Diğer

18 Kasım 2023

Film izlemek keyifli bir uğraş. Ama izlenen filmden, keyif vermesi ve "sürükleyici" olması dışında bir şeyler daha beklemek abartılı bir talep sayılmamalı bence. Bize bir şeyler katması, filmin bitmesinden sonra da beynimizde ve yüreğimizde bir "iz", belki bir "rahatsızlık" bırakması…

Birkaç gün önce, biraz da tesadüfen böyle bir film izlediğim için mutluyum ve (profesyonel film eleştirmenlerinin bu yazıyı fark edip de bana kızmayacaklarını umarak) izninizle sizinle paylaşmayı deneyeceğim.

Adı Bir Skandalın Anatomisi. Netflix'te altı bölümlük Emmy ödüllü bir dizi. Sarah Vaughan'ın romanından David E. Kelley ve Melissa James Gibson tarafından uyarlanan, başrollerinde Sienna Miller, Michelle Dockery ve Rupert Friend'in oynadığı filmde birçok unsur ve duygu öne çıkıyor: Siyaset, aşk, erotizm, psikoloji, gerilim, fedakârlık, yalancılık, intikam vs. Film, oyunculuk, müzik ve çekimleriyle (özellikle mahkeme sahneleriyle) göz dolduruyor.

İlk bakışta harika bir aile tablosu var karşımızda: Mutlu bir İngiliz çift ve çocukları… Lüks araba ve ev...

Adam iyi eğitimli, yetenekli, yakışıklı, üstelik bakan…

Kadın da iyi eğitimli (ailesi için işini bırakmış), iyi bir anne, eş ve oldukça güzel…

Çok kısa süre içinde bu tablo kararıveriyor. Adam eşine onu aldattığını (ama tabii ki "bunun sadece seks olduğunu, duygusal düzeyde bir karşılığı olmadığını" ekleyerek) itiraf ediyor. Aynı anda beş ay süren ilişkiden sonra terk ettiğini söylediği işyerindeki yardımcısının ona "tecavüz" davası açtığı gerçeğiyle karşılaşıyoruz.

Epey sonra, adamın elit okullarda okuyup züppelik yaptığı çok eski dönemlerde benzer bir "şiddetli seks" deneyimi yaşadığını, aslında onun da "tecavüz" sayılacağını (hatta orada da kadına, tıpkı davalık olayda olduğu gibi "Gösterip de vermeyenlerden olma!" cümlesini telaffuz ettiğini) öğreniyoruz.

Üstelik kaderin cilvesine bakın ki, şimdi yeni adı ve imajıyla bakanın ve eşinin tanıyamayacağı kadar değişmiş olan o kadın, mahkemedeki mağdurun avukatı.

Tecavüz nedir, ne değildir? "Kadının rızası" ne anlama gelir?

Kadının açıkça hayır dediği veya bunu başka yöntemlerle belli ettiği ortamlarda erkek "devam ederse" buna ne denir?

Sekste "şiddet unsuru" var mıdır, varsa nereye kadar ve hangi açılardan normal sayılabilir, nerede "sınır geçilmiş olur"?

Bunlar ilk bakışta sanıldığından daha zor cevaplanabilecek sorular olarak ortaya çıkıyor.

Üstelik adam koskoca bakan. (Dahası onunla bazı sırları paylaşan çocukluk arkadaşı olan başbakan da onu destekliyor.) Çocukluğundan bugüne neredeyse her bakımdan "ideal" bir kişi. Ağzı iyi laf yapıyor. Çok sayıda artistik poza sahip, uzun boylu, karizmatik ve yatakta yattığında bile bozulmayan saçları var…

"Asla tecavüz etmedim, o istedi, külotunun yırtılmasının sorumlusu da o" diyor bakan beyimiz. "Olayın geçtiği asansörü o çağırdı, kapısını o açtı ve bana manalı bir bakış fırlattı; ben de yapmam gerekeni yaptım" türü bir şeyler deyip masum ve çaresiz bir çehre sergiliyor.

Kadın da tersini söylüyor tabii. O, poz vermekte o kadar mahir değil. Ama onun da gözyaşları var.

Bakanın eşi çok sarsılıyor tabii. Ama sonuna kadar kocasının yanında duruyor, onu destekliyor. Sıkıntılarını içine atıyor.

Bir yere kadar…

Olayın ayrıntıları ortaya çıktıkça içindeki tepki artıyor. Adamın beş ay sürdürdüğü "paralel ilişkisi" kadını iyice yaralıyor. Sonra yıllar öncesinde aynı duruma düşen kız arkadaşını hatırlamaya çalışıyor.

Ardından mahkemede karşı taraf avukatının sol eliyle yazması ve renkli notlar almasından kuşkulanıp onun geçmişte kalan mağdur arkadaşı olup olmadığını anlamaya çalışıyor.

Sonunda bakan mahkemeyi kazanıyor ve görevine iade ediliyor.

Artık tatsız anlar geride kalmış gibi.

Mahkemeyi açan ve onu savunan "mağdur" kadınlar, cezalandırılmayan tecavüzlerin acı yüküyle baş başa kalıyorlar.

Ama bakanın eşi kuşkularla yaşayamayacağını anlıyor. 12 yıllık kocasını tanıyamadığı gerçeğiyle yüzleşiyor, kendi hayatını ve değerlerini tekrar gözden geçiriyor. Olayların üzerine gitme kararı alıyor (neyse, filmi izleyecekler için daha fazlasını anlatıp da heyecanlarını kaçırmayayım).

Bakanın karısı bir keresinde eşinin yaptıklarının acımasız ve küstah şeyler olup olmadığını, evlerinde çalışan Rus hizmetçiye soruyor. Aldığı cevap çok kısa ve son derece düşündürücü:

"O sadece bir erkek!.."

Yıllar önce çok sevdiğim kedimin ona gösterdiğim onca sevgi ve şefkate rağmen neden bazen "gereksiz bir şiddete başvurduğu" üzerine yaşadığım üzgün şaşkınlık karşısından bir arkadaşım benzer bir cümle kurmuştu:

"Ama o sadece bir kedi…"

Evet, kedi. Yani vahşi. Yani asla yüzde yüz evcilleşemeyecek bir doğası var.

Sanırım erkeklerin de kolay kolay değiştiremeyecekleri şiddet içeren bir doğaları var. Saldırganlık, güce başvurma, kendini öne çıkarma-kanıtlama tutkusu, kadınları kullanarak doğal dürtülerini doyurmaya çalışma ihtiyacı… Bu ve benzeri özellikler erkeklerin çoğunda şu veya bu biçimde ortaya çıkıyor. (Çıkmayanlarla ilgili olarak da "muhtemelen var ama iyi gizlenmiş" kuşkusu duymanın tümüyle yersiz olduğunu doğrusu pek sanmıyorum.)

Dünyada ve Türkiye'de ortaya çıkmayan kim bilir ne kadar tecavüz ve taciz vakası var… Erkeğin, elindeki güç ve avantajları kullanarak üste çıktığı sayısız olay… Yaşanacak tatsızlıklardan zarar göreceği korkusuyla bunları sineye çeken kaç kadın olduğunu Allah bilir…

Erkeğin içinde bir “canavar” var. Onu kontrol edemediği zamanlar ahlak ve hukuk tanımıyor. Sonrasında da türlü numaralarla kendini haklı çıkarabiliyor.

Yıllar önce çalıştığım bir gazetede yazdığım bir köşe yazısında, "insan" kavramı altında kadın ve erkeği aynı paydada birleştirmenin yanıltıcı olabileceğini, sahip oldukları ortak özelliklere karşın kadın ve erkeğin bambaşka türler olduğunu savunduğumda epeyce eleştiri aldığımı hatırlıyorum.

Doğrusunu söylemek gerekirse, hâlâ çok farklı düşünmüyorum.

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

Ukrayna taarruzunun başarılı olamadığı ve Batı'nın askerî-ekonomik yardımları azalttığı koşullarda, ülke içinde siyasi kriz çıkması ihtimali var

İnsanların şu kısacık ömürlerini olabildiğince iyi geçirmelerini sağlamak, iktidarın temel görevi. Başarısız ekonomik politikadan yasaklara kadar her türlü sınırlama hayat kalitesini düşürüyor

Kılıçdaroğlu'nun yaşamında farklı bir dönem başlıyor. Şimdiye kadar ona bağlılığını göstermeye çalışan, iltifatlar yağdıran, akıllar veren bir sürü insan onu terk etmeye başlayacak

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Canavarlığın ardından yorum: O sadece bir erkek - Hakan Aksay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Canavarlığın ardından yorum: O sadece bir erkek

28 1
18.11.2023

Diğer

18 Kasım 2023

Film izlemek keyifli bir uğraş. Ama izlenen filmden, keyif vermesi ve "sürükleyici" olması dışında bir şeyler daha beklemek abartılı bir talep sayılmamalı bence. Bize bir şeyler katması, filmin bitmesinden sonra da beynimizde ve yüreğimizde bir "iz", belki bir "rahatsızlık" bırakması…

Birkaç gün önce, biraz da tesadüfen böyle bir film izlediğim için mutluyum ve (profesyonel film eleştirmenlerinin bu yazıyı fark edip de bana kızmayacaklarını umarak) izninizle sizinle paylaşmayı deneyeceğim.

Adı Bir Skandalın Anatomisi. Netflix'te altı bölümlük Emmy ödüllü bir dizi. Sarah Vaughan'ın romanından David E. Kelley ve Melissa James Gibson tarafından uyarlanan, başrollerinde Sienna Miller, Michelle Dockery ve Rupert Friend'in oynadığı filmde birçok unsur ve duygu öne çıkıyor: Siyaset, aşk, erotizm, psikoloji, gerilim, fedakârlık, yalancılık, intikam vs. Film, oyunculuk, müzik ve çekimleriyle (özellikle mahkeme sahneleriyle) göz dolduruyor.

İlk bakışta harika bir aile tablosu var karşımızda: Mutlu bir İngiliz çift ve çocukları… Lüks araba ve ev...

Adam iyi eğitimli, yetenekli, yakışıklı, üstelik bakan…

Kadın da iyi eğitimli (ailesi için işini bırakmış), iyi bir anne, eş ve oldukça güzel…

Çok kısa süre içinde bu tablo kararıveriyor. Adam eşine onu aldattığını (ama tabii ki "bunun sadece seks olduğunu, duygusal düzeyde bir karşılığı olmadığını" ekleyerek) itiraf ediyor. Aynı anda beş ay süren ilişkiden sonra terk ettiğini söylediği işyerindeki yardımcısının ona "tecavüz" davası açtığı gerçeğiyle karşılaşıyoruz.

Epey sonra, adamın elit okullarda okuyup züppelik yaptığı çok eski dönemlerde benzer bir "şiddetli seks" deneyimi yaşadığını, aslında onun da "tecavüz" sayılacağını (hatta orada da kadına, tıpkı davalık olayda olduğu gibi "Gösterip de vermeyenlerden olma!" cümlesini telaffuz ettiğini) öğreniyoruz.

Üstelik kaderin cilvesine bakın ki, şimdi yeni adı ve imajıyla bakanın ve eşinin tanıyamayacağı kadar değişmiş olan o kadın, mahkemedeki mağdurun avukatı.

Tecavüz nedir, ne değildir? "Kadının rızası" ne anlama gelir?

Kadının açıkça hayır dediği veya bunu başka yöntemlerle belli ettiği ortamlarda erkek "devam ederse" buna ne denir?

Sekste "şiddet unsuru" var mıdır, varsa nereye kadar ve hangi açılardan normal sayılabilir, nerede "sınır geçilmiş olur"?

Bunlar ilk bakışta sanıldığından daha zor cevaplanabilecek sorular olarak ortaya çıkıyor.

Üstelik adam koskoca bakan. (Dahası onunla bazı sırları paylaşan çocukluk arkadaşı olan başbakan da onu........

© T24


Get it on Google Play