Yıl 2007…

Yer İran…

Bir kafede tanışmış, iş görüşmesi yapmak için sözleşmişlerdi…

İç mimar olan Cebbari, eski istihbaratçı doktor Serbendi’nin ofisine gitti, ne olduysa orada oldu…

Kadın, adamı öldürdü, kaçtı…

Cebbari, Serbendi’nin kendisine tecavüz etmeye çalıştığını, bu sebeple öldürdüğünü söylüyordu.

2009’da kasten adam öldürmekten idam cezasına çarptırıldı.

Reyhan Cebbarı, eski istihbaratçı Murteza Abdulali Serbendi’yi öldürmekten tutuklandı.

Uluslararası Af Örgütü’ne göre yargılama usulsüzdü, yeniden yargılanması gerekiyordu ama en başta idam durdurulmalıydı.

İran, bildiğiniz İran…

Uluslararası çağrılara, insan hakları çığlıklarına kör, sağır…

Ve 2014’te Reyhan Cebbari Recayi Şehr Hapishanesi’nde asılarak idam edildi.
İran’ın yasalarını hatırlayalım.

Bir suç kanıtlanırsa ve meşru müdafaa iddiası kabul edilmezse, onun infazını durdurma hakkı yalnızca kurbanın ailesinindir. Böyle olmadı. Mağdurun ailesi Cebbari’nin idamını istedi.

5 yıl cinayetin bir meşru müdafa olduğunu savunmaya çalışan kadın idam edildiğinde 26 yaşındaydı.

Annesine bıraktığı veda mektubunda “İçime sevgisini ektiğin bu ülke beni hiçbir zaman istemedi. Dünya bizi sevmedi” diye yazdı.

Annesinden bir isteği vardı: Beni bu ülke toprağına gömme. Siyahlar giymeni istemiyorum. Rüzgar beni alıp götürsün…”

İşte Reyhan’ın hikayesi İran sinemasının genç yeteneklerinden Abbas Rafei tarafından beyazperdeye uyarlandı.

Pek çok uluslararası yarışmadan ödülle dönen yönetmen Rafei’nin kadrosunda Roshanak Gerami, Parivash Javadi, Roya Hosseini, Ali Or gibi İran sinemasının tanınan oyuncuları yer alıyor.

8 Mart’ta vizyona girecek filme, kadın hareketinin bence en başarılı olduğu ülkelerden biri olan Türkiye’de, kadınların Reyhan’ın mirasına sahip çıkacağını umuyorum. Tıpkı yine İran’da ‘hicap kurallarına uymadığı’ gerekçesiyle gözaltına alınan 22 yaşındaki Mahsa Amini’de olduğu gibi… Bu filmi bütün kadınlar izlemeli…
Ama bu filmi asıl erkekler izlemeli…