilerin siyasi partilerin propaganda sahası olmaması gerekirken, iktidar partilerinin her türlü siyasi çalışmasına açılmasıdır.

Çok merak ediyorum, Serkan Ramanlı’nın yerine DBP Milletvekili Keskin Bayındır ya da DEM Milletvekilleri Mehmet Rüştü Tiryaki ile Zeynep Oduncu olsaydı ne olurdu?

Ramanlı’nın yaptıklarını aynen tekrarlasalardı.

Tahtaya “Yaz: Havin” diye yazsalardı mesela...

Hadi DEM Parti ya da DBP’yi de bir kenara bırakalım, CHP Milletvekili olsaydı ne olurdu?

★★★

Milli Eğitim Bakanlığı okullara Cumhuriyet öğretmenleri dışında herkesi sokmaya devam ediyor.

Daha Karaman’da 45 çocuğun istismar edilmesi olayının hesabını veremeyen Ensar Vakfı okullardan çıkmıyor.

İlim Yayma Cemiyeti okulları kendi ideolojisini yayma yeri olarak görüyor.

TÜRGEV’ler, TÜGVA’lar hız kesmiyor.

Tarikatlar cemaatler zaten okullarda cirit artıyordu.

Bir Hizbullah’ın siyasi ayağı HüdaPar kalmıştı okullara girmeyen.

O da oldu!

★★★

Yazımı tam bitirip gazeteye göndermeye hazırlanırken Serkan Ramanlı’nın bir sosyal medya mesajıyla SÖZCÜ’ye seslendiğini gördüm.

O kadar pişkin, o kadar ukalaca bir mesajdı ki köşeme almaya değer görmedim.

Ancak kendisine yanıt vermeden de geçemedim:

Serkan Efendi, ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın!

Şunu da aklına sok:

Biz Kürt çocuklarının ana dillerini öğrenmesine değil, sizin gibi siyasetçilerin bir dönem satırlarla, domuz bağıyla insanları katletmeyi meşru gören zehirli ideolojilerinizle okullara girmenize karşıyız.

Başak Demirtaş’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı olmayacağını açıklamasıyla ilgili yorumlara bakıyorum.

İktidar gelişmeyi, “İşte bakın CHP, DEM Parti’yle anlaştı” yaklaşımı üzerinden genel seçimlerdeki çirkin propaganda malzemesini tekrarlamak için kullanacağını gösterdi.

Oysa DEM Parti Demirtaş’ın yerine başka bir ismi aday olarak açıklayacağını duyurdu.

CHP’liler DEM Parti’nin, açıklayacağı adayın kim olacağından bağımsız, her durumda bir ağırlığı olacağının farkında ve Demirtaş aday olmadı diye bayram edemiyor.

Peki Demirtaş’ın aday olması neden istenmedi?

Benim kanaatim şudur:

Başak Demirtaş aday olsaydı, DEM Parti’nin genel oyundan daha yüksek bir oy alabilirdi.

Bu da bir süredir parti yönetiminden ve karar mekanizmalarından tasfiye edilmeye çalışılan Selahattin Demirtaş’ın ve sivil siyasetin gücünü partideki başka güç odaklarına karşı koruduğunun anlaşılmasına neden olacaktı.

Bu da partide karar mekanizmalarını belirleyenlerin pek işine gelmeyecekti.

Başak Demirtaş, bu gerçek ortaya çıkmasın diye adaylaştırılmadı.

CHP, Çankaya belediye başkan adayını bir türlü açıklayamadı.

Yeni yönetimin önemli isimleri mevcut başkan Alper Taşdelen’i istemiyormuş. Onların üç iddialı adayı varmış.

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba son kurultayda Parti Meclisi üyesi olan Hüseyin Can Güner’i destekliyormuş.

CHP Milletvekili Tekin Bingöl yine son kurultayda Parti Meclisi’ne ve MYK’ya giren Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi’yi Başkan yapmak istiyormuş.

CHP Milletvekili Umut Akdoğan’ın adayı Sercan Çığgın’mış.

Yani iddialı adayların iddiası, CHP Genel Başkan Özgür Özel’in kıramayacağı referanslarından geliyormuş.

Çok merak ediyorum Güner ve Çiftçi madem Çankaya’ya aday olacaktı, neden daha yeni Parti Meclisi’ndeki o koltuğa oturdular? Çiftçi neden MYK üyesi oldu?

Çok merak ediyorum, iddialı adayların Taşdelen’den daha iyi olan tarafları ne?

Eğitimleri mi? Liyakatli yanları mı? Yönetim yetenekleri mi?

Çok merak ediyorum Özgür özel karar verirken neyi dikkate alacak?

- Çankaya’nın yıllardır (Antalya Muratpaşa Belediyesi’yle birlikte) “Türkiye’nin en başarılı belediyesi” unvanını hiç bırakmamasını mı?

- Taşdelen’in Çankaya’ya yaptığı yatırımları ve hizmet

QOSHE - Ya DEM Partili olsaydı? - Deniz Zeyrek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ya DEM Partili olsaydı?

503 10
09.02.2024

SÖZCÜ’nün dünkü sayısında ibretlik bir haber vardı.

Tarık Işık’ın yazdığı habere göre, HüdaPar Batman Milletvekili ve aynı zamanda Batman Belediye Başkan adayı Serkan Ramanlı, partisinin seçmeli Kürtçe dersine ilgiyi artırmak için başlattığı “Ana dilimi seçiyorum” kampanyası için okulları dolaştı, sınıflara girdi.

Ramanlı bununla da yetinmeyip çocuklara Kürtçe dersi verdi.

★★★

İnsanların ana dillerini öğrenmesini temel bir hak olarak görürüm.

Haliyle çocukların Kürtçeyi ders olarak seçmesine, öğrenmesine karşı değilim.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendi kadrolarıyla ya da Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetimindeki özel kursların kendi imkanlarıyla bu konuda atacağı her adımın arkasındayım.

Ancak bu haberde, daha doğrusu haberde anlatılan olayda bir TUHAFLIK var.

O tuhaflık, Batman’daki Kürt çocuklara Kürtçe dersini seçmelerinin tavsiye edilmesi değil.

O tuhaflık, Batman’daki Kürt çocuklara Kürtçede “yaz” mevsiminin “havin” olduğunu öğretmek de değil.

O tuhaflık bizzat Serkan Ramanlı’nın bir “siyasetçi” ve hatta bir siyasi partisinin sözcüsü olmasıdır.

Tuhaflık, okulların ve camilerin siyasi partilerin propaganda sahası olmaması gerekirken, iktidar partilerinin her türlü siyasi çalışmasına açılmasıdır.

Çok merak ediyorum, Serkan Ramanlı’nın yerine DBP Milletvekili Keskin Bayındır ya da DEM Milletvekilleri Mehmet Rüştü Tiryaki ile Zeynep Oduncu olsaydı ne olurdu?

Ramanlı’nın yaptıklarını aynen tekrarlasalardı.

Tahtaya “Yaz: Havin” diye yazsalardı mesela...

Hadi DEM Parti ya da DBP’yi de bir kenara bırakalım, CHP Milletvekili olsaydı ne........

© Sözcü


Get it on Google Play