Avrupa’da gıda maddesi fiyatları düşüyor ve ardından çiftçiler ayaklanıyor. Bundan doğal ne olabilir? Gıda fiyatlarının düşmesi, çiftçilerin gelirlerinin azalması demektir. Onlar da gelirleri azalmasın diye hükümete baskı yapıyorlar. Son tahlilde bu baskının muhatabı hükümet değil, tüketicilerdir. Basın, bazen bu gösterilere çiftçi grevi diyor. Bu, yanlış bir isimlendirmedir. Grev, bir işverene bağlı olarak çalışanların toplu olarak işi bırakması demektir. Çiftçiler (tarım işletmesinde çalışan işçiler değil) bir işverene bağlı olarak çalışmaz. Onlar kendilerinin işverenidir. Son tahlilde grev de “işgörenler ile işveren” arasında cereyan eden “emek fiyatı” pazarlığı değildir. Marksistler buna “artık değer bölüşümü” diye bakar. Onlara göre firma kârı, eksik ödenen ücrettir. Bu mantıkla bakılırsa, firma zararı da fazla ödenen ücrettir. Bu ifadeler, nadiren doğru olabilir. Gerek emek gerek mal piyasalarında yeterli iç ve dış rekabet varsa, fiyat mekanizması bu sorunu çözer ve istihdam şartlarını doğru olarak belirler. Ancak bu denli tam rekabet koşulları hiçbir zaman oluşmaz.

ARACISIZ SATIŞ

1956/57 yıllarında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne bağlı Gazetecilik Enstitüsü’ne devam etmiş ve arka kapısından çıkmıştım. Hocalarımız arasında “Şeyh-il Muharririn” (Yazarların Şeyhi) diye anılan Burhan Felek vardı. Haber veya yorum yazarken “önce müstehliği (tüketiciyi), sonra müstahsili (üreticileri)” düşünün derdi. Bu gayet yerinde bir uyarıydı. Çünkü gazete müşterisi kentli tüketicilerdi. Köylü üreticiler pek gazete almazdı. Özellikle Ecevit zamanında üreticinin de haklarını savunmak öne çıktı. Hem üretici hem de tüketici hakkını alamıyorsa, gıda maddesi fiyatlarındaki artışın sorumlusu kimdi? Sonuçta aranan şeytan bulundu. Pahalılığın sebebi “aracılar” ve bilhassa kabzımallardı. Kabzımal, kabızla aynı kökten türediği için olumsuz çağrışım yapıyordu. Aracılar ortadan kaldırılırsa, hem tüketiciler gıda maddelerini ucuza alabilecek hem de üreticiler mallarını daha yüksek fiyata satabilecekti. Bunun için “üreticiden tüketiciye aracısız satış” teorisi geliştirildi. Ama bu teori bir türlü pratiğe geçemedi. Kooperatifçilik çaredir dendi. Çok sayıda hem üretim hem de tüketim kooperatifi kuruldu. Hatta ORKO (Ordu Kooperatifi) bile kuruldu. Bunların hepsi sonunda birer karadelik oldu. Gelir gider açıkları bütçeden karşılandı. Çoğu tasfiye edildi.

MAL FİYATI YOKTUR FAKTÖR FİYATI VARDIR

“Katma değer” üç üretim faktörünün katkısıyla hasıl olur: Emek, doğa ve sermaye. Sermaye; fizik, finans ve fikir (patent, know-how, organizasyon) hallerinde bulunur. Gayri Safi Milli Hasıla (milli gelir) üç ana faktörün yaptığı katkılar toplamıdır. Net katma değer “ücret, kâr, kira ve faiz”in toplamıdır. Buna amortisman eklenirse gayrisafi katma değer bulunur. Dikkat edilirse bu hesap yönteminde “mal veya hizmet fiyatı” yoktur. Çünkü hiçbir maddenin “durduğu yerde” bir fiyatı/maliyeti yoktur. Ne yeraltındaki petrol ne de buğdayın yetiştiği toprak, onu çıkartan veya kullanandan para istemez. Parayı mülkün maliki yani sermayedar ister. Maliyet; madde, ürüne dönüştürülürken kullanılan üretim faktörlerine ödenen fiyatlarının toplamıdır. Diğer bir tanımla “maliyet/fiyat”, katma değerler (ücret, kâr, kira ve faiz) toplamıdır. Bu, emekçilerin, girişimcilerin ve pasif sermayedarların milli gelirden aldıkları paylar toplamına özdeştir. ÖZET: Her fiyat pazarlığı bir gelir bölüşümü pazarlığıdır. Yapıcı pazarlık, yüksek üretim, yıkıcı pazarlık düşük üretim düzeyinde anlaşmaktır. Buna Game Theory’de “kazan-kazan” veya “kaybet-kaybet” köşesinde buluşmak denir.

SON SÖZ: Süte zam sütçüye zamdır.

Düzeltme: T.Godfrey 1956-1959 yılları arasında ODTÜ’de görev yapmıştır.

QOSHE - Çiftçiler ayaklandı - Ege Cansen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Çiftçiler ayaklandı

235 3
11.02.2024

Avrupa’da gıda maddesi fiyatları düşüyor ve ardından çiftçiler ayaklanıyor. Bundan doğal ne olabilir? Gıda fiyatlarının düşmesi, çiftçilerin gelirlerinin azalması demektir. Onlar da gelirleri azalmasın diye hükümete baskı yapıyorlar. Son tahlilde bu baskının muhatabı hükümet değil, tüketicilerdir. Basın, bazen bu gösterilere çiftçi grevi diyor. Bu, yanlış bir isimlendirmedir. Grev, bir işverene bağlı olarak çalışanların toplu olarak işi bırakması demektir. Çiftçiler (tarım işletmesinde çalışan işçiler değil) bir işverene bağlı olarak çalışmaz. Onlar kendilerinin işverenidir. Son tahlilde grev de “işgörenler ile işveren” arasında cereyan eden “emek fiyatı” pazarlığı değildir. Marksistler buna “artık değer bölüşümü” diye bakar. Onlara göre firma kârı, eksik ödenen ücrettir. Bu mantıkla bakılırsa, firma zararı da fazla ödenen ücrettir. Bu ifadeler, nadiren doğru olabilir. Gerek emek gerek mal piyasalarında yeterli iç ve dış rekabet varsa, fiyat mekanizması bu sorunu çözer ve istihdam şartlarını doğru olarak belirler. Ancak bu denli tam rekabet koşulları hiçbir zaman oluşmaz.

ARACISIZ SATIŞ

1956/57 yıllarında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne bağlı Gazetecilik Enstitüsü’ne devam etmiş ve arka kapısından çıkmıştım.........

© Sözcü


Get it on Google Play