Öncelikle şunu belirtmek isterim. Türkiye Cumhuriyet’i, Büyük Osmanlı Devleti’nin (Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye) devamıdır. Babam 1900 doğumluydu. Cumhuriyet ilan edilmeden 1922’de Askeri Tıbbiye’den bir Osmanlı subayı olarak mezun olmuştur. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk 58 yıllık ömrünün ilk 43 yılını Osmanlı Devleti tebaası, son 15 yılını da T.C. vatandaşı olarak yaşamıştır. Cumhuriyet evlatları olarak hepimiz Osmanlı kökenliyiz. Bir noktada daha görüşümü bildirmek istiyorum. Padişah Vahdeddin’in en değer verdiği asker Mustafa Kemal idi. Aralarında çok güçlü bir bağ vardı. Doğrudur. Atatürk, işgal kuvvetleri komutanına yeterince direnmemesinden dolayı Vahdeddin için Nutuk’ta hain kelimesini kullanmıştır. Bu talihsiz bir nitelendirmedir. Çünkü sultanların korkağı, akılsızı, hatta delisi olur ama haini olmaz. Bunları yazmamın sebebi ekonomik sıkıntılarımızın kök sebebinin Osmanlı’nın iktisat anlayışından kaynaklandığını anlatacak olmamdır. Ama bunu Osmanlı atalarımızı suçlayarak değil, tarihin deterministik akışı içinde ele alacağım.

OSMANLI HASTALIĞI

İktisat yazınında “Dutch Disease” (Hollanda Hastalığı) diye adlandırılan bir şey vardır. 1960’lı yıllarda Hollanda’da doğalgaz bulunmuştu. O sıralarda dünyada petrol fiyatları yükseliyordu. Hollanda ihtiyacı olan dövizi sanayi malları ihraç ederek temin eden ve ödemeler bilançosu fazla veren bir ülkeydi. Doğalgaz ihracatı beklenmedik miktarda döviz geliri yaratınca, dış ticaret konusu olmayan alanlara yatırım yapmanın getirisi yükseldi. Kaynaklar daha ziyade bu sektöre tahsis edilir oldu. Hollanda’nın sanayi malları ihracatı ve imalatı düşmeye başladı. Bu bir hastalanmaydı. Benzeri bir oluşum 16. yüzyılda da ortaya çıkmıştır. İspanyollar, Güney Amerika’nın altın ve gümüşlerini yağmalayarak zengin olunca, üretimle pek uğraşmaz olmuşlardı. Bunlar da o devrin Hollanda hastalığıydı. Emeksiz kazanılan servet ve gelirler, toplumların üretim yeteneklerini köreltiyor. Osmanlı atalarımız hakimiyetleri altına aldıkları ülke ve bölgelerden “vergi/harç” alarak devlet bütçesini dengelediği için katma değer yaratan bir kültüre sahip olamamıştır. Askeri açıdan zayıflayıp, yurt dışından “harç” alamaz hale gelince, çareyi yurt dışından “borç” almakta bulmuştur. Bunun da adı, olsa olsa “Osmanlı Hastalığı” olur.

DIŞ-BORÇ-KOLİKLİK

İktisadi kalkınma ve gelişmişlik çok kompleks bir fenomendir. İşin içine din/kültür boyutunu da katıp tartışmayı çıkmaza sokmak istemiyorum. Ama pek tabii kültür başat bir faktördür. Ülkeler kendi iç dengelerinin bozulması sonucunda, yükselişten inişe geçebilir. Ama böyle bir kusuru olmasa da emperyalist devletlerin askeri ve mali saldırıları yüzünden “makro ekonomik” dengesini kaybederek zora girebilir. Hatta çökebilir. Makro ekonomik denge her gelişmişlik düzeyinde hem oluşabilir hem de bozulabilir. Denge, zenginlik değil istikrar demektir. Zenginleşelim derken de ortaya çıksa, denge bir kez bozuldu mu, artık “dengesizlik, dengesizlik doğurur” hale gelir. Burada bağlamda dengesizlik “bütçe açığı” ve özellikle yapışkan “cari işlemler açığı” demektir. Bunun böyle olması o ülkenin iktisaden çok kötü durumda olduğunu göstermez. Nitekim Türkiye dengesiz bir ekonomiyle “üst orta gelir” düzeyinde bir ülke haline gelebilmiştir. Yurdum iktisatçıları “cari açığı ülkenin bir gerçeği” kabul etmiştir. Zaten 70 yıldır ülkeyi yönetenler de “cari açığı kapama”ya değil “cari açığı finanse etmeye” yani “dengesizliği sürdürmeye” odaklanmıştır. Bu tutumun en veciz ifadesi “finanse edildiği sürece cari açık sorun değildir” önermesidir. Yok aslında bir farkımız, hepimiz Osmanlıyız.

SON SÖZ: Finanse edildiği sürece cari açık kapanmaz.

QOSHE - Sebep olan sonuç - Ege Cansen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sebep olan sonuç

201 9
28.01.2024

Öncelikle şunu belirtmek isterim. Türkiye Cumhuriyet’i, Büyük Osmanlı Devleti’nin (Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye) devamıdır. Babam 1900 doğumluydu. Cumhuriyet ilan edilmeden 1922’de Askeri Tıbbiye’den bir Osmanlı subayı olarak mezun olmuştur. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk 58 yıllık ömrünün ilk 43 yılını Osmanlı Devleti tebaası, son 15 yılını da T.C. vatandaşı olarak yaşamıştır. Cumhuriyet evlatları olarak hepimiz Osmanlı kökenliyiz. Bir noktada daha görüşümü bildirmek istiyorum. Padişah Vahdeddin’in en değer verdiği asker Mustafa Kemal idi. Aralarında çok güçlü bir bağ vardı. Doğrudur. Atatürk, işgal kuvvetleri komutanına yeterince direnmemesinden dolayı Vahdeddin için Nutuk’ta hain kelimesini kullanmıştır. Bu talihsiz bir nitelendirmedir. Çünkü sultanların korkağı, akılsızı, hatta delisi olur ama haini olmaz. Bunları yazmamın sebebi ekonomik sıkıntılarımızın kök sebebinin Osmanlı’nın iktisat anlayışından kaynaklandığını anlatacak olmamdır. Ama bunu Osmanlı atalarımızı suçlayarak değil, tarihin deterministik akışı içinde ele alacağım.

OSMANLI HASTALIĞI

İktisat yazınında “Dutch Disease” (Hollanda Hastalığı) diye adlandırılan bir şey vardır. 1960’lı yıllarda Hollanda’da doğalgaz bulunmuştu. O sıralarda dünyada petrol........

© Sözcü


Get it on Google Play