Diğer

20 Ocak 2024

Türk Dışişleri’nin öteden beri en büyük zafiyeti iletişimdeki eksikliğidir. Bu yüzden haklı olduğu konuları bile zaman zaman anlatmakta başarılı olamıyor. Haklıyken haksız duruma düşülen davaların başında da Kıbrıs gelir. Pek az kimse Kıbrıs meselesinin 1974 yılında Türkiye’nin Ada’ya müdahalesiyle değil, 1963 yılında Kıbrıs Türklerinin silah zoruyla hükümetten atılmasıyla başladığını bilir. Yıllardır Türkiye Kıbrıs konusundaki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı hareket etmekle suçlanır. Oysa Crans Montana’da masayı deviren Rum tarafının, siyasi eşitliği reddetmekle 716 sayılı BMGK kararını ihlal ettiğini hatırlayan yok gibidir. Avrupa Birliği’nin 2003 yılında çözüm olmadan GKRY’i içine almakla büyük bir hata yaptığını anlayabilmesi için aradan 20 yıl geçmesi gerekmiştir.

Şimdilerde KKTC yetkililerini daha zor bir sınav bekliyor. Kendi vatandaşlarına izah etmekte güçlük çektikleri egemen eşitliği yabancılara anlatmak hiç de kolay olmasa gerek.

Crans Montana’da 8 Temmuz 2017 sabahı düzenlediği basın toplantısında Kıbrıs Konferansı’nın başarısızlıkla sonuçlandığını ilan eden BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, 4 yıl sonra, tarafları 5+BM formatında bir kez daha Cenevre’de bir araya getirdi. Ancak bu girişimden de bir sonuç çıkmadı.

Bu yıl içerisinde Kıbrıs sorununun çözüm arayışlarında yeniden bir hareketlenme olacağa benziyor. Anlaşılan Genel Sekreter Guterres, New York’taki son BM Genel Kurulu sırasında tarafları yeni bir temsilci atanmasını kabul etmeye ikna etmiş. Beklenen temsilcinin Holguin Cuellar olduğu 5 Ocak’da BM tarafından resmen açıklandı. BM Genel Sekreteri Guterres’in kişisel temsilcisi olarak atanan Bayan Cuellar, Kolombiya’nın eski BM daimi temsilcisi ve eski dışişleri bakanlarından. Guterres’den sonra BM Genel Sekreterliği için adı geçenler arasında.

BM’nin açıklamasının ardından aynı gün Türkiye, ABD ve Yunanistan’dan ayrı ayrı açıklamalar geldi. Türk Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında kişisel temsilci atanmasının, görev yönergesinin müzakerelerin başlaması için ortak bir zemin bulunup bulunmadığının araştırılmasıyla ve görev süresinin 6 ayla sınırlı tutulması koşuluyla kabul edildiği belirtiliyor. ABD Dışişleri açıklamasında kişisel temsilci atanmasından duyulan memnuniyet belirtildikten sonra, son cümle olarak, ”ABD’nin Kıbrıs’ta BMGK kararları çerçevesinde bulunacak bir çözümü desteklemeye devam ettiğinin" kayda geçirilmesi dikkatlerden kaçmıyor. Yunan açıklamasında ise, BM Temsilcisine güçlü bir destek verilerek BMGK kararlarına ek olarak AB ilke ve değerlerine atıfta bulunuluyor. Kişisel temsilci Sayın Cuellar’ı ne kadar zor bir görevin beklediği bu açıklamalardan belli oluyor.

Geçtiğimiz hafta içerisinde Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırmaları Vakfında (TEPAV) KKTC eski başbakan yardımcılarından Serdar Denktaş’tan sonra eski başbakanlardan ana muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman ile de bir toplantı gerçekleştirildi. Gerek Serdar Denktaş, gerek Tufan Erhürman, konuşmalarında gayrimenkul satın alarak KKTC’ye yerleşen yabancıların sayısındaki artışa işaret ettiler. Emlak fiyatlarında yaşanan patlama nedeniyle, yeni evlenen çiftlerin ev almasının veya kiralamasının neredeyse imkansız hale geldiğini dile getirdiler. KKTC’de mülk edinen yabancıların ağırlıklı olarak Rusya, Ukrayna, İsrail ve İranlılardan oluştuğuna atıfla, bu yolla kara para aklanıyor olmasından endişe duyduklarını, ayrıca suç oranlarının süratle yükseldiğini vurguladılar. Her iki konuşmacı da artan hayat pahalılığı nedeniyle kamuda çalışanlar haricindeki geniş kesimlerin ve özellikle de küçük esnafın çok zor durumda olduklarının altını çizdiler.
Serdar Denktaş gelinen noktanın, Kıbrıs Türklerini diplomatik çözüm arayışlarından uzaklaştırmaması gerektiğini, bu çerçevede BMGS’nin atadığı özel temsilcinin tehdit yerine bir fırsat olarak görülmesinin daha doğru olacağını, bu yeni diplomasi kanalından uluslararası camiaya Kıbrıs Türklerinin görüşlerinin duyurulabileceğini belirtti. Serdar Denktaş, konuşmasının geri kalan kısmında önümüzdeki dönem için iki alternatifli bir çalışma yaptıklarını, bunlardan birincisinin ara bölgenin genişletilerek bir işbirliği modeli geliştirilmesi, ikincisinin de 1960 sisteminin günün gerçeklerine göre ayarlanması esasına dayandığını söyledi.

CTP Genel Başkanı Erhürman, statükonun devam etmesi halinde Kıbrıs Türk tarafının erimeye devam edeceğini, Cumhurbaşkanı Tatar’ın masaya dönmek için ön koşul olarak öne sürdüğü egemen eşitliğin ne anlama geldiğini kimsenin bilmediğini belirtti. Belirli koşulların sağlanması kaydıyla müzakerelere son bir şans verilebileceğini söyleyen CTP Genel Başkanı, bu şartların siyasi eşitliğin tartışma konusu yapılmadan baştan kabul edilmesi, müzakerelerin bir takvime bağlanması, sonuç odaklı olması ve netice vermemesi halinde mevcut statükoya dönülmeyeceğinin peşinen kabul edilmesi olduğunu ifade etti.

BMGS Kişisel Temsilcisi Bayan Cuellar, ev ödevini tamamladıktan sonra muhtemelen önümüzdeki ay turlarına başlayacaktır. Adı geçenin altı ayın sonunda BMGS’ne ”Taraflar arasında ortak bir zemin bulamadım, benden bu kadar şeklinde” bir rapor sunması beklenmemeli. Büyük bir ihtimalle de görev süresi bir 6 ay daha uzatılacaktır. Rusya-Ukrayna ve İsrail-Hamas savaşlarında aciz kalarak itibar kaybına uğrayan BM ve Guterres için Kıbrıs sorununun çözümünde gelişme kaydedilmesi önemlidir. Türkiye açısından bakıldığında da yabancı yatırımların çekilebilmesi amacıyla uygulanan Ortodoks ekonomi politikalarının dış politikada atılacak hamlelerle desteklenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Yunanistan ile geliştirilen pozitif gündem bu doğrultuda iyi bir başlangıç oluşturmuştur.

Kıbrıs, BM gündeminde yer alıp bugüne kadar çözülememiş sorunların en eskilerindendir. Filistin meselesinden daha zor ve karmaşık olduğu da söylenebilir. Birden fazla tarafı olan hiçbir sorun görüşülmeden çözümlenemez. Öte yandan her vesileyle alandaki gerçeklerden söz ederken yıllardır KKTC’ye uygulanan acımasız ambargoların yarım asırdır devam ettiğini ve son dönemde KKTC’de yaşanan demografik ve ekonomik gelişmeleri de göz ardı etmemek gerekir.

Kıbrıs’ta Türkiye’ye rağmen bir çözüm düşünülemez. Türkiye’nin de Kıbrıs’ta yaşanacak her türlü olasılığa karşı A,B ve C planları hazır bulunmalıdır. Bu açıdan TEPAV’da son bir ay içerisinde KKTC siyasetinin önemli isimlerinin katılımlarıyla gerçekleştirilen toplantılar önümüzdeki süreç için fikir zenginliği yaratılması açısından yararlı olmuştur.

Hasan Göğüş kimdir?

Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep'te doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977'de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği'nde müsteşar, AGİT'te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.

Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü'nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından "Oranje- Nassau" nişanı ile ödüllendirildi.

Büyükelçi olarak Türkiye'yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon'da temsil etti. 23 Ekim 2018'de Dışişleri Bakanlığı'ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24'te dış politika konusunda yazılar yazıyor.

Hasan Göğüş'ün ayrıca 42 yıllık meslek anılarını derlediği, Doğan Kitap'tan yayımlanmış "Zor Başkentlerde Diplomasi" ve köşe yazılarını topladığı İdeal Kitap'tan yayımlanmış "Diplomasi Yazıları" isimli iki kitabı bulunmaktadır.



İçinde bulunduğumuz 2024 yılının en belirgin özelliği, demokrasi tarihinde emsali görülmemiş bir seçim yılı olması.100 bin nüfuslu ada devleti Tuvalu’dan tutun,1.5 milyar nüfusa sahip Hindistan’a kadar dünyanın dört bir yanında seçim var...

Koca bir yıl da tekerlemedeki gibi," yandı bitti, kül oldu"...

Katar yurt dışındaki temsilcilik sayısı itibarıyla Dünya’da ilk 5’te yer almıyor. Demek ki uluslararası ilişkilerde etkin bir diplomasi yürütebilmek için her yerde büyükelçilik açmak da gerekmiyor...

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Kıbrıs mutfağında neler pişiyor? - Hasan Öztürk (2)
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kıbrıs mutfağında neler pişiyor?

18 0
20.01.2024

Diğer

20 Ocak 2024

Türk Dışişleri’nin öteden beri en büyük zafiyeti iletişimdeki eksikliğidir. Bu yüzden haklı olduğu konuları bile zaman zaman anlatmakta başarılı olamıyor. Haklıyken haksız duruma düşülen davaların başında da Kıbrıs gelir. Pek az kimse Kıbrıs meselesinin 1974 yılında Türkiye’nin Ada’ya müdahalesiyle değil, 1963 yılında Kıbrıs Türklerinin silah zoruyla hükümetten atılmasıyla başladığını bilir. Yıllardır Türkiye Kıbrıs konusundaki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı hareket etmekle suçlanır. Oysa Crans Montana’da masayı deviren Rum tarafının, siyasi eşitliği reddetmekle 716 sayılı BMGK kararını ihlal ettiğini hatırlayan yok gibidir. Avrupa Birliği’nin 2003 yılında çözüm olmadan GKRY’i içine almakla büyük bir hata yaptığını anlayabilmesi için aradan 20 yıl geçmesi gerekmiştir.

Şimdilerde KKTC yetkililerini daha zor bir sınav bekliyor. Kendi vatandaşlarına izah etmekte güçlük çektikleri egemen eşitliği yabancılara anlatmak hiç de kolay olmasa gerek.

Crans Montana’da 8 Temmuz 2017 sabahı düzenlediği basın toplantısında Kıbrıs Konferansı’nın başarısızlıkla sonuçlandığını ilan eden BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, 4 yıl sonra, tarafları 5 BM formatında bir kez daha Cenevre’de bir araya getirdi. Ancak bu girişimden de bir sonuç çıkmadı.

Bu yıl içerisinde Kıbrıs sorununun çözüm arayışlarında yeniden bir hareketlenme olacağa benziyor. Anlaşılan Genel Sekreter Guterres, New York’taki son BM Genel Kurulu sırasında tarafları yeni bir temsilci atanmasını kabul etmeye ikna etmiş. Beklenen temsilcinin Holguin Cuellar olduğu 5 Ocak’da BM tarafından resmen açıklandı. BM Genel Sekreteri Guterres’in kişisel temsilcisi olarak atanan Bayan Cuellar, Kolombiya’nın eski BM daimi temsilcisi ve eski dışişleri bakanlarından. Guterres’den sonra BM Genel Sekreterliği için adı geçenler arasında.

BM’nin açıklamasının ardından aynı gün Türkiye, ABD ve Yunanistan’dan ayrı ayrı açıklamalar geldi. Türk Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında kişisel temsilci atanmasının, görev yönergesinin müzakerelerin başlaması için ortak bir zemin bulunup bulunmadığının araştırılmasıyla ve görev süresinin 6 ayla sınırlı tutulması koşuluyla kabul edildiği belirtiliyor. ABD Dışişleri açıklamasında kişisel temsilci atanmasından duyulan memnuniyet belirtildikten sonra, son cümle olarak, ”ABD’nin Kıbrıs’ta BMGK kararları çerçevesinde bulunacak bir çözümü desteklemeye devam ettiğinin" kayda geçirilmesi dikkatlerden kaçmıyor. Yunan açıklamasında ise, BM Temsilcisine güçlü bir destek verilerek BMGK kararlarına ek olarak AB ilke ve değerlerine atıfta bulunuluyor. Kişisel temsilci Sayın Cuellar’ı ne kadar zor bir görevin beklediği bu açıklamalardan belli oluyor.

Geçtiğimiz hafta içerisinde Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırmaları Vakfında (TEPAV) KKTC eski başbakan yardımcılarından Serdar Denktaş’tan sonra eski başbakanlardan ana muhalefet........

© T24


Get it on Google Play