AKŞAM’da her gün siyaset ve ekonomi yazdığım dönemde (1995-1997); haftada bir gün de:

Galatasaray maçlarını içte ve dışta sahada izledikten sonra yorumluyordum...

Coşkun Özarı ve Turgay Şeren de yazarlarımız arasındaydı...

Bir gün bir maç öncesi Coşkun abiye, Turgay abinin yanında:

“Galatasaray Lisesi’ler ‘en’leri sever, sizin liseden mezun olmuş en yakışıklı liseli Turgay abiymiş doğru mu?” diye sordum...

Coşkun abi hiç düşünmeden cevap verdi:

“Yok canım, en yakışıklı Galatasaraylı halen Ertuğrul (Akbay)”.

Hazır bekleyen o kocaman kahkahalarımdan birini attım...

Yan gözle de Turgay abiye baktım...

Duymazdan gelmişti...

Bu anımı, Brüksel’de birlikte olduğumuz bir gün Ertuğrul abiye anlattım...

Harika bir kahkaha da o patlattı:

“Ediz (Hun) benden yakışıklı olmalı ki jüri onu seçti” dedi...

Haydaaaa...

Buyurun buradan yakın...

İlerleyen günlerde...

Ediz Bey ANAP milletvekili ben de DYP Genel Başkan danışmanıydım...

Ve...

Ediz Bey’in politikaya DYP milletvekili olarak devam etmesini isteyen Genel Başkan tarafından, kendisini ikna etmekle görevlendirildim...

Bu görevlendirilmemi, DYP Tekirdağ milletvekili dostum Enis Sülün’e açtım...

“Sakın öyle bir hata yapma, Ediz Bey partiden istifa etmez seni de tersler” dedi...

Bunu söyleyen Enis Sülün, ANAP’ı bırakıp DYP’ye gelmişti...

Ben de sırf “Ediz Hun’la görüştüm” demek için meclis kulisinde, yanına gittim...

Coşkun Özarı’nın Ertuğrul Akbay’la ilgili söylediklerini aktardıktan sonra:

“Ertuğrul Akbay sizin kendisinden daha yakışıklı olduğunuzu çünkü sizin yakışıklılığınızı SES Dergisi jürisinin tescillediğini söyledi, ne dersiniz?” diye sordum...

“İyi ama ben Galatasaraylı değil Fenerbahçeliyim... Ertuğrul ise her zamanki gibi mütevazılık yapmış... Yarışma günü ben onun da yarışmacı olduğunu görünce moralim bozuldu hatta içimden ‘kesin bu çocuğu seçerler’ diye bile düşündüm” dedi...

Tabii ki ben siyasi konuyu hiç açmadım...

Çocukluktan delikanlılığa geçişte hayranı olduğum ünlü aktörün bulunduğu yeri neden bu kadar hak ettiğini bir kez daha anladım...

Ve canlarım...

Bugün (7 Mart) sadece “en yakışıklı” değil...

Aynı zamanda (Bana göre) “en başarılı, en iyi, en mert, en samimi, en dürüst” gazetecilerden biri olan Ertuğrul abimizin (Akbay) aramızdan ebediyen ayrılışının 5. yılı...

O temiz adını ve hayatını rahmetle anıyoruz...

“Yaş 75, yolun yarısı” felsefesine uygun yaşayan Ertuğrul abi; SÖZCÜ Gazetesi, SÖZCÜ TV ve KORKUSUZ Gazeteleri’nin sahibi oğlu Burak Akbay’a, Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz’a; yazarlarımız Emin Çölaşan ve Necati Doğru’ya atılan “Fethullahçı” iftiralarına öylesine üzüldü ki...

Sadece 80 yaşındayken aramızdan ebediyen ayrıldı...

Bugün Ertuğrul abi, Zincirlikuyu’daki kabri başında yine anılacak...

Ben ne yazık ki orada olamayacağım...

Ama...

Hem kalbim hem zihnim; Ertuğrul abiyi sevenlerin yanında olacak...

Ülkemizin tek gerçek gazete patronu bir evlâdın babası olarak nurlar içinde yat Ertuğrul abi...

Seni çok seviyoruz ve:

Sevmeye devam edeceğiz...

“Deniz uyuyorken herkes kaptan kesilir...”.

Ertuğrul Akbay

1958 devalüasyonunun geleceği, 1955 yılı başlarında belliydi ama...

Bunu, dönemin Başbakanı Adnan Menderes’e anlatmak hiç de kolay değildi...

Ancak...

O dönemdeki milletvekilleri...

Bu dönem milletvekilleri gibi şahsiyetsiz değildi...

İtiraz etmeyi biliyorlardı...

Ülkenin ve Devletin geleceği:

Kendi geleceklerinden daha değerliydi...

Ve...

6-7 Eylül (1955) olaylarında Menderes’in çapulculardan taraf olması:

Vicdan ve sorumluluk sahibi DP milletvekillerini öfkelendirdi...

Diğer yanda:

Menderes’in:

Ana muhalefet partisi CHP’ye...

Ve...

Kendisini eleştiren gazetecilere karşı takındığı tavır:

Demokrasiden de...

Hukuktan da...

Akıldan da...

Ve...

Siyasi ahlâktan da uzaktı...

29 Kasım 1955 Salı günü yapılan DP Grup toplantısında...

İşte o vicdan ve sorumluluk sahibi DP milletvekillerinden bir bölümü kendisini:

“Diktatör” olmakla eleştirdiler...

Adnan Menderes bu eleştirilere çok öfkelendi ...

Ancak...

Daha birkaç gün önce istifadan zorla döndürülen Mükerrem Sarol:

“Kürsüye çık, sadece kendin için güvence iste” dedi...

Ve Menderes kürsüye çıkıp şöyle dedi:

“Arkadaşlarım beni diktatörlükle itham ettiler. Benim sizin karşınızda diktatör olmama ihtimal var mıdır? Sizin kudretiniz o kadar büyüktür ki, şu anda isteseniz anayasayı bile değiştirebilirsiniz. Ben sizin bu büyük kudretiniz karşısında nasıl diktatörlük yaparım? İşte misalini verdiniz. Bir anda kabineyi istifa ettirdiniz. Fakat bana olan itimadınızı devam ettirirseniz, muhalefeti de sevindirmemiş olursunuz...”.

Bütün bakanlar istifa etti...

Cumhurbaşkanı Celal Bayar aynı gün, hükümeti kurma görevini yeniden:

Adnan Menderes’e verdi...

Ama...

Artık:

Macun tüpten çıkmıştı...

Denetimsiz ve kontrolsüz dış borç öylesine yükselmişti ki...

Ekonomin o dış borcu ödeme gücü olmadığı için...

Ödenemez duruma gelmişti...

Çünkü...

Hem döviz rezervleri erimişti...

Hem de:

Yeni döviz girişi yoktu...

Ve bunlara:

Enflasyonist baskı da eklenince...

5. Menderes Hükümeti:

4 Ağustos 1958 kararlarını almak zorunda kaldı...

Yarın:

1958 Devalüasyonu ve 27 Mayıs darbesi...

DP hükümetlerinin 1950 – 1960 yılları arasındaki iktidarlarında...

Tıpkı...

AKP iktidarlarının 2014 – 2024 döneminde olduğu gibi:

Ciddi ekonomik programları olmadı...

Çünkü...

Bugün AKP iktidarı nasıl ki piyasa ekonomisinin, bir ekonomi programı olduğunu sanıyorsa...

DP hükümetleri de aynı şekilde düşünüyorlardı...

Oysa...

“Piyasa ekonomisi” ile “ekonomi politika” aynı şey değildi...

Piyasa ekonomisi sistem...

Ekonomi politikalar ise modeldi...

Menderes de günümüzün Erdoğan’ı...

Yani...

Geçtiğimiz günlerde fıkrada anlattığım gelin gibiydi...

Ekonomiden hiç anlamayan Menderes...

Yemekten ve ev işlerinden anlamadığı halde...

Kayınvalidesinin her uyarısından sonra kibir yapan ve:

“Sanki sen söylemesen ben bilmiyordum” diyen gelin gibiydi...

Canlarım...

Dünkü yazılarımdan birinde; ekonomik kriz dönemlerinden birinin 1969 devalüasyonuyla başladığını yazmışım...

Ve:

Yanılmışım...

Yanıldığımı, değerli dostum, kardeşim Prof. Mithat Baydur telefonda hatırlattı...

“10 Ağustos 1970 olmalıydı” dedi...

“1969” nereden aklımda kalmış olabilir bilmiyorum...

Ama...

Baydur haklıydı...

Bu yanlışımı düzeltmeme yardımcı olduğu için burada kendisine teşekkür ediyorum...

QOSHE - Nurlar içinde yat Ertuğrul abi... - Memduh Bayraktaroğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Nurlar içinde yat Ertuğrul abi...

64 6
07.03.2024

AKŞAM’da her gün siyaset ve ekonomi yazdığım dönemde (1995-1997); haftada bir gün de:

Galatasaray maçlarını içte ve dışta sahada izledikten sonra yorumluyordum...

Coşkun Özarı ve Turgay Şeren de yazarlarımız arasındaydı...

Bir gün bir maç öncesi Coşkun abiye, Turgay abinin yanında:

“Galatasaray Lisesi’ler ‘en’leri sever, sizin liseden mezun olmuş en yakışıklı liseli Turgay abiymiş doğru mu?” diye sordum...

Coşkun abi hiç düşünmeden cevap verdi:

“Yok canım, en yakışıklı Galatasaraylı halen Ertuğrul (Akbay)”.

Hazır bekleyen o kocaman kahkahalarımdan birini attım...

Yan gözle de Turgay abiye baktım...

Duymazdan gelmişti...

Bu anımı, Brüksel’de birlikte olduğumuz bir gün Ertuğrul abiye anlattım...

Harika bir kahkaha da o patlattı:

“Ediz (Hun) benden yakışıklı olmalı ki jüri onu seçti” dedi...

Haydaaaa...

Buyurun buradan yakın...

İlerleyen günlerde...

Ediz Bey ANAP milletvekili ben de DYP Genel Başkan danışmanıydım...

Ve...

Ediz Bey’in politikaya DYP milletvekili olarak devam etmesini isteyen Genel Başkan tarafından, kendisini ikna etmekle görevlendirildim...

Bu görevlendirilmemi, DYP Tekirdağ milletvekili dostum Enis Sülün’e açtım...

“Sakın öyle bir hata yapma, Ediz Bey partiden istifa etmez seni de tersler” dedi...

Bunu söyleyen Enis Sülün, ANAP’ı bırakıp DYP’ye gelmişti...

Ben de sırf “Ediz Hun’la görüştüm” demek için meclis kulisinde, yanına gittim...

Coşkun Özarı’nın Ertuğrul Akbay’la ilgili söylediklerini aktardıktan sonra:

“Ertuğrul Akbay sizin kendisinden daha yakışıklı olduğunuzu çünkü sizin yakışıklılığınızı SES Dergisi jürisinin tescillediğini söyledi, ne dersiniz?” diye sordum...

“İyi ama ben Galatasaraylı değil Fenerbahçeliyim... Ertuğrul ise her zamanki gibi mütevazılık yapmış... Yarışma günü ben onun da yarışmacı olduğunu görünce moralim bozuldu hatta içimden ‘kesin bu çocuğu seçerler’ diye bile düşündüm” dedi...

Tabii ki ben siyasi konuyu hiç açmadım...

Çocukluktan delikanlılığa geçişte hayranı olduğum ünlü aktörün bulunduğu yeri neden bu kadar hak ettiğini bir kez daha anladım...

Ve canlarım...

Bugün (7 Mart) sadece “en yakışıklı” değil...

Aynı zamanda (Bana göre) “en........

© Sözcü


Get it on Google Play