Diğer

20 Kasım 2023

Olağanüstü gelişmeler olmaz ise 8 yıldır süren seçim rallisinin sonuna geliyoruz. 31 Mart 2024 seçimlerinin ardından belki de 4 yıl artık seçim sandığı önümüze konulmayacak. Öte yandan küresel ve yerel, ekonomik ve siyasal birçok dinamiğin etkisiyle beklenmeyen erken seçimle ya da anayasa değişikliği referandumu gibi durumlarla karşılaşabiliriz. Ama konu bu olasılıklar değil, konu 2024 yerel seçimlerine dair olasılıkları senaryolaştırmak.

İktidar açısından bu yerel seçimler çok önemli. Öncelikle iktidarını perçinlerken, genel seçimlerden aldığı güçle bugünkü sistemin kurumsallaşması çabalarına enerji ve güç sağlayacak. İktidar, bugünün denge denetleme mekanizmaları yok edilmiş, son derece merkezileşmiş ve kişiselleşmiş sistemin kurumsallaşması ve anayasada nihai hedefe dönük düzenlemeler için güç ve moral devşirecek.

İstanbul ve Ankara gibi muhalefetin elinde olan iki sembolik merkezi yeniden kazanmak hatta İzmir gibi seküler hayat tarzının kalesinde yıllardır beklenen seçim galibiyeti arzusuyla da iktidar aktörlerinin son derece gayretli olacaklarını söyleyebiliriz. Üstelik yasal düzenlemelerle, mali kısıtlamalar ve mali denetimlerle muhalefetin elindeki belediyeleri paralize etme imkanını da sonuna kadar kullanacaktır.

Avantajları moral üstünlüğü ele geçirmiş olmaları. Mayıs seçimlerinde hem Meclis çoğunluğunu hem de cumhurbaşkanlığını kazanmış olmalarının seçmenlerinde ve iktidar koalisyonunun aktörlerinde ürettiği coşku ve heyecan var. Muhtemelen daha fazla güçlü ve nitelikli aday adayı bulacaklar ve yine muhtemelen sokaklarda daha fazla tutkulu ve heyecanlı çalışmaya hazır parti örgütlerine ve gönüllülere sahip olacaklar.

İktidarın daha da büyük avantajı hala Ak Parti ve MHP’nin dışarıya karşı sorunsuzmuş görüntüsü veren ittifakları. Yeniden Refah Partisi bazı yerellerde aday çıkarsa bile YRP’nin de HÜDA-PAR’ın da ittifakta devam edeceği varsayılabilir.

Mayıs seçimlerinden sonra kamuoyuna yayınlanmış araştırmalarda hala iktidar blokunun yüzde 42-45 bandında seyrettiği görülüyor. En azından bu oranın korunmasının tek turlu yerel seçimlerde önemli bir avantaj olacağı açık. İktidarın yine bir büyük avantajı muhalefet aktörlerinin hala birbirleriyle ve her birinin kendi iç gerilimleriyle meşgul olmaları. İktidar kendince muhalefete ve toplumsal muhaliflere dönük son bir hamleyle yapmak istediklerinin önündeki siyasal ve toplumsal direnci dağıtmak ve çökertmek istiyor.

Geçmiş 4 yılı felakete çevirmiş, önümüzdeki 3-4 yılı rehin almış ekonomik krizden çıkış hala kolay görünmüyor. Genel seçimlerde ekonomik krizin hanelerdeki etkisi nedeniyle uzaklaşmış seçmeni, güvenlik endişesiyle gönülsüzce de olsa saflarına çekti. Ama bu kez aynı seçmen iktidarı cezalandırabilir. Biliyoruz ki mayıs seçimlerinde iktidara oy vermiş her 100 seçmenin 40’ı hiçbir şeyin düzelmeyeceğini, 20’si de her şeyin daha da kötü olacağını bilerek ama güvenlik kaygılarına teslim olarak iktidara oy verdi.

Hem fırsat hem risk barındıran bir başka alan da kentsel dönüşüm meselesi. İktidar geçen hafta çıkardığı yasa ile hem süreci hızlandırma gerekçesi hem de siyasi, ekonomik rant hesabıyla konut projelerine hız verecektir. Hoyratça alınacak bazı kararların genel seçimlerde deprem bölgesinde karşılaştığımız destek yerine bu kez özellikle büyükşehirlerde itiraz üretmesi muhtemel ve bu hızlı, keyfi projeler bu kez ters etki üretebilir.

Bir başka risk potansiyeli iktidarı oluşturan zihni aktörlerin aralarındaki örtük çekişme. İçişleri Bakanlığı’nın suç örgütlerine yönelik operasyonları, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki anayasal gerilim gibi bazı konularda taraflarının kim olduğunu net olarak göremiyor olsak da bir iç gerilim ve mücadele yaşandığı anlaşılıyor.

Üç yıl önce Erdoğan sonrası için veliaht olarak görülen Berat Albayrak ve Süleyman Soylu bugün sahnede bile değiller. İkisini de sahneden indiren muhalefet olmadı, iktidar blokunun iç çatışması oldu. Bugün bu çatışma biraz daha sertleşmiş görünüyor. Bu çatışma yarın hangi tarikatlara ya da suç çetelerine uzanır, siyasi sonuçları ne olur kestirmek zor. Ama iktidar açısından bu örtük çatışma her an daha büyük siyasi sonuçlar üretecek mayınlı bir arazi olarak karşımızda duruyor.

İktidar blokunun özellikle Ak Parti’nin büyükşehirlerde adaylarının kim olacağını, hangi illerde MHP’nin ya da Yeniden Refah Partisi’nin kendi adaylarını çıkaracağını bilemiyoruz. 2019 yerel seçimlerinde MHP’nin örneğin Kastamonu gibi illerdeki başarısı Ak Parti’den uzaklaşan seçmene alternatif adres olmasıydı. Yine Mayıs 2023 genel seçimlerinde Yeniden Refah Partisi alternatif adres olarak ortaya çıktı ve özellikle Ak Parti’nin kaybettiği oyların muhalefete gitmeden kendini ifade edeceği bir seçenek oldu. Bu kez yerel seçimlere dönük ortak veya ayrı aday meselesi çözülürken ne denli siyasi mühendislik başarısı gösterilebilecek, seçmen o hesaplara ne kadar uygun davranacak, bugünden bilmek mümkün değil.

Muhalefet blokunun genel seçimleri kaybetmek için mucizevi hatalar yapması gerekiyordu ve yapılabilecek tüm hataları yaparak seçimi kaybetmeyi başardılar. Üstelik seçimin ertesi sabahından başlayarak birbirlerine yönelmiş öfkeleriyle, seçmene karşı en küçük öz eleştiri içermeyen söylemleriyle toplumsal muhalefette daha da derin travmaya neden oldular. İktidar toplumu siyasetsizleşmeye iterken muhalefet aktörleri de tavırları ve söylemleriyle bu sürece farkında olmadan kayda değer destek sağladı.

Geçen haftaki yazımda araştırma bulgularıyla da değindiğim gibi seçmenin yarıya yakını siyasetten ve var olan partilerden umudu kesmiş durumda. Hemen her partinin seçmeninin neredeyse yarısı oy verdiği partisinden memnun ve umutlu değil. Muhalefet hala gündemi belirleyemediği gibi gündemin gidişatına da müdahale yeteneğini kaybetmiş durumda.

CHP’de genel başkan değişimi, aktüel dedikoduları ve çatışmaları bir tarafa bırakırsak, en azından hem kendi seçmeni hem muhalif seçmende umutlanma ihtiyacına cevap üretme potansiyeline sahip.
Gerçi yerel seçime kadar arzulanan çap ve derinlikte değişimin CHP’de gerçekleşmeyeceği açık ama seçmen, kendi kendine bu değişikliğe yükleyeceği anlam ve beklentiyle bir miktar umutlanmış olabilir. Bu umutlanma ihtiyacı tüm handikaplarına karşın hala CHP’nin şansı.

Öte yandan CHP’nin yeni liderliğinin adaylar konusunda ne denli pragmatik ne denli intikamcı olacağını, aday belirleme süreçlerinin nasıl yürüyeceğini bugünden bilemiyoruz. CHP bir kez daha haklı haksız en azından kendi seçmeninde bir kredi kazandı ve Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu ikilisinin bu krediyi nasıl kullanacağı yerel seçimleri etkileyecek en önemli unsur gibi görünüyor.

CHP örgütü genel seçimlerde aday tartışmasına kilitlenerek paralize olmuştu, sonrasında da örgütsel enerji “Kılıçdaroğlu neden aday olmalı” argümanını anlatma çabalarına harcandı. Bu kez örgütsel enerji içe dönük mü harcanacak yoksa yeni bir siyaset örmek için mi harekete geçirilecek göreceğiz. İYİ Parti kendi iç çekişmeleri ve ittifak ortaklarıyla hesaplaşma sürecinden çıkamamış görünüyor. Yayınlanan araştırmalarda hala genel seçimdeki oyunu aşacak bir oranı yakalayamamış durumda. Üstelik şimdi örgütünden değilse de metropollü seçmenlerini temsil eden yüzlerin partiden istifalarının ürettiği olumsuz hava bir başka risk alanı.

Gelecek, DEVA ve Saadet Partileri ise sahnede ve gündemde henüz yer bulabilmiş değiller. HEDEP kamuoyuna çok yansımasa da en az CHP ve İYİ Parti kadar iç gerilimiyle meşgul görünüyor. Daha da kritik olanı Türkiye partisi olma iddiasını da gündeminden çıkarmış gibi davranıyor. Muhalefet aktörlerinin verdikleri görüntü iktidarın gidişatına ve politikalarına karşı ortak bir pozisyon üretebilecekleri umudunu vermiyor henüz.

O nedenle araştırmalarda Zafer Partisi, Yeniden Refah Partisi gibi aktörler kendilerinden beklenmeyecek oranlarda görünüyorlar. Bu oranlar muhtemelen büyük partilere ya da ana akımlara tepki gösteren seçmen pozisyonlarından besleniyorlar. Benzer görüntü genel seçimler öncesi Muharrem İnce ve Sinan Oğan’a dair oranlarda da gözlenmiş, muhalefet aktörleri bu seçmenlerin tepkisini anlamaya ve cevap üretmeye odaklanmaları yerine aktörleriyle pazarlık sürecine girerek seçimin seyrini değiştirecek hatalardan birisini yapmışlardı. Bu kez bu partilerin oylarının ve pozisyonlarının nasıl gelişeceği bazı illerde kritik sonuçları tetikleyebilir.

Anayasa tartışmaları, Medeni Kanun’da iktidarın yapmaya hazırlandığı değişiklikler konusunda bile muhalefet aktörlerinin ortak bir pozisyon ve dil üretemedikleri gibi bazılarının ya da bazı aktörlerin kendi içindeki alt kimi grupların iktidara yakın fikir ve pozisyon açıklamaları geniş bir ittifak potansiyeli için umut vaat etmiyor. Ahlaki veya güvenlik gerekçeleriyle iktidara yönelecek kurumsal veya milletvekili destekleri muhalefetin önündeki mayınlı arazilerden birisi olarak görülebilir.

Belki de iktidar muhalefette en geniş ittifakı engelleyebilmek için en iyi yaptığı şeyi tekrarlıyor, aktörler arası çatlakları büyütmek amacıyla anayasa ve Medeni Kanun’u gündemde tutuyor. Ya da Ak Parti ile HEDEP arasında gizli bir temas başladı dedikodularını güçlendirecek işler oluyor. Bugünden bakınca iktidar bloku hala yüzde 42-45 bandına tutunmuşken muhalefet bloku ne toplamda ne de tek tek oyunu artırabilmiş değil henüz. Şurası çok açık; tavanda kurumsal ve bölgesel düzeyde ya da tabanda yerelde ve seçmen düzeyinde ittifaklar olmadan muhalefetin işi çok zor. Öte yandan 29 Ekim 100’üncü yıl kutlamalarında bir kez daha tanıklık ettiğimiz toplumsal seküler direnç hala güçlü. Genel seçimlerin ardından hayal kırıklığı, endişe, öfke gibi bir dizi duygusal tepkiyle sinmiş, moralsiz gibi görünse de hala iktidarın önündeki en önemli direnç toplumun büyük çoğunluğunun laiklikten ve muasır medeniyetten yana oluşu.

Metropoll’ün "Türkiye’nin Nabzı Ekim 23" araştırması gösteriyor ki, seçimlerin üzerinden yalnızca 5 ay geçmiş olmasına rağmen seçmen siyasi tercihini sorgular hale gelmiş. Seçmenin yarısı ya parti tercihini değiştirmiş ya da siyasetten uzaklaşmış. Seçmen doğal olarak oy verdiği partisine bakıyor, oyunu hak edip etmediğini sorguluyor. Ancak bu partilerden uzaklaşma, liderlerin beğeni düzeylerinde gerileme, geleceğe dair karamsarlığın artması aynı zamanda yeni bir söze, sese, yüze de fırsat alanı açıyor

Cumhuriyet’in hedefi, ekonomide ve toplumsal yaşamda, kurum ve kurallarıyla muasır medeniyete ulaşmaktı, bir uygarlık tercihiydi. Zihin haritasını tümden değiştirmekti. Kabul edelim ki Cumhuriyet’in başlangıcındaki mutabakat ve “Biz tahayyülü” bozuldu. Cumhuriyeti yeniden ilk günün heyecanıyla anmaya, düşünmeye, sahiplenmeye ihtiyaç var

Kendini yeniden yaratmayı simgeleyen sembol bugün kendini yok etmeyi simgeliyor artık bence

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - 2024 yerel seçimlerine doğru olasılıklar ve muhalefet - Bekir Ağırdır
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

2024 yerel seçimlerine doğru olasılıklar ve muhalefet

42 1
20.11.2023

Diğer

20 Kasım 2023

Olağanüstü gelişmeler olmaz ise 8 yıldır süren seçim rallisinin sonuna geliyoruz. 31 Mart 2024 seçimlerinin ardından belki de 4 yıl artık seçim sandığı önümüze konulmayacak. Öte yandan küresel ve yerel, ekonomik ve siyasal birçok dinamiğin etkisiyle beklenmeyen erken seçimle ya da anayasa değişikliği referandumu gibi durumlarla karşılaşabiliriz. Ama konu bu olasılıklar değil, konu 2024 yerel seçimlerine dair olasılıkları senaryolaştırmak.

İktidar açısından bu yerel seçimler çok önemli. Öncelikle iktidarını perçinlerken, genel seçimlerden aldığı güçle bugünkü sistemin kurumsallaşması çabalarına enerji ve güç sağlayacak. İktidar, bugünün denge denetleme mekanizmaları yok edilmiş, son derece merkezileşmiş ve kişiselleşmiş sistemin kurumsallaşması ve anayasada nihai hedefe dönük düzenlemeler için güç ve moral devşirecek.

İstanbul ve Ankara gibi muhalefetin elinde olan iki sembolik merkezi yeniden kazanmak hatta İzmir gibi seküler hayat tarzının kalesinde yıllardır beklenen seçim galibiyeti arzusuyla da iktidar aktörlerinin son derece gayretli olacaklarını söyleyebiliriz. Üstelik yasal düzenlemelerle, mali kısıtlamalar ve mali denetimlerle muhalefetin elindeki belediyeleri paralize etme imkanını da sonuna kadar kullanacaktır.

Avantajları moral üstünlüğü ele geçirmiş olmaları. Mayıs seçimlerinde hem Meclis çoğunluğunu hem de cumhurbaşkanlığını kazanmış olmalarının seçmenlerinde ve iktidar koalisyonunun aktörlerinde ürettiği coşku ve heyecan var. Muhtemelen daha fazla güçlü ve nitelikli aday adayı bulacaklar ve yine muhtemelen sokaklarda daha fazla tutkulu ve heyecanlı çalışmaya hazır parti örgütlerine ve gönüllülere sahip olacaklar.

İktidarın daha da büyük avantajı hala Ak Parti ve MHP’nin dışarıya karşı sorunsuzmuş görüntüsü veren ittifakları. Yeniden Refah Partisi bazı yerellerde aday çıkarsa bile YRP’nin de HÜDA-PAR’ın da ittifakta devam edeceği varsayılabilir.

Mayıs seçimlerinden sonra kamuoyuna yayınlanmış araştırmalarda hala iktidar blokunun yüzde 42-45 bandında seyrettiği görülüyor. En azından bu oranın korunmasının tek turlu yerel seçimlerde önemli bir avantaj olacağı açık. İktidarın yine bir büyük avantajı muhalefet aktörlerinin hala birbirleriyle ve her birinin kendi iç gerilimleriyle meşgul olmaları. İktidar kendince muhalefete ve toplumsal muhaliflere dönük son bir hamleyle yapmak istediklerinin önündeki siyasal ve toplumsal direnci dağıtmak ve çökertmek istiyor.

Geçmiş 4 yılı felakete çevirmiş, önümüzdeki 3-4 yılı rehin almış ekonomik krizden çıkış hala kolay görünmüyor. Genel seçimlerde ekonomik krizin hanelerdeki etkisi nedeniyle uzaklaşmış seçmeni, güvenlik endişesiyle gönülsüzce de olsa saflarına çekti. Ama bu kez aynı seçmen iktidarı cezalandırabilir. Biliyoruz ki mayıs seçimlerinde iktidara oy vermiş her 100 seçmenin 40’ı hiçbir şeyin düzelmeyeceğini, 20’si de her şeyin daha da kötü olacağını bilerek ama güvenlik kaygılarına teslim olarak iktidara oy verdi.

Hem fırsat hem risk barındıran bir başka alan da kentsel dönüşüm meselesi. İktidar geçen hafta çıkardığı yasa ile hem süreci hızlandırma gerekçesi hem de siyasi, ekonomik rant hesabıyla konut projelerine hız verecektir. Hoyratça alınacak bazı kararların genel seçimlerde deprem bölgesinde karşılaştığımız destek yerine bu kez özellikle büyükşehirlerde itiraz üretmesi muhtemel ve bu hızlı, keyfi projeler bu kez ters etki üretebilir.

Bir başka risk potansiyeli iktidarı oluşturan zihni aktörlerin aralarındaki örtük çekişme. İçişleri Bakanlığı’nın suç örgütlerine yönelik operasyonları,........

© T24


Get it on Google Play