Diğer

Konuk Yazar

18 Aralık 2023

Yakın zamanda isimleri birbirine çok benzeyen iki eser okudum ve izledim. Bunlardan bir tanesi Javier Cercas’ın Şubat 1981’de İspanya’da yaşanan darbe girişimini anlattığı “Bir Anın Anatomisi” adında kurmaca dışı roman olarak tarif edilen kitap. Diğeri ise bu yıl Cannes’da Altın Palmiye kazanan ve şüpheli bir ölümün mahkeme sürecini anlatan Justine Triet’nin yönettiği “Bir Düşüşün Anatomisi” isimli film.

Bazen bir olayı, çok eskilere gitmeden hemen öncesi ve hemen sonrasıyla tasvir etmeye çalışmak aslında ne yaşandığını anlamaya çok yardımcı oluyor. Olayın kahramanlarının ruh hallerini anlayabilmek, nasıl bir halin içine düştüğümüzü kavrayabilmek adına olayın yaşandığı an etrafında kalem oynatmak, olayı sadece tasvir etmek büyük resmi anlamamızı sağlıyor.

Gelin aynı şeyi bundan altı gün önce Türkiye’de yaşanan bir link girişimi için yapmaya çalışalım. Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçında futbol hakemi Halil Umut Meler’i öldürme girişimi için… Evet, öldürme girişimi. Bunu ben değil, Halil Umut Meler söylüyor. Haydi başlayalım…

Böyle bir durumda maçın hiçbir önemi yok tabii ki… Fakat dedik ya, büyük resim için detaylara ihtiyaç var. Maçı da anlatmak lazım. Ankara’daki maçta iki kırmızı kart çıkıyor. Biri Ankaragücü’ne, diğeri Çaykur Rizespor’a… Ankaragücü’nün de,Çaykur Rizespor’un da penaltı itirazları var. Ankaragücü’nün öncesinde elle oynama olduğu için iptal edilen bir golü var. İki de karşılıklı gol var. Rizespor’un golü son dakikada geliyor ve maç 1-1 bitiyor.

Halil Umut Meler son düdüğünü çalıyor ve maç bitiyor. Fakat burada şaşırtıcı bir durum var: Etrafında Ankaragücü değil Rizespor futbolcuları var. İtiraz ediyorlar. Önce bir, sonra iki, sonra üç tanesi… Onlar da memnun değiller. O sırada görüntünün arkalarında bir yerde Ankaragücü Teknik Direktörü Emre Belözoğlu’nu görüyoruz. Hakeme doğru sağ elinin işaret parmağını ileri geri sallayarak bir şeyler söylüyor. Daha doğrusu ona doğru bağırıyor. Onu Rizespor Teknik Direktörü İlhan Palut tutuyor. Palut kolunu ön kısımdan Emre’nin omzuna doğru dolamış ve kulağına bir şeyler söyleyerek soyunma odasına doğru gitmesi için ikna etmeye çalışıyor.

Emre Belözoğlu kadrajdan çıktığında resme bir Çaykur Rizesporlu oyuncu giriyor. O da itiraz ederek hakeme doğru yürüyor. Derken birden Ankaragücü oyuncularından 11 numaralı Gary Rodrigues’in hakeme doğru koştuğunu görüyoruz. Oysa bir önceki karede soyunma odasına giderken görmüştük.

Hemen ardından anlıyoruz ki, aslında birisini durdurmak için yeniden hakeme yönelmiş bir durumda: Görev yaptığı kulübün başkanını! Rodrigues, Faruk Koca’nın koşuşunu ve solundan hakeme yöneldiğini görünce “Heeey” diye bağırıyor ve son bir hamle ile ceketinin ucunu yakalamaya çalışıyor.

Tam o anda Koca, hakem Meler’e yumruğu atıyor ve hakem yere düşüyor. Rodrigues korkudan olsa gerek, geri çekilip kadrajdan çıkıyor. Artık başka bir açıya geçiyoruz. Halil Umut Meler yerde ve yüzünü korumaya çalışıyor. Yerde tekmeler atılıyor. Meler yüzünü, daha doğrusu başını korumaya çalışırken ilk tekme kafasına geliyor. Sonraki birkaç tekme ise göğsüne… Faruk Koca önce geri çekiliyor, sonra yeniden hamle yapmaya çalışıyor. O esnada hakeme itiraz etmekte olan Rizesporlu oyuncular hakemi korumaya çalışıyor. Keza maçın dördüncü hakemi de…

Halil Umut Meler ayakta. Sol gözünün altı şişmiş, gözü kapanmak üzere… Etrafında çevik kuvvet var. Tribünler Meler’e tepki gösterirken o “Eyvallah” der gibi elini üst üste defalarca göğsüne götürüyor. Bir ara da kapanan gözünü tribünlere gösteriyor. Bu hareketlerinin toplamı “Eyvallah, verdiniz işte cezamı” der gibi bir izlenim yaratıyor. Ama soyunma odasına giremiyor. Tünel girişinde çevik kuvvetle birlikte bekliyor. Sonra girişin boşaldığı bilgisi gelince polisler ve Meler kendisini tünele atıyor.

Gece saat 02.00’ye doğru geliyor. Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi federasyon binasının önünde açıklama yapıyor. Konuşmasının birkaç noktasında bağırıyor başkan. Feryat eder, isyan eder gibi bir tonu var: Her fırsatta hakemleri hedef gösteren, bunu yaparken de bu işin sonunun nereye gideceğini göz ardı eden herkes bu gece olanları enine boyuna düşünsün. Hep hakemlerle ilgili konuşanlar, kulüp başkanları, kulüp yöneticileri, hakemleri düşman gösterenler enine boyuna düşünsün. Bu gece Türk futboluna utanç dolu bir yumruk atıldı. Bu olaya karışan herkes bunun bedelini ödeyecek.”

Federasyonun açıklamasında herkes var, federasyonun kendisinin bu işte nasıl bir sorumluluğu vardı, ne gibi eksikler nedeniyle bu olay yaşandı gibi detaylar yok. Mesela meslek büyüğümüz Ercan Taner’in haklı olarak altını çizdiği gibi sahaya inenlerin niçin hiçbirinin akreditasyon kartı yoktu, gibi soruların cevaplarını bugün hala bilmiyoruz.

Ertesi gün hafta sonunda oynanacak maçların ertelendiği bilgisini alıyoruz. Halil Umut Meler’i ziyarete giden hakem arkadaşları hastane çıkışında kamuoyuna ilk açıklamalarını yapıyor. Maçlar tatil edilmese bile kendilerinin şu anda futbolu düşünmediğinin altını çizen hakemlerin sözcülüğünü Arda Kardeşler ve Mete Kalkavan üstleniyor: “Şu anda zaten hakemlik ve futbol konuşacak veya düşünecek halimiz yok. Şu anki tek önceliğimiz arkadaşımız Halil Umut Meler'in, bir an önce sağlığına ve ailesine kavuşmasıdır. Halil Umut Meler'in yanındayız. Bundan sonra kendisinin sağlığına kavuştuğunda tüm hakemler olarak tekrar bir araya gelerek, kendisiyle birlikte geleceğimiz ve kariyerimizle ilgili alacağımız kararları tekrar sizlere açıklayacağız."

Saldırı gecesi görevinden istifa eden Ankaragücü Başkanı Faruk Koca olaydan bir gün sonra tutuklanıyor. Onunla beraber iki saldırgan daha tutuklanıyor. Ayrıca gözaltına alınan üç kişi serbest kalıyor ve bunlardan bir tanesi tutuksuz yargılanıyor. Koca’nın iddianamesi hafta sonuna doğru ortaya çıkıyor. İstenen ceza şöyle: ‘Kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle spor alanında kemik kırığı oluşturacak şekilde kasten yaralama’ suçundan üç yıl dört aydan 10 yıl bir ay 15 güne, ‘tehdit’ suçundan altı aydan iki yıla, ‘Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’a aykırılık’ suçundan ise üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası.

Tutuklama haberiyle birlikte Faruk Koca’nın polise verdiği ifade basına yansıyor: “Hakemin verdiği yanlış kararlar ve tahrik edici davranışlardan dolayı bu olay gelişmiştir. Benim amacım hakeme sözlü tepki gösterip, yüzüne tükürmekti. Bu esnada hakemin yüzüne bir tokat attım. Benim atmış olduğum tokat kırığa sebebiyet vermez. Benim atmış olduğum tokattan sonra hakem yaklaşık 5-10 saniye ayakta durdu, daha sonra kendisini yere attı. Kalp rahatsızlığım bulunması sebebi ile de beni olay yerinden hemen uzaklaştırdılar. Ben bunun dışında gerçeklesen hiçbir olaydan haberdar değilim.”

Halil Umut Meler saldırıdan iki gün sonra yaşadıklarında dahli bulunan herkesten şikayetçi oluyor ve hastanede alınan ifadesinde şunları söylüyor: “Faruk Koca benim sol göz altıma yumrukla vurdu, yere düştüm. Ben yerdeyken tüm şahıslar birçok kez yüzüme ve vücudumun diğer yerlerine tekmeyle vurdular. Faruk Koca, tüm hakem arkadaşlarım ile bana ‘Sizi bitireceğim’ dedi. Bana hitaben ‘Seni öldüreceğim’ dedi. Bana vuran Faruk Koca’dan ve diğer şahıslardan davacı şikayetçiyim. Uzlaşmak istemiyorum. Söyleyeceklerim bundan ibarettir.”

Yine saldırıdan iki gün sonra Kulüpler Birliği Başkanı sıfatıyla Ali Koç açıklama yapıyor ve Futbol Federasyonu’nun açıklamasında kendileri dışında herkesi suçlu bulmasına tepki gösteriyor: "TFF kendini bu olaylardan ayıramaz. TFF'nin bu olaylarda suçlayıcı tavrı kabul edilemez. Konuyla ilgisi olmayanları azmettirici olarak göstermesi kabul edilemez bir yaklaşım. Sayın Büyükekşi'nin Gaziantep Kulübü'nde başkan olduğu dönemdeki açıklamalarına göz atmanızı rica ediyorum. Burada bir tutarsızlık var."

Ali Koç, ayrıca Kulüpler Birliği olarak hakemlerin açıklamalarına ve sözcülerine tepki gösterdiklerini söylüyor: “Hakemlerin hastane çıkışı açıklamaları, sözcü olarak seçtikleri kişiler içeride büyük rahatsızlık yarattı. Hakemliğin durumu ortada."

Çarşamba gününde bir tuhaflık var. Pazartesi gecesi ligler süresiz ertelendiğini, çarşamba günü ise 19 Aralık’ta (Salı günü yani… Pazar değil de salı…) başlayacağını duyuruyor Federasyon Başkanı. Üstelik tonu da değişmiş, bu işi yapanlar hesap verecek diye kükreyen Büyükekşi gitmiş, yerine başkası gelmiş: “Faruk Başkanımızı uzun yıllardır tanıyoruz. Böyle biri değildi. Bir sağlık durumu mu oldu, ne oldu bilmiyoruz. Bizim konumuz şu an bu değil. Konu adalete gitmiştir ve adalet gerekeni yapmıştır.”

Tamam o kısım yargının işi doğru… Peki futbola dair karar? Orada da pazartesiye göre “bi’ değişik” konuşuyor Büyükekşi: “Nasıl mahkemelere bir bakan, cumhurbaşkanı müdahale edemiyorsa, biz de PFDK’ya müdahale edemeyiz. Onlar karar verecektir. Bir düzeltme yapılacaksa da Tahkim Kurulu yapacaktır. Benim bu konuda bir şey söylemem yanlış olur.”

Dedim ya, çarşamba rüzgâr başka yerden esiyor sanki… Bu defa Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş açıklama yapıyor. Yavaş’ın açıklamasında Ankaragücü’nün küme düşürüleceği söylentilerine dikkat çekiliyor. Fakat kim üretiyor bu söylentileri, öğrenemiyoruz. “Cezanın toplum nezdinde camianın tamamına uygulanması gibi bir anlayışı kabul etmeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz” diyor Yavaş. Biz yine anlamıyoruz. Kim kime, ne ceza verdi/verecek, belli değil ki…

Yavaş’ın çıkışının ardından bu defa AKP’nin Ankara milletvekilleri Ankaragücü’ne geçmiş olsun ziyaretine gidiyor: Biz Ankara milletvekilleri olarak diğer tarafta da spor camiasının aynı zamanda zarar görmemesi, Ankaragücü futbol takımımızın, şehrimizin zarar görmemesi adına Ankaragücü yönetimine geçmiş olsun demek için buradayız.”

Cumartesi yani dün öğlene doğru Halil Umut Meler’in açıklaması düşüyor ajanslara. Meler olayın faillerinin en ağır şekilde cezalandırılmasını istediğini söylüyor. "Hayatın her alanında şiddetin ve şiddete olan inancın son bulmasını temenni ettiğini" belirtiyor. “Futbolun ve hayatın doğal akışını dönmesini beklediğini” dile getiriyor ve hakem arkadaşlarına sesleniyor: “Bu kapsamda tüm detaylarıyla güvenliklerinin sağlanması koşuluyla çok sevdiğim hakem arkadaşlarımın yapmakta oldukları kamu görevine dönmesi ve müsabakaların devamı benim de arzumdur.”

Hakemler Meler’in bu açıklamasından hemen sonra bir açıklama daha yapıyor. En son salı günü futbol konuşacak da, düşünecek de halimiz yok, demişlerdi. Sonra ne ara konuştular, ne ara düşündüler. Oradaki reaksiyonları ne idi… Bunları öğrenemedik. Ama federasyon ile görüştüklerini ve özellikle güvenlikle ilgili güvenceler aldıklarını söylüyorlar ve açıklıyorlar:

“Tüm bu takvim çerçevesinde geldiğimiz noktada son derece hızlı reaksiyon göstermiş olan devlet kademeleri, Türkiye Futbol Federasyonu ve adli mercilerin attığı adımlar sonrasında futbol hayatının normal akışına dönmesi yönünde bizler de hakemler olarak yapmakta olduğumuz kamu görevine geri dönme kararı almış bulunmaktayız.”

Aslında bir “son söz”e gerek yok. Sadece şunu belirtmek istedim. Pazartesi akşamı “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” şeklinde esen rüzgar, yine beş gün içerisinde “her şey çok güzel olacak”a nasıl dönüştü, ben anlamadım. Ne değişti, hangi önlemler alındı/alınacak onu da anlamadım. Hiçbir şey değişmediyse niçin herkes gelinen noktada mutlu ve tatminkâr, bu nasıl oldu, onu da anlamadım. Bir hakeme bir futbol kulübünün başkanı tarafından öldürme girişiminde bulunulmasından nasıl bir ders çıkardık, anlayan birisi varsa lütfen anlatsın.

Eray Özer kimdir?

Eray Özer ODTÜ’de psikoloji okudu, sosyoloji hatmetti. Akabinde Bilgi Üniversitesi’nde yüksek lisans, Anadolu Üniversitesi’nde ise tez aşamasına takılan bir doktora ile akademik hayattan bir türlü elini eteğini çekemedi. Hatta iki yıl boyunca Kadir Has Üniversitesi’nde sosyoloji dersleri verdi.

Meslek hayatına Radikal Gazetesi’nde başladı, kısa süreli televizyon haberciliği deneyiminin ardından Doğuş Dergi Grubu’nda devam etti.

Son olarak ise Cumhuriyet hafta sonu eki Sokak’ı çıkaran ekipte yer aldı. Radikal, Birgün, Cumhuriyet ve Diken’de yazdı.

Yaklaşık dört sezondur devam eden bir podcast içeriği hazırlıyor. Buzdolabının tarihinden Yapay Zekâ’ya, Roman halkının hikâyesinden Kayıp Kıta Mu’ya birbirinden farklı konular hakkında hiç bilinmeyenlerin anlatıldığı "Yeni Haller" ismindeki podcast yayınına Spotify'dan veya tüm podcast uygulamalarından ulaşabilirsiniz.

Gelin ben size Charles'a da ilham olduğu düşünülen bir ismin, "Ponzi Şeması"nın gerçek babasının -belki de dedesinin?- hikâyesini anlatayım

Biz bunca acıyı nerede biriktiriyor olabiliriz? Aynılığın cehenneminde hapsolduğumuz o koskoca karanlıkta mı? Biriktirdiğimiz acı büyüdükçe, biz onu o karanlık köşede görmezden geldikçe giderek katılaşıp içimizde habis bir ura dönüştüğünü kabul etmek istemiyoruz. Acımızla tanışıp, onu sağaltmaya çalışmaktan uzak durdukça sebebini çözemediğimiz bir depresyon kaplıyor içimizi

Kapitalizm bir kez daha galip geldi. Geldiğimiz noktada OpenAI'ın yeni seçilen yönetim kurulunda ABD eski Hazine Bakanı bile var. Altman'a meydan okuyan ekip ise tasfiye edildi

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Bir saldırının anatomisi - Eray Özer
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir saldırının anatomisi

14 0
18.12.2023

Diğer

Konuk Yazar

18 Aralık 2023

Yakın zamanda isimleri birbirine çok benzeyen iki eser okudum ve izledim. Bunlardan bir tanesi Javier Cercas’ın Şubat 1981’de İspanya’da yaşanan darbe girişimini anlattığı “Bir Anın Anatomisi” adında kurmaca dışı roman olarak tarif edilen kitap. Diğeri ise bu yıl Cannes’da Altın Palmiye kazanan ve şüpheli bir ölümün mahkeme sürecini anlatan Justine Triet’nin yönettiği “Bir Düşüşün Anatomisi” isimli film.

Bazen bir olayı, çok eskilere gitmeden hemen öncesi ve hemen sonrasıyla tasvir etmeye çalışmak aslında ne yaşandığını anlamaya çok yardımcı oluyor. Olayın kahramanlarının ruh hallerini anlayabilmek, nasıl bir halin içine düştüğümüzü kavrayabilmek adına olayın yaşandığı an etrafında kalem oynatmak, olayı sadece tasvir etmek büyük resmi anlamamızı sağlıyor.

Gelin aynı şeyi bundan altı gün önce Türkiye’de yaşanan bir link girişimi için yapmaya çalışalım. Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçında futbol hakemi Halil Umut Meler’i öldürme girişimi için… Evet, öldürme girişimi. Bunu ben değil, Halil Umut Meler söylüyor. Haydi başlayalım…

Böyle bir durumda maçın hiçbir önemi yok tabii ki… Fakat dedik ya, büyük resim için detaylara ihtiyaç var. Maçı da anlatmak lazım. Ankara’daki maçta iki kırmızı kart çıkıyor. Biri Ankaragücü’ne, diğeri Çaykur Rizespor’a… Ankaragücü’nün de,Çaykur Rizespor’un da penaltı itirazları var. Ankaragücü’nün öncesinde elle oynama olduğu için iptal edilen bir golü var. İki de karşılıklı gol var. Rizespor’un golü son dakikada geliyor ve maç 1-1 bitiyor.

Halil Umut Meler son düdüğünü çalıyor ve maç bitiyor. Fakat burada şaşırtıcı bir durum var: Etrafında Ankaragücü değil Rizespor futbolcuları var. İtiraz ediyorlar. Önce bir, sonra iki, sonra üç tanesi… Onlar da memnun değiller. O sırada görüntünün arkalarında bir yerde Ankaragücü Teknik Direktörü Emre Belözoğlu’nu görüyoruz. Hakeme doğru sağ elinin işaret parmağını ileri geri sallayarak bir şeyler söylüyor. Daha doğrusu ona doğru bağırıyor. Onu Rizespor Teknik Direktörü İlhan Palut tutuyor. Palut kolunu ön kısımdan Emre’nin omzuna doğru dolamış ve kulağına bir şeyler söyleyerek soyunma odasına doğru gitmesi için ikna etmeye çalışıyor.

Emre Belözoğlu kadrajdan çıktığında resme bir Çaykur Rizesporlu oyuncu giriyor. O da itiraz ederek hakeme doğru yürüyor. Derken birden Ankaragücü oyuncularından 11 numaralı Gary Rodrigues’in hakeme doğru koştuğunu görüyoruz. Oysa bir önceki karede soyunma odasına giderken görmüştük.

Hemen ardından anlıyoruz ki, aslında birisini durdurmak için yeniden hakeme yönelmiş bir durumda: Görev yaptığı kulübün başkanını! Rodrigues, Faruk Koca’nın koşuşunu ve solundan hakeme yöneldiğini görünce “Heeey” diye bağırıyor ve son bir hamle ile ceketinin ucunu yakalamaya çalışıyor.

Tam o anda Koca, hakem Meler’e yumruğu atıyor ve hakem yere düşüyor. Rodrigues korkudan olsa gerek, geri çekilip kadrajdan çıkıyor. Artık başka bir açıya geçiyoruz. Halil Umut Meler yerde ve yüzünü korumaya çalışıyor. Yerde tekmeler atılıyor. Meler yüzünü, daha doğrusu başını korumaya çalışırken ilk tekme kafasına geliyor. Sonraki birkaç tekme ise göğsüne… Faruk Koca önce geri çekiliyor, sonra yeniden hamle yapmaya çalışıyor. O esnada hakeme itiraz etmekte olan Rizesporlu oyuncular hakemi korumaya çalışıyor. Keza maçın dördüncü hakemi de…

Halil Umut Meler ayakta. Sol gözünün altı şişmiş, gözü kapanmak üzere… Etrafında çevik kuvvet var. Tribünler Meler’e tepki gösterirken o “Eyvallah” der gibi elini üst üste defalarca göğsüne götürüyor. Bir ara da kapanan gözünü tribünlere gösteriyor. Bu hareketlerinin toplamı “Eyvallah, verdiniz işte cezamı” der gibi bir izlenim yaratıyor. Ama soyunma odasına giremiyor. Tünel girişinde çevik kuvvetle birlikte bekliyor. Sonra girişin boşaldığı bilgisi gelince polisler ve Meler kendisini tünele atıyor.

Gece saat 02.00’ye doğru geliyor. Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi federasyon binasının önünde açıklama yapıyor. Konuşmasının birkaç noktasında bağırıyor başkan. Feryat eder, isyan eder gibi bir tonu var: Her fırsatta hakemleri hedef gösteren, bunu yaparken de bu işin sonunun nereye gideceğini göz ardı eden herkes bu gece olanları enine boyuna düşünsün. Hep hakemlerle ilgili konuşanlar, kulüp başkanları, kulüp yöneticileri, hakemleri düşman gösterenler enine boyuna düşünsün. Bu gece Türk futboluna utanç dolu bir yumruk atıldı. Bu olaya........

© T24


Get it on Google Play