Şimşek-Erkan ikilisinin paslaşarak yürüttükleri Ortodoks iktisat politikasının öncelikli amacı, enflasyonu indirmek ve tekrar yükselmesine de izin vermemektir. Ortodoks iktisat politikasıyla (dişi mi erkek mi olduğu belli olmayan) “enflasyon canavarı”nı çıktığı yükseklerden indirmenin bilimsel dayanağı, Irving Fisher’in ünlü Miktar Teorisi’dir. Miktar Teorisi özdeşliği “Parayı kısarsan ekonomi genişleyemez ve fiyat artışları düşer” der. Bu teoriyi, Milton Friedman adında bir başka iktisatçı “Enflasyon, her zaman ve her yerde parasal bir olgudur” diyerek nas haline getirmiştir. Bunu okuyanların aklına “Mademki bu bağlantı bu kadar mekanik, niçin Türkiye’de son 50 yıldır enflasyon kalıcı olarak düşürülemedi” diye bir soru gelebilir. El cevap: Çünkü bu iş bu kadar mekanik değildir. Bırakın ekonominin dışsal ve içsel diğer dinamiklerini bir yana, parayı sıkmanın, enflasyonu indirmek gibi “istenen” bir sonucu yanında milli geliri düşürmek gibi “istenmeyen” bir yan etkisi de vardır. Enflasyonu düşürmek için alınan önlemler bu ikilemi yaratınca, iktidardaki siyasiler “büyüme yavaşlamasın” şıkkını tercih eder. Muhalefet de bu açmazı iktidarı köşeye sıkıştırmak için bir fırsat olarak değerlendirir. Derhal “hem büyüme daha hızlı olsun hem de enflasyon derhal düşsün” diye beyanat verir. Bu olumsuz etkileşim yüzünden enflasyonla mücadele için gerekli “toplumsal irade” bir türlü oluşamaz. Tedavi yarım kalır, enflasyon canavarının ağzından çıkan alevlerin boyu büyür.

KAPİTALİZM ÇÖKECEK DERKEN SOSYALİZM

İstanbul Kültür Üniversitesi, Oxford University Press tarafından yayımlanan “Çok Kısa Bir Başlangıç” serisi bilimsel kitapların Türkçelerini basıyor. Bu kitaplar A5 ebadında ve yaklaşık 200 sayfa. Eski dostlarım eksik olmasınlar bana da yolluyorlar. Son gelen üçlü pakette Londra Metropolitan Üniversitesi emeritüs profesörlerinden Michael Newman’ın yazdığı ve Özgün Emre Koç’un Türkçeye çevirdiği Sosyalizm adlı bir kitap vardı. Profesör Newman, bir sosyalist. Kitabın giriş bölümü şöyle başlıyor: “Karl Marx, 1867’de anıtsal eseri Das Kapital’in ilk cildini muzaffer bir eda taşıyan ifadelerle bitirdi. Marx’a göre kapitalist sistemin ‘yerle bir olacağı bir an’ gelecektir. Bugün -Çanlar kapitalist özel mülkiyet için çalmaktadır. Mülksüzler, mülksüzleştirilecektir.- Kapitalizm ölüme mahkumdu ve yerini sosyalizme bırakacaktı. Ama köprülerin altından çok sular geçti. 1989 ve 1991 yılları arasında Sovyet Bloku’nun çöküşünden bu yana köklü bir dönüş gerçekleşti. Muzaffer olan kapitalizmdir. Buna bakarak birçokları sosyalizmi, yok olacak bir tarihi kalıntı olarak görüyor” diyor. Ama sözlerini “Ben bu inancı paylaşmıyorum” diye bitiriyor. Kitabın son bölümünde de sosyalizmin, kapitalizmin yarattığı güncel sorunlarının çözümüne yapabileceği katkıları anlatıyor.

SOSYALİZM VE ENFLASYON

Bunun üzerine, acaba kitapta sosyalizmin enflasyonla mücadeleyle ilgili bir önerisi var mı diye merak ettim. Enflasyon kelimesi iki yerde geçiyordu. İkisi de kapitalizmin enflasyon konusundaki başarısızlıklarını anlatıyordu. İşe yarar bir fikir yoktu. Belki de enflasyonla mücadeleyi “bu, kapitalizmin kendi sorunudur, bize ne!” diyerek ele almamıştı. Esasen Karl Marx da Das Kapital adlı eserinde kapitalizmin oluşumunu dahiyane bir şekilde çözümlemiş ve niçin çökeceğini mantıki bir şekilde açıklamıştır. Ama kapitalizm çöktükten sonra kurulması gereken sistemi dizayn etmemiş, daha doğrusu edememiştir. Bu boşluğu Stalin “devlet kapitalizmi” diye adlandırılabilecek bir dikta rejimi ile doldurmaya çalışmıştır. Stalin, maalesef Asya ve Afrika’da pek çok kanlı diktatöre ilham kaynağı olmuştur. Bu tarihsel sorunu “siyaseten komünist, iktisaden kapitalist” Çin, başarıyla çözmüş gibi duruyor.

SON SÖZ: Sosyalizm doğal soruna, doğal çözüm geliştirmektir.

QOSHE - Tarihten bir yaprak - Ege Cansen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tarihten bir yaprak

183 0
04.01.2024

Şimşek-Erkan ikilisinin paslaşarak yürüttükleri Ortodoks iktisat politikasının öncelikli amacı, enflasyonu indirmek ve tekrar yükselmesine de izin vermemektir. Ortodoks iktisat politikasıyla (dişi mi erkek mi olduğu belli olmayan) “enflasyon canavarı”nı çıktığı yükseklerden indirmenin bilimsel dayanağı, Irving Fisher’in ünlü Miktar Teorisi’dir. Miktar Teorisi özdeşliği “Parayı kısarsan ekonomi genişleyemez ve fiyat artışları düşer” der. Bu teoriyi, Milton Friedman adında bir başka iktisatçı “Enflasyon, her zaman ve her yerde parasal bir olgudur” diyerek nas haline getirmiştir. Bunu okuyanların aklına “Mademki bu bağlantı bu kadar mekanik, niçin Türkiye’de son 50 yıldır enflasyon kalıcı olarak düşürülemedi” diye bir soru gelebilir. El cevap: Çünkü bu iş bu kadar mekanik değildir. Bırakın ekonominin dışsal ve içsel diğer dinamiklerini bir yana, parayı sıkmanın, enflasyonu indirmek gibi “istenen” bir sonucu yanında milli geliri düşürmek gibi “istenmeyen” bir yan etkisi de vardır. Enflasyonu düşürmek için alınan önlemler bu ikilemi yaratınca, iktidardaki siyasiler “büyüme yavaşlamasın” şıkkını tercih eder. Muhalefet de bu açmazı iktidarı köşeye sıkıştırmak için bir fırsat olarak değerlendirir. Derhal “hem büyüme daha hızlı olsun hem........

© Sözcü


Get it on Google Play