Diğer

21 Aralık 2023

Britanya Dışişleri Bakanı James Cameron, Rusya-Ukrayna Savaşı için “harika bir yatırım” dedi.

Açıklaması da şu:

“Savunma bütçenizi yüzde 10 arttırıp, Ukraynalıların cesareti ile Rusya'nın savaş öncesi savunma teçhizatının ve ordusunun yüzde 50'sini yok ediyorsunuz. Üstelik Amerikalılar ve İngilizler hayatını kaybetmeden. Bu harika bir yatırım!”

Ne güzel, değil mi?

Bu arada “Ukraynalıların cesareti” yerine “Ukraynalıların cesetleri” deseniz de çok fark etmiyor.

Zaten cümlenin o bölümü Cameron açısından çok önemli değil, orada kendince Ukraynalılara yönelik ufak bir kibarlık yapmış.

İşin aslı şu:

“Biraz para koyup Rusya’ya büyük zarar veriyoruz. Ve bizimkilerin burnu bile kanamıyor. Daha ne olsun!”

Orada ölenler (çok sayıda Ukraynalı ve Rus) hiç sorun değil.

Birkaç ay önce de meslektaşımız Murat Yetkin, ABD Kongresinin Demokrat Partili Senatörü Richard Blumenthal’in şu sözlerini aktarmıştı:

“Amerikalılar şundan emin olmalı ki, paramızın karşılığını alıyoruz. Yıllık askerî bütçemizin yüzde 3’ünden daha az bir yatırımla Rus Silahlı Kuvvetleri’ni yaklaşık yüzde 50 oranında zayıflattık, Rus askerî gücünü yarı yarıya azalttık.”

Dikkat ettiyseniz burada da yine aynı kelime geçiyor: “Yatırım."

Yetkin, devamla şöyle yazmıştı:

“Gerçekten ben savaşlara emperyalist bakışın bu kadar samimi ve bu kadar ahlaksız itirafını ilk defa okuyorum. Bunun bir örneğine 2014’ten bu yana Suriye’de tanık olmuyor muyuz? Suriye’de - istense kısa sürede bitirilebilecek IŞİD tehlikesi gerekçesiyle - üstelik terör örgütü saydığı PKK ve bağlantılı örgütleri bir nevi ‘kara gücü’ olarak kullanmıyor mu ABD?”

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın farklı aşamaları oldu. Başladığı gün, 22 Şubat 2022’de Rusya kısa sürede kazanacağından emin gibiydi. Bütün dünya da buna güçlü ihtimal olarak bakıyordu.

Ama öyle olmadı.

Ukrayna direndi. Günler ve haftalar geçti ama Rusya kazanamadı. Batı yavaş yavaş Ukrayna’ya göndereceği yardımların savaşın kaderini değiştirebileceğini düşünmeye başladı.

Bu arada ilk kurşunun atılmasından tam 5 hafta sonra Türkiye’nin arabuluculuk çabaları taraflara önemli bir fırsat sundu: 29 Mart’ta İstanbul’da düzenlenen görüşmelerde ateşkese yaklaşıldı. Aradan uzun süre geçmesinin ardından Ukraynalı bir katılımcının, David Arahamiya’nın anlattıklarından öğrendik ki, o sırada Batı’nın ve özellikle de dönemin Britanya Başbakanı Boris Johnson’un Kiev yönetimine yaptığı baskılar sonucu görüşmeler yarıda kesildi.

Savaşa devam edildi, hâlâ da ediliyor.

Rusya işgal ettiği dört bölgeyi 30 Eylül 2022’de kendi topraklarına kattığını ilan etti. Şu anda Ukrayna’nın yaklaşık yüzde 20’sini elinde tutuyor ve yeni ataklar yapıyor. Ancak cephedeki durum aylardır çok fazla değişmiyor. Bu arada yaz aylarında ve sonbahar başlarında Ukrayna’nın düzenlediği karşı taarruz pek etkili olamadı.

Birkaç aydır “Batı yoruldu” türü anlatımlar ortalarda dolaşıyor. Her biri kendi iç sorunlarıyla uğraşan Batılı ülkeler, “onca yardım etmelerine rağmen” Ukrayna’nın neden Rusya’yı püskürtemediğini sorguluyor ve bu işin sonu ne olacak diye kara kara düşünüyor.

Bu arada ilk aylarda “Ukrayna’yı sonuna kadar destekleyeceğiz”, “Kiev’i asla yarı yolda bırakmayacağız” türü söylemleri rafa kaldırdılar. Evet, bir söz verilmişti ama dün dündü, bugün de bugün.

Ukraynalılar ise 2014 Kırım işgalinden bu yana yine Batı’nın yardımıyla eğitilen silahlı kuvvetlerinin direnişi ve Batı’nın ekonomik-askerî yardımları sayesinde Rusya’nın ilerleyişinin durdurulduğunu, Batı’dan istenen silah ve askerî malzemelerin “kısa sürede ve yeterli miktarda gönderilmemesi” nedeniyle daha fazla başarılı olamadıklarını söylüyor.

Bunun üzerine bir de 7 Ekim’den bu yana dikkatlerin İsrail-Filistin Savaşı’na çevrilmesi, İsrail’i destekleyen Batı’nın zaten yorulduğu Ukrayna cephesine ilgisini iyice kaybetmesi sonucu bu günlere geldik.

Bugün gelinen noktada Ukrayna’ya desteğe devam edilmesini savunan, bu yolda 61 milyar dolar izni bekleyen ABD Başkanı Joe Biden bir türlü Kongre engelini aşamıyor. Acaba aşmak için gerçekten çok mu çalışıyor yoksa onu da yavaşlatan lobiler var mı? Kasım 2024 başkanlık seçimlerine giderken “Ukrayna faktörü”nü nasıl kullanabileceğini hesaplıyor?

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamalar Kiev için ayrılan paraların çok yakında biteceğini bildiriyor. ABD’nin ayak sürüdüğünü gören Avrupa Birliği de fazla acele etmiyor. Gerçi AB üyeleri 50 milyar euro vermeye hazırlar ama ah şu Macaristan lideri Viktor Orban olmasa! Kısacası para yok!

Önceki gün bir basın toplantısı yapan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin morali çok iyi değildi; Batı’nın yardımlarına devam edeceğini umduğunu söyledi.

Ondan bir hafta önce basın toplantısı yapan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise pek neşeliydi. Artık ne savaşa başlamasının ne kadar doğru olduğunu sorguluyor, ne de bunca zamandır neden Kiev’i dize getiremediğini düşünüyor gibiydi. Parlayan gözlerinin gerisinde muhtemelen “Batı böyledir işte, bugün değilse yarın Ukrayna’yı tümüyle olarak satarlar; ben de o zaman zaferimi kat kat büyütürüm” umudu vardı.

Putin haksız mı?

Ha, bu arada siyaset bağımlılarının savaşı konuşurken “unuttukları” bir şey var: Ölenlerin ve yaralananların sayısı artık binlerle, on binlerle değil, yüz binlerle ölçülüyor.

Batı’nın sözünde durmayacağı belli olsa, savaşın bir aşamasında, örneğin, İstanbul görüşmelerinde fren yapılsa, bu insanların çoğu şimdi sağ ve sağlıklı olabilirdi.

Ama Batı böyle işte!

Rusya’yı da unutmayalım:

22 Şubat 2022’de Ukrayna’yla savaşa başlamasaydı, o coğrafyadaki insanlar yine ölecekti ama çoğu eceliyle ve muhtemelen uzun yıllar sonra…

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

İktidarlar, Çaykovski'nin Kuğu Gölü'nü darbelerden lider cenazelerine kadar tarihin en olmadık zamanlarında halkla buluşturmayı alışkanlık haline getirdi

Putin başkanlık seçimleri için adaylığını koyunca, bazı "muhalif" partiler “onu biz aday olarak göstermek istiyoruz” diye açıklamalar yaptı

Horoz dediğin öter kardeşim, zamanı mı değil mi diye düşünmez. Gazeteci de ne görüyorsa onu yazar. Bu işlerin zamanı, sırası yoktur

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Batı’nın “harika yatırım”ı yüz binlerce ölümden sonra durdu - Hakan Aksay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Batı’nın “harika yatırım”ı yüz binlerce ölümden sonra durdu

28 7
21.12.2023

Diğer

21 Aralık 2023

Britanya Dışişleri Bakanı James Cameron, Rusya-Ukrayna Savaşı için “harika bir yatırım” dedi.

Açıklaması da şu:

“Savunma bütçenizi yüzde 10 arttırıp, Ukraynalıların cesareti ile Rusya'nın savaş öncesi savunma teçhizatının ve ordusunun yüzde 50'sini yok ediyorsunuz. Üstelik Amerikalılar ve İngilizler hayatını kaybetmeden. Bu harika bir yatırım!”

Ne güzel, değil mi?

Bu arada “Ukraynalıların cesareti” yerine “Ukraynalıların cesetleri” deseniz de çok fark etmiyor.

Zaten cümlenin o bölümü Cameron açısından çok önemli değil, orada kendince Ukraynalılara yönelik ufak bir kibarlık yapmış.

İşin aslı şu:

“Biraz para koyup Rusya’ya büyük zarar veriyoruz. Ve bizimkilerin burnu bile kanamıyor. Daha ne olsun!”

Orada ölenler (çok sayıda Ukraynalı ve Rus) hiç sorun değil.

Birkaç ay önce de meslektaşımız Murat Yetkin, ABD Kongresinin Demokrat Partili Senatörü Richard Blumenthal’in şu sözlerini aktarmıştı:

“Amerikalılar şundan emin olmalı ki, paramızın karşılığını alıyoruz. Yıllık askerî bütçemizin yüzde 3’ünden daha az bir yatırımla Rus Silahlı Kuvvetleri’ni yaklaşık yüzde 50 oranında zayıflattık, Rus askerî gücünü yarı yarıya azalttık.”

Dikkat ettiyseniz burada da yine aynı kelime geçiyor: “Yatırım."

Yetkin, devamla şöyle yazmıştı:

“Gerçekten ben savaşlara emperyalist bakışın bu kadar samimi ve bu kadar ahlaksız itirafını ilk defa okuyorum. Bunun bir örneğine 2014’ten bu yana Suriye’de tanık olmuyor muyuz? Suriye’de - istense kısa sürede bitirilebilecek IŞİD tehlikesi gerekçesiyle - üstelik terör örgütü saydığı PKK ve bağlantılı örgütleri bir nevi ‘kara gücü’ olarak kullanmıyor mu ABD?”

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın farklı aşamaları oldu. Başladığı gün, 22 Şubat 2022’de Rusya kısa sürede kazanacağından emin gibiydi. Bütün dünya da buna güçlü ihtimal olarak bakıyordu.

Ama öyle olmadı.

Ukrayna direndi. Günler ve haftalar geçti ama Rusya kazanamadı. Batı yavaş yavaş Ukrayna’ya göndereceği yardımların savaşın kaderini değiştirebileceğini düşünmeye başladı.

Bu arada ilk kurşunun atılmasından tam 5 hafta sonra Türkiye’nin arabuluculuk çabaları taraflara önemli bir fırsat sundu: 29 Mart’ta İstanbul’da düzenlenen görüşmelerde ateşkese yaklaşıldı. Aradan uzun süre geçmesinin ardından Ukraynalı bir katılımcının, David Arahamiya’nın anlattıklarından öğrendik ki, o sırada Batı’nın ve özellikle de dönemin........

© T24


Get it on Google Play