Diğer

14 Mart 2024

Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Talat Şalk, özellikle 1990'lı yıllarda "Beyaz Enerji", "Öcalan Davası" gibi davalarla kamuoyunda uzun süre yer aldı. Tansu Çiller zamanında DYP'den milletvekilliği adaylığı da bulunan Şalk, DGM'lerin en kıdemli savcılarından.

- Sizce DGM'ler neden kuruldu? Kuruluşunda hangi gerekçeler vardı?

DGM'lerin kurulması bir ihtiyaçtı. Kurulduğu günleri hatırlayın, PKK terör yoluyla Türkiye'de büyük kan döküyordu. O günkü şartlarda ülkemiz terörle mücadeleye hazırlıklı değildi. İlk defa böyle bir terörle karşılaşmıştı. Sadece PKK değil PKK'ya şu ya da bu şekilde yardım eden örgütler DHKPC, TİKKO gibi örgütler vardı. DGM'ler bu şartlarda kuruldu.

- DGM Savcısı olabilmek için hangi özellikler aranırdı? Sizin DGM'ye geçiş süreciniz nasıl oldu?

Ben DGM Savcısı olmak için hiçbir istekte bulunmadım. Düzce'den Ankara'ya tayin edilmiştim. Ankara Cumhuriyet Savcısı olarak çalışıyordum. DGM'ye tayin olmak aklımın ucundan bile geçmemişti. 1988 yılında bir tayin kararnamesi çıkarıldı. Ankara'ya yeni geldiğim için kararname ile hiç ilgilenmedim. Eski arkadaşlarımdan bir Yargıtay üyesi bana telefon etti; "Kararnamede senin de adın var. DGM Savcılığı'na tayin edilmişsin" dedi. Bu şekilde Ankara DGM Savcısı oldum. Diğer arkadaşlarımın nasıl tayin edildiğini bilemem.

- Özellikle uzun gözaltılar, adil yargılanma ve savunma haklarının göz ardı edildiği iddiaları sonucu gerek Türkiye'de gerekse yurt dışında yoğun tepkiler vardı. Siz o dönem görev yapan bir Savcı olarak bu tepkileri nasıl değerlendirdiniz?

1997 yılının Mayıs ayında ABD'nin davetlisi olarak ABD'ye gitmiştik. Grubumuzda yirmi Emniyet Müdürü benimle dört hukukçu vardı. ABD'de de bize, emekli olmuş fakat konusunda hâlâ uzman olan kişilere konferanslar verdirdiler. FBI akademisini de ziyaret ettik. FBI elemanlarının nasıl yetiştirildiğini gösterdiler. Son konferanslarımızdan biri ABD Dışişleri Bakanlığı'nda verildi. Konferansı veren genç bir dışişleri yetkilisiydi. ABD'li yetkilinin konuşmaları benim görevim sebebi ile öğrendiğim gerçeklerle örtüşmüyordu. Yetkili, DGM'lerimizin işleyişini de konuşmuştu. DGM'lerinin tarafsız olmadığını söylüyordu. ABD yetkilisine bu bilgileri verenler Türkiye'den gelen avukatlarmış. Savunma haklarının kısıtlandığını söylüyordu. Yetkili ayrıca terörist devletlerden bahsetti. Terörist devletleri terör örgütlerine yardım eden devletler olarak tanımlıyordu. Terörist devlet olarak Irak, Libya ve daha birkaç devleti saydı. Ben o zamana kadar her konferansta daima dinleyici idim. Elimi kaldırdım söz istedim. "Ben Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı'yım. Bizim mahkemelerimiz tarafsızdır. Sanıklar savunmalarını sonunu kadar serbestçe yaparlar. Kesinlikle sanıkların sözleri kesilmez. Eğer mahkeme herhangi bir sebeple duruşmaların gizli yapılacağına karar vermedi ise duruşmalar halka açıktır. İsteyen gelir dinler. Sanıkların hepsi mahkûm olmaz. Tabii içlerinde delil yetersizliği sebebi ile beraat eden de vardır. Yargıya başvurabilirler. Yargıtay'ın kararı kesindir. Size DGM'ler hakkında bilgi veren avukatlar PKK'nın elemanlarıdır. Size özel olarak gönderilmişlerdir. Az önce terörist devletleri terör örgütlerine yardım eden devletler olarak tanımladınız. Bu tanıma göre Yunanistan'ı da saymanız gerekirdi. Yaptığım görev sebebi ile biliyorum. Yunanistan'da Lavrion kampı PKK teröristleri için kurulmuştu. PKK teröristlerine burada Yunan subayları bomba ve silah eğitimi veriyor. Bu teröristler Türkiye'de bazıları halkımıza hatta Türkiye'yi ziyarete gelen turistlere de saldırıyor ve katliam yapıyordu. Bunların bir kısmı katliam yapmadan güvenlik güçlerimize yakalanıyordu. Siz az önce terörist devletleri terör örgütlerine yardım eden devletler olarak tanımladınız. Burada Yunanistan'ı saymadınız" diye söyledim. Fakat adamlar çok pişkin "Onu da takip ediyoruz. Devam ederse onu da terörist devlet olarak göstereceğiz" dedi. Ama bugün ABD'nin terör örgütleri ile iş birliği içinde olduğu, onları desteklediği apaçık ortada. Bugün kanaatime göre terör örgütlerini destekleyen en büyük güç ABD'dir.

- DGM'lerin yükselen muhalefeti bastırmak, sıkıyönetimi kalıcı kılmak için kurulduğu görüşüne katılıyor musunuz? Kenan Evren'in "Bu hukukla olmuyor. Sıkıyönetim mahkemelerinin devam etmesi lazım" cümlelerini anımsayarak soruyorum soruyu…

DGM'lerin sıkıyönetimi kalıcı kılmak için kurulduğu görüşüne katılmıyorum. Kenan Evren'in düşüncelerinin ne olduğunu bilemem. Ancak DGM'ler sıkıyönetim mahkemelerinden apayrı mahkemelerdir. Sıkıyönetimle arasında bağ kurmak mümkün değildir.

İsmail Beşikçi'yi tanırsınız. İsmail Beşikçi "Doğu'nun Düzeni" isimli bir kitap yazmış yazdığı bu kitap sebebi ile sıkıyönetim mahkemesinde yargılanmış, kitap toplatılmış. İsmail Beşikçi aldığı ceza sebebi ile mesleğini de kaybetmiştir. İskilipli bir Türk olan İsmail Beşikçi bu olaydan sonra Türk düşmanı olmuştur. Tanıdığım arkadaşlarımdan duydum. PKK'ya meyleden Kürt gençlerinde İsmail Beşikçi'nin etkisi çok büyük olmuştur.

Bir gün İsmail Beşikçi'nin kitabı "Doğu'nun Düzeni" yeniden basılır. Başsavcımız Nusret Demiral kitabı incelemem için bana verir. Ben kitabı inceledim. Kitap normal bir ilim adamının yazacağı kitaptı. Doğu'daki ağalık düzenini eleştiriyordu. Ben kitapta hiçbir suç unsuru bulamadım. Nusret Bey'e verdim. Kitap hakkında zannedersem takipsizlik kararı da verdim. Oysa aynı kitapla ilgili sıkıyönetim mahkemesi İsmail Beşikçi'yi mahkûm etmiş. Ne yazık ki Beşikçi çalıştığı fakültenin elemanları tarafından hiç savunulmamış. Bu elemanlar mahkemenin kararına aynen uymuş, Beşikçi'yi üniversiteden ihraç etmişlerdi. Beşikçi'nin üniversiteden ihraç edilmesinde mahkeme kararına "Bu ilmi bir kitaptır bir eleştiridir" diye itiraz etmeyen ve karar üzerine Beşikçi'yi üniversiteden ihraç eden üniversite yetkilileri de suçludur.

- Özellikle uzun gözaltılar, adil yargılanma ve savunma haklarının göz ardı edildiği iddiaları…

İlk göreve başladığım zaman gözaltı süresi yirmi gündü. Aslında bu süre fazla bir süre idi. O günkü uygulama oydu. Fakat uzun gözaltı sebebi ile savunma haklarının ihlal edildiğini kabul etmiyorum. Belki de o dönem uzun gözaltına da ihtiyaç vardı. Çünkü gözaltına alınan sanıklar hakkında delil toplama gerçekten zamanla ilgili idi. Nitekim sonraki zamanlarda gözaltı süreleri indirildi. Ama benim hatırladığım Avrupa'da gözaltı süresi dört iken bizde en son yedi güne indirildi. Bugün zannedersem gözaltı süresi dört gündür. Ama yukarıda söylediğim gibi sanıkların savunma haklarına DGM'lerinde her zaman önem verilmiştir.

- Gözaltı ya da tutukluluk sürelerinde yaşandığı iddia edilen kötü muameleler, kayıplar hakkında neler söylersiniz?

DGM'lerde sanıklardan biri ölmüşse ve ölümünde görevlilerin suçu varsa bu suç hakkında tahkikat yapılır. Emniyet Müdürlüğü'nde nezarette iken sanıklardan biri hayatını kaybetti. Olayla ilgili tahkikat yapıldı. Hatırımda kaldığına göre tahkikat sonucunda Emniyet Müdürlüğü'nde iki kişi sorumlu bulundu bunlar ceza aldılar. Cezalarını da çektiler.

- Bu tepkiler sizi doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler miydi? İllaki şahsi kararlarınız açısından sormuyorum. Aydınların kampanyalarında savcıların özellikle dava açmamak konusunda eğilimleri olduğu yönündeki beyanlardan akıllara, yukarıdan "bu konuda daha esnek olalım" mesajı verildiği geliyor. Bu tip bilgiler gelir miydi?

Suçlar kanunda yazılıdır. Aydınların "Kendimi İhbar Ediyorum" kampanyası sadece aydınların şu veya bu sebeple yaptığı bir davranıştır. Bu davranış hangi suçun unsurlarını oluşturur ona bakmak lazım. Bizim Başsavcılığımıza da İstanbul'dan kendini ihbar eden grup insan gelmiştir. Bu gelenlere bakmak benim yetkimde değildi ama kalabalıktılar. Bir tanesini iyi hatırlıyorum. Bana düşmüş ben onu dinledim. Dinledikten sonra anlattığı şekilde yazdırmak istedim. Her yazdırmak istediğimde "Ben böyle demedim" diye sözümü kesti. En sonunda, "Anlaşıldı ben bunu yazdıramayacağım. Yazdırılmasını size bırakıyorum. Siz ne derseniz ben zapta geçireceğim" dedim. Ondan sonra adam durakladı kibar bir insanmış "Savcı Bey affedersiniz. Sinirlerim çok bozuk" dedi. Ben adamın dediklerini zapta geçtim ve onu yolladım. Bu konu hakkında bu kadar bilgi sahibiyim, başka bilgim yok.

- Savcıların özellikle dava açmamak konusunda eğilimleri olduğu konusunda neler söylersiniz?

DGM'ler Adalet Bakanlığı müfettişleri tarafından denetlenir. Dosyalar tamamlanınca Cumhuriyet savcılarının dava açmamak gibi lüksü olmaz. Ama herhangi bir sebeple davanın açılması zaman olarak uzun olabilir. Bir belge istenmiştir, gelmemiştir. Bir tanık dinlenecektir, tanık zamanında gelmemiştir. Bu sebeple dava açılması süresi uzayabilir.

- Görev esnasında "Bu sistemde bir yanlış var" ya da "Bu sistem mükemmel bir şeye hizmet ediyor" dediğiniz anlar oldu mu?

Olmadı. DGM'lerin Türkiye'nin yaşadığı şartlar altında, olmasının zaruri olduğuna inanıyorum.

- DGM'ler toplumda neye karşılık geliyordu?

O günkü şartlar DGM'lerin kurulması ihtiyaçtı. Bu ihtiyaç sebebi ile kurulmuştu.

- Kamusal anlamını sorduktan sonra, açıldıktan kapatılana dek geçen sürede hukuk sisteminde DGM'ler neye hizmet etti?

DGM'ler bir ihtiyaç sebebi ile kuruldu. İhtiyacın ne olduğunu yukarıda da belirttim. PKK, TİKKO, DHKPC gibi örgütler halkımızın canını yakıyor. Halkın devlete olan güvenini sarsmaya çalışıyordu. DGM'ler bu sebeple kuruldu. Düşünceme göre kurulduklarından kapatılışına dek gayet düzgün çalıştı. Kapatılması da bence gereksizdi ancak DGM'lerin kapatılması yolunda yoğun bir çalışma vardı. Çalışanlar başarılı oldular. Yalan da söylediler. Fransa'da, İspanya'da DGM'lerin kapatıldığını söylediler. Bu da yalandı. Ben bizim DGM'ler kapatıldıktan iki yıl sonra ABD'ye gittim. ABD'de Fransa'nın Terörle Mücadele Başsavcısı'nın ABD'de olduğunu ve bir FBI görevlisini ziyaret ettiğini duydum. Benim bildiğime göre İspanya'da da halen DGM vardır. Ama DGM'lerinin kapatılmasını isteyen bazı çevreler faaliyetlerinde başarılı oldular ve DGM'leri kapattılar.

- Bir ülke neden "ihtisas mahkemelerinse" ihtiyaç duyar?

Bazı mahkemelerin ihtisas mahkemesi olmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Mesela kara para aklama suçları ile ilgili benim zamanımda mahkemelerimizden çokça beraat çıkardı. Şimdiki durumu bilmiyorum. O zaman bir savcımız incelemiş kitap yapmış. Almanya'da kara para aklama suçları ihtisas mahkemeleri olarak kabul edilmiş. Bu mahkemelerin emrinde kara para aklama suçlarında uzmanlaşmış ekipler bulunurmuş. Bu mahkemelerde kara para aklayanlar kolay kolay kurtulamazmış. Bugün belki durum değişmiştir. Kara para aklama suçlarından da mahkûmiyet kararı pek çıkmazdı.

Dizinin diğer yazıları:

Metin Kahraman son dönemin Zazaca müzik yapan en önemli isimlerinden. Kardeşi Kemal ile Metin-Kemal Kahraman olarak üretimler yapıyor. UNESCO tarafından kaybolma tehlikesi altında olduğu belirtilen Zazaca dilinde önemli derleme çalışmaları yapan Kahraman, müzik hayatına başladığı yıllarda her solcu müzisyen gibi DGM'lerin kapısını aşındırdı. Günümüzde hâlâ konserlerini yasaklanan Metin Kahraman sorularımızı yanıtladı

Sanatçı Özcan Şenver, Grup Yorum'un solisti olduğu dönemde cenaze sahibinin isteğiyle mezar başında "Bize Ölüm Yok"u söylediği için hakkında DGM'de dava açıldı. Grup Yorum'un DGM tarihinde en çok dava açılan müzik grubu olduğunu belirten Şenver, "Kalan Müzik'in sahibi yapımcımız Hasan Saltık da yayınladığı albümlerimiz nedeniyle DGM'lerde yargılandı" diyor

İhsan Eliaçık'ın sıkıyönetim zamanında tanıştığı mahkemelerdeki yargı süreci DGM'lerde de devam etti. Hakkındaki davaların halen sürdüğünü belirten Eliaçık, "Devlet hep bildiğimiz devlet, sadece sopayı tutan el değişiyor" diyor

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Eski DGM Savcısı Talat Şalk: DGM'lerin kurulması ihtiyaçtı - Aslı Atasoy
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Eski DGM Savcısı Talat Şalk: DGM'lerin kurulması ihtiyaçtı

20 0
14.03.2024

Diğer

14 Mart 2024

Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Talat Şalk, özellikle 1990'lı yıllarda "Beyaz Enerji", "Öcalan Davası" gibi davalarla kamuoyunda uzun süre yer aldı. Tansu Çiller zamanında DYP'den milletvekilliği adaylığı da bulunan Şalk, DGM'lerin en kıdemli savcılarından.

- Sizce DGM'ler neden kuruldu? Kuruluşunda hangi gerekçeler vardı?

DGM'lerin kurulması bir ihtiyaçtı. Kurulduğu günleri hatırlayın, PKK terör yoluyla Türkiye'de büyük kan döküyordu. O günkü şartlarda ülkemiz terörle mücadeleye hazırlıklı değildi. İlk defa böyle bir terörle karşılaşmıştı. Sadece PKK değil PKK'ya şu ya da bu şekilde yardım eden örgütler DHKPC, TİKKO gibi örgütler vardı. DGM'ler bu şartlarda kuruldu.

- DGM Savcısı olabilmek için hangi özellikler aranırdı? Sizin DGM'ye geçiş süreciniz nasıl oldu?

Ben DGM Savcısı olmak için hiçbir istekte bulunmadım. Düzce'den Ankara'ya tayin edilmiştim. Ankara Cumhuriyet Savcısı olarak çalışıyordum. DGM'ye tayin olmak aklımın ucundan bile geçmemişti. 1988 yılında bir tayin kararnamesi çıkarıldı. Ankara'ya yeni geldiğim için kararname ile hiç ilgilenmedim. Eski arkadaşlarımdan bir Yargıtay üyesi bana telefon etti; "Kararnamede senin de adın var. DGM Savcılığı'na tayin edilmişsin" dedi. Bu şekilde Ankara DGM Savcısı oldum. Diğer arkadaşlarımın nasıl tayin edildiğini bilemem.

- Özellikle uzun gözaltılar, adil yargılanma ve savunma haklarının göz ardı edildiği iddiaları sonucu gerek Türkiye'de gerekse yurt dışında yoğun tepkiler vardı. Siz o dönem görev yapan bir Savcı olarak bu tepkileri nasıl değerlendirdiniz?

1997 yılının Mayıs ayında ABD'nin davetlisi olarak ABD'ye gitmiştik. Grubumuzda yirmi Emniyet Müdürü benimle dört hukukçu vardı. ABD'de de bize, emekli olmuş fakat konusunda hâlâ uzman olan kişilere konferanslar verdirdiler. FBI akademisini de ziyaret ettik. FBI elemanlarının nasıl yetiştirildiğini gösterdiler. Son konferanslarımızdan biri ABD Dışişleri Bakanlığı'nda verildi. Konferansı veren genç bir dışişleri yetkilisiydi. ABD'li yetkilinin konuşmaları benim görevim sebebi ile öğrendiğim gerçeklerle örtüşmüyordu. Yetkili, DGM'lerimizin işleyişini de konuşmuştu. DGM'lerinin tarafsız olmadığını söylüyordu. ABD yetkilisine bu bilgileri verenler Türkiye'den gelen avukatlarmış. Savunma haklarının kısıtlandığını söylüyordu. Yetkili ayrıca terörist devletlerden bahsetti. Terörist devletleri terör örgütlerine yardım eden devletler olarak tanımlıyordu. Terörist devlet olarak Irak, Libya ve daha birkaç devleti saydı. Ben o zamana kadar her konferansta daima dinleyici idim. Elimi kaldırdım söz istedim. "Ben Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı'yım. Bizim mahkemelerimiz tarafsızdır. Sanıklar savunmalarını sonunu kadar serbestçe yaparlar. Kesinlikle sanıkların sözleri kesilmez. Eğer mahkeme herhangi bir sebeple duruşmaların gizli yapılacağına karar vermedi ise duruşmalar halka açıktır. İsteyen gelir dinler. Sanıkların hepsi mahkûm olmaz. Tabii içlerinde delil yetersizliği sebebi ile beraat eden de vardır. Yargıya başvurabilirler. Yargıtay'ın kararı kesindir. Size DGM'ler hakkında bilgi veren avukatlar PKK'nın elemanlarıdır. Size özel olarak gönderilmişlerdir. Az önce terörist devletleri terör örgütlerine yardım eden devletler olarak tanımladınız. Bu tanıma göre Yunanistan'ı da saymanız gerekirdi. Yaptığım görev sebebi ile biliyorum. Yunanistan'da Lavrion kampı PKK teröristleri için kurulmuştu. PKK teröristlerine burada Yunan subayları bomba ve silah eğitimi veriyor. Bu teröristler Türkiye'de bazıları halkımıza hatta Türkiye'yi ziyarete gelen turistlere de saldırıyor ve katliam yapıyordu. Bunların bir kısmı katliam yapmadan güvenlik güçlerimize yakalanıyordu. Siz az önce terörist devletleri terör örgütlerine yardım eden devletler olarak tanımladınız. Burada Yunanistan'ı saymadınız" diye söyledim. Fakat adamlar çok pişkin "Onu da takip ediyoruz. Devam ederse onu da terörist devlet olarak göstereceğiz" dedi. Ama bugün ABD'nin terör........

© T24


Get it on Google Play