Diğer

T24 Haftalık Yazarı

28 Ocak 2024

Netflix dizisiyle tekrar gündeme gelen Kübra romanının yazarı Afşin Kum'la buluştum ve dizi hakkındaki görüşlerini sordum. Dizinin senaryosuna katkısı bulunmadığını söyleyen yazar ile kitap üzerinden Kübra'yı, yapayı zekâyı ve gelecekte bizleri neler beklediğini konuştuk.

- Merhaba Afşin. Kübra'yı severek okudum. Önce diziyi seyrettim. Kitaba göre biraz daha kara bir dünya çizilmişti ancak kitabı çok sevdim. Merak ediyorum "Kübra"nın yaratıcısı olarak diziyi nasıl buldun?

İyi yapılmış bir dizi, yönetmenler sektörün en iyileri zaten, Taylan Biraderler. Oyunculuklar, çekimler, renkler, açılar, mekânlar, tüm küçük ayrıntılar hepsi yerli yerinde. Senaryoya eklenen karakter arka plan hikâyeleri gibi ayrıntıların çoğu zekice yazılmış. Benim tek itirazım baştan beri uyarlanma yöntemi idi. Kitapta Gökhan'ın hikâyesi ile Kübra'nın hikâyesi paralel anlatıyor, bu da kurgunun çok daha yüksek tempolu olmasını sağlıyor. En başta yapım şirketinin kararı doğrultusunda ilk sezonda sadece Gökhan'ın hikâyesi ilerledi ve bu durumun da tempo problemi yarattığını düşünüyorum. Yani çok daha iyi olabilirdi kısaca. O yüzden üzülüyorum ama onun dışında ortaya çıkan iş başarılı.

- Dizide ana merkez inanç sistemi. Ve sürpriz sonlu. Kitabın dili akıcı ve etkileyici. Senaryoya hiç karışmadın mı?

Senaryoya karışmadım. Yani başta birlikte yazma niyetiyle çıktık ama biraz önce dediğim anlaşmazlık yüzünden yollar ayrıldı. Sonuçta hiçbir etkim olmadı senaryoya.

- Keşke dahil olsaydın. O zaman şöyle sorayım. Kübra'nın kıvrak dilini nasıl kurguladın? Söz konusu yapay zeka, hâlâ gelişmekte ve yapısı tam olarak bilinemiyor. Tuhaf yer yer anlamsız konuşan Kübra'nın tonunu ve dilini nasıl oturttun?

Aslında biraz Sıcak Kafa'nın tecrübesinden de faydalandım. Kübra kitaptaki haliyle hafiften abuklayan bir yapay zekâ. Gökhan'a, çok metaforik, pek çok yöne çekilebilecek, çok havalı görünen ama ne demek olduğu tam da net olmayan mesajlar gönderiyor. Bunları anlamlandıran ve kafasında tanrısal, ilahi bir bütünlük haline getiren Gökhan aslında.

Kübra hiçbir zaman ona doğrudan Tanrı olduğunu söylemiyor. Gökhan buna inandıkça Kübra da inanıyor ve karşılıklı olarak birbirlerini inandırıyorlar. Dolayısıyla, Kübra'nın bütün mesajlarının dilinde metaforik tonu korumaya çalıştım.

- Kübra, iktidarı ele geçirmek isteyenlerin silahı mı, üst aklı mı yoksa saf vicdan mı?

Kübra'ya iktidarı ele geçirme görevi veriliyor ama ciddi değiller aslında. Henüz gelişmekte olan bir yapay zekâ acaba nasıl bir yöntem geliştirecek diye merak ediyorlar ve test ediyorlar. Kübra işi çok ağırdan alıyor, sadece mesaj göndererek başlıyor. Kübra'yı geliştirenler de bu teste ilgilerini kaybediyorlar bir yerden sonra. Başka işlere dalıyorlar. Kübra arka planda çalışarak bütün bu senaryoyu gerçekleştiriyor aslında. Dolayısıyla iktidarı ele geçirmeye çalışanların aracı gibi görünüyor ancak gerçekte iktidarı ele geçirmeye çalışan bir özne yok.

- Peki saf vicdan mı?

Yok. Kübra vicdan diye bir şey bilmiyor. Bizlerde içsel olarak belki doğuştan gelen, belki çok küçük yaşlarda edinilen iyilik, kötülük nosyonları Kübra'da yok. Öyle bir yaradılışı olan bir varlık değil. Bildiği her şey veri, veri üzerinden öğreniyor ve eğer veri ona iyi olmayı söylemiyorsa iyi olmak için bir gerekçesi yok.

- Peki kitaptan bir alıntına ve cevabına istinaden sormak istiyorum. "Dünyayı kötülük yönetiyor olabilir ama insanların içinde iyilik var." İyiliğin de günümüzde kapitalist eylemlerin aklayıcısı olduğunu düşünürsek o zaman iyi insan ve iyilik nedir?

İyiliği herkes kendine göre yorumlayabilir. Kötülük ise üzerinde daha kolay uzlaşılabilen bir kavram. Kötülük her koyunun kendi bacağından asılması sonucunu getirir. Yani hiç kimse birbirine acı vermeyi umursamaz. Herkes kendi çıkarını düşünürse, eski kovboy filmlerindeki gibi bir ortam olur. Kimseye güvenemezsin, önüne çıkanı vurursun. Böyle bir düzen kurulur ve işler. Kötülüğün böyle bir gücü var. İnsanlar iyilik paydasında buluşacakları yerde, kötülük paydasında daha kolay buluşurlar. Diğer yandan da herkes iyi olduğunu düşünür. Yani kendisinin aslında kötü bir insan olduğunu fark etmez. Kötü davranışlarını rasyonalize edebilir ve kendini haklı çıkarabilir. Yakın dönemdeki çalışmalarda da gösteriyor ki insan zihni haklı çıkarma mekanizması üzerine çalışıyormuş. Yani önce karar veriyoruz, sonra gerekçesini hazırlıyoruz. Dolayısıyla iyilik biraz karmaşık ve bulutların arkasında kalan bir kavram. Gerçek iyilik dediğimiz şey nedir onu ben de çok bilemiyorum, hiçbirimiz bilmiyoruz.

- Ana karakter Gökhan'ın Kübra'dan öncesi ve sonrası var. Gökhan'dan Semavi'ye doğru bir yolculuk. Her daim iyi ve ahlaklı. Anlamadığım birçok tavrı da var. Neden Kübra, Gökhan'ı seçti? Rastgele olmadığı çok aşikâr.

Gökhan'ın evet bazı iyi özellikleri var. Rastgele seçilmiş birisi değil ama bu özelliklere sahip tek kişi de değil. Kübra 86 kişiye birden mesaj gönderiyor. Bu 86 kişiden elene elene bir tek kişi kalıyor geriye. O da Gökhan.

Buradaki kritik özellikler, Gökhan'ın Kübra'ya inanmaya eğilimli olması ve anlam arayışı içinde olması. Yağmur Taylan benden daha güzel ifade etmişti. "Dindar olmaktan çok spiritüel bir insan" demişti Gökhan için. Çok doğru. Dindar olmasına rağmen "neden varız, ben kimim" soruları kafasını kurcalıyor Gökhan'ın. Varoluş krizinde ve tam olarak oturtabilmiş değil. Dolayısıyla bu etkilenmeye çok açık ama olay sadece ondan ibaret değil. Aynı zamanda çevresinde sağlam bir yeri olan, doğal bir lider. Halı saha takımının kaptanı, mahallede başı sıkışanın başvuracağı kişi, ailesinin direği. Sevgilisinin de tüm varlığıyla bağlandığı sarsılmaz bir erkek figürü. Kübra bir lider figürü arıyor ve Gökhan bu özelliklere tam oturan adaylar arasında.

- Romanda diziden farklı olarak sevgilisi Merve'nin güzelliği değil zekâsı ön planda. Merve'yi nasıl kurguladın?

Merve çok zeki. Olaylara müdahale etmeye cesaret edemediği için biraz kendini kurban konumunda buluyor. Aşk onu kurban ediyor aslında. Gökhan'ı çok seviyor, ama tam olarak da asla inanmıyor Gökhan'a. İnancını değiştirmeyi de başaramadığı için olayların içine sürükleniyor. Bu da onun felaketi oluyor.

- Gökhan sözün gücüne gönülden inanan bir karakter. Şiddeti sevmese de yanında şiddete meyilli arkadaşlarını bulundurarak kendini de sağlama alıyordu. Burada bir ikilem yok mu?

Evet, Gökhan başta çok pasifist ancak olaylar ilerledikçe, çevresindeki daha şiddete eğilimli müritlerinin etkisinde şiddete meyil gösteriyor. Biraz da mecbur kalıyor. Burada entelektüel anlamda çok yüksek seviyede olmayan bir karakterden bahsediyoruz. Her ne kadar ahlaki olarak sağlam dursa da o ilkeleri sonuna kadar savunacak birikime de sahip değil. Olaylar ilerledikçe o da biraz olayların akışına kendini kaptırmak zorunda kalıyor ve saldırı altında olduklarını gördüğünde şiddete şiddetle karşılık vermenin cazibesine kapılıyor.

- Biraz da sistemin yazılımcısı Berk hakkında konuşalım. Cinsel yönelimini özgürce yaşayan zeki bir adam Berk. Onu küçümseyenlere de gerekli dersi veriyor mu? Nasıl bir karakter?

Dizide gördüğümüz kısımda, kitaptakine göre biraz değiştirilmiş bir karakter. Dizide çılgın bilim adamı karakterine daha kaydırılmış olduğunu gördüm. O özellikleri bir parça taşısa da kötücül bir karakter değil kitaptaki haliyle. Kübra'nın neler yaptığını gördüğünde, iktidarı ele geçirme görevini iptal ediyor. Yaptığı işe aşkla bağlı, ama onun büyüsüne kapılacak kadar da şeytani bir karakter değil. Ancak içinde bir öfke var tabii. Türkiye'de bulunduğu dönemde cinsel yöneliminden dolayı hem ailesinden hem çevresinden, bu durumdaki herkes gibi baskı görmüş ve Amerika onun için bir özgürlük sağlamış. Ama çocukluğundan kalan öfke de içinde.

- Siyasette en temel tartışmalardan biri yönetenlerin, yönetme gücünü nereden aldıklarıdır. Kübra'yı var edenler bu nedenle mi inanç üzerinden ilerliyorlar?

Kübra'nın kitapta Game of Thrones'dan arakladığı bir cümle var. Araklandığı da söyleniyor zaten. Bir bölümde sistemi yaratanlar Kübra'yla Gökhan ve Semavi meselesi üzerine konuşuyorlar. Kübra'ya inanç meselesiyle ilgili soruyorlar: "Görev iktidarı ele geçirmek değil mi? Bununla ne ilgisi var?" Kübra'nın cevabı: "İktidar insanların olduğuna inandığı yerdedir."

- Kübra'da eski dünyayı "inanç" ve yeni dünyayı "yapay zekâ" temsil ediyor. Bir nevi eski ve yeni iktidarın savaşı. Asırlardır ve hâlâ tüm tek tanrılı dinlerde iktidarın halka benimsetilmesinin ana yöntemi din ve mezhep. Yapay zeka kendini bir dine dönüştürme riski taşıyor mu? Bilimin geçtiği yoldan geçip, dokunulmaz, sorgulanamaz hale gelmesi mümkün mü? Gelecekte bizi neler bekliyor?

İlk kısım zaten gerçekleşti bildiğim kadarıyla. Yapay zekâya tapınan birtakım yeni dinsel oluşumlar var. Doğrudan kitaptan bir cümle alıntılayayım. Kübra'nın kendisinin Tanrı olup olmama olasılığını değerlendirdiği yerde geçen bir cümle: "İki şey arasında ne kadar çok ortak nitelik varsa, o iki şeyin aynı şey olma olasılığı da o kadar yüksektir." Dolayısıyla aslında Tanrı'nın sıfatlarını düşündüğümüzde, özellikle İslam'da bunlar çok nettir, her şeyi bilen, her şeyi gören, her şeye gücü yeten gibi ifadeler var ve bunlar aslında yapay zekânın kolaylıkla ulaşabileceği hedefler. Her şeyi bilen, yeterince depolama kapasitesi varsa ve yetkiye bağlı engelleri aşabiliyorsa internete bağlı bütün cihazlara erişebilir. Bütün hepsinin kameralarına erişebilir. Yani dünya her biri internete bağlı milyarlarca kamerayla dolu ve onların her birine ulaşabilen bir göz her şeyi görüyor demektir. Yani aynı Allah gibi, kendi başınızdayken düşündüklerinizi, yaptıklarınızı da bilir, elinizde o telefonu tuttuğunuz sürece.

- Korkutucu geliyor bana!

Evet, en korkutucu tarafı da bunu durduracak bir gücün olmaması. Neyse ki biz bunu görecek kadar yaşamayacağız.

- Kitap da çetrefilli, karanlık ama aynı zamanda iktidarı ele geçirmek isteyen Muzaffer Bey var. Çok da tanıdık olan bu karakteri bize anlatır mısın?

Muzaffer Tosköylü, iş yaşamında büyük başarılar kazanmış çok çok zengin bir iş insanı.

Kendisinin her şeyin en doğrusunu bildiğini düşünüyor ve ne olduğunu anlamasa bile bu projeye çok büyük miktarda para koyacak kadar özgürlüğü olan bir adam. Önünde hiçbir engel ve hırsının da sınırı yok. Bir yandan da bilge tarafı da var ama iktidarı ele geçirmek isteyecek kişi de o. Ama kitapta mevcut iktidar buna izin vermiyor.

- Yeni kitabın çıktı. Kırk Üçteki Korkunç Traktör Yağmuru. Kübra'nın heyecanından öykü kitabını konuşamadık. Öykülerinde okuyucuyu neler bekliyor?

Kırk Üçteki Korkunç Traktör Yağmuru, on dokuz öyküden oluşan bir öykü kitabı. Kitaba adını veren uzunca öykü ilk sırada yer alıyor. Onda da inanç konusuna başka bir pencereden bakış var. Bilime ve rasyonel düşünceye olan inanç, dünya düzeninin hamurunda. Mevcut fizik biliminin açıklayamadığı bir felaket yaşanıyor. Gökten traktör yağıyor. Felaketin verdiği fiziksel hasar baş edilemeyecek kadar büyük değil, ama düşünsel hasar uygarlığı yıkıma sürüklüyor. Bilime olan inanç kaybolduğunda, aydınlanmanın da sonu geliyor. Onun bıraktığı boşluğu da anında başka inançlar dolduruyor.

Kitaptaki diğer öykülerin konuları çok çeşitli ama hepsinde, artık okuyucuların muhtemelen benden beklediği oyuncu taraf var. Üslup açısından da ilginç bir tecrübe benim için. Çünkü Sıcak Kafa ve Kübra romanlarında hikâyenin dayattığı bir üslup vardı. Öykülerde ise çok farklı denemeler yapmak mümkün. O olanağı da severek kullandım.

Ebru D. Dedeoğlu kimdir?

Ebru D. Dedeoğlu, işletme-ekonomi bölümünden mezun oldu. Executive MBA alanında yüksek lisansını tamamladı. İktisat Bankası'nda MT olarak başladığı iş hayatını 13 yıl süresince portföy yönetim şirketlerinin pazarlama biriminde yönetici olarak tamamladı.

Bir yıllık Uzak Doğu serüveninden sonra hayatına yeni bir yön vererek yayıncılık hayatına adım attı ve Doğan Kitap pazarlama biriminde yeniden başladı.

Türkiye'nin çok sayıda yazarlarıyla birebir geleneksel ve digital medya pazarlama stratejeleri üzerine çalıştı.

Cumhuriyet'de Türk/yabancı yazarlarla söyleşiler yaptı.Oksijen gazetesinde de röpörtajları devam etmektedir.

Yeni yazarlar keşfetti. Doğan Kitap'ta uzun yıllar süren yayıncılık hayatından sonra Ajans Letra'yı kurdu.

Halen Ajans Letra'da çalışıyor ve yazarlara danışmanlık hizmeti veriyor. Aralık 2023'ten itibaren kitaplar, yazarlar, yayın hayatı üzerine T24'te söyleşi yapmaya başladı.

"Narsisizm özünde bir temel güven eksikliği ve anneden ayrışma-bireyleşme sorunudur"

Kavgaz - Pilot, son dönemde okuduğum en iyi Türk polisiyelerinden biri. Kitabın sayfalarında Mutlu Kavgaz'la cinayeti çözmeye çalışırken, dönemin olaylarını google'dan araştırırken buldum kendimi

"Sultan kendi kızlarını zeki, görgülü, yakışıklı damatlarla evlendirirken Hadice ve Fehime'ye çirkin ve görgüsüz, hatta yaşlı damatlar seçmişti. Hadice Sultan, istemediği ve beğenmediği kocasını yatak odasına almıyordu. V. Murad'ın kızlarına hazırlanan saray ile kendi kızlarına hazırlattığı sarayın bahçe duvarı bitişikti. Ve olanlar oldu"

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Afşin Kum'la Kübra üstüne: İktidar mı, üst akıl mı? - Ebru D. Dedeoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Afşin Kum'la Kübra üstüne: İktidar mı, üst akıl mı?

17 15
28.01.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

28 Ocak 2024

Netflix dizisiyle tekrar gündeme gelen Kübra romanının yazarı Afşin Kum'la buluştum ve dizi hakkındaki görüşlerini sordum. Dizinin senaryosuna katkısı bulunmadığını söyleyen yazar ile kitap üzerinden Kübra'yı, yapayı zekâyı ve gelecekte bizleri neler beklediğini konuştuk.

- Merhaba Afşin. Kübra'yı severek okudum. Önce diziyi seyrettim. Kitaba göre biraz daha kara bir dünya çizilmişti ancak kitabı çok sevdim. Merak ediyorum "Kübra"nın yaratıcısı olarak diziyi nasıl buldun?

İyi yapılmış bir dizi, yönetmenler sektörün en iyileri zaten, Taylan Biraderler. Oyunculuklar, çekimler, renkler, açılar, mekânlar, tüm küçük ayrıntılar hepsi yerli yerinde. Senaryoya eklenen karakter arka plan hikâyeleri gibi ayrıntıların çoğu zekice yazılmış. Benim tek itirazım baştan beri uyarlanma yöntemi idi. Kitapta Gökhan'ın hikâyesi ile Kübra'nın hikâyesi paralel anlatıyor, bu da kurgunun çok daha yüksek tempolu olmasını sağlıyor. En başta yapım şirketinin kararı doğrultusunda ilk sezonda sadece Gökhan'ın hikâyesi ilerledi ve bu durumun da tempo problemi yarattığını düşünüyorum. Yani çok daha iyi olabilirdi kısaca. O yüzden üzülüyorum ama onun dışında ortaya çıkan iş başarılı.

- Dizide ana merkez inanç sistemi. Ve sürpriz sonlu. Kitabın dili akıcı ve etkileyici. Senaryoya hiç karışmadın mı?

Senaryoya karışmadım. Yani başta birlikte yazma niyetiyle çıktık ama biraz önce dediğim anlaşmazlık yüzünden yollar ayrıldı. Sonuçta hiçbir etkim olmadı senaryoya.

- Keşke dahil olsaydın. O zaman şöyle sorayım. Kübra'nın kıvrak dilini nasıl kurguladın? Söz konusu yapay zeka, hâlâ gelişmekte ve yapısı tam olarak bilinemiyor. Tuhaf yer yer anlamsız konuşan Kübra'nın tonunu ve dilini nasıl oturttun?

Aslında biraz Sıcak Kafa'nın tecrübesinden de faydalandım. Kübra kitaptaki haliyle hafiften abuklayan bir yapay zekâ. Gökhan'a, çok metaforik, pek çok yöne çekilebilecek, çok havalı görünen ama ne demek olduğu tam da net olmayan mesajlar gönderiyor. Bunları anlamlandıran ve kafasında tanrısal, ilahi bir bütünlük haline getiren Gökhan aslında.

Kübra hiçbir zaman ona doğrudan Tanrı olduğunu söylemiyor. Gökhan buna inandıkça Kübra da inanıyor ve karşılıklı olarak birbirlerini inandırıyorlar. Dolayısıyla, Kübra'nın bütün mesajlarının dilinde metaforik tonu korumaya çalıştım.

- Kübra, iktidarı ele geçirmek isteyenlerin silahı mı, üst aklı mı yoksa saf vicdan mı?

Kübra'ya iktidarı ele geçirme görevi veriliyor ama ciddi değiller aslında. Henüz gelişmekte olan bir yapay zekâ acaba nasıl bir yöntem geliştirecek diye merak ediyorlar ve test ediyorlar. Kübra işi çok ağırdan alıyor, sadece mesaj göndererek başlıyor. Kübra'yı geliştirenler de bu teste ilgilerini kaybediyorlar bir yerden sonra. Başka işlere dalıyorlar. Kübra arka planda çalışarak bütün bu senaryoyu gerçekleştiriyor aslında. Dolayısıyla iktidarı ele geçirmeye çalışanların aracı gibi görünüyor ancak gerçekte iktidarı ele geçirmeye çalışan bir özne yok.

- Peki saf vicdan mı?

Yok. Kübra vicdan diye bir şey bilmiyor. Bizlerde içsel olarak belki doğuştan gelen, belki çok küçük yaşlarda edinilen iyilik, kötülük nosyonları Kübra'da yok. Öyle bir yaradılışı olan bir varlık değil. Bildiği her şey veri, veri üzerinden öğreniyor ve eğer veri ona iyi olmayı söylemiyorsa iyi olmak için bir gerekçesi yok.

- Peki kitaptan bir alıntına ve cevabına istinaden sormak istiyorum. "Dünyayı kötülük yönetiyor olabilir ama insanların içinde iyilik var." İyiliğin de günümüzde kapitalist eylemlerin aklayıcısı olduğunu düşünürsek o zaman iyi insan ve iyilik nedir?

İyiliği herkes kendine göre yorumlayabilir. Kötülük ise üzerinde daha kolay uzlaşılabilen bir kavram. Kötülük her koyunun kendi bacağından asılması sonucunu getirir. Yani hiç kimse birbirine acı vermeyi umursamaz. Herkes kendi çıkarını düşünürse, eski kovboy filmlerindeki gibi bir ortam olur. Kimseye güvenemezsin, önüne çıkanı vurursun. Böyle bir düzen kurulur ve işler. Kötülüğün böyle bir gücü var. İnsanlar iyilik paydasında buluşacakları yerde, kötülük paydasında daha kolay buluşurlar. Diğer yandan da herkes iyi olduğunu düşünür. Yani kendisinin aslında kötü bir insan olduğunu fark etmez. Kötü davranışlarını rasyonalize edebilir ve kendini haklı çıkarabilir. Yakın dönemdeki çalışmalarda da gösteriyor ki insan zihni........

© T24


Get it on Google Play