Daha önce Türkiye karşıtı açıklamalarda bulunan ve Ankara’yı ‘sığınmacı’ şantaj yapmakla suçlayan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Türkiye’ye yönelik söylemini birden değiştirerek 2019 yılında askıya alınan Ortaklık Konseyi çerçevesinde üst düzey diyaloğun yeniden başlatılmasını önerdi.

Borrell aynı zamanda Türkiye'nin ‘Doğu Akdeniz'de sükuneti’ desteklemesi ve ‘Rusya'ya yönelik yaptırımların delinmesini önlemek için’ AB ile işbirliği yapması gerektiğini ifade etti.

Moskova Devlet Dış İlişkiler Üniversitesi (MGIMO) Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Avrupa-Atlantik Güvenlik Merkezi’nin kıdemli araştırma görevlisi Yuliya Kudryaşova, Borrell’in girişiminin gerçekte ne olduğu ve mevcut koşullarda uygulanabilirliği yönündeki soruları yanıtladı.

Kudryaşova, “Borrell'in girişiminin, Türkiye’ye yönelik Amerikan ‘sopası’ yerine Avrupa Birliği'nin bir çeşit ‘havucu’ olduğu ortada. Yani ABD tarafında ABD Hazine Müsteşar Yardımcısı Brian Nelson’un dile getirdiği bariz sert tehditler görüyoruz, Avrupa Birliği tarafında ise görünüşe göre cazip işbirliği perspektifleri görüyoruz. Raporda vize serbestisinden de, sığınmacı anlaşmasında ilerleme sağlanmasından da, Gümrük Birliği'nin modernleştirilmesinden de, Avrupa'nın yeşil ekonomiye, sayısallaşmaya vb. yatırım yapma olasılığından da bahsediliyor. Türkiye'de şu anki enflasyon seviyesinin oldukça yüksek olduğu, enflasyon tahminlerinin ise daha da yüksek olduğu dikkate alındığında, tüm bunlar elbette Türk ekonomisi açısından oldukça cazip görünüyor” diye konuştu.

Rus uzman, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Fakat bu beklentileri gerçekleştirmenin koşullarına bakalım. Ve burada bir dizi aşılması zor olan sorun olduğunu görüyoruz. Birincisi, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de sükuneti sağlaması isteniyor. Bu konuda temel sorun olarak Türkiye'nin bu bölgenin enerji sektöründeki aktivitesi gösteriliyor. Bu projelerin Türkiye'nin küresel enerji bağımsızlığının perspektifi bağlamında Türk toplumuna sunulduğu göz önüne alındığında, enerji alanlarının ileriye dönük geliştirilmesine yönelik planlardan vazgeçmek Türkiye'nin çıkarına olamaz. Ankara, Doğu Akdeniz projelerinden siyasi olarak bile vazgeçemez. Üstelik AB'nin bu şartının, Rusya'nın yardımıyla Türkiye'de bir gaz merkezi oluşturmaya yönelik somut adımların atılmasıyla örtüşmesi de ilginç.”

İkincisi, Rusya'ya yönelik yaptırımların delinmesini önlemek amacıyla Türkiye'nin AB ile işbirliğine ilişkin olarak, bu Türkiye açısından son derece hassas bir konudur. Zira günümüz koşullarında Rusya ile ticari ve ekonomik ilişkiler, Türkiye'ye döviz geliri temininde en önemli kanalıdır. Türkiye'nin şu anki ödeme dengesinde oldukça büyük bir açık olduğu, yani sermaye çıkışı, girişten çok daha fazla olduğu göz önüne alındığında, bu önemlidir. Ve bu Türkiye'deki yüksek enflasyonun arkasındaki en önemli faktörlerden biridir. Avrupa Birliği, Türkiye’ye en azından şu anda Rusya ile olan ortaklığından elde ettiği miktardan daha az olmayacak şekilde döviz girişi teklif edebilir mi? Prensipte, teorik olarak AB, önemli miktarda sermaye ve yatırım sağlayabilir. Ancak tüm bunlar uzun zamana dayalı bir süreçtir” diyen Kudryaşova, şöyle devam etti:

“Rapor sadece bir niyet beyannamesidir. İçinde listelenen projeler onaylanacak mı? Uygulanması ne zaman başlayacak? AB'nin beklentileri ve vaatleri ne kadar gerçekçi? Avrupalı liderler ve her şeyden önce AB kurumları Türkiye'ye yeterli finansmanı sağlayacak yeterli siyasi iradeye sahip mi? Tüm bunlar büyük bir soru işareti.”

Borrell'in Ukrayna ihtilafı ile ilgili olarak ve AB'de son derece uzun süren onaylar söz konusu iken acilen gelen çok sayıda talep nedeniyle ileriye sürdüğü girişimin Türkiye'yi sonucu belirsiz, son derece zorlu bir sürece sürüklemeye yönelik bir başka girişim olduğunu vurgulayan Kudryaşova, şöyle konuştu:

“Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin tarihi bize Borrell'in girişiminin, Ankara'yı sonucu belirsiz ve Türkiye için büyük ölçüde anlamsız çok zorlu bir sürece sürüklemeye yönelik yeni bir girişim olduğunu gösteriyor. AB Yüksek Temsilcisi’nin girişiminin Ukrayna ihtilafı etrafındaki olaylarla bağlantılı olduğu açık. Yani bu, Rusya'ya ek baskı uygulama imkanı yaratmak için Türkiye'yi kullanma girişimidir. Üstelik bu girişim Türkiye'nin bir an önce yerine getirmesi gereken çok sayıda talebi de içeriyor. Oysa AB'deki mutabakatın çok uzun zaman alacağı da ortada. Diğer yandan Rusya ile iş birliği oldukça somut ve halihazırda Türkiye'ye ciddi bir gelir getiriyor.”

TÜRKİYE

AB Yüksek Temsilcisi Borrell: İki devletli çözüm için Türkiye ile görüşmeye hazırız

Dün, 14:55

QOSHE - Rus uzman: Borrell’in Türkiye adımı, 'Washington sopası' yerine ulaşması zor 'Brüksel havucu' - Amur Gadjiev
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Rus uzman: Borrell’in Türkiye adımı, 'Washington sopası' yerine ulaşması zor 'Brüksel havucu'

7 0
30.11.2023
Daha önce Türkiye karşıtı açıklamalarda bulunan ve Ankara’yı ‘sığınmacı’ şantaj yapmakla suçlayan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Türkiye’ye yönelik söylemini birden değiştirerek 2019 yılında askıya alınan Ortaklık Konseyi çerçevesinde üst düzey diyaloğun yeniden başlatılmasını önerdi.

Borrell aynı zamanda Türkiye'nin ‘Doğu Akdeniz'de sükuneti’ desteklemesi ve ‘Rusya'ya yönelik yaptırımların delinmesini önlemek için’ AB ile işbirliği yapması gerektiğini ifade etti.

Moskova Devlet Dış İlişkiler Üniversitesi (MGIMO) Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Avrupa-Atlantik Güvenlik Merkezi’nin kıdemli araştırma görevlisi Yuliya Kudryaşova, Borrell’in girişiminin gerçekte ne olduğu ve mevcut koşullarda uygulanabilirliği yönündeki soruları yanıtladı.

Kudryaşova, “Borrell'in girişiminin, Türkiye’ye yönelik Amerikan ‘sopası’ yerine Avrupa Birliği'nin bir çeşit ‘havucu’ olduğu ortada. Yani ABD tarafında ABD Hazine Müsteşar Yardımcısı Brian Nelson’un dile getirdiği bariz sert tehditler görüyoruz, Avrupa Birliği tarafında ise görünüşe göre cazip işbirliği perspektifleri görüyoruz. Raporda vize serbestisinden de, sığınmacı anlaşmasında ilerleme sağlanmasından da, Gümrük Birliği'nin modernleştirilmesinden de, Avrupa'nın yeşil ekonomiye, sayısallaşmaya vb. yatırım yapma olasılığından da bahsediliyor. Türkiye'de şu anki enflasyon seviyesinin oldukça yüksek olduğu, enflasyon tahminlerinin ise daha da yüksek olduğu dikkate alındığında, tüm bunlar elbette Türk ekonomisi açısından........

© Sputnik Türkiye


Get it on Google Play