Diğer

28 Şubat 2024

Aslında siyasete çok karışmak, bu konuda yazmak istemiyorum. Ama her aydın gibi benim de kesin ve keskin yargılarım var. Zaten şimdiki iktidara hiçbir sempati duymadığımı biliyorsunuz. Ekonomiden adalete; hukuktan kadın sorunlarına; uluslararası ilişkilerden bizim insanlarımızın kendi aralarındaki ilişkilere dek birçok şeyin, en hafif sözcüğüyle acınacak halde olduğunu da biliyoruz, görüyoruz. Hangi görüşten olursanız olun ve hangi partiye oy verirseniz verin; adına ortak vicdan denen bir şey var. Bu ortak vicdan olayının birçoğumuzu daha adil, daha doğru ve kendi aramızda daha sıcak ve insancıl ilişkilere, olaylara yansız bir bakışa yöneltmesini umuyorum; bekliyorum.

Yerel seçimler elbette asıl seçimler kadar önemli olmayabilir. Ama yine de kendi içinde büyük önem taşıyor. Özellikle büyük kentlerimizde kimin kazanacağı artık yaşamsal bir soru haline geldi. Beni en çok ilgilendirenleriyse şöyle: Doğduğum yer olan İzmir, yaşadığım eşsiz İstanbul, ülkenin kalbinin atığı Ankara. Ve de çok sevdiğim birkaçı daha: Eskişehir'den Antalya'ya, Diyarbakır'dan Sivas'a, Afyon'dan Gaziantep'e, Bursa'dan Edirne'ye...

Ama öncelikle İstanbul. Bu kente olan tutkumu birçok yazıda ve onları topladığım kitaplarımda anlatmışımdır. Buna dair temel düşüncem: onu olabildiğince en ciddi ve planlı biçimde korumak, inanılmaz tarihiyle yalnızca bizlere ait değil, tüm insanlığa ait olmanın içerdiği gururu ve sorumluluğu ideal biçimde kaynaştırarak iş görmek... Ve onu tüm güzelliğiyle geleceğe de taşımak... Bunun için Ekrem İmamoğlu'ndan daha iyi isim olur mu; olabilir mi? 1971 doğumlu Ekrem Bey'i yıllar önce Beylikdüzü Belediye Başkanı iken tanımıştım. Bir fuara gelmiş ve imzaladığım kitaplarımı almıştı. 2014'den 2019'a dek orada kaldı. Haziran 2019'dan beri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak çalışıyor.

Ama ne çalışma... Kenti öylesine seviyor, biliyor ve anlıyor ki... Bunun için çok konuşmayalım. Ve biz İstanbullulara birçok yerde -özellikle metro istasyonlarında- bulunan belediye standlarında parasız dağıtılan İstanbul Bülteni'ni okumayı tavsiye edelim. Elimdeki Şubat 2024 sayısında neler var neler... Son dönemde belediye neler yapmamış... Öğrencilerden kadınlara, spordan eğitime, metrolardan yeşil alanlara... İBB yurtları, Özkan Uğur Müzik Stüdyosu, üniversite burslarından temiz su yatırımlarına, Bizans surlarından eşsiz Bulgur Palas onarımlarına...

Ve de orada "Az Zamanda Çok İş Yaptık" sayfalarına bir göz atınız... Kentin her yanında yaratılan yepyeni yeşil alanlar; ekilen ağaçlar; geniş meydanlar ve gezi alanları... Bakırköy'den Avcılar'a, Beşiktaş'tan Beylikdüzü'ne, Çekmeköy'den Eyüp'e. Haliç kıyılarından Kadıköy sahillerine...Fatih'ten Kağıthane'ye, Maltepe'den Pendik'e, Sarıyer'den Şile'ye... Silivri'den Tuzla'ya, Üsküdar'dan Zeytinburnu'na... Öylesine bir yatırım hevesi ki, tam bir doğa sevgisi ve estetik duygusuyla desteklenmiş. Zaten güzel bir kenti daha da güzel hale getirme iradesi... Üstelik tüm bunlar, hepimizin çok iyi gördüğü gibi, siyasi iradenin İmamoğlu'na karşı çıkardığı sayısız güçlük ve engelleme çabalarına rağmen yapılabilmiş...

Ayrıca kentin bağrına yepyeni bir hançer saplama gayreti olan kimi küflü projeleri önleme başarısı da var. Hem de hukuk yoluyla... Başta Kanal İstanbul adlı o iğrenç proje olmak üzere...

Ayrıca kentin hâlâ en canlı merkezi olan Beyoğlu'nda Atlas sinemasından Beyoğlu sinemasına tarihi kültür mekanlarına gözü gibi bakmak... Hele Beyoğlu'nu benim de birkaç kez katıldığım bir sinema mabedi haline getirmek... Kentin dört bir yanına serpilen küçük, ama hepsi birer anlam taşıyan o modern uyanımlar... Güvenlik Çağır Butonu; Akıllı Su Pınarları: Güvenlik Direği; Kitap Otomatı; İstanbul Mobil Kartı; o ucuz Kent Lokantaları... KİPTAŞ'ın sağladığı yepyeni ve çağdaş yaşam alanları; İGDAŞ yatırımları; onarılan eski Gazi Gemileri; ücretsiz internet noktaları... Ya da buradan Hatay'a uzatılmış yardım elleri...

Evet, işte tüm bunlar... Karşısında ise aslında cin gibi bakan, sevimli, ama ne yazık ki bu misyonu hiç hak etmeyen, İstanbul'la ilişkili hiçbir çabası görülüp bilinmemiş bir Murat Kurum... Ve onun boş laflara dayanan "İstanbul Vizyonu". Yıllardır bunca iş yapmış, enerjisini ve becerisini eşsiz biçimde kanıtlamış birine mi güvenirsiniz; henüz hiçbir çabası görülmemiş bir acemiye mi?

Böyle bir durumda, bu güzel şehri gerçekten sevenlerin, tüm siyasal önyargılarını bir yana koyarak, İmamoğlu'na oy vermeleri kaçınılmaz gözükmüyor mu? Doğrusu bana tam anlamıyla öyle gözüküyor!...

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de yayımlandı.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak T24 Yazıları -Pandemi Günlerine Doğru: Sanat ve Siyaset Ekim 2023'te okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

Üst üste ne kayıplar geldi... Elbette insan ömrü ebedi değil; eninde sonunda hepimiz öbür yana göçeceğiz. Sırası gelen gidecek... Yine de kimi kayıplar kolay kabul edilemiyor; üzüntünüz hemen geçmiyor. İşte bu son kayıplar üzerine naçizane birkaç sözüm...

Yabancı eleştirmenler ya çok sevmiş, ya da açıkça nefret etmişler! Bendeniz ise...

Dünyada yasadışı, daha önemlisi çağdışı örgüler cirit atmaya, özellikle az gelişmiş ülkelerde varlıklarını en acı biçimde göstermeye başlarlar. Böylece büyük kızların ülkeyi terk ederek IŞİD (ya da DAEŞ, nasıl isterseniz!) örgütüne katıldıklarını görürüz

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - İmamoğlu'na karşı Kurum... Hiç şansı olabilir mi? - Atilla Dorsay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İmamoğlu'na karşı Kurum... Hiç şansı olabilir mi?

50 4
28.02.2024

Diğer

28 Şubat 2024

Aslında siyasete çok karışmak, bu konuda yazmak istemiyorum. Ama her aydın gibi benim de kesin ve keskin yargılarım var. Zaten şimdiki iktidara hiçbir sempati duymadığımı biliyorsunuz. Ekonomiden adalete; hukuktan kadın sorunlarına; uluslararası ilişkilerden bizim insanlarımızın kendi aralarındaki ilişkilere dek birçok şeyin, en hafif sözcüğüyle acınacak halde olduğunu da biliyoruz, görüyoruz. Hangi görüşten olursanız olun ve hangi partiye oy verirseniz verin; adına ortak vicdan denen bir şey var. Bu ortak vicdan olayının birçoğumuzu daha adil, daha doğru ve kendi aramızda daha sıcak ve insancıl ilişkilere, olaylara yansız bir bakışa yöneltmesini umuyorum; bekliyorum.

Yerel seçimler elbette asıl seçimler kadar önemli olmayabilir. Ama yine de kendi içinde büyük önem taşıyor. Özellikle büyük kentlerimizde kimin kazanacağı artık yaşamsal bir soru haline geldi. Beni en çok ilgilendirenleriyse şöyle: Doğduğum yer olan İzmir, yaşadığım eşsiz İstanbul, ülkenin kalbinin atığı Ankara. Ve de çok sevdiğim birkaçı daha: Eskişehir'den Antalya'ya, Diyarbakır'dan Sivas'a, Afyon'dan Gaziantep'e, Bursa'dan Edirne'ye...

Ama öncelikle İstanbul. Bu kente olan tutkumu birçok yazıda ve onları topladığım kitaplarımda anlatmışımdır. Buna dair temel düşüncem: onu olabildiğince en ciddi ve planlı biçimde korumak, inanılmaz tarihiyle yalnızca bizlere ait değil, tüm insanlığa ait olmanın içerdiği gururu ve sorumluluğu ideal biçimde kaynaştırarak iş görmek... Ve onu tüm güzelliğiyle geleceğe de taşımak... Bunun için Ekrem İmamoğlu'ndan daha iyi isim olur mu; olabilir mi? 1971 doğumlu Ekrem Bey'i yıllar önce Beylikdüzü Belediye Başkanı iken tanımıştım. Bir fuara gelmiş ve imzaladığım kitaplarımı almıştı. 2014'den 2019'a dek orada kaldı. Haziran 2019'dan beri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak çalışıyor.

Ama ne çalışma... Kenti öylesine seviyor, biliyor ve anlıyor ki... Bunun için çok konuşmayalım. Ve biz İstanbullulara birçok yerde -özellikle metro istasyonlarında- bulunan belediye standlarında parasız dağıtılan İstanbul Bülteni'ni okumayı tavsiye edelim. Elimdeki Şubat 2024 sayısında neler var neler... Son dönemde belediye neler yapmamış... Öğrencilerden kadınlara, spordan eğitime, metrolardan yeşil alanlara... İBB yurtları, Özkan Uğur Müzik Stüdyosu, üniversite burslarından temiz su yatırımlarına, Bizans surlarından eşsiz Bulgur Palas onarımlarına...

Ve de orada "Az Zamanda Çok İş Yaptık" sayfalarına bir göz atınız... Kentin her yanında yaratılan yepyeni yeşil alanlar; ekilen ağaçlar; geniş meydanlar ve gezi alanları... Bakırköy'den Avcılar'a, Beşiktaş'tan Beylikdüzü'ne, Çekmeköy'den Eyüp'e. Haliç kıyılarından Kadıköy sahillerine...Fatih'ten........

© T24


Get it on Google Play