Diğer

23 Aralık 2023

Hakaret kelimelerinden biri çok ilginç:

"Hayvan!"

Kendini sapına kadar insan sayan ve hayvanlardan daha iyi, daha üstün olduğuna inanan hakaret hedefi kişi buna kırılıyor, kızıyor, karşı saldırıya geçiyor. Hiçbir zaman şöyle sormuyor:

"Hangi hayvan?"

Öyle ya, çeşit çeşit hayvan var. Üstelik bunlardan bazılarına benzetilmek gurur okşuyor:

"Koçum benim! Aslanım!"

Ya da hakkınızda şöyle dense:

"Karınca gibi çalışkan, arı gibi üretkendir. Ayrıca boğa kadar güçlüdür. Ve tilki kadar kurnazdır..."

Bir dakika, son cümle aklı değil, kurnazlığı vurguladığı için sevinmeli mi işkillenmeli mi? Ya da "deve gibi dayanıklı" olduğumuz söylense?..

Bir de "hayvanlık prestiji" ülkeden ülkeye değişiyor. Mesela, "ineklik" Hindistan'da başka, Türkiye'de başka… Bizde "ayı" oldukça kaba bir söz sayılıyor; ama Rusya'da hiç de öyle değil. Olimpiyatlara bile simge yapılabilecek kadar sevimli ve dost bir hayvan. Rus liderlerden Medvedev'in "medved"i ayıdan başka bir anlama gelmiyor. "Domuz" da sevilen bir hayvan Rusya'da. Oysa bizde öyle mi?

Ruslar'ın sevdikleri için kullandıkları "tavşanım benim, kırlangıcım" türünden iltifatlar da bizde pek aynı değeri taşımıyor. Bizim "ceylanımız, kuğumuz, kınalı kekliğimiz" var. Koyuna gelince, onun kaderi her yerde aynı.

Güvercinin barışı, şahinin savaşı simgelemesi gibi. Kargaya, yarasaya ve baykuşa benzetilmek kötü; ama bülbüle, kanaryaya ve kartala benzetilmek iyi. Akbabanın çağrışımı başka, atmacanın başka. Bir de papağan var tabii. Tavus kuşu var. Guguk kuşu var. Kim ne derse desin, kuşlara daha sıcak baktığımız ortada. Bununla birlikte hiçbirimizin "kuş beyinli" olmayı kabullenmeyeceği kesindir.

Köpeğin sadakat duygusuna hayranız ama her fırsatta onu aşağılamaya, hakaretlerimizde adını anmaya hazırız:

"Pis köpek! İt oğlu it!"

Acaba bir yandan sadakat isterken, öte yandan bize sadık olanı aşağılamaya alışık olmamız mı yatıyor bunun altında?..

Kedi nankörlük simgesidir. Keçi ile eşek, anlamsız inatların nöbetleşe temsilcisidirler. Sinek mide bulandırır. Ağustos böceği tembeldir. Kene ile sülük yapışır bırakmazlar. Devekuşu ne idiği belirsizdir. Bukalemuna hiç güvenilmez. Hindi yalancıktan düşünür. Timsah yalancıktan ağlar. Tavşan ürkektir. Ördek şaşkındır. Horoz horozlanır. Bozkurdun milliyetçi olduğu söylenir.

Kaplumbağa yavaştır. Akrep sinsidir. Çakaldan çakallık, yılandan yılanlık beklenir. Çok yiyenler file, az yıkananlar kokarcaya, uzayıp gidenler zürafaya, çizgili pijamalılar zebraya, güzeller pilice, anlayışsızlar kaza, çok bölünenler amipe benzetilir. Kiminin gülüşü sırtlanı anımsatır, kiminin gözleri kurbağayı, kiminin duruşu atı, kiminin saçları kirpiyi.

Maymun, aynada karşılaşılan görüntüye en yakını olduğu için, insanda sonuna kadar kurcalamaktan çekindiği duygusal titreşimlere yol açar…

Daha pek çok hayvan vardır. Tavuklar vardır. Fareler vardır. Köpek balıkları vardır. Öküzler asla unutulmamalıdır. Kimileri ne yazık ki buraya yazılamayacak kadar kötü hakaretlere dönüştürülmüşlerdir.

Biz birbirimizi hayvanlara benzetir dururken, onlar bildikleri gibi yaşar giderler.

Bazen bizim yakıştırmalarımızdan ve saldırılarımızdan öldükten sonra bile kurtulamazlar. Zavallı dinozorların tarih sahnesinden çekildikten onca yüzyıl sonra bile günümüzdeki bazı kıdemli siyasilerin sinirlerini bozması bunun "canlı" örneğidir.

İnsanlar açısından "hayvanlar âlemi" böyle.

Düşünüyorum da, acaba hayvanlar açısından bizim durumumuz nasıldır?

Acaba hayvanlar arasında anlaşmazlık çıktığında, onlar da birbirini "insan gibi" davranmakla eleştiriyor mudur? "İnsan gibi" bencil, kırıcı, saldırgan, nankör, doğayı kirleten, birbirini aldatan, sömüren ve yok eden varlıklar olmakla suçluyor mudur?

Acaba "insan" sözcüğü, hayvanlar âleminde en şiddetli hakaretlerden biri midir?..

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

Batı'dan utanmaz itiraflar geliyor: “Biraz para koyup Rusya’ya büyük zarar veriyoruz. Ve bizimkilerin burnu bile kanamıyor”

İktidarlar, Çaykovski'nin Kuğu Gölü'nü darbelerden lider cenazelerine kadar tarihin en olmadık zamanlarında halkla buluşturmayı alışkanlık haline getirdi

Putin başkanlık seçimleri için adaylığını koyunca, bazı "muhalif" partiler “onu biz aday olarak göstermek istiyoruz” diye açıklamalar yaptı

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - İnsanların hayvanlardan daha iyi ve üstün olduklarına emin misiniz? - Hakan Aksay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İnsanların hayvanlardan daha iyi ve üstün olduklarına emin misiniz?

33 1
23.12.2023

Diğer

23 Aralık 2023

Hakaret kelimelerinden biri çok ilginç:

"Hayvan!"

Kendini sapına kadar insan sayan ve hayvanlardan daha iyi, daha üstün olduğuna inanan hakaret hedefi kişi buna kırılıyor, kızıyor, karşı saldırıya geçiyor. Hiçbir zaman şöyle sormuyor:

"Hangi hayvan?"

Öyle ya, çeşit çeşit hayvan var. Üstelik bunlardan bazılarına benzetilmek gurur okşuyor:

"Koçum benim! Aslanım!"

Ya da hakkınızda şöyle dense:

"Karınca gibi çalışkan, arı gibi üretkendir. Ayrıca boğa kadar güçlüdür. Ve tilki kadar kurnazdır..."

Bir dakika, son cümle aklı değil, kurnazlığı vurguladığı için sevinmeli mi işkillenmeli mi? Ya da "deve gibi dayanıklı" olduğumuz söylense?..

Bir de "hayvanlık prestiji" ülkeden ülkeye değişiyor. Mesela, "ineklik" Hindistan'da başka, Türkiye'de başka… Bizde "ayı" oldukça kaba bir söz sayılıyor; ama Rusya'da hiç de öyle değil. Olimpiyatlara bile simge yapılabilecek kadar sevimli ve dost bir hayvan. Rus liderlerden Medvedev'in "medved"i ayıdan başka bir anlama gelmiyor. "Domuz" da sevilen bir hayvan Rusya'da. Oysa bizde öyle mi?

Ruslar'ın sevdikleri için kullandıkları "tavşanım benim, kırlangıcım" türünden iltifatlar da bizde pek aynı değeri taşımıyor. Bizim "ceylanımız, kuğumuz, kınalı kekliğimiz" var. Koyuna gelince, onun kaderi her yerde aynı.

Güvercinin barışı, şahinin savaşı simgelemesi gibi. Kargaya, yarasaya ve baykuşa benzetilmek kötü; ama bülbüle, kanaryaya ve kartala benzetilmek iyi. Akbabanın çağrışımı başka, atmacanın başka. Bir de papağan var tabii. Tavus kuşu var. Guguk kuşu var. Kim ne derse desin, kuşlara daha sıcak baktığımız ortada. Bununla birlikte hiçbirimizin "kuş beyinli" olmayı kabullenmeyeceği kesindir.

Köpeğin sadakat duygusuna hayranız ama her fırsatta onu aşağılamaya, hakaretlerimizde adını........

© T24


Get it on Google Play