Diğer

T24 Haftalık Yazarı

24 Aralık 2023

İç çamaşırın 7000 yıllık geçmişini anlatmaya çalıştığım önceki yazımı okuyanlar hatırlayacaktır, insanın mağara devrinden bu yana olan evrimsel gelişiminde içine giydiklerini yüzlerce yıl öncesinden başlayarak kültürlere göre ayırmış, içe giyilen giysilerin erken tiplerinden bahsetmiştim.

Antik Çin'den Eski Mısır'a, Yunan medeniyetinden Roma İmparatorluğuna ve Mezopotamya kültürlerine ilişkin örnekler verirken örtünmek amacı yanında mesajı da olan iç çamaşırı tasarımlarının coğrafi ve kültürel farklılıklarını anlatmaya çalışmıştım.

Kısaca hatırlatmak gerekirse 7000 yıllık tarihiyle peştamalın insanın ilk kıyafetlerinden biri olduğunu söylemiş, en eski kadın iç çamaşırlarının da M.Ö. 2000 yılında, Girit adasında tasarlandığını yazmıştım.

Antik Yunan medeniyetinde kadınlar elbiselerinin altına "zona" adını verdikleri bir parça deri veya kumaştan oluşan kuşak bağlayarak kadınlıklarını ön plana çıkartırken, Antik Mısır kazılarında MÖ 1500'lü yıllara tarihlenen değerli kumaşlardan yapılma zarif külotların Tutankhamun'un mezarında bulunmasını Antik Mısır'ın sosyal hayatının zenginliğine bağlamıştım.

Roma İmparatorluğu'nda erkekler tuniklerinin altına hiçbir şey giymezken kadınlar göğüslerini örten kumaş parçalarını göğsün üstüne değil altına sütyen görevi görecek şekilde sarıyorlarmış. Altını bağlamak, sözünün çok dile geçmesini sağlayan kasık arasından geçirilerek kalçalara bağlanan bir çeşit külot giyimi Eski Roma kültüründe görülürken Antik Çin'de diz – kasık örten, kuşaklı iç giyim türleri, göbek bantları ve içe sarılan vücut atkıları ortaya çıkmış. Bir önceki yazımı kısaca özetledikten sonra gelin İç çamaşırının kültür tarihine bıraktığımız yerden devam edelim!

Orta Çağ iç çamaşırı açısından da karanlık yılları içeriyor, herkesin farklı çözüm aradığı iç çamaşırı konusunun ne tür tasarımlarla çözüldüğü konusu dönem araştırmacıları için merak içermeye devam ediyor.

Orta Çağ'ın ilk yıllarında hangi tiplerdeki iç çamaşırların yaygın olarak kullanıldığı konusunda kaynaklar belirgin bir bilgi vermese de kadınlar "regl" olduklarında içlerine bez sardıkları, bunun da günümüz tabiriyle erken dönemde kullanılan "ped" sayılacağı belirtiliyor.

Aristokratik sınıfa ait kadınlar "misk" kokulu bezler kullanırken yoksullar satın alacak bez bulamıyormuş. Üstelik yetersiz beslenme, kötü sağlık koşulları ve iç çamaşırı giymemek regl dönemini çok düzensiz hale getirdiği için bu yıllarda kadınlar genellikle erken yaşlarda menopoza giriyorlarmış.

14. yüzyıldan itibaren kadınlar göğüsleri gizlemeye odaklanılırken sütyenin görevi daha belirgin hale gelmeye başlamış.

1500'lü yılların başında günümüzdekine benzer şekilde kullanılan ilk sütyen Girit'te ortaya çıkmış; ilk sütyen tasarımları tören elbisesinin altına giyilecek tarzdaymış.

Kaynaklarda görülen ilk jartiyer kullanımı Eski Kutsal Roma İmparatoru ve Birleşik Avrupa fikrinin kurucusu Şarlman Carlo Magno'ya ait. MS 814 yılında Almanya'da ölen Şarlman, çoraplarının düşmesini engelleyerek konçlarının dizlerine sarılı halde tutmak için imal ettirdiği aksesuarı kendi için özel yaptırıyormuş; muhtemelen kimseyle de bu lüksünü paylaşmıyormuş.

Bir başka jartiyer hikâyesi de 1374 yılında, İngiltere Kralı III. Edward külotlu çorabının düşmemesi ve sıkıca kalçasını kavraması için terzilerinden özel bir aksesuar yapmalarını istemiş. Üzerine şövalye simgeleri işlenen dantelden yapılan bu bağlantı aksesuarını bazı kaynaklar jartiyerin ilk örneği olarak görse de moda tarihinde bunu ilk kabul etmeyenler de var. Ama günümüze dek gelen sözlü bir anlatıma göre Kral III. Edward, bir dans sırasında bacağından aşağı sarkan korsesini Kontes Joan of Kent'in yardımıyla tekrar eski haline getirirken odada yükselen fısıltıları ve kahkahaları susturmak amacıyla "iç giysisi hakkında kötü düşünen herkes utanmalı" diye bağırmış. O günden sonra İngiltere'nin şövalyeleri külotlu çoraplarını sabitlemek için jartiyer kullanmaya başlamışlar.

Yüzyıllar öncesinde çorapları sabit tutmak için tasarlanan bu aksesuarın bir gün "jartiyer" fikrini ateşleyeceğini ve nesiller sonra kadınların gardroplarında önemli bir iç giysi olarak yer alarak cinselliğin önemli simgelerinden biri olacağını tabii ki o yıllarda kimse aklına getirmemiş olmalı.

Rönesans ile birlikte hem kadın hem de erkeklerin giyeceği tipte gömlekler ve dizlere kadar uzanan uzun külotlar ortaya çıkmış.

Rönesans ile birlikte hem kadın hem de erkeklerin giyeceği tipte gömlekler ve dizlere kadar uzanan uzun külotlar ortaya çıkmış.

16. yüzyılda korsenin icadı dönemin modasına göre kadın bedenine şekil ve belirginlik kazandırma konusuna katkı sağlamış; korse modası batıdan doğuya kültürler arasında dolaşmaya başlamış. Artık korse kullanımı vücudu dik tutmak, göğüsleri düzleştirmek - kaldırmak, yerine göre de karın ve kalçayı gizlemek için de kullanılıyormuş.

Erken dönem korseleri koni şeklindeymiş; vücut hatlarını belirgin halde sıkılaştırması için genellikle uzun bir tahta parçası, balina kemiği veya zamkla sertleştirilmiş kumaş ile birlikte tasarlanıyormuş. Korse, göğüs çizgisini vurgulayan düşük yakalı elbiselerle giyildiğinde kadınların vücut şeklini zamanın modasına uyacak şekilde değiştirdiği için moda tarihinde yeni bir sayfanın açılması gerektiğini işaret etmiş. Bir de şu var ki; erken dönem korseleri pek de rahatsız edici olarak görülmüyormuş.

Ama çok kısa bir süre içinde korsenin amacı göğüsleri belirgin hale getirmek olmuş; neredeyse kadınlar için bir işkence aracına dönüşmüş. Beli şekillendirmek için kancalarla daraltılmış, mümkün olduğu kadar küçük ve daralan bir şekilde tasarlanan korseler çok kadının korkulu rüyası haline gelmiş; abartılı kullanımı nedeniyle ölümler bile kaydedilmiş.

Bu yıllarda Fransız soyluları arasında çok revaçta olan korse bir ara dini bakımdan sakıncalı bulunarak yasaklanmış, kullanımı tutucu çevrelerce küfür sayılmış.

1789 Fransız Devrimi'yle birlikte ışıltılı elbiseler yerini daha doğal ve sade çizgilere bırakmış. Çok yakın yıllara kadar pantolon giyemeyen kadınlar için sert korseler cinsel cazibeyle eş anlamlı olarak yaşamın vazgeçilmezi olmuş, yıllarca popülerliğini korumuş.

Bu yıllarda da Batı'da erkeklerin pantolon altına külot giymediklerini, külotlu çorapların ve fanila tipi içe giyilen giysilerin genellikle soğuktan korumak amacıyla tasarlandığını söyleyebiliriz.

Dokuma endüstrisinin yeşermesiyle Sanayi Devrimi'ne yaklaşılırken külot kullanımı yaygınlaşmış, prensler dar kıyafetlerinin altına külot giymeye başlamışlar. Fabrikalarda çalışmak üzere şehirlere göç eden köylüler de külot giymeye başlamışlar, ucuz bezlerden yapılanlar yoksul halkın da kullanımına girmiş.

19. yüzyılda "iç çamaşırı", "zevk" ve "cazibe" kavramlarını akla getiren genel bir terim haline gelmiş.

Dönem çizimlerinde ve kostüm tasarımlarında görmeye alışık olduğumuz kabarık etek gibi, kadın çeyizinin bir parçası olarak kalçaları balon gibi şiş gösteren yuvarlak bir jüpon şeklindeymiş.

Birkaç yüzyıl önce hamile kadınların karnını darbelerden korumak için tasarlanan kafeslerle kabartılmış, at kılıyla sıkılaştırılmış eteklerin altına kadınların giydiği paçalı abartılı yerleri süpüren etekler artık belin inceliğini vurgulamak için giyiliyormuş.

Artık yavaş yavaş baştan çıkarma silahı haline gelen iç çamaşırı tasarımları çok geçmeden ipekli kumaşlarla dokunmuş, değerli mücevherlerle süslenmeye başlamış,

1869'da ilk sütyen Fransız modacı Herminie Cadolle tarafından göğüsleri destekleyen üst kısım ile beli şekillendiren alt kısım şeklinde iki parçalı olarak tasarlanmış. Üst kısım, günümüz sütyenine benzer şekilde göğüsleri tutan iki kayıştan oluşuyormuş.

1880 yılında leğen kemiğini destekleyecek şekilde kalçalara kadar inen uzun belli korseler yaygınlaşmış.

1890 yılında fiyonk ve fırfırlarla süslenen uzun korseler küçük kızlar tarafından da giyiliyor, korselerin üzerine bozulmadan sıkılıp kapatılmasını kolaylaştırmak için metal bağcıklar ve halkalar dikiliyormuş.

Viktorya dönemi kıyafetlerine damgasını vuran dikiş makinesinin yaygın kullanımıyla toplumun her kesimine özgü tasarımlar üretilmiş, hamileler, sporcular, işçiler, biniciler için farklı giyim – iç giyim varyasyonları ortaya çıkmış.

Korse yapımında kullanılan balina kemiği artık zor bulunduğu için makine sayesinde sıkıca dikilebilen manda kemiği beli dik tutmaya başlamış.

Dönemin zorlukla, birkaç kişinin yardımıyla giyilen sert korseleri rahat nefes alınmasına izin vermiyor, göğüsleri vurgulayacak şekilde yukarı kaldırmaya göre tasarlanıyormuş.

1866 yılında İngiltere'de ipek mendilleri göğüslerine bağlayan kadınların varlığı gazetelere yansımış.

1900'lü yıllarla birlikte tıp doktorları kadınları kemikli – tahtalı sert korselerden uzaklaştırmaya çalışmışlar, daha sağlıklı iç çamaşırların tasarlanabileceğini her fırsatta söylemişler.

Yirminci yüzyıl, bugün hâlâ giyilen kadın iç çamaşırının ortaya çıkışını müjdeliyor, paçalı donlar kısalmaya başlayarak külot haline geliyormuş.

Korse kullanımı hızla terk edilirken modern sütyenin benimsenmesine alan açılıyor, farklı renklerde iç çamaşırları vitrinleri süslüyormuş.

Bir kadın moda gazetecisi 1902 yılında "güzel bir iç çamaşırına sahip olmak ahlaksızlık belirtisi değildir" diye yazmış.

1907 yılında New York'ta yaşayan Caresse Crosby isimli bir kadının göğüslerini dik tutmak için kurdele ile bağlayarak desteklediği iki ipek mendil tasarımcılara bugüne kadar kullanılagelen sütyen fikrini vermiş. 1907'de Vogue Dergisi Cadolle'un sütyen tasarımına, yani bölünmüş korsenin üst yarısına "sütyen" adını vermiş ve bu terim 1911'de Oxford Sözlüğü'ne eklenmiş. Her ne kadar Cadolle iki ayrı bölümden oluşan ilk sütyen tipini icat etse de ortaya çıkan tasarım hâlâ rahatlıktan yoksunmuş.

1914'te Amerikalı Mary Phelps-Jacobs, "Caresse-Crosby" adlı ilk sütyeninin patentini almış.

1920'lerde insanlar bol slipler giymeye başlamış, vücudu şekillendirici iç giyime veda ediliyormuş. Farklı tarzlarda tasarlanan giysilere uyum sağlayacak şekilde iç çamaşırları da yavaş yavaş küçülmeye başlamış. Kadınları diz üstüne kadar uzanan, metal çorap klipsli jartiyerler vitrinlerde bekliyormuş.

Korseler popülerliğini korusa da şekilleri değişmiş, artık sadece kalçaları düzleştirmeye yarıyor, kadınlara karabasanlı günler yaşatan abartılı kıvrımlar yaratmaya çalışmıyorlarmış.

1930 yılında sütyen tasarımları korseyi tahtından indirirken Warner kardeşler, farklı bedenlere uyumlu olarak değişik ölçülerde elastik askıları tanıtmış.

1932 yılında sütyen kapları için farklı boyutlandırma ölçeği tanıtılmış; artık herkese uyan tek tip üretilenler yerine, farklı göğüs ölçülerini temsil eden harfleri kullanarak yeni bedenler yaratılmış. Bugün de kullanılan ölçekler A, B, C ve D olarak şekillenirken farklı bedenlere uyum sağlamak için esnek kumaşlar ortaya çıkıyormuş.

1940'lı yıllarda, İkinci Dünya Savaşı sırasında fabrikalarda çalışmaya başlayan kadınlar daha fazla dolgu ve koruma içeren bir sütyen tipi tasarlanmış. Torpedo ismi verilen bu sütyen göğüsleri koruma ve destekleme için kalın askılara, daha ağır dolguya ve tam kapsama özelliğine sahipmiş. Aynı yıllarda uzunca bir süredir üzerinde çalışılan naylon ortaya çıkıyor, neredeyse tüm iç çamaşırları biçim değiştiriyormuş.

İkinci Dünya Savaşı'nın yokluk günleri sırasında çorap giyiyormuş gibi görünmek için bacaklarının arkasını dikey çizgilerle boyayan kadınlar olmuş.

1946 yılında telli sütyenler popüler olmuş ama İkinci Dünya Savaşı'nın neden olduğu metal kıtlığı nedeniyle yaygınlaşamamış. 1800'lü yıllarda bulunsa, 1930'larda kullanılsa da telli sütyen tasarımı yıllarca yaygınlaşmamış.

Dekolteli elbiseler giyen kadınlar için büstiyer ve korselere mükemmel bir alternatif haline gelmiş; ilk askısız sütyenler 1947 yılında icat olmuş.

1950'lı yıllarda Brigitte Bardot ve Marilyn Monroe gibi ünlü yıldızların tanıttığı gösterişli iç çamaşırları dünya modasını sarsmaya başlamış.

1953 yılında dikişsiz naylon çoraplar kadınlar için şıklığın adı, günlük yaşamın aksesuarı haline gelmiş. 1960 yılı mini etek tasarımlarının büyük beğeni kazanmasıyla naylon çoraplara olan ilgiyi arttırmış; farklı renk ve desenlerin piyasaya sürülmesine vesile olmuş.

1960'lar iç çamaşırı tarihinde özgürlük ve isyan çağını başlatmış. Vücudun şeklini yapay olarak modelleyen, daraltıcı, rahatsız edici iç çamaşırlarından kurtulma arzusu doğmuş.

1968 kuşağı için cinsel devrim, feminizm ve kişinin kendi bedeninin farkında olma temaları iç çamaşırının gelişiminde önemli bir rol oynamış. Dantelli, zarif, daha minimal iç çamaşırları doğdu.

70'li yılların sonlarına doğru iç çamaşırlarının renkleri daha koyu ve daha şehvetli hale gelmiş; modeller daha kışkırtıcı olarak tasarlanmaya başlanmış.

Bugün dünyanın çok yerinde geçmişin giysilerini, iç giyim eşyalarını sergileyen müzeler meraklıları için kapılarını açıyorlar. Müzayedelerde geçmişin çizgilerini arayanlar için kullanılmış iç çamaşırları satılıyor, iç çamaşırı teması koleksiyonerleri peşinden koşturuyor.

İnsanı insan yapan en önemli şeylerden biri olan tasarım gücünün iç çamaşırı üzerinde yüzlerce hatta binlerce yıldır gelişimi devam ederken, rahatlık, estetik, cazibe ve karşı cinsi etkileme güdüleri yaratıcı beyinleri düşündürmeye devam ediyor.

Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.

https://www.theitalianreve.com/the-history-of-underwear-between-past-present-and-inclusiveness/

https://www.goodhousekeeping.com/beauty/fashion/tips/a24247/evolution-of-underwear/

https://www.anaono.com/blogs/dressing-room/the-history-and-evolution-of-the-bra

https://fashion.sina.cn/s/ac/2021-06-02/detail-ikqcfnaz8667065.d.html

https://www.vintachic.it/le-vintagerie/storia-della-lingerie/

https://ladolcelingerie.com/storia-della-lingerie/

https://www.clara-intimo.it/emozioni/storia-ed-evoluzione-della-mutanda-ecco-chi-lha-inventata/

https://www.viscontidiangera.com/en/2019/05/04/underwear-the-history-of/

https://www.etimolojiturkce.com/kelime/%C3%A7ama%C5%9F%C4%B1r

http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/ET000499.pdf

https://www.clovia.com/blog/abracadabra-life-story-of-a-bra/

https://medium.com/@shradhasabherwal/victorian-era-fashion-8586d851cb2d

İrfan Yalın kimdir?

Koleksiyoncu İrfan Yalın 1962 yılında İstanbul'da doğdu. 9 Eylül Üniversitesi, Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunu. Objelerin – belgelerin peşinde "Popüler Tarih ve Kültür Yaşanmışlıkları araştırmacısı.

Bizimev TV'de yayınlanan "Koleksiyoncu" programı sunucusu - yapımcısı. Asya ve Afrika ülkelerinden tek tek topladığı el sanatlarını sergilediği Kadıköy'deki "Artemis"in kurucusu.

Koleksiyonculuğun özendirilmesi adına amatörce çalışan, sergi, sempozyum, sunu ve derleme çalışmaları içinde kültürel değerlere gönül bağımlısı…

İç çamaşırı; hem amacı hem de mesajı olan giysi

Kadıköy'de yangından kurtarılan leylek yavruları Avustralya basınında

Eğitim, tarih döngüsü içinde zamana ve mekâna göre değişmiş, uygulanan yöntemlerde buluşlar, sosyal gelişmeler, reform hareketleri ve yeni fikirler etkili olmuş

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Koleksiyoncunun kaleminden: Orta Çağ'dan günümüze iç çamaşırın kültür tarihi - İrfan Yalın
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Koleksiyoncunun kaleminden: Orta Çağ'dan günümüze iç çamaşırın kültür tarihi

24 0
24.12.2023

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

24 Aralık 2023

İç çamaşırın 7000 yıllık geçmişini anlatmaya çalıştığım önceki yazımı okuyanlar hatırlayacaktır, insanın mağara devrinden bu yana olan evrimsel gelişiminde içine giydiklerini yüzlerce yıl öncesinden başlayarak kültürlere göre ayırmış, içe giyilen giysilerin erken tiplerinden bahsetmiştim.

Antik Çin'den Eski Mısır'a, Yunan medeniyetinden Roma İmparatorluğuna ve Mezopotamya kültürlerine ilişkin örnekler verirken örtünmek amacı yanında mesajı da olan iç çamaşırı tasarımlarının coğrafi ve kültürel farklılıklarını anlatmaya çalışmıştım.

Kısaca hatırlatmak gerekirse 7000 yıllık tarihiyle peştamalın insanın ilk kıyafetlerinden biri olduğunu söylemiş, en eski kadın iç çamaşırlarının da M.Ö. 2000 yılında, Girit adasında tasarlandığını yazmıştım.

Antik Yunan medeniyetinde kadınlar elbiselerinin altına "zona" adını verdikleri bir parça deri veya kumaştan oluşan kuşak bağlayarak kadınlıklarını ön plana çıkartırken, Antik Mısır kazılarında MÖ 1500'lü yıllara tarihlenen değerli kumaşlardan yapılma zarif külotların Tutankhamun'un mezarında bulunmasını Antik Mısır'ın sosyal hayatının zenginliğine bağlamıştım.

Roma İmparatorluğu'nda erkekler tuniklerinin altına hiçbir şey giymezken kadınlar göğüslerini örten kumaş parçalarını göğsün üstüne değil altına sütyen görevi görecek şekilde sarıyorlarmış. Altını bağlamak, sözünün çok dile geçmesini sağlayan kasık arasından geçirilerek kalçalara bağlanan bir çeşit külot giyimi Eski Roma kültüründe görülürken Antik Çin'de diz – kasık örten, kuşaklı iç giyim türleri, göbek bantları ve içe sarılan vücut atkıları ortaya çıkmış. Bir önceki yazımı kısaca özetledikten sonra gelin İç çamaşırının kültür tarihine bıraktığımız yerden devam edelim!

Orta Çağ iç çamaşırı açısından da karanlık yılları içeriyor, herkesin farklı çözüm aradığı iç çamaşırı konusunun ne tür tasarımlarla çözüldüğü konusu dönem araştırmacıları için merak içermeye devam ediyor.

Orta Çağ'ın ilk yıllarında hangi tiplerdeki iç çamaşırların yaygın olarak kullanıldığı konusunda kaynaklar belirgin bir bilgi vermese de kadınlar "regl" olduklarında içlerine bez sardıkları, bunun da günümüz tabiriyle erken dönemde kullanılan "ped" sayılacağı belirtiliyor.

Aristokratik sınıfa ait kadınlar "misk" kokulu bezler kullanırken yoksullar satın alacak bez bulamıyormuş. Üstelik yetersiz beslenme, kötü sağlık koşulları ve iç çamaşırı giymemek regl dönemini çok düzensiz hale getirdiği için bu yıllarda kadınlar genellikle erken yaşlarda menopoza giriyorlarmış.

14. yüzyıldan itibaren kadınlar göğüsleri gizlemeye odaklanılırken sütyenin görevi daha belirgin hale gelmeye başlamış.

1500'lü yılların başında günümüzdekine benzer şekilde kullanılan ilk sütyen Girit'te ortaya çıkmış; ilk sütyen tasarımları tören elbisesinin altına giyilecek tarzdaymış.

Kaynaklarda görülen ilk jartiyer kullanımı Eski Kutsal Roma İmparatoru ve Birleşik Avrupa fikrinin kurucusu Şarlman Carlo Magno'ya ait. MS 814 yılında Almanya'da ölen Şarlman, çoraplarının düşmesini engelleyerek konçlarının dizlerine sarılı halde tutmak için imal ettirdiği aksesuarı kendi için özel yaptırıyormuş; muhtemelen kimseyle de bu lüksünü paylaşmıyormuş.

Bir başka jartiyer hikâyesi de 1374 yılında, İngiltere Kralı III. Edward külotlu çorabının düşmemesi ve sıkıca kalçasını kavraması için terzilerinden özel bir aksesuar yapmalarını istemiş. Üzerine şövalye simgeleri işlenen dantelden yapılan bu bağlantı aksesuarını bazı kaynaklar jartiyerin ilk örneği olarak görse de moda tarihinde bunu ilk kabul etmeyenler de var. Ama günümüze dek gelen sözlü bir anlatıma göre Kral III. Edward, bir dans sırasında bacağından aşağı sarkan korsesini Kontes Joan of Kent'in yardımıyla tekrar eski haline getirirken odada yükselen fısıltıları ve kahkahaları susturmak amacıyla "iç giysisi hakkında kötü düşünen herkes utanmalı" diye bağırmış. O günden sonra İngiltere'nin şövalyeleri külotlu çoraplarını sabitlemek için jartiyer kullanmaya başlamışlar.

Yüzyıllar öncesinde çorapları sabit tutmak için tasarlanan bu aksesuarın bir gün "jartiyer" fikrini ateşleyeceğini ve nesiller sonra kadınların gardroplarında önemli bir iç giysi olarak yer alarak cinselliğin önemli simgelerinden biri olacağını tabii ki o yıllarda kimse aklına getirmemiş olmalı.

Rönesans ile birlikte hem kadın hem de erkeklerin giyeceği tipte gömlekler ve dizlere kadar uzanan uzun külotlar ortaya çıkmış.

Rönesans ile birlikte hem kadın hem de erkeklerin giyeceği tipte gömlekler ve dizlere kadar uzanan uzun külotlar ortaya çıkmış.

16. yüzyılda korsenin icadı dönemin modasına göre kadın bedenine şekil ve belirginlik kazandırma konusuna katkı sağlamış; korse modası batıdan doğuya kültürler arasında dolaşmaya başlamış. Artık korse kullanımı vücudu dik tutmak, göğüsleri düzleştirmek - kaldırmak, yerine göre de karın ve kalçayı gizlemek için de kullanılıyormuş.

Erken dönem korseleri koni şeklindeymiş; vücut hatlarını belirgin halde sıkılaştırması için genellikle uzun bir tahta parçası, balina kemiği veya zamkla sertleştirilmiş........

© T24


Get it on Google Play