Diğer

24 Nisan 2024

Bilimde gözlenebilecek konularda gözlem yapmadan bilgi sahibi olamayacağımızı kabul ederiz. Bakmadan bilmek yoktur.

* * *

Bilim gözleyebildiğimiz, içinde yaşadığımız bu “dünya” üzerine sadece gözleme ve deneylere ve mantığa dayanarak bilgi edinmektir. “Dünya” ile bütün evreni, yeryüzünü, canlı ve cansız varlıkları, insanı ve toplumu kastediyoruz. Bilim yoluyla bütün insanlık için ortak bilgi edinebiliriz çünkü aynı şartlar altında aynı gözlemlerden herkes tarafından hep aynı bilgiler elde edilir.

Bilimde tahminler her zaman yanlışlanmaya açıktır. ‘Şimdiye kadar hep “doğru” çıkan bilgi yeni bir alanda, farklı şartlarda da geçerli midir?’ diye sorduğumuzda bunun cevabını ancak deney veya gözlemle elde edebiliriz. Tahminimiz yanlış da çıkabilir. O zaman önceki tecrübelerimiz bu yeni durumda geçerli değilmiş, bunu öğreniriz. Tahminimiz doğru çıkarsa söz konusu olayın, olgunun, önermenin geçerlilik alanı daha da genişlemiş olur.

Bilim aslında bilgimizi kendi tecrübemize ve başkalarının tecrübesine dayandıran sağduyu ile örtüşür. Bilimin günlük hayattaki sağduyudan bir farkı, teleskopla, mikroskopla, parçacık hızlandırıcıları vs birçok deney ve gözlem aracı ile günlük gözlemlerimizin çok ötesinde de bilgi edinebilmesidir. Bilimin sağduyudan farkı aynı zamanda bilgiyi edinirken nesnel bir bakış açısının korunmasını sağlayan bilimsel yöntemi kullanmasıdır. Tek bir kişi kendi öğrendikleri ve bildikleri ile, kendi gözlemlerine dayanarak karar verir ve davranır. Bu sağduyuya uygun davranış tarzıdır. Oysa bilimde tek bir gözlemler yetinilmez, bir çok bilim insanı, aynı şartlarda aynı olayların olup olmadığını defalarca gözler, sonuç hep aynı çıkmaya devam ettiği, yanlışlanmadığı ölçüde ortak, ‘nesnel’ bilgi sayılır.

Böylece bilim geliştikçe, evrenin günlük hayatın ufkunun ötesinde, ya da günlük tecrübe ufkumuzun içinde ama derinlerde kalan, bazıları tahminlerimize uyan, kimisi de sezgilere aykırı özelliklerini öğreniriz. Bilimin getirdiği yeni gözlem ve tecrübelerle meselâ Dünya’nın düz olduğu gibi bazı eski inançlardan vazgeçilir.

Bilim, dünya ile ilgili bilgiyi deney ve gözlemlerden edinmektir. Bilimde gözlenebilecek konularda gözlem yapmadan bilgi sahibi olamayacağımızı kabul ederiz. Bakmadan bilmek yoktur.

Bilim ile dinin çelişmesi gerekir mi? Soruyu “Nasıl bir din anlayışı bilim ile bağdaşabilir?” şeklinde soralım.

Dünya bilgisinin dünyayı gözleyerek edinileceğini kabul eden bir din anlayışı elbette bilim ile çelişmez. Böyle bir anlayışa sahip birçok dindar bilim insanı vardır. Mesleği bilim olmayan insanlar da sağduyu ile, dünya işlerinde bilim yöntemi ile ya da günlük sağduyu ile, yani dünyaya bakarak, akıl yoluyla bilgi edinileceğini kabul ettikleri ölçüde bilimin bakış açısını ve sonuçlarını kendi inançları ile bağdaştırabilirler.

İmansa kanıt gerektirmez ve deneye tabi değildir. Bilim ise Tanrı’nın varlığını veya yokluğunu, herhangi bir dinin inançlarını elbette deney ve gözlemle sınayamaz. İman konuları bilimin konusu değildir çünkü deney ve gözlem konusu değildir. Bilim, dünyada farklı insanlarca, tekrar, tekrar gözlem ve deneye tabi olmayan iman konularında hiçbir şey söylemez. Mucizeler de rivayete göre bir zamanlar olmuş, ve gözlenmiş olaylardır; tekrar tekrar, farklı gözlemcilerce gözlenmeye açık olmadıklarından rivayetin nakline dayanan iman konularıdır.

Deneye ve gözleme açık olan konularda, deney yapılmadan, inanç temelinde, kesin bilgi iddia edilirse, deney sonucu o iddiayı yanlış çıkarabilir. Dünyanın düz olduğu, ya da evrenin merkezinin yerküre / yeryüzü olduğu gibi iddialar dine dayanarak savunulmuştur. Bunların gözlemlerle çürütülmesi o yorumları yapanların yanlış olduklarını gösterir. Deney ve gözlemle edinilecek bilgilerin iman konusu olmadığını kabul eden akılcı bir din anlayışı eski zamanlardan beri bütün dinler içinde vardı. Bilimin gelişmesi ile bu akılcı din anlayışı da yaygınlaştı. Ancak günümüzde de birçok dinde baskın ve hakim yorumlar, akılla uzlaşan bir çerçevede değil. Ayrıca çeşitli ideolojiler, kültürel akımlar, kültler, gerçekte karşılığı olmayan iddialara, mantıkla çelişen safsatalara yaslanan sahte-bilim akımları da dünyayı gözleyerek, dünyadan öğrenmeyi dışlıyor, bir liderin dediğini, bir kitabın yazdığının kesin bir yorumunu dünya bilgisinin önüne koyabiliyorlar.

Dini veya ideolojik yorum ve önyargılarla, bilimin bulgularına ters düşen iddialar insanların günlük sezgi ve tecrübesinden uzak alanlarda ortaya çıkar. Dünyanın aslında yuvarlak olduğu, evrenin merkezinde olmadığı, kuvvetin hızı değil ivmeyi belirlediği gibi bilgiler günlük algının ötesinde oldukları için uzun zaman bu konularda farklı inançlar geçerli olmuş ama modern bilimin gelişmesi ile anlaşılan (keşfedilen) doğa yasaları sağduyu sahibi insanlar ve toplumlarda kabul görmüştür. Bu süreç kolay bir süreç değildir. Bilimle bağdaşan yorumlar yapmak, kutsal kitaplarda yazılanların, meselâ dünyanın 6 günde yaratıldığı kelime kelime sözlük anlamıyla değil, daha soyut metaforlar olarak anlaşılmasını gerektirir. Bilim açısından da dünyayı anlamak için sorulacak soruların bitmeyeceğini, gözlem ve deneylerle bilgi edinmenin da bazan çok zor olduğunu, ancak ilke olarak imkânsız olmadığını kabul etmek gerekir. Sağlam ve güvenilir dünya bilgisine ulaşmanın dünyaya bakmaktan başka yolu yok.

İnsanlar günlük algılarına ters sonuçları, hele insanın fiziksel evrende ve canlılar arasındaki konumuyla ilgili sonuçları kabul etmekte çok zorlanırlar. Bilim, mikroskop ve teleskoptan başlayarak gitgide günlük algımızdan uzak cephelerde yeni sonuçlar elde ettikçe bu tür sonuçlar ancak yavaş yavaş kabul görür. Gerçek dünyanın aynı şartlarda farklı gözlemcilere ayni bilgileri vermesi ve bu bilgilerin kullanılabilmesi bilimin yaygınlaşmasının temelini oluşturur. Dünyanın nasıl işlediğini belirleyen doğa yasaları evrenin her tarafında, her zaman aynidir. Bunu da gözlem ve deneylerle biliyoruz. İman edenler bu dünya işleri ile ilgili doğa yasalarını gözlediklerinde, Tanrı’nın doğa yasalarını bir kez koyduktan sonra işleyişine karışmıyor olduğu ayırımını yapabilirler. Sağduyu ve bilim ile dinin çelişmemesi için önemli olan bu ayırım insanın dünya üzerinde bilgi edinmesine ve dünya ile etkileşebilme iradesine yer bırakır.



Galileo'nun teleskobuyla Jüpiter'in ayları: Galileo 1609'da ilk defa teleskopla gökcisimlerine baktığında Jüpiter’in etrafında dönen cisimler gördü. Bunu teleskopla bakan herkes görebiliyordu. Böylece evrende her şeyin Dünyamızın etrafında döndüğü inancı yıkılmış oldu.

Astrofizikçi. Sabancı Üniversitesi Emeritus öğretim üyesi. Bilim Akademisinin kurucu başkanı.

1968’de Robert Akademi’den, 1972’de ODTÜ Fizik bölümünden mezun oldu. 1977’de Cambridge Üniversitesi'nden fizik doktorasını aldı.

Boğaziçi Üniversitesi, Columbia Üniversitesi, University of Illinois at Urbana-Champaign, TÜBİTAK Temel Bilimler Araştırma Enstitüsü, ODTÜ ve Sabancı Üniversitesi'nde çalıştı.

Araştırma alanları nötron yıldızları ve pulsarlardır.

1993-1997 arasında Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Konseyi, TÜBİTAK Bilim Kurulu ve TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları'nı başlatan yayın kurulu üyesiydi.

ODTÜ (1994) ve Sabancı Üniversitesi'nde (2003) mezuniyet sınıfı öğrencilerinin seçtiği en iyi öğretim üyesi ödüllerini aldı.

TÜBİTAK Teşvik Ödülü 1986, Sedat Simavi Ödülü 1988, TÜBİTAK-TWAS Bilim Ödülü 1992, ODTÜ Mustafa Parlar Vakfı Bilim Hizmet ve Onur Ödülü 2018 sahibi.

Hükümetin KHK ile TÜBA’ya üye tayini üzerine Kasım 2011’de TÜBA’nın 82 asli üyeliğinden istifa eden 52. üye oldu. Bilim Akademisinin 17 kurucu üyesi arasında yer aldı.

2011-2021 yılları arasında Bilim Akademisi'nin ilk başkanlığını yaptı.

Türk Astronomi Derneği üyesi ve eski başkanı. Academia Europaea, American Philosophical Society, European Astronomical Society, International Astronomical Union üyesi.

Önceden alınabilecek önlemler alınmamış, önlenebilecek kayıplar önlenmemiş ve sonrasında yapılabilecek etkili kurtarma organizasyonları yapılmamışken "kader" demek sorumluluk almamaktır

Umut, etkin uygulamalarla, açık bilgi ve iletişimle desteklenirse yaşar. Bilgiye dayanan, iyi uygulamaların sürdürülebilmesi, krizin aşılabilmesi için geleneksel patronaj mekanizmaları yerine sürdürülebilir sosyal politikalar ve doğru iletişim lâzım şimdi

Akbelen, güncel siyasi arenanın ortasında; muhalefet artık harekete geçmeli, yeni bir başlangıç için...

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Bilim nedir? Nasıl bir din anlayışı bilim ile bağdaşabilir? - Ali Alpar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bilim nedir? Nasıl bir din anlayışı bilim ile bağdaşabilir?

21 0
24.04.2024

Diğer

24 Nisan 2024

Bilimde gözlenebilecek konularda gözlem yapmadan bilgi sahibi olamayacağımızı kabul ederiz. Bakmadan bilmek yoktur.

* * *

Bilim gözleyebildiğimiz, içinde yaşadığımız bu “dünya” üzerine sadece gözleme ve deneylere ve mantığa dayanarak bilgi edinmektir. “Dünya” ile bütün evreni, yeryüzünü, canlı ve cansız varlıkları, insanı ve toplumu kastediyoruz. Bilim yoluyla bütün insanlık için ortak bilgi edinebiliriz çünkü aynı şartlar altında aynı gözlemlerden herkes tarafından hep aynı bilgiler elde edilir.

Bilimde tahminler her zaman yanlışlanmaya açıktır. ‘Şimdiye kadar hep “doğru” çıkan bilgi yeni bir alanda, farklı şartlarda da geçerli midir?’ diye sorduğumuzda bunun cevabını ancak deney veya gözlemle elde edebiliriz. Tahminimiz yanlış da çıkabilir. O zaman önceki tecrübelerimiz bu yeni durumda geçerli değilmiş, bunu öğreniriz. Tahminimiz doğru çıkarsa söz konusu olayın, olgunun, önermenin geçerlilik alanı daha da genişlemiş olur.

Bilim aslında bilgimizi kendi tecrübemize ve başkalarının tecrübesine dayandıran sağduyu ile örtüşür. Bilimin günlük hayattaki sağduyudan bir farkı, teleskopla, mikroskopla, parçacık hızlandırıcıları vs birçok deney ve gözlem aracı ile günlük gözlemlerimizin çok ötesinde de bilgi edinebilmesidir. Bilimin sağduyudan farkı aynı zamanda bilgiyi edinirken nesnel bir bakış açısının korunmasını sağlayan bilimsel yöntemi kullanmasıdır. Tek bir kişi kendi öğrendikleri ve bildikleri ile, kendi gözlemlerine dayanarak karar verir ve davranır. Bu sağduyuya uygun davranış tarzıdır. Oysa bilimde tek bir gözlemler yetinilmez, bir çok bilim insanı, aynı şartlarda aynı olayların olup olmadığını defalarca gözler, sonuç hep aynı çıkmaya devam ettiği, yanlışlanmadığı ölçüde ortak, ‘nesnel’ bilgi sayılır.

Böylece bilim geliştikçe, evrenin günlük hayatın ufkunun ötesinde, ya da günlük tecrübe ufkumuzun içinde ama derinlerde kalan, bazıları tahminlerimize uyan, kimisi de sezgilere aykırı özelliklerini öğreniriz. Bilimin getirdiği yeni gözlem ve tecrübelerle meselâ Dünya’nın düz olduğu gibi bazı eski inançlardan vazgeçilir.

Bilim, dünya ile ilgili bilgiyi deney ve gözlemlerden edinmektir. Bilimde gözlenebilecek konularda gözlem yapmadan bilgi sahibi olamayacağımızı kabul ederiz. Bakmadan bilmek yoktur.

Bilim ile dinin çelişmesi gerekir mi? Soruyu “Nasıl bir din anlayışı bilim ile bağdaşabilir?” şeklinde soralım.

Dünya bilgisinin dünyayı gözleyerek edinileceğini kabul eden bir din anlayışı elbette bilim ile çelişmez. Böyle bir anlayışa sahip birçok dindar bilim insanı vardır. Mesleği bilim olmayan insanlar da sağduyu ile, dünya işlerinde bilim yöntemi ile ya da günlük sağduyu ile, yani dünyaya bakarak, akıl yoluyla bilgi edinileceğini kabul ettikleri ölçüde bilimin bakış açısını ve sonuçlarını kendi........

© T24


Get it on Google Play