Gazeteci ve sanatçı bir arkadaşımız CHP’li mi değil mi bilemem...

Sormam da...

Tek bildiğim...

O da kendisini benim gibi:

“Sosyalist” biri olarak tanımlıyor...

Şu farkla:

Ben “Liberal Demokrat Sosyalist” olduğumu söylüyorum...

“Hukukun temel ilkeleriyle bağdaşan en sıkı Devlet denetimi ve gelir dağılımında adalet” şartıyla:

Özgürlükçü özel sektör ağırlıklı ekonomik sistemi savunuyorum...

O arkadaş ise özel sektörü (Sanırım) “sömürgeci (Hatta daha öte emek hırsızı) kapitalistler” olarak tanımlıyor...

Yani...

İktisadî görüşü itibariyle sanırım:

“Marksist Sosyalist...”.

Ortak noktamızın “sosyalist/insanî düşünce” olması güzel...

Ancak...

Ben, kitle partilerinden yanayım...

O ise:

“Kitle Partisi” tanımlaması yapanları “geveze” olarak tanımladığı yetmiyormuş gibi:

“Sahtekârlık” yapmakla suçluyor...

Canlarım...

Kabul edelim ki (Sanırım o da kabul eder):

Dünya halen (Ve sanırım bundan sonra da), makul çoğunlukların tercih ettikleri partilerin iktidarda olduğu ülkelerden oluşuyor...

Ancak...

Ve tabii ki yaptığım bu durum tespiti:

Benim iktidar partilerinden yana olduğum anlamıma gelmez...

Öyle olsaydı...

20 yıldır AKP Hükümetine ve Erdoğan’a muhalefet etmezdim...

Kitle partilerinin demokrasilerin gerçeği olduğuna olan inancım nedeniyle...

Arkadaşımızın:

“ ‘Kitle Partisi’ diye bir gevezelik uyduruldu. Gerçeği ‘nasıl olursan ol, iktidar ol’ demektir.

Bir gün Atatürkçü, ertesi gün has Müslüman, öteki gün sağlam Milliyetçi olmak meğer oyunun kuralıymış.

Adını koyalım, buna SAHTEKARLIK denir.

Alkış tutan suç ortağıdır!” görüşlerine:

İtirazım var...

Onun bu paylaşımı benim CHP’nin kitle partisi olmasına verdiğim destekten sonra gelince...

Açıklama yapmak ihtiyacı hissetim...

Zira:

Kitle partisine oy vermek ya da bir siyasi partiye:

“Kitle partisi olun” tavsiyesinde bulunmak:

“İktidar ol da nasıl olursan ol” demek değildir...

Benim bir kitle partisine tavsiyem şudur:

“Hukukun üstünlüğü ilkesi ve demokrasiden vazgeçmeden; halkın tamamının siyasî, iktisadî ve dinî görüşleriyle taleplerine saygılı ol...”.

Nitekim...

CHP Genel eski Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da CHP’nin seçim zaferinin sürdürülmesi için neler yapılması gerektiğini açıklarken şöyle dedi:

“Başarımızı sürdürülebilir kılmamız, partimiz için de Türkiye için de çok önemli. Sürdürülebilir kılmanın yolu izlenen politikanın devam ettirilmesidir.

Toplumun her kesimiyle sıcak ve samimi ilişki kurulması, parti örgütlerimizin bu konuda eğitilmesi lazım. Bu çalışmanın devamı gerekiyor. Çalışma devam ederse pek çok başarıya imza atabiliriz...”.

O gazeteci/sanatçı arkadaşımız Kemal Bey’in ne demek istediğini anlamamış olabilir mi?..

“Mutlu olmak için iki şeyi ortadan kaldırmanız gerekir; Kötü bir gelecek korkusu ve kötü bir geçmişin hatırası...”.

Seneca

Canlarım...

Bayramlar; dostluğu ve huzuru paylaşmak, sevgi ile kucaklaşmak içindir...

Bu manada, İslâm aleminin Ramazan Bayramı kutlu olsun...”.

Namık Tan

@NamikTan

İsrail’in “havadan yardım” gönderilmesine izin vermediğine hayıflanan DB

@HakanFidan’ın, bölgede Türkiye’den izinsiz kuş uçmayacağını söylediği günleri de hatırlıyoruz.

Dış politikada, içi boş hamasi söylemleri kullanarak kitleleri heyecanlandırmakla, sonuç almak ve çıkarları korumak arasında herhangi bir ilişki bulunmadığını, duygusallığın bir dış politika tarzı ve yöntemi olarak çok maliyetli olduğunu usta-çırak eğitimi almış bütün Türk diplomatları bilir.

En büyük hatalardan birisi de dış siyaseti, iç siyasete, tabanın duygularına ve ideolojik saiklere göre yapmaktır. İdeoloji esaslı diplomasi, zaman içinde, sizi bütün sorunların tarafı haline getirir. Giderek yalnızlaşır, tıpkı bugün @HakanFidan nezdinde Türkiye’nin maruz kaldığı gibi, mahcubiyet verici bir çaresizlikle karşı karşıya kalırsınız.

Futbolla siyaset paralel gidiyor...

Futbolumuzda nasıl ki, üç büyüklerden biriyle oynayan taşra takımları galip geldiğinde:

(Meselâ) Falanca takım, FB/GS/BJK’nü yendi” denmiyor...

Bunun yerine...

Büyük takımın adı verilip:

FB/GS/BJK, filanca takıma yenildi” deniliyorsa...

Aynısı AKP için yapılıyor...

“CHP seçimin galibi” ya da “seçimleri CHP kazandı” demek yerine:

“Ak Parti seçimi kaybetti” deniliyor...

Neden böyle?..

Kibirden...

Çünkü...

Nasıl ki hiçbir takım üç büyükleri yenemez...

Ancak üç büyükler yenilirse...

Siyasette de:

“Hiçbir parti, AKP’yi yenemez, AKP kaybeder...”.

Bu kafalar kibir kumkuması kafalardır...

Bu kafalar kibrin kör ettiği gözlere sahip kafalardır...

Bu kafaların bu üslûpları:

Futbolda, üç büyüklerden birini yenen takımın futbolcularının alın terlerine hakarettir...

Siyasette ise...

AKP’ye karşı seçimi kazanan partinin başarısını:

Hiçe saymaktır...

Ki: haksızlıktır...

Ki: adaletsizliktir...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Anıtkabir’i ziyareti sırasında, “Aslanlı Yolda” bir gazetecinin sorusunu yanıtlarken, Anıtkabir yetkilileri, “kurallara aykırı” ikazıyla izin vermediler... Çıkışta da aynı şekilde gazetecilerle konuşması engellendi.

Bu olaya bakış açım şöyle:

Bu Devlet öyle bir dönüştürüldü ki; ülkenin Başbakanı bir çocuk bayramında, rol icabı yerine geçen ilkokul çocuğuna:

“Başbakan sensin ister asarsın ister kesersin” dedi...

O Başbakan’ın “Cumhurbaşkanı” olduğu bir ülkede:

Memur ne yapsın?

Kuralları koyanlardan biri:

“Laaaannn nasıl izin verirsin!” diye çıkışırsa; soluğu ülkenin en ücra köşesinde alır...

O nedenle...

Görevlilerin ikazını anlamak lâzım...

Ekrem Bey’in itirazı sükunetle karşılaması ise:

Çok hoşuma gitti...

Bu köşede birçok kere yazdım...

Bir kez daha hatırlatayım...

Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), 1923’te Cumhuriyet Halk Fırkasını (Partisi) kuran Gazi Mustafa Kemal’e (Atatürk):

“Bu partinin doktrini yok Paşam” deyince...

Gazi Mustafa Kemal:

“Bu bir halk fırkası çocuk” dedi gülümseyerek ve devam etti: “Halk fırkalarının doktrini olmaz; olursa da donar kalır...”

(Ş. Süreyya Aydemir. İhtilalin Mantığı... Sayfa 113).

Sosyalist arkadaşa sorum şu:

Atatürk de bir sahtekâr mıydı?..

Erdoğan ve genel başkanı olduğu AKP’ye muhalefet etmemin temel sebebi...

Kitle partisi olmak yerine. “Siyasal İslâmcı bir ideoloji partisi” olmaları...

Zira...

İdeoloji partileri (İster faşist ister komünist ister dinci) o nedenle kitle partileri olamazlar...

Gelişmiş demokratik hukuk devletlerinde (Hele bir de seçimler iki turlu ise) ideoloji partilerinden birinin adayı ikinci tura kalmışsa...

Merkeze (Kitlelere) en yakın adayın tercih edilme sebebi budur...

Yani:

“Makul çoğunluğun, azgın azınlığa galebe çalmasıdır...”

Eşkıya başına:

“Bu kadar eşkıyayı dağda nasıl tutuyorsun?” diye sormuşlar...

“Onlara o kadar çok suç işlettim ki” demiş, “isteseler de bu dağdan aşağı inemezler...”.

İktidar partilerinden çok fazla fire verileceğini söylemek benim gibi romantik iyimserlere yakışır...

Ancak...

Ben bile...

O dağılmanın o kadar kolay olacağına ihtimal vermiyorum...

QOSHE - Ne demek istediğini anlamamış olabilir mi?.. - Memduh Bayraktaroğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ne demek istediğini anlamamış olabilir mi?..

126 4
10.04.2024

Gazeteci ve sanatçı bir arkadaşımız CHP’li mi değil mi bilemem...

Sormam da...

Tek bildiğim...

O da kendisini benim gibi:

“Sosyalist” biri olarak tanımlıyor...

Şu farkla:

Ben “Liberal Demokrat Sosyalist” olduğumu söylüyorum...

“Hukukun temel ilkeleriyle bağdaşan en sıkı Devlet denetimi ve gelir dağılımında adalet” şartıyla:

Özgürlükçü özel sektör ağırlıklı ekonomik sistemi savunuyorum...

O arkadaş ise özel sektörü (Sanırım) “sömürgeci (Hatta daha öte emek hırsızı) kapitalistler” olarak tanımlıyor...

Yani...

İktisadî görüşü itibariyle sanırım:

“Marksist Sosyalist...”.

Ortak noktamızın “sosyalist/insanî düşünce” olması güzel...

Ancak...

Ben, kitle partilerinden yanayım...

O ise:

“Kitle Partisi” tanımlaması yapanları “geveze” olarak tanımladığı yetmiyormuş gibi:

“Sahtekârlık” yapmakla suçluyor...

Canlarım...

Kabul edelim ki (Sanırım o da kabul eder):

Dünya halen (Ve sanırım bundan sonra da), makul çoğunlukların tercih ettikleri partilerin iktidarda olduğu ülkelerden oluşuyor...

Ancak...

Ve tabii ki yaptığım bu durum tespiti:

Benim iktidar partilerinden yana olduğum anlamıma gelmez...

Öyle olsaydı...

20 yıldır AKP Hükümetine ve Erdoğan’a muhalefet etmezdim...

Kitle partilerinin demokrasilerin gerçeği olduğuna olan inancım nedeniyle...

Arkadaşımızın:

“ ‘Kitle Partisi’ diye bir gevezelik uyduruldu. Gerçeği ‘nasıl olursan ol, iktidar ol’ demektir.

Bir gün Atatürkçü, ertesi gün has Müslüman, öteki gün sağlam Milliyetçi olmak meğer oyunun kuralıymış.

Adını koyalım, buna SAHTEKARLIK denir.

Alkış tutan suç ortağıdır!” görüşlerine:

İtirazım var...

Onun bu paylaşımı benim CHP’nin kitle partisi olmasına verdiğim destekten sonra gelince...

Açıklama yapmak ihtiyacı hissetim...

Zira:

Kitle partisine oy vermek ya da bir siyasi partiye:

“Kitle partisi olun” tavsiyesinde bulunmak:

“İktidar ol da nasıl olursan ol” demek değildir...

Benim bir kitle partisine tavsiyem şudur:

“Hukukun üstünlüğü ilkesi ve demokrasiden vazgeçmeden; halkın tamamının siyasî, iktisadî ve dinî görüşleriyle taleplerine saygılı ol...”.

Nitekim...

CHP Genel eski Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da CHP’nin seçim zaferinin sürdürülmesi için neler yapılması gerektiğini açıklarken şöyle........

© Sözcü


Get it on Google Play