Vakti zamanında, ülkemizde Con Ahmet diye gerçek mi sanal mı olduğunu bilmediğim mucit bir kişi yaşamıştır. Benim Türkçeye “Nerede ısı varsa, orada hareket; nerede hareket varsa orada ısı vardır” diye çevirdiğim (İngilizcesi where there is heat, there is movement; where there is movement, there is heat) olan termodinamiğin birincisi yasası, kapalı bir sistemde “enerji yok olmaz, başka bir enerji türüne dönüşür” der. Bizim Con Ahmet de bunu duymuş ve kafayı, ilk hareketten sonra dıştan enerji almadan kendi ürettiği enerjiyi işe dönüştürecek makineler icat etmeye takmış. Ancak termodinamiğin ikinci yasası “enerji yüzde yüz dönüşemez mutlaka bir kısmı boşluğa gider” (entropi) der. Ahmet’in devridaim makineleri bu sebeple çalışmamış. “Fiyat-gelir” özdeşliğini zihinlere kazımak istiyorum. Çünkü bu özdeşlik anlaşılmazsa “Con Ahmet’in devridaim makinesi” icat etmesi misali “fiyatları sabitleyip, gelirleri artıran” yöntemlerle enflasyonu indiren bir sistem tasarlayan Con İktisatçılar bitmez.

DEVRİ SAADET

AKP 2002 yılı sonunda iktidara geldi. O sırada Kemal Derviş’in adıyla birlikte anılan IMF destekli bir “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” uygulanıyordu. Türkiye’ye ciddi döviz girişi vardı. Batı (AB+ABD), “Türkiye’yi ‘Kıbrıs’ta Rumlarla birleşmeyi ve Anadolu’da da Kürtlere özerklik vermeyi’ reddeden Kemalistlerin elinden ancak Gülen takviyeli bir dindar kadro kurtarır” kanaatindeydi. Bu kadronun önderi Sayın Erdoğan da AB üyeliği için canla başla çalışmaya başladı. Bu cicim yıllarında ülkemize Batı’dan 72 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye geldi. Aynı dönemde Asya ve Rusya krizlerinin yaraları sarıldıktan sonra oluşan pozitif küresel konjonktürde birçok “gelişmekte olan” ülkede enflasyon geriledi. Türkiye’de de faizler inerken (reel olarak tarihinin en yüksek oranları görülse de) TL değerlendi ve “devalüasyon-enflasyon” kısır döngüsü kırıldı. Bu sayede Türkiye’de de enflasyon tek haneli düzeye geriledi ve oralarda da kaldı. Ancak cari açık ve dolayısıyla dış borç stoku büyüdü. Bir zamandır borcu çevirmek ve güncel cari açığı finanse etmek için yılda yaklaşık % 4 büyüyen yurt içi gelirimizin bir kısmını ödünç dolara % 9 faiz vererek dışa akıtıyoruz. Bu da “faizin, milli gelir içindeki payını artırıp emeğin payını” düşürüyor. Yetmiyor, bu kadar pahalı borç dolarla, varsıllar için altın, telefon ve otomobil ithal ediyoruz.

PİYANGO İLE SERVET DAĞILIMI

Pahalılık, hane halkı gelir artışının, fiyat artışlarının altında kalmasıdır. Bu husus esas olarak kendi emeğinin fiyatını kendisi belirleyemeyenler için geçerlidir. Bu durumda olan insanlarda, “çalışarak gelirimi artıramıyorum, başka bir yol denemeliyim” fikrini güçlendiriyor. Başka bir yol denince akla hemen “yüksek getiri” veya “değer artışı” vadeden “varlıklara” para yatırmak geliyor. Son zamanlarda kripto paralara, borsaya ve saadet zinciri oyunlarına insanların balıklama atlamasının sebebi budur. Soru: Her gün tanesi 10 TL olan milli piyango biletinden 10 milyon adet satılsa günde 100 milyon lira toplanır. Bununla her gün çekiliş yapılıp 100 kişiye 1’er milyon ikramiye dağıtılsa yıl sonunda nasıl bir tablo ortaya çıkar? Cevap: Ülkenin milli geliri değişmez. Çünkü ortada bir üretim yoktur. Ama dağılımı değişir. Bilet alan 10 milyon kişinin her biri yılda bu oyuna 3.650 lira harcamış olur. Yılda 3.650 lira kayıpla onların milli gelirden aldığı pay pek değişmez. Ama o yıl birer milyon lira ikramiye kazanan 36.500 kişinin milli gelirden aldığı pay artar.

SON SÖZ: Zengini, fakirler yaratır.

Atmış yıllık arkadaşım Yılmaz Karakoyunlu, ardında unutulamayacak eserler bırakarak aramızdan ayrıldı. Eser bırakmak her kula nasip olmaz. Ne mutlu ona. Meslek eğitimi olarak finansmancıydı. Yılmaz, Allah vergisi Davudi bir sese sahipti. Muhteşem bir konuşmacıydı. Osmanlıcaya hakimdi. Yakın tarihimize meraklıydı. Cesur bir aydındı. Allah rahmet eylesin. Eşi Altan hanıma ve evlatlarına baş sağlığı dilerim.

QOSHE - Jön ekonomistler - Ege Cansen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Jön ekonomistler

201 34
15.02.2024

Vakti zamanında, ülkemizde Con Ahmet diye gerçek mi sanal mı olduğunu bilmediğim mucit bir kişi yaşamıştır. Benim Türkçeye “Nerede ısı varsa, orada hareket; nerede hareket varsa orada ısı vardır” diye çevirdiğim (İngilizcesi where there is heat, there is movement; where there is movement, there is heat) olan termodinamiğin birincisi yasası, kapalı bir sistemde “enerji yok olmaz, başka bir enerji türüne dönüşür” der. Bizim Con Ahmet de bunu duymuş ve kafayı, ilk hareketten sonra dıştan enerji almadan kendi ürettiği enerjiyi işe dönüştürecek makineler icat etmeye takmış. Ancak termodinamiğin ikinci yasası “enerji yüzde yüz dönüşemez mutlaka bir kısmı boşluğa gider” (entropi) der. Ahmet’in devridaim makineleri bu sebeple çalışmamış. “Fiyat-gelir” özdeşliğini zihinlere kazımak istiyorum. Çünkü bu özdeşlik anlaşılmazsa “Con Ahmet’in devridaim makinesi” icat etmesi misali “fiyatları sabitleyip, gelirleri artıran” yöntemlerle enflasyonu indiren bir sistem tasarlayan Con İktisatçılar bitmez.

DEVRİ SAADET

AKP 2002 yılı sonunda iktidara geldi. O sırada Kemal Derviş’in adıyla birlikte anılan IMF destekli bir “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” uygulanıyordu. Türkiye’ye ciddi döviz girişi vardı. Batı (AB ABD), “Türkiye’yi ‘Kıbrıs’ta Rumlarla birleşmeyi ve Anadolu’da da........

© Sözcü


Get it on Google Play