CHP belediye seçimlerinden birinci parti olarak çıktı. Bunu sevinçle karşıladığımı perşembe günkü yazımda gerekçeleriyle açıkladım. Bundan önceki belediye seçimlerinde de CHP ilerleme kaydetmişti. Belediye başkanlığını kazandığı kentlerde dürüst ve iyi bir yönetim sergiledi. Biraz da bu sayede bu seçimde de bu kadar başarılı oldu. Ancak dar ve sabit gelirlilere “hayat pahalılığı” olarak yansıyan yüksek enflasyon, AKP’nin oylarının gerilemesinde bir numaralı etkendir. Dolayısıyla AKP, sadece CHP’nin becerisinden değil, kendi hataları yüzünden de beklemediği bir yenilgiye uğradı. Öyle veya böyle, netice itibarıyla 31 Mart’ta yerel yöneticiler seçildi. Merkezi hükümet, Erdoğan’ın başkanlığında göreve devam edecektir. Enflasyonu düşürme hâlâ onun sorumluluğundadır. CHP’li belediyelerin buna olumlu bir katkısı olamaz. Hatta tam tersine, CHP’li belediyeler “sosyal” davranmak adına yapacakları “ucuz” yani zararına gıda ve ihtiyaç maddeleri satma girişimleriyle “kamu açığı yaratarak” enflasyonla mücadeleye köstek olabilir. Önümüzdeki ay ve yıllarda “merkezi yönetim-yerel yönetim” ilişkileri bu yüzden gerginleşecektir.

ÜRETİM Mİ, ÜLEŞİM Mİ?

Her ne kadar yalnızca yerel yönetim seçimleri yapıldıysa da, bir şekilde Erdoğan’ın 22 yıllık iktidarının değişme ihtimali belirmiştir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, erken genel seçim talebinde bulunmayacaklarını açıkladı. Bu açıklamanın gerekçesi içinde mevcut ekonomik sıkışıklığı çözme sorumluluğunu üstlenmeyi istememek de olabilir. Ama unutulmasın ki; iktidar değişimleri ancak böyle şartlar altında olur. AKP enflasyonu yener ve işleri yoluna koyarsa, seçmen tercihi eskisine dönebilir. Hemen her ülkede “sağ” iktidarlar milli geliri büyütmeye; sol iktidarlar mevcut milli geliri daha eşitlikçi dağıtmaya ağırlık verir. 1950’den bu yana sol diye nitelendirilebilecek dört hükümet dönemi olmuştur. Birincisi 1974-1974 Bülent Ecevit, ikincisi 1971-1973 Nihat Erim-Ferit Melen, üçüncüsü 1977-1979 Bülent Ecevit ve dördüncüsü de yine 1999-2002 Bülent Ecevit hükümetleridir. Görüldüğü üzere bunların çoğunda Bülent Ecevit vardır. Hiçbiri iktisaden başarılı olamamıştır.

İKİ SORUN İKİ ÇARE

Siyaset, elbette iktisattan ibret değildir. Ama içinde iktisat olmayan siyaset yoktur. İktisat bir yerde ehveni şeri tercih etmektir. Yani hangi yol izlenirse izlensin, içinde “şer” yani olması istenmeyen şeyler vardır. Mevcut iktisadi durumdan şikayet etmek ve görünen dertleri sıralamak çözümü bilmek değildir. Kaş yapıyım derken göz çıkarmak mümkündür. CHP’nin çözüm önermesi gereken iki ana sorun var: Birincisi gelir dağılımı adaletsizliği, ikincisi ise döviz açığı (mahut cari açık). Bu iki faktörün etkileşimden de enflasyon doğuyor. Sn. Erdoğan’ın alternatifi olarak halkın karşısına çıkan ama cumhurbaşkanı seçilemeyen Kemal Kılıçdaroğlu, bu sorunları uzun uzun düşünmüş, danışmanlarıyla her seçeneği irdelemiş ve sonuçta bunları çözmek için iki önlem tasarlamıştı. Birincisi AKP iktidarında halktan çalınan dediği 418 milyar doları son kuruşuna kadar tahsil edip halkın cebine koymaktı. İkincisi de yurt dışından ilk etapta 300 milyar dolar getirmekti. Bugünlerde “varlık vergisi” konsu ve IMF’den yüklü bir “borç alınsın” önerileri yani Kılıçdaroğlu’nun çözümü (?) ortalıkta uçuşuyor.

SON SÖZ: Bugünün sorunları, dünün çözümleridir.

QOSHE - Savulun Karaoğlan geliyor - Ege Cansen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Savulun Karaoğlan geliyor

325 1
07.04.2024

CHP belediye seçimlerinden birinci parti olarak çıktı. Bunu sevinçle karşıladığımı perşembe günkü yazımda gerekçeleriyle açıkladım. Bundan önceki belediye seçimlerinde de CHP ilerleme kaydetmişti. Belediye başkanlığını kazandığı kentlerde dürüst ve iyi bir yönetim sergiledi. Biraz da bu sayede bu seçimde de bu kadar başarılı oldu. Ancak dar ve sabit gelirlilere “hayat pahalılığı” olarak yansıyan yüksek enflasyon, AKP’nin oylarının gerilemesinde bir numaralı etkendir. Dolayısıyla AKP, sadece CHP’nin becerisinden değil, kendi hataları yüzünden de beklemediği bir yenilgiye uğradı. Öyle veya böyle, netice itibarıyla 31 Mart’ta yerel yöneticiler seçildi. Merkezi hükümet, Erdoğan’ın başkanlığında göreve devam edecektir. Enflasyonu düşürme hâlâ onun sorumluluğundadır. CHP’li belediyelerin buna olumlu bir katkısı olamaz. Hatta tam tersine, CHP’li belediyeler “sosyal” davranmak adına yapacakları “ucuz” yani zararına gıda ve ihtiyaç maddeleri satma girişimleriyle “kamu açığı yaratarak” enflasyonla mücadeleye köstek olabilir. Önümüzdeki ay ve yıllarda “merkezi yönetim-yerel yönetim” ilişkileri........

© Sözcü


Get it on Google Play