Diğer

T24 Haftalık Yazarı

12 Kasım 2023

Arkeolojik araştırmalar sonucu keşfedilen ilk düğme Bronz Çağı'na yani 4800 ila 4600 yıl öncesine tarihlenmiş. Bu buluntu günümüz coğrafyasında Kuzeydoğu Afganistan'dan Pakistan'a ve Hindistan'ın Kuzeybatısına kadar uzanan bölgede yer alan İndus Vadisi uygarlıklarının günlük yaşamında kullanılıyormuş. Pakistan'ın Mohenjo - Daro yöresinde gün ışığına çıkarılan bir tarafı düzeltilmiş kavisli ağaç kabuğundan yapılmış düğme tutturma amacından çok "süs" olarak kullanılıyormuş.

Çin'de bulunan MÖ 2000'li yılları kapsayan Tunç Çağı'na ait buluntularda ele geçen ve aksesuar olarak kullanıldığı anlaşılan kemik, boynuz, metal düğmeler insanların o yıllarda da giyimine çok önem verdiğini göstermiş.

Daha sonraki yıllarda arkeolojik incelemelerde izlerine rastlanan erken dönemlere ait ahşap, kâğıt, kumaş ve deriden yapılmış düğmeler bozulmaya çok yatkın olduklarından dolayı araştırmacılara detaylı yorumlama fırsatı vermese de, dönem hakkında bazı izleri açığa çıkarmış; bilimsel çalışmalara önemli kanıtlar sunmuş.

Düğmeler Antik Roma'da da giysilerde bağlantı elemanı olmak yerine süs eşyası ve mühür olarak kullanmış; büyük boy abartılı metal düğmeler iğnelerle kıyafetlere iliştirilerek bir çeşit koruma kalkanı gibi taşınmış.

Antik Roma'da yaşayanlar üstlerine doladıkları giysilerini bir arada tutmak için elbiselerine iliştirdikleri düğmeyle beraber dantel, toka ve broş da kullanıyorlarmış.

Antik Roma'nın günlük yaşamında vücuda sarılan dökümlü giysileri tutturmak için ahşap, boynuz ve bronz gibi güçlü malzemelerden yapılmış iri düğmeler üretilmiş. Zaman süreci içinde giysilerde çirkin görülen ve kumaş üzerinde derin delikler açan iri düğmeler Antik Romalı terziler arasında gözden düşmüş, Romalılar düğmeye alternatif olarak fibula'yı icat etmişler. Çengelli iğnenin erken versiyonu olan "fibula", bir süre kullanılmış ama bu ilginç tasarım zaman süreci içinde unutulmuş. Fibula, Sanayi Çağı yaşayan Amerika Birleşik Devletleri'nde 19. yüzyıl içinde yeniden keşfedilene kadar ortadan kaybolmuş.

Orta Çağ'da Avrupa'nın farklı bölgelerinde yaşayanlar için değerli metallerden ve fildişinden yapılmış düğmelerle süslenmiş giysiler, soylular arasında statü sergileme güdüsüyle o kadar çok popüler hale gelmiş ki, düğmelerin belli bir sayıdan fazla takılmasını kısıtlayan bir yasa bile çıkarılmış. Bir başka deyişle, insanların kullanabilecekleri düğme sayısı statülerini belli edecek şekilde sınırlandırılmış.

Denilebilir ki, Orta Çağ'a doğru yaklaşırken düğme işlevsel olma yanında statü ve itibar simgesi olarak da görülüyormuş. Düğme sözcüğü "tomurcuğu – topuzu" akla getiren anlamıyla Fransızca "bouton" kelimesi ile anılarak dünya dillerine yerleşmiş.

Giysilere ilik açılması, elbiselere dikilen düğmelerin iliklere geçirilerek birleştirici özellikle kullanılması ilk olarak 13. yüzyılın ortalarında Almanya'da görülmüş. Artık elbise yüzeylerine açılan küçük deliklere geçirilen ve giysilere iplikle tutturulmuş genellikle geometrik desenli düğmeler bugün anladığımız şekliyle işlevsel olarak kullanılıyormuş.

İliklere tutturulan fonksiyonel düğmeler sayesinde vücudu kavrayan, dar giysi tipi soylular ve kraliyet ailesi arasında çok tercih edilmiş. Yüzyıllar boyunca bol giyen insan iliklenen düğmeler sayesinde vücut hatlarını belli eden dar kesimli giysilere çok kısa bir süre içinde rağbet etmeye başlamış.

14. yüzyıla gelindiğinde iliklenen düğmeler sayesinde vücuda tam oturan giysilerin kullanımı tüm Avrupa coğrafyasında yükselmiş. Bu yüzyılda İngiltere'de her ne kadar kanca gibi, elbise üzerine atılan düğümlere iple bağlantı yapmak gibi uygulamalar denense de iliklenen düğme ile giyimde yeni bir çağ açılmış. İlik açımı çok kısa sürede tüm kültürler arasında yayılmış, fonksiyonel düğme kullanımı moda haline gelmiş.

İliğe geçirilen düğmeler giysileri birleştirmenin yanı sıra ayakkabı, tunik, pardösü, yağmurluk, kapüşon, perde ve çadır gibi şeylere de birleştirmek amacıyla eklenmeye başlanmış.

Bu yıllarda ticari değer kazanan fonksiyonel düğmeler kumaş eskiyince ya da moda değişince bir elbiseden diğerine taşınıyormuş.

Rönesans'ın başlangıcında yuvarlak hatlı ve kabarık olan kadın kıyafetleri ilikli düğmeler sayesinde bel hatlarında yükselmiş, yakalar köşelenmiş, kollara düğmeli yırtmaçlar eklenmiş.

Rönesans dönemi erkek kıyafetlerinde dize kadar uzanan, belde kemerlenen ve göğüste kabartılan tunikler düğmelenmiş, gömleklerin bileklerine ve yakalarına açılan iliklere iliştirilen düğmeler sayesinde hatlar toplanıp büzülmüş. Tek düğme ile tutturulan pelerinler, fırfırlı yakalar ve bileklerinden düğmelenmiş kol başlıkları dönemin olmazsa olmazları arasına girmiş.

Amerika'nın keşfi sonrasında piyasada bollaşan ve daha erişilebilir olan gümüş madeni de düğme yapımında bolca kullanılıyormuş.

16. yüzyıl Fransa'sında düğme yapımcılarının loncaları ortaya çıkmaya başlamış, usta - çırak ilişkisi hayatını düğme yaparak kazanmak isteyenlerin eğitilmesine ve yaşamlarını bu işi yaparak idame ettirmelerine imkân vermiş. Düğmeci loncaları bu yeni sektörün üretimini düzenliyor ve yaygın kullanımına ilişkin yasalar çıkarılmasına yardım ediyormuş.

Günümüze kadar gelen fonksiyonel seramik düğme tasarımı 1700'lü yılların başında biçimlendirilmiş; pişmiş topraktan üretilen el yapımı seramik düğmelerin üstü farklı renklerde ve motiflerde boyanmış.

1750 yılında ilik tasarımı Pasifik Okyanusu'na kıyısı olan ülkelere ulaşmış, farklı boylardaki deniz kabukları düğme haline getirilerek kullanılmaya başlanmış. Deniz kabuğundan yapılmış düğmeler özellikle Avrupa'da çok beğenilmiş olmalı ki, talep günümüze dek sürmüş.

17. yüzyılda kırsal kesimde, genellikle hayvancılıkla uğraşan ailelerin evlerinde sıklıkla kemik düğmeler üretilmeye başlanmış. Genellikle inek veya domuz kemikleri ıslatılıp bekletiliyor veya buharda pişirilerek yumuşatılıyormuş. Daha sonra istenilen kalınlıkta tabakalara ayrılan kemikler, daire şeklindeki testere ile kesiliyor, giysilere bağlanabilmeleri için farklı geometrik tasarımlarda düğmeye dönüşecek şekilde hazırlanıyormuş.

Düğme tasarımı bu yıllarda cilaları, tipleri ve delikleriyle gelişim göstermiş, düz düğmelerin yanı sıra fantastik tasarımlarda kumaş düğmeler de üretilmeye başlanmış.

1700'lü yılların başında kapaklı - bağlantılı düğmeler ortaya çıkmış. Gümüşten üretilen, gövdesi başka bir düğmeye veya bir mafsala iliştirilen bu tarzdaki düğmeler daha çok soyluların, yüksek rütbeli askerlerin, ayakta duran erkeklerin kıyafetlerini süslemiş. Bağlantılı düğmeler özellikle erkek pantolonlarında yaygın olarak kullanılıyormuş.

Tahta, boynuz, fildişi veya kemikten yapılmış düğmeler bu dönemde gümüşle kaplanmış; düğme değerli bir emtia olma özelliğini devam ettirmiş.

İngiliz Matthew Boulton, 18. yüzyılın ortalarında çelikten kesilmiş parlak düğmeyi tanıtmış; ucuzlayan düğme üretimi neticesinde bu yüzyılın sonuna doğru kapaklı düğmeler kullanımdan kalkmış.

18. yüzyılda lüks kumaş düğmelerin yerini büyük ölçüde metal ve fildişi almış olsa da abartılı işlemeli düğmeler belirli giysileri tamamlamak için popülerliğini devam ettirmiş. Bu yıllarda yaygın olarak kullanılan "kalay" kalıplanmış veya damgalanmış düğmeler üzerinde uygulanmış. Süslü, detaylı tasarımlı dökme pirinç düğmeler, hem askeri hem de sivil kıyafetleri süslüyormuş.

1800'lü yıllara gelindiğinde dünyanın her yerinde özellikle şehirlerde yaşayanlar tam olarak düğme bağımlısı haline gelmiş durumdaymış. Bu yıllarda da dönemin imkânları içinde akla gelebilecek her şeyden düğme üretmeye çalışılmış, seramik ve cam düğmeler popüler hale gelmiş.

Erkek giysilerindeki düğmelerin sağ tarafa dikilmesi bu yıllarda perçinlenmiş. Genellikle sağ ellerini kullanan ve kendi başlarına giyinen erkeklere bu yol kolay gelmiş.

Hizmetçileri tarafından giydirilen soylu kadınların düğmeleri sol tarafa dikilmiş; uşakları giydirme görevlerini yaparken sola dikilmiş düğmeler daha kolay ilikleniyormuş. Ayrıca sağ elini kullanan kadınlar bebeklerini emzirmek için sol kollarında tuttuklarında sol taraftaki düğmeleri daha kolay açıyorlarmış.

Çin'de ağaç oyma düğmelere alçıdan kaplama yapılmış, düğmeler statü işlevini yitirerek sadece işlevsel bağlantı elemanları haline gelmiş.

Sanayi Devrimi'nin çalışmaya başlayan çarkları içinde makineleşme ile yoğun bir üretim artışına sahne olan Avrupa ülkelerinde gerek tekstil ürünlerinin ucuzlamasıyla ortaya çıkan talep artışı, gerekse de nüfusu artan büyük şehirlerin sokaklarına yansıyan moda akımlarının dışa dönük varlığı düğmeye olan gereksinimi arttırmış.

19. yüzyılın ilk çeyreğinde, daha az maliyetli, delikli desende damgalı çelik düğme yapılmış. Ne kadar zararlı olduğu bu yıllarda tam olarak bilinmeyen cıva ile altın suyuna batırılmış pirinç düğmeler vitrinlerde göz kamaştırıyormuş.

1830'a gelindiğinde kumaş kaplı düğmelerle hayvan boynuzları ve toynakları da mekanik olarak düğme yapılıyormuş.

19. yüzyılın ikinci yarısında döküm metal düğmelerle oymalı - kakmalı kemik düğmelerin fabrikalarda seri bir şekilde üretilmesi moda endüstrisi için ateşleyici bir faktör haline gelmiş. Artık düğme kullanımı yeni yeni ortaya çıkan iç çamaşır tasarımlarında bile kullanılıyormuş.

İngiltere'de erken Viktorya dönemindeki düğme tasarımlarında kraliyet ailesi bireylerinin flörtleri ve evliliklerine ilişkin romantik anları, doğa sevgisiyle birlikte kraliyet tarihine olan hayranlık düğmeler üstünde anlam buluyormuş. Cenaze törenleri için bile özel düğmeler tasarlanmış, moda endüstrisi "yas düğmesi" denen bir tarzın üretimine girişmiş.

Düğme üreticileri çok katmanlı düğme tasarımlarında resim sanatının ünlü izlerini kullanıyor, klasik sanattan, mitolojik öykülerden ve Avrupa masallarından ayrıntılı sahneler düğmelere işleniyormuş. Ejderhalar, efsanevi canavarlar, klasik kahramanlar, romantik tasarımlar, botanik sahneler, egzotik hayvan resimleri çelikten, pirinçten, sedeften, tahtadan veya boynuzdan yapılmış düğmeler üzerinde boy gösteriyormuş.

Sanayi Devrimi'nin işleyen çarkları içinde seri üretimle ucuzlayan, toplumun tüm kesimlerine inerek her yerde bulunan temel kullanım malzemesi haline gelen düğmelerin tipi küçülmüş, şekli düzleşmiş, üzerine delik açılarak giysiye hızlı ve güvenli bir şekilde takılması sağlanmış.

1800'lerin ortalarında, Alexander Parkes adlı bir İngiliz kimyager, bitki türevinden özellikle de ağaç ve pamuk lifleri kullanarak selüloit maddesini geliştirmiş.

Viktorya döneminin ortalarına gelindiğinde, Pasifik ülkelerinde başlayan inci düğmelerin Batı ülkelerine taşınması doruğa ulaşmış, 1859 yılında yaklaşık 2 bin ton deniz kabuğu ithal edilmiş. 1890'lara gelindiğinde sadece Londra'da 200'den fazla düğme fabrikası varmış; Birmingham'da düğme yapımında 4.000 - 5.000 kişi çalışıyormuş.

Avrupa'daki düğme üretimini iyi bilen Amerikalı imalatçı John F. Boepple, verimli bir deniz kabuğu kaynağı bulmak için Almanya'dan ABD'ye gelmiş, Muscatine, Lowa yakınlarındaki Mississippi Nehri'nin kıvrımında ciddi deniz kabuğu potansiyeli olduğunu keşfetmiş.

Kısa bir süre içinde deniz kabuğu düğme üretimine Muscatine'in yaklaşık 550km Kuzeybatısında olan Minnesota Nehri üzerindeki New Ulm bölgesi de eklenmiş; Minnesota Nehri kıyıları Amerika'da düğme yapım merkezi haline gelmiş. Vagonlar dolusu deniz kabukları Muscatine'deki fabrikalara taşınıyor, üretilen düğmeler dünyanın dört bir tarafına dağıtılıyormuş.

Amerika'da tatlı su midye kabuklarının düğme yapımında kullanılmaya başlanmasıyla kısa sürede üretimde zirveye ulaşılmış, kısa bir dönem içinde dünyadaki inci kabuklu düğmelerin üçte birinden fazlası bu bölgede işlenmeye başlanmış.

1895 yılında Muscatine kasabasının yarısından fazlası bir şekilde düğme sektöründe istihdam edilmiş; kesme, sınıflandırma, şekillendirme ve delme gibi düğme üretiminin tüm aşamalarında "Dünyanın İnci Düğme Başkenti" haline gelmiş.

1905 yılında 1,5 milyar adetle düğme üretimiyle rekor kırılmış. Üretim sürecinden arta kalan kabuklar öylesine bir yoğunluk yaratmış ki, atık sedefli kabuklar sokak döşemelerinde kullanılıyormuş.

İnci kabuklu midye kabuklarının aşırı üretimi neticesinde bu nadide tür neredeyse yok olma noktasına gelmiş, 1910'lu yıllarda inci kabuğu ticareti neredeyse sona ermiş. Değişen zevkler, peş peşe gelen Dünya savaşları ve seri üretimi başlayan plastik ikamelerinin ortaya çıkışı düğme kullanımında yeni bir sayfayı açmış.

Bugün dünyanın her yerinde düğme toplayan meraklılar var. Yüzyıllar öncesinden gelen deniz kabuğu, metal, kumaş, emaye, cam, pirinç, fildişi, kauçuk, boynuz, deri, seramik, deniz kabuğu ve özel tasarlanmış düğmeler müzayedelerde satışa sunuluyor.

Koleksiyoncu gözüyle küçük şeylerin görkemli hikâyesinde bu defa da düğmenin medeniyet yolunda ilerlemeye çalışan insana eşlik ettiğini anlatmaya çalıştım. Eğer yolunuz dünyanın farklı bölgelerinde her gün kapılarını açan düğme müzelerinden birine düşerse lütfen iliklediğiniz düğmelerin bugüne kadar geçtiği aşamaları dikkatlice izleyin; geçmişin değerlerini geleceğe aktaran koleksiyonlarda bir düğmenin bile neler ifade edebileceğini kendi gözünüzle görün.

Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.

https://nationaltoday.com/national-button-day/

https://www.buttonmuseum.org/button-history

https://kingandallen.co.uk/journal/2018/history-of-the-button/

https://blog.folksy.com/2023/05/30/history-of-buttons

https://wordwenches.typepad.com/word_wenches/2022/08/a-very-brief-history-of-buttons.html

https://www.compassrosedesign.com/pages/history-of-buttons

https://adtmag.com/articles/2006/12/05/a-brief-history-of-the-button.aspx

https://www.goldnfiber.com/2013/03/history-of-buttons.html

https://www.crazycrow.com/site/history-of-buttons/

https://matsukazesewing.blogspot.com/2015/07/buttonholes-through-periods.html

İrfan Yalın kimdir?

Koleksiyoncu İrfan Yalın 1962 yılında İstanbul'da doğdu. 9 Eylül Üniversitesi, Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunu. Objelerin – belgelerin peşinde "Popüler Tarih ve Kültür Yaşanmışlıkları araştırmacısı.

Bizimev TV'de yayınlanan "Koleksiyoncu" programı sunucusu - yapımcısı. Asya ve Afrika ülkelerinden tek tek topladığı el sanatlarını sergilediği Kadıköy'deki "Artemis"in kurucusu.

Koleksiyonculuğun özendirilmesi adına amatörce çalışan, sergi, sempozyum, sunu ve derleme çalışmaları içinde kültürel değerlere gönül bağımlısı…

Gazete koleksiyonlarında dünü ararken bugünü bulmak, yarını da yaşananlara bakarak tahmin etmek mümkün

İnsanın çividen chip'e erişim süreci, aynı zamanda bilimsel bilginin peşinden koşarak evrilme yolculuğu gibi…

Fermuarın tasarım süreci, uçağın ve bilgisayarın icadından daha uzun sürmüş

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Koleksiyoncunun kaleminden: Düğmenin kültür tarihi - İrfan Yalın
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Koleksiyoncunun kaleminden: Düğmenin kültür tarihi

18 1
12.11.2023

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

12 Kasım 2023

Arkeolojik araştırmalar sonucu keşfedilen ilk düğme Bronz Çağı'na yani 4800 ila 4600 yıl öncesine tarihlenmiş. Bu buluntu günümüz coğrafyasında Kuzeydoğu Afganistan'dan Pakistan'a ve Hindistan'ın Kuzeybatısına kadar uzanan bölgede yer alan İndus Vadisi uygarlıklarının günlük yaşamında kullanılıyormuş. Pakistan'ın Mohenjo - Daro yöresinde gün ışığına çıkarılan bir tarafı düzeltilmiş kavisli ağaç kabuğundan yapılmış düğme tutturma amacından çok "süs" olarak kullanılıyormuş.

Çin'de bulunan MÖ 2000'li yılları kapsayan Tunç Çağı'na ait buluntularda ele geçen ve aksesuar olarak kullanıldığı anlaşılan kemik, boynuz, metal düğmeler insanların o yıllarda da giyimine çok önem verdiğini göstermiş.

Daha sonraki yıllarda arkeolojik incelemelerde izlerine rastlanan erken dönemlere ait ahşap, kâğıt, kumaş ve deriden yapılmış düğmeler bozulmaya çok yatkın olduklarından dolayı araştırmacılara detaylı yorumlama fırsatı vermese de, dönem hakkında bazı izleri açığa çıkarmış; bilimsel çalışmalara önemli kanıtlar sunmuş.

Düğmeler Antik Roma'da da giysilerde bağlantı elemanı olmak yerine süs eşyası ve mühür olarak kullanmış; büyük boy abartılı metal düğmeler iğnelerle kıyafetlere iliştirilerek bir çeşit koruma kalkanı gibi taşınmış.

Antik Roma'da yaşayanlar üstlerine doladıkları giysilerini bir arada tutmak için elbiselerine iliştirdikleri düğmeyle beraber dantel, toka ve broş da kullanıyorlarmış.

Antik Roma'nın günlük yaşamında vücuda sarılan dökümlü giysileri tutturmak için ahşap, boynuz ve bronz gibi güçlü malzemelerden yapılmış iri düğmeler üretilmiş. Zaman süreci içinde giysilerde çirkin görülen ve kumaş üzerinde derin delikler açan iri düğmeler Antik Romalı terziler arasında gözden düşmüş, Romalılar düğmeye alternatif olarak fibula'yı icat etmişler. Çengelli iğnenin erken versiyonu olan "fibula", bir süre kullanılmış ama bu ilginç tasarım zaman süreci içinde unutulmuş. Fibula, Sanayi Çağı yaşayan Amerika Birleşik Devletleri'nde 19. yüzyıl içinde yeniden keşfedilene kadar ortadan kaybolmuş.

Orta Çağ'da Avrupa'nın farklı bölgelerinde yaşayanlar için değerli metallerden ve fildişinden yapılmış düğmelerle süslenmiş giysiler, soylular arasında statü sergileme güdüsüyle o kadar çok popüler hale gelmiş ki, düğmelerin belli bir sayıdan fazla takılmasını kısıtlayan bir yasa bile çıkarılmış. Bir başka deyişle, insanların kullanabilecekleri düğme sayısı statülerini belli edecek şekilde sınırlandırılmış.

Denilebilir ki, Orta Çağ'a doğru yaklaşırken düğme işlevsel olma yanında statü ve itibar simgesi olarak da görülüyormuş. Düğme sözcüğü "tomurcuğu – topuzu" akla getiren anlamıyla Fransızca "bouton" kelimesi ile anılarak dünya dillerine yerleşmiş.

Giysilere ilik açılması, elbiselere dikilen düğmelerin iliklere geçirilerek birleştirici özellikle kullanılması ilk olarak 13. yüzyılın ortalarında Almanya'da görülmüş. Artık elbise yüzeylerine açılan küçük deliklere geçirilen ve giysilere iplikle tutturulmuş genellikle geometrik desenli düğmeler bugün anladığımız şekliyle işlevsel olarak kullanılıyormuş.

İliklere tutturulan fonksiyonel düğmeler sayesinde vücudu kavrayan, dar giysi tipi soylular ve kraliyet ailesi arasında çok tercih edilmiş. Yüzyıllar boyunca bol giyen insan iliklenen düğmeler sayesinde vücut hatlarını belli eden dar kesimli giysilere çok kısa bir süre içinde rağbet etmeye başlamış.

14. yüzyıla gelindiğinde iliklenen düğmeler sayesinde vücuda tam oturan giysilerin kullanımı tüm Avrupa coğrafyasında yükselmiş. Bu yüzyılda İngiltere'de her ne kadar kanca gibi, elbise üzerine atılan düğümlere iple bağlantı yapmak gibi uygulamalar denense de iliklenen düğme ile giyimde yeni bir çağ açılmış. İlik açımı çok kısa sürede tüm kültürler arasında yayılmış, fonksiyonel düğme kullanımı moda haline gelmiş.

İliğe geçirilen düğmeler giysileri birleştirmenin yanı sıra ayakkabı, tunik, pardösü, yağmurluk, kapüşon, perde ve çadır gibi şeylere de birleştirmek amacıyla eklenmeye başlanmış.

Bu yıllarda ticari değer kazanan fonksiyonel düğmeler kumaş eskiyince ya da moda değişince bir elbiseden diğerine taşınıyormuş.

Rönesans'ın başlangıcında yuvarlak hatlı ve kabarık olan kadın kıyafetleri ilikli düğmeler sayesinde bel hatlarında yükselmiş, yakalar köşelenmiş, kollara düğmeli yırtmaçlar eklenmiş.

Rönesans dönemi erkek kıyafetlerinde dize kadar uzanan, belde kemerlenen ve göğüste kabartılan tunikler düğmelenmiş, gömleklerin bileklerine ve yakalarına açılan iliklere iliştirilen düğmeler sayesinde hatlar toplanıp büzülmüş. Tek düğme ile tutturulan pelerinler, fırfırlı yakalar ve bileklerinden düğmelenmiş kol başlıkları dönemin olmazsa olmazları arasına girmiş.

Amerika'nın keşfi sonrasında piyasada bollaşan ve daha erişilebilir olan gümüş madeni de düğme yapımında bolca kullanılıyormuş.

16. yüzyıl Fransa'sında düğme yapımcılarının loncaları ortaya çıkmaya başlamış, usta -........

© T24


Get it on Google Play