Mudurnulu Fatma Kadın I. İnönü Savaşı’nda oğlu İsmail birliğinden kaçıp asker firarisi olarak eve dönünce deliye döndü. Onu saklayarak vatana ihanet etmesi mümkün değildi. Oğluna dedi ki, geldiğin gibi hemen şimdi cepheye dönmezsen vatan hainisin, sütümü haram eder evlatlıktan reddederim seni!

Gördesli Makbule henüz bir yıllık evliyken eşinin yanında Kurtuluş Savaşı’na katıldı. 1922’de Manisa Kocayayla’daki çatışmada öne atılınca şehit düştü.

Nezahat Hanım 70. Alay Komutanı Hafız Halit Bey’in 8 yaşında öksüz kalan kızıydı. Babasının yanında cephelerde bulunmuştu. Gördes’teki çatışmalara, İnönü’deki meydan muharebelerine katıldı.

Onlar gibi daha niceleri var.

Kimi silaha sarılıp cepheye koştu, kimi Halide Edip gibi fikriyle, yazılarıyla katkı verdi, kimi kucağında bebeği, kağnısıyla top mermisi taşıdı, kimi çorap ördü Mehmetçiklere, kimi çeyizinden çıkardıkları ile ay yıldız dikip bayrak yaptı, kimi gönüllü olup binlerce yaralı askerin yarasını sardı.

Nazım Hikmet’in dediği gibi onlar, bizim kadınlarımız / korkunç ve mübarek elleri / ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle / anamız, avradımız, yarimiz...

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.

Cephede ve cephe gerisinde Kurtuluş destanını yazan, bugünümüzü borçlu olduğumuz kadınlarımızla başladım. Çünkü Atatürk’ün 21 Mart 1923’te Konya konuşmasındaki “Dünyada hiçbir milletin kadını, milletini kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım diyemez” sözüne ve Afet İnan’a söylediği “Dünyada her şey kadının eseridir” cümlesine aynen katılıyorum.

Kadın minik bir çatı altını yuva, toprağı vatan, el kadar bebeği iyi bir insan yapabilir.

Bu mucizeyi gerçekleştirirken okur, yazar, doktor, mühendis, işçi, pilot olur, atomu parçalar. Afet İnan gibi Muazzet İlmiye Çığ gibi tarihçi olur, Dilhan Eryurt gibi ODTÜ’de Astrofizik Anabilim Dalı’nı kurar, Naşide Gözde Durmuş gibi kanserin erken teşhisi konusunda tıpta çığır açar, Türkan Saylan gibi insanların görmeye bile dayanamadığı cüzzam hastalarına ve bu toprakların cevheri kızlarının kanayan yarası eğitim derdine merhem olur.

Orhan Veli’nin “Güzel kadınları severim / İşçi kadınları da severim / Güzel işçi kadınları / Daha çok severim” dediği kısacık ‘Quantitatif’ şiirinin hastasıyım.

O’nun güzel işçi kadınları daha çok sevmesi gibi her dünya kadınlar gününde benim aklıma neden bilmem ama ilk olarak merhem gibi yumuşacık, iyileştiren duygular gelir.

Gözümüzü açarız dünyamız annemizdir, her derde merhem anne.

İlkokul öğretmenim Safiye Şair gibi, merhem öğretmenler.

Bizi kendi çocuğundan ayırmayan, düşüp dizimiz kanadığında koşup gelen komşularımız, merhem ablalar.

Ve bulduğumuzda dört elle sarıldığımız ruh ikizlerimiz. Birlikte ağlayıp birlikte güldüğümüz, bu dünyaya iyi insanlar kazandırmaya çalıştığımız, gece gündüz birlikte didindiğimiz, hastalığımızla hasta olan, yaptığımız eşeklikleri bazen yutan, bazen parmak sallayan, affedilebilecek şeyi affeden, gerektiğinde dünya yansa affetmeyen, bizi kör kuyulardan çıkaran, şiirler yazdıran, dağları deldiren, içimizi titreten hem güzel kadın hem güzel işçi kadınlar, can yoldaşlarımız, eşimiz, sevdiğimiz merhem hanımlar.

1909’dan günümüze kadın hakları hareketi olarak kutlanıyor dünyada ve bizde 8 Mart.

Bugün çiçek vermek güzel ama Türk kadını hala en temel hakkın, insan haklarının peşinde...

Aile içi şiddet onda, zorbalığa maruz kalmak onda, toplumsal ve kültürel baskı onda, eğitim-öğretim olanaklarından, çalışma hakkından yoksun bırakılmak onda, işyerlerinde mobbing onda, ayrımcılık onda, eşit işe eşit olmayan ücret onda ve en kötüsü de yaşam hakkının elinden alınması hep onda!

Bu yıl mesela Ocak ayında 31 gün vardı 31 kadının yaşam hakkı elinden alındı! Yaşama veda eden 21 kadının ölüm raporunda ‘şüpheli ölüm’ yazıyor. 27 Şubat günü sadece 24 saatte yedi kadın, son 10 yılda ise 3 bin 850 kadın eşi, sevgilisi, babası, kardeşi, eniştesi, kuzeni, amcası yani yakınındaki erkekler tarafından öldürüldü.

Binlerce kız çocuğu okula gönderilmiyor, gönderilenler erkenden okuldan alınıyor, binlercesi çocuk yaşta koca koca adamların koynuna sokuluyor.

Bunlar ve daha fazlası olurken kendi haklarıyla ilgili mevzu olunca referanduma giden iktidar, milyonlarca kadına sormadan, danışmadan bir gece ansızın kadın haklarını güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’nden keyfine göre çıkıveriyor!

*

Artık Atatürk yok maalesef!

Memleketin genci yaşlısı, okumuşu okumamışı bütün kadınlarının ve sözde değil özde kadın haklarını tanıyan herkesin önünde iki seçenek var.

Günümüzün bencil, baskıcı, ben yaptım olducu düzeninde yalnız kalmak ya da ‘Dünyada her şey kadının eseridir’ sözünün etrafında birleşip, hak verilmez alınır diyerek kendi derdine merhem olmak.

QOSHE - Merhem Hanımlar... - Yücel Arı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Merhem Hanımlar...

40 15
08.03.2024

Mudurnulu Fatma Kadın I. İnönü Savaşı’nda oğlu İsmail birliğinden kaçıp asker firarisi olarak eve dönünce deliye döndü. Onu saklayarak vatana ihanet etmesi mümkün değildi. Oğluna dedi ki, geldiğin gibi hemen şimdi cepheye dönmezsen vatan hainisin, sütümü haram eder evlatlıktan reddederim seni!

Gördesli Makbule henüz bir yıllık evliyken eşinin yanında Kurtuluş Savaşı’na katıldı. 1922’de Manisa Kocayayla’daki çatışmada öne atılınca şehit düştü.

Nezahat Hanım 70. Alay Komutanı Hafız Halit Bey’in 8 yaşında öksüz kalan kızıydı. Babasının yanında cephelerde bulunmuştu. Gördes’teki çatışmalara, İnönü’deki meydan muharebelerine katıldı.

Onlar gibi daha niceleri var.

Kimi silaha sarılıp cepheye koştu, kimi Halide Edip gibi fikriyle, yazılarıyla katkı verdi, kimi kucağında bebeği, kağnısıyla top mermisi taşıdı, kimi çorap ördü Mehmetçiklere, kimi çeyizinden çıkardıkları ile ay yıldız dikip bayrak yaptı, kimi gönüllü olup binlerce yaralı askerin yarasını sardı.

Nazım Hikmet’in dediği gibi onlar, bizim kadınlarımız / korkunç ve mübarek elleri / ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle / anamız, avradımız, yarimiz...

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.

Cephede ve cephe gerisinde Kurtuluş destanını yazan, bugünümüzü borçlu olduğumuz kadınlarımızla başladım. Çünkü Atatürk’ün 21 Mart 1923’te Konya konuşmasındaki “Dünyada hiçbir milletin kadını, milletini kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım diyemez” sözüne ve Afet İnan’a söylediği “Dünyada her şey kadının eseridir” cümlesine aynen........

© Sözcü


Get it on Google Play