Sevgili okurlarım, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti bizim için asla unutulmaması gereken bir hadisedir.

Türkiye Cumhuriyeti, İstanbul’da işlenen Cemal Kaşıkçı cinayeti sonrasında Suudiler tarafından resmen aşağılanmış ve çaresiz bırakılmıştır.

Cinayet 2 Ekim 2018 günü İstanbul’daki Başkonsolosluk binasında, Suudi Arabistan’dan özel olarak gönderilen ve hepsi de devlet görevlisi olan ‘uzman ekip’ tarafından işlenmişti.

Bu konuda onlarca yazı yazdım, bizimkilerden yanıt bekledim ama ses gelmedi.

13 Kasım 2018, cinayetten yaklaşık 40 gün sonra yazdığım “Ey Türkiye Cumhuriyeti bu kadar da olmaz” başlıklı yazımın özetini (bir anımsatma olsun diye) sizlere bir kez daha iletiyorum.

★★★

“...Ancak unutulmasın, bu cinayet olayı artık doğrudan ulusal onurumuzla ilgilidir.

Karşımızda, adına Suudi Arabistan denilen bir ülke var.

Hırsızlık, rüşvet ve vurgunculuk yatağı...

İnsan hakları, kadın hakları, kadın-erkek eşitliği gibi kavramları orada hiç aramayın.

Her pisliği “İslam adına” yaparlar ama aslında dinimizin en büyük düşmanı onlardır.

Bir ülke düşünün ki, kendi vatandaşı olan muhalif bir gazeteciyi öldürmek için bizim toprağımıza 18 kişiden oluşan gözü kara bir cinayet infaz ekibi gönderiyor.

Neresinden baksanız suç...

Din açısından, insanlık açısından, uluslararası hukuk açısından ve olayın her aşamasından suç fışkırıyor.

Bu ekip bizimkilerin de aymazlığından yararlandı, cinayetten saatler sonra kendi ülkelerine tüymeyi başardı.

Bunu da bırakalım bir yana, cinayetin her aşamasından bilgi sahibi olan, suç örgütünün yöneticisi konumunda olan konsolos bile olaydan günler sonra, gözlerimizin önünde, elini kolunu sallayarak kaçmayı başardı.

Bu kuşları kafesten nasıl kaçırdığımıza doğrusu hayret ediyorum. Aymazlığın ancak bu kadarı olabilir!

İşin bir başka vahim boyutu daha var.

Türk polisi konsolosluk binasında ve konsolosun hemen yanındaki konutunda arama yapacaktı ama Suudiler bir türlü izin vermiyordu.

Beyefendilerin keyfi en sonunda yerine geldi de izin alabildik. O zamana kadar bütün deliller temizlenmişti!

Oysa cinayet olayında hiçbirinin diplomatik dokunulmazlığı yoktu.

Bir cinayet işlenmiş, neyin dokunulmazlığı olacak!

Şimdi işin sonraki aşamalarına kısaca göz atalım.

Türk Milleti olarak bize bu olayın perde arkası ve ayrıntıları konusunda bugüne kadar resmi makamlardan herhangi bir bilgi verildi mi?

Hayır, verilmedi!..

Peki bu bilgiler el altından kimlere sızdırılıyor?

Yabancı devletlere ve başta El Cezire olmak üzere yabancı televizyon kanallarına!

Piyasaya sürülen en son haberlere inanmak gerekirse, bu Suudili katil sürüsü Cemal Kaşıkçı’yı öldürdükten sonra cesedini asitle eriterek yok etmiş.

Bu iş için Suudi Arabistan’dan getirdikleri çok özel kimyasal maddeler kullanılmış...

Ve yine ortaya çıkan söylentiye göre, önceden yere muşamba sermişler...

Sonra cesedi sıvıya yakın pelte kıvamına gelene kadar eritip kanalizasyona dökmüşler.

Bunları yazmak bile korkunç bir şey ama haberler böyle.

★★★

İşin bizlerden gizlenen bir boyutu daha var.

Kaşıkçı’nın telefonu dinleniyormuş...

Ve dinlemelerden anlaşıldığı kadarıyla adamı daha konsolosluğa girdiği anda üzerine çullanıp boğmuşlar...

Adam bağırıyormuş “Boğuluyorum” diye...

Recep Bey iki gün önce bir açıklama yaptı:

“Biz bu cinayetle ilgili elimizde bulunan bütün bilgi ve belgeleri ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’ya verdik!..”

Fransa Dışişleri Bakanı bu sözleri yalanladı, kendilerine verilen herhangi bir şey olmadığını söyledi.

Günahı vebali yalan söyleyenlerin boynuna!

Evet!.. Bu korkunç cinayetin işlendiği günden bu yana merak içindeyiz...

Bilgi kirliliği yaygın.

Herkes, özellikle yabancı ülkeler ve yabancı medya bölük pörçük bir şeyler biliyor...

Sadece biz bilmiyoruz.

Bizi yönetenler Türk Milletini adam yerine koyup somut ve tutarlı bir açıklama yapamıyorlar ki bilelim!..

İnsaf be kardeşim, aradan 40 gün geçti.

Bize söyleyecek bir şeyiniz yok mu sizin?

Neden söyleyemediklerini de size ileteyim!

Suudi Arabistan’la aramız bozulmasın istiyorlar!

Sonuç:

Türkiye’ye 18 kişilik cinayet ekibi gönderip işi şu veya bu biçimde bitiren Suudi Arabistan, bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynamayı sürdürüyor.

Utanıyoruz.

13 kasım 2018 tarihli yazım böyle idi.

★★★

Adına Suudi Arabistan denilen ülke bize bunları yaşatmıştı...

Profesyonel devlet katilleri İstanbul’a özel uçaklarla geldiler, kendi vatandaşları olan muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı kendi konsolosluk binalarında öldürdüler ve sonra bizim aymazlığımızdan yararlanıp kaçtılar.

Cinayet öylesine bilinçli idi ki Kaşıkçı’nın cesedi hiçbir zaman bulunamadı.

Geride herhangi bir iz de bırakmadılar.

Ceset halen yok!..

Ve konsolos dahil hepsi tam kadro tüydüler.

Cinayeti Suudi Arabistan Devleti işletti, aradan geçen beş yıla karşın utancını biz yaşıyoruz.

★★★

Sevgili okurlarım, bu anımsatmayı neden yaptığıma gelince...

Fenerbahçe ile Galatasaray arasında Süper Kupa maçı önümüzdeki haftalarda oynanacak...

Ve bizi yönetenler bu maçın Suudi Arabistan’da oynanmasına karar verdiler.

Türkiye Cumhuriyeti adına yüz kızartıcı bir durumdur.

Yarınki yazımda işin bu yönünü bir kez daha irdelemeye çalışacağım ki, utanması gerekenler varsa utansın.

QOSHE - Karanlık cinayet sonrasında ve maç öncesinde bir kez daha... - Emin Çölaşan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Karanlık cinayet sonrasında ve maç öncesinde bir kez daha...

238 2
12.12.2023

Sevgili okurlarım, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti bizim için asla unutulmaması gereken bir hadisedir.

Türkiye Cumhuriyeti, İstanbul’da işlenen Cemal Kaşıkçı cinayeti sonrasında Suudiler tarafından resmen aşağılanmış ve çaresiz bırakılmıştır.

Cinayet 2 Ekim 2018 günü İstanbul’daki Başkonsolosluk binasında, Suudi Arabistan’dan özel olarak gönderilen ve hepsi de devlet görevlisi olan ‘uzman ekip’ tarafından işlenmişti.

Bu konuda onlarca yazı yazdım, bizimkilerden yanıt bekledim ama ses gelmedi.

13 Kasım 2018, cinayetten yaklaşık 40 gün sonra yazdığım “Ey Türkiye Cumhuriyeti bu kadar da olmaz” başlıklı yazımın özetini (bir anımsatma olsun diye) sizlere bir kez daha iletiyorum.

★★★

“...Ancak unutulmasın, bu cinayet olayı artık doğrudan ulusal onurumuzla ilgilidir.

Karşımızda, adına Suudi Arabistan denilen bir ülke var.

Hırsızlık, rüşvet ve vurgunculuk yatağı...

İnsan hakları, kadın hakları, kadın-erkek eşitliği gibi kavramları orada hiç aramayın.

Her pisliği “İslam adına” yaparlar ama aslında dinimizin en büyük düşmanı onlardır.

Bir ülke düşünün ki, kendi vatandaşı olan muhalif bir gazeteciyi öldürmek için bizim toprağımıza 18 kişiden oluşan gözü kara bir cinayet infaz ekibi gönderiyor.

Neresinden baksanız suç...

Din açısından, insanlık açısından, uluslararası hukuk açısından ve olayın her aşamasından suç fışkırıyor.

Bu ekip bizimkilerin de aymazlığından yararlandı, cinayetten saatler sonra kendi ülkelerine tüymeyi başardı.

Bunu da bırakalım bir yana, cinayetin her aşamasından bilgi sahibi olan, suç örgütünün yöneticisi konumunda olan konsolos bile olaydan günler sonra, gözlerimizin önünde, elini kolunu sallayarak kaçmayı başardı.

Bu kuşları kafesten nasıl kaçırdığımıza doğrusu hayret ediyorum.........

© Sözcü


Get it on Google Play