Sevgili TÜGVA’cılar,

Van’da iftar etkinliği yapmışsınız.

“Allah kabul etsin” diyeceğim ama sizin etkinlikte bir tuhaflık var ve o tuhaflık nedeniyle kabul olmayabilir!

O tuhaflığın ne olduğunu anlatmadan önce vakıf kavramının ne olduğuna dair bir şeyler yazmak isterim.

Açın Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün internet sayfasına bakın.

“Vakıf” sözcüğünün “tamamen verme, büsbütün verme” anlamına geldiğini yazmışlar.

Terminolojide ayrıca “bir vakfın kişinin mülkiyetine veya tasarruf hakkına sahip olduğu menkul ya da gayrı menkullerinden bir kısmını veya tamamını Allah’ın rızasını kazanma niyetiyle kamunun herhangi bir ihtiyacını karşılamak üzere dini, hayri ve içtimai bir amaç için ebediyen tahsis etmesi” olduğunu anlatmışlar.

Yani, “kişisel çalışma ve gayretle elde edilen imkanların ve mal varlığının” herhangi bir mecburiyet veya zorlama olmaksızın, tamamen insanlığa karşı kişisel sorumluluk hissetme, vicdani bir hizmet, iyilik, şefkat, yardımlaşma, dayanışma gibi duygularla ihtiyaç sahipleriyle paylaşmaya vakfetme diyorlarmış.

Vakıflar Genel Müdürlüğü daha iyi anlaşılsın diye metinde Aşık Paşa tarihinden şu alıntıyı aktarıyor: “MAL ODUR Kİ, HAYRA SARF OLA”.

★★★

Şimdi bu bilgiler ışığında sizin Van’daki iftarınızı biraz irdeleyelim.

Ne demişlerdi vakfetmeyle ilgili?

“Kişisel çalışma ve gayretle elde edilen imkanların ve mal varlığının gönül rızasıyla paylaşılması...”

Van’da iftarda paylaşılanlar hanginizin kişisel gayretiyle elde edilen mal varlığıydı?

Maalesef hiçbirinizin.

Peki ne paylaşılmış?

Halkın vergileriyle oluşan devlet bütçesinden, Van halkı için Van Büyükşehir Belediyesi’ne aktarılan paralar paylaşılmış.

★★★

Gelelim başka bir boyuta:

Ne demişlerdi vakfetmeyle ilgili?

“İhtiyaç sahipleriyle paylaşmak!”

Peki siz Van’da kimlerle paylaştınız?

- TÜGVA Genel Başkan Yardımcısı Selim Özaltın ve 13 TÜGVA temsilcisi (aileleriyle birlikte).

- Van Kayyum’u ve Valisi Ozan Balcı’yla

- AK Parti İl Başkanı Emre Güray’la

- AK Parti Van Milletvekili Burhan Kayatürk’le

- AK Parti Van Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Abdullah Arvas’la...

Elinizi vicdanınıza koyun ve doğruyu söyleyin: Hanginizin o beleş iftara ihtiyacı vardı?

Belediyenin imkanıyla sunulan o iftarı gerçek ihtiyaç sahipleri yapsaydı daha anlamlı olmaz mıydı?

★★★

Sevgili TÜGVA’cılar,

Görüyorsunuz değil mi?

Ne paylaşılan mal ne o malın hizmetine sunulduğu insanlar gerçek anlamda vakfetme kavramıyla örtüşüyor.

Van Kayyumu ile yaptığınız 5 yıllık sözleşme sizin tüm taleplerinizin belediye imkanlarıyla karşılanmasını öngörüyormuş.

Halbuki Van’daki belediyenin sahip olduğu kaynakları Van’daki ihtiyaç sahiplerine ulaşması için TÜGVA’ya gerek yoktur. Van Büyükşehir Belediyesi, Van Valiliği doğrudan ve kolaylıkla bu işi yapabilir.

Vakıf olmak istiyorsanız, kendi varlıklarınızı paylaşmalısınız. Vakfı kim kurmuşsa, vakfa kim bağışçı olmak istiyorsa, onların varlıklarını yani...

Aksi takdirde sizin bu yaptığınıza ne denir biliyor musunuz?

Tüyü bitmemiş yetimin hakkıyla vakıfçılık oynamak!

Tüyü bitmemiş yetimin hakkıyla iftar açmak, kendi karınlarınızı doyurmak, bırakın hayır işi olmayı, işlenmiş en büyük günahtır. Affı da yoktur.

Ve siz Van’da o büyük günahı işlediniz.

Allah yardımcınız olsun!

QOSHE - Yetimin hakkıyla vakıfçılık! - Deniz Zeyrek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yetimin hakkıyla vakıfçılık!

467 33
25.03.2024

Sevgili TÜGVA’cılar,

Van’da iftar etkinliği yapmışsınız.

“Allah kabul etsin” diyeceğim ama sizin etkinlikte bir tuhaflık var ve o tuhaflık nedeniyle kabul olmayabilir!

O tuhaflığın ne olduğunu anlatmadan önce vakıf kavramının ne olduğuna dair bir şeyler yazmak isterim.

Açın Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün internet sayfasına bakın.

“Vakıf” sözcüğünün “tamamen verme, büsbütün verme” anlamına geldiğini yazmışlar.

Terminolojide ayrıca “bir vakfın kişinin mülkiyetine veya tasarruf hakkına sahip olduğu menkul ya da gayrı menkullerinden bir kısmını veya tamamını Allah’ın rızasını kazanma niyetiyle kamunun herhangi bir ihtiyacını karşılamak üzere dini, hayri ve içtimai bir amaç için ebediyen tahsis etmesi” olduğunu anlatmışlar.

Yani, “kişisel çalışma ve gayretle elde edilen imkanların ve mal varlığının” herhangi bir mecburiyet veya zorlama olmaksızın, tamamen insanlığa karşı kişisel sorumluluk hissetme, vicdani bir hizmet, iyilik, şefkat, yardımlaşma, dayanışma gibi duygularla ihtiyaç sahipleriyle paylaşmaya vakfetme diyorlarmış.

Vakıflar Genel Müdürlüğü daha iyi anlaşılsın diye metinde........

© Sözcü


Get it on Google Play