Dünyanın en güzel insanlarının birlikte kardeşçe ve mutlulukla yaşadığı cennet ülkem tanınmaz hale geldi. Durup dururken, Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan Türk, Kürt, Sünni, Alevi diyerek yapay gündemlerle ayırımcılık yaratıldı. Nas dendi, faiz sebep enflasyon sonuç denerek ekonomi içinden çıkılmaz hale geldi. Yargıda, durup dururken yetki karmaşası yaratıldı. Ülkenin kurucu değerlerine hergün hakaretler yapılır, hilafet, şeriat sedaları ile sokaklarda bayraklarla dolaşanlara sessiz kalınırken, karşı söylemlerde bulunanlara anında yasal takip başlatılmakta.

Tüm bunlar yetmedi, Sayın Erdoğan bize oy vermezseniz, hizmet alamazsınız deyip kestirip attı. Sayın Erdoğan, siz yapılan tüm hizmetleri babanızın kesesinden mi yapıyorsunuz? Yoksa halkın verdiği vergilerden mi?

Hem Cumhurbaşkanı, hem AKP Genel Başkanısınız. Her seçimde olduğu gibi, bu yerel seçimde de tüm devlet olanaklarını ve iki yetkinizi birlikte kullanıp, sadece kendi seçmeninizi kucaklıyor, geri kalana sopa gösteriyorsunuz!!!

Anadolu’da, her şeye karışıp karıştıranlar için kullanılan bir deyim vardır ‘’Suları bulandırıyorsun” derler...

Bu deyim bana bir öyküyü anımsattı.

Babayla kızı ormanda yürüyüşe çıkmışlardı. Kız okuldan döndüğünden beri üzgündü ve kimseyle konuşmak istemiyordu. Bir süre sessizce yürüdükten sonra kız babasına ‘’Baba, ben çirkin miyim?“ diye sordu.

Baba kızının nihayet suskunluğunu bozup konuşmak istemesine sevindi. Kızının saçlarını okşadı.

"Hayır kızım. Nereden çıktı şimdi bu soru?"

"Bugün sınıftaki bir kız bana 'Sen çok çirkinsin' dedi."

"Anladım. Sen kendini çirkin buluyor musun?"

"Hayır ama geçenlerde de bir çocuk bana 'Aptal" demişti."

"Of, çocuk da çok kabaymış. Peki, sen aptal olduğunu düşünüyor musun? "

"Hayır baba ya, elbette öyle düşünmüyorum ama bazen gerçekten aptal ve çirkin miyim diye kendi kendime de soruyorum."

Baba ve kız bunları konuşurken, bir gölün kenarına varmışlardı. Hemen gölün kenarına, yere oturdular.

Kız durgun sudaki aksine bakıp, çantasından çıkardığı tarağıyla saçlarını taramaya başladı. Sanki biraz önce şikâyet ettiği şeyleri unutmuş gibiydi.

Bu arada baba elini suya sokup sağa sola hareket ettirdi ve su bulandı. Kız yüzünü göremez oldu. Dönüp babasına baktı. Babası hiçbir şey olmamış gibi uzakları seyrediyordu.

Su tekrar eski haline dönüp, berraklaştığında, kız tekrar suya bakıp saçlarını taramaya devam etti. Tam bu sırada, baba tekrar elini suya batırıp yine suyu bulandırdı. Gölün dibindeki toprak yine suya karışmış ve kız aksini göremez olmuştu. Kız şaşkınlık ve kızgınlıkla başını kaldırıp bir daha babasına baktı. Babasının neden onu rahat bırakmadığını anlamaya çalışıyordu.

Bu durum birkaç kez tekrarlayınca kız kaşlarını çatıp ayağa kalktı.

"Baba yaaa… Neden bunu yapıyorsun? Ben ne güzel suya bakıp saçlarımı taramak istiyorum ama sen sürekli suyu bulandırıyorsun."

"Rahatsız mı oldun yoksa?"

"Evet hem de çok!"

"Peki, ben bulandırmadan önce su nasıl görünüyordu?"

"Harika görünüyordu baba. Bir… bir… Evet tıpkı bir ayna gibi…"

"Evet kızım, bence de kesinlikle bir aynaya benziyordu. Aslında gölün bu sakin, bulanmamış ve çamurlaşmamış hali sensindir ve suyu bulandıran bu elimse, senin hakkında olumsuz yorumlar yapanlar."

"Ne? Nasıl? Özür dilerim baba ama inan dediklerinden bir şey anlamadım?"

"Bak güzel kızım, gördüğün 'Sen' bu suyun en berrak ve temiz halidir. Ve sen 'Sana' dikkatli bakarsan, içinde daha ne güzellikler olduğunu görebilirsin. Ama birilerine seninle ilgili kötü yorumlar yapmalarına, hükümler vermelerine, hakaret etmelerine ve seni yönlendirmelerine izin verirsen 'Suyun bulanır ve sen artık kendi özünü göremez olursun. Kendini göremedikçe afallar, ne yapacağını bilemez ve en kötüsü bu insanların söylediklerinin doğru olduğuna inanmaya başlarsın.

Kız gülümsedi.

“Sanırım şimdi anladım babacığım.“ dedi. “Onlar geliyorlar ve suyumu bulandırıyorlar. Buna izin vermemeliyim yoksa saçlarımı tarayamam, yüzümü göremem, kendimi sevemem, güldüğüm ve ağladığım zamanları bilemem.

"Kesinlikle bu, benim akıllı kızım."

Baba ve kız birbirlerine sıkıca sarıldılar

Akşam olmuştu ve eve dönüş zamanı gelmişti.
Kız yol boyunca babasının söylediklerini düşündü. Yalanlar, hakaretler, önyargılar, küçümseme ve hor görmeler, emir vermeler, birilerinin adına kararlar almalar… İşte bütün bunların yüzünden yeryüzünde bir sürü ezik ve silik insan vardı. Herkes kendi gölüne sahip çıkmalıydı. Kendi gölüne sahip çıkamayan başkasına da damla olamazdı.

Kız “Seni çok seviyorum baba“ dedi.

Baba kızının elini öptü “Ben de seni, çirkin ve aptal kızım."

Kız kahkaha attı ve “Hiç boşuna uğraşma baba, suyumu bulandıramazsın.“ alıntı

SON SÖZ:
“İmkansız olduğuna inanılan her şey, sadece biri onu yapana kadar imkansızdır”. ANTHONY ROBBİNS

QOSHE - Suları bulandırmayın - Mesut Parlak
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Suları bulandırmayın

41 22
26.02.2024

Dünyanın en güzel insanlarının birlikte kardeşçe ve mutlulukla yaşadığı cennet ülkem tanınmaz hale geldi. Durup dururken, Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan Türk, Kürt, Sünni, Alevi diyerek yapay gündemlerle ayırımcılık yaratıldı. Nas dendi, faiz sebep enflasyon sonuç denerek ekonomi içinden çıkılmaz hale geldi. Yargıda, durup dururken yetki karmaşası yaratıldı. Ülkenin kurucu değerlerine hergün hakaretler yapılır, hilafet, şeriat sedaları ile sokaklarda bayraklarla dolaşanlara sessiz kalınırken, karşı söylemlerde bulunanlara anında yasal takip başlatılmakta.

Tüm bunlar yetmedi, Sayın Erdoğan bize oy vermezseniz, hizmet alamazsınız deyip kestirip attı. Sayın Erdoğan, siz yapılan tüm hizmetleri babanızın kesesinden mi yapıyorsunuz? Yoksa halkın verdiği vergilerden mi?

Hem Cumhurbaşkanı, hem AKP Genel Başkanısınız. Her seçimde olduğu gibi, bu yerel seçimde de tüm devlet olanaklarını ve iki yetkinizi birlikte kullanıp, sadece kendi seçmeninizi kucaklıyor, geri kalana sopa gösteriyorsunuz!!!

Anadolu’da, her şeye karışıp karıştıranlar için kullanılan bir deyim vardır ‘’Suları bulandırıyorsun” derler...

Bu deyim bana bir öyküyü anımsattı.

Babayla kızı ormanda yürüyüşe çıkmışlardı. Kız okuldan döndüğünden beri üzgündü ve kimseyle konuşmak istemiyordu. Bir süre sessizce yürüdükten sonra kız babasına ‘’Baba, ben çirkin miyim?“ diye sordu.

Baba kızının nihayet suskunluğunu bozup konuşmak istemesine sevindi. Kızının saçlarını okşadı.

"Hayır kızım. Nereden çıktı şimdi bu soru?"

"Bugün sınıftaki bir kız bana 'Sen çok çirkinsin' dedi."

"Anladım. Sen kendini çirkin buluyor........

© Sözcü


Get it on Google Play