Diğer

01 Aralık 2023

Bu yazıda işaret etmek istediğim ülkemiz ve vatandaşımız hakkındaki özet durum, yazının sonuna koyduğum OECD çizelgelerinde mevcut…

Uzun zamandır cevap aradığım konuların arasında "algı" çok ciddi bir yer tutuyor. Maalesef bu konuda çalışan "bilim adamı" çok az.

Algı ve yönetimi, aslında hayatımız, yaşadığımız sürelerdir. "İnsanî" bir beceridir. Hem yaptıran hem yapan için.

5 duyumuz tarafından alınan bilgileri işleyip anlamlı bir bütün haline gelmesini sağlamaktır. duygu ve düşüncelerimize dayanarak, bir kişi, durum, ya da olay hakkındaki düşüncemizdir; hatta kararımızdır.

Bu noktada söz ettiğim "duygu" ve "düşünce" farklılıklar gösterebilir. duygu, daha ziyade o güne kadar edindiğiniz "intiba" çerçevesinde verdiğiniz bir karardır.

Halbuki "düşünce" için daha çok bilgiye ihtiyacınız olacaktır. Yani, aileden gördüğünüz, okullarda size öğretilen, okuduğunuzu bilgileri bir araya getirerek bir karar verirsiniz.

Bilgi ise ancak bilimsel ise size doğruyu buldurur. Bizim ülkede, bilim anlayışı çok farklıdır; Osmanlı'ya Arapçadan geçmiş olan müşahhas (somut,) mücerret (soyut) yapılı bilim vardır. İngiliz filozof Herbert Spencer'in yaptığı sınıflandırmada;

1) Soyut bilim (matematik),

2) Soyut-somut bilim (astronomi, fizik, kimya, mekanik),

3) Somut bilim (biyoloji, psikoloji, sosyoloji). Olarak 3 kısımda incelenir.

Soyut düşünme, simgesel ve kavramsal düşünebilme yeterliği olarak tanımlanır. Soyut düşünme, görüşler, simgeler ve elle tutulamaz, gözle görülemez öğelerle ilintili iken; somut düşünme, beş duyumuzla algılanabilen nesnelerle ilintilidir. Somut düşünme, dolaysız gözlenen nesnelere ya da özgül yaşantılara bağlı bir düşünme biçimidir.

Kısaca algı, soyut-somut bilim kapsamına girdiği için, bilgi yolundan yürünmediği takdirde, bize kesin olarak saçma kararlar aldırır.

Algı düşünüp dururken geçen akşam yemeğe davet edildim. Yemek sonrası aileden genç bir kadın ile daha çok tarih ile ilgili konulara girdik. "Eski Yunan medeniyeti" diye bir "algı" sahibi olduğunu anladığım için aslında Antik Yunan medeniyetinin hiçbir zaman Anadolu'da var olmadığını, Pelaponez yarımadasında olduğunu, ancak akıllı Yunanlıların Anadolu'yu hatta tüm Doğu Akdeniz'i de içine katarak geniş bir medeniyetten bahsettiklerini, bizim de sanki Türklük Müslümanlık ile başlamış "varsaydığımız için" Yunanlılara meydanı boş bıraktığımızı anlatmaya gayret ettim. Hellenizmi en azından bizimle paylaşmaları gerek. Baklava, Karagöz, Kahve vs. vs. ne onların ne bizimdir; ortak değerimizdir. Yunanlılar kendilerine Hellen, yaşadıkları bölgeye Hellas derler. İsim Yunan mitolojisindeki efsanevi ataları Helen'den gelir. Helen (Truvalı Helen değil) Decalion'dur. (Promethus'un oğludur)

Bu Pelaponezlilerin (Bu günkü Yunanistan yarımadası) yaşadığı devirde Anadolu'da milyon farklı insanın yaşadığını, etnik olarak (bugünkü) Yunanlılar ile alakaları olmadığını, farklı lisanlar konuştuklarını anlatmaya gayret ettim.

Homeros'un bizim Dede Korkut benzeri İzmirli gezgin bir ozan olduğunu, tarih bilimini yaratan Heredot'un Karyalı, (Bodrumlu) Matematiğin babası Pisagor'un, (Sisam adası/Kuş Adalı) bizim gibi birer Anadolulu olduğundan bahsettim. Buradan başlayan konuşma, başka konulara da sıçradı, sertleşti ve sonunda "ben Osmanlıyım, senin gibi düşünmüyorum!" dediği an ben de evi terk ettim.

Bu genç kadın (İngiltere'de yaşıyor, çifte vatandaş) Süleyman Şah ve oğlu Alpaslan, 1091'de devasa, boş bir toprak parçasına geldi sanıyor, Doğu Roma ile Bizans ilişkisini bilmiyor, Rumeli diye bir yer duymamış, hatta vatandaşı olduğu İngiltere tarihinde (aslında insanlık tarihinde) çok önemli bir olay olan Magna Carta nedir bilmiyor.

Yüksek okul mezunu bu genç kadın, üstelik bir İngiliz vatandaşı aslında bilmesi gereken konuları bilmiyor değil; yanlış biliyor. Yani çok daha büyük bir problem. İşte size algı sonucu.

Bu yazdıklarımı teyit eden olaylar çeşitlenerek artıyor ve hayatımıza giriyor.

Dün, bir toplantıda Merkez Bankası Başkanı Erkan Hanımefendi; "Enflasyonun ana eğiliminde gerileme başladı" dedi.

Şimdi beraberce; önce algılayalım sonra analiz edelim.

Cümle de hemen kuvvetli manalı ve sık kullanılan iki sözcük göze batıyor.

Enflasyon ve gerileme. burada ne "algıladık" belli değil mi? Enflasyon geriliyor…

Bir de analitik değerlendirelim.

Enflasyonun "ana eğilimi "yani kendisi değil; ileride ne olacağına dair sadece bir "görüşten" bahis var çünkü misal verilmemiş; yani 10 gündür/ taze fasulye/ fiyatı artmıyor! gibi bir örnek yok.

Gerileme enflasyonda değil; eğiliminde. Yani yine kişisel bir tanı; Erkan Hanım'a göre… Bir sayı, yüzde, vs. var mı? Hayır yok!

Kısaca enflasyonun gerilediği kişisel bir görüştür, israr veya ispat edemem diyor. Ben de ilave ediyorum bu kafa ile gidilirse gerileyeceği de yok.

Başlıktaki Denizbank'a gelince... Önce şunu söyleyeyim: Bu kurumu ben hem Türk hem Avrupa basketboluna destek olduğu için seviyorum. Hesabımı orada tutuyorum. Bana farklı muamele yaptığı için değil. Duygusal sebebini söyledim. Öte yandan Yalıkavak Müdürü Erkan Bey sempatik ve saygılı sıcak bir kişilik. Yoksa, Denizbank ya da herhangi bir özel Türk bankası, istese de bana "kıyak" yapamaz.

Devlet bankası olsa, AKP'ye yarayacak bir şey planlıyor olsam! Üüfff neler yapar.

Bir haftadır Denizbank ve Fatih Terim fonu konuşuluyor. Ne olmuş en ince detayına kadar gazeteci dostlar incelediler, herkes biliyor. Benim ilgilendiğim konu bu değil; size çok küçük bir detay gelecek, ama bence algı için çok güzel bir örnek.

Ses kaydına almışlar, dolandırıcı iddiasında bulunulan banka müdiresi genç kadın, kendisine para veren eski futbolculardan birisine "Merak etme! Paranı banka öder!" diyor. Futbolcu "Nasıl öder?" diye sorunca, "Bu olay bilinsin istemez!" diyor.

İste size bir katmerli bir algı operasyonu.

Müdüre hanım, kendi kafasından "Denizbank'ın adı kötüye çıkmasın diye bu işi kapatır algısına inanmış.

Futbolcuya da "Paramı bankadan nasıl olsa alırım!" diye algılatma gayreti gösteriyor.

Öte yandan "milyarder algısı" yaratmağa çalışan onlarca "internet fenomeni" meydanda dolaşıyor.

Siyaset kısmına gelince Sayın Cumhurbaşkanı TV'de bir montaj video göstererek yarattığı algı ile seçim kazandı.

İktidar partisince yaratılan algıya bakarsak, bugünlerde öyle bir atılım yapacaklar ki yıllardır kötü yönetilen ülkeyi iki yılda düze çıkartıp ilk 10'a girecekler. Peki "20 yıldır iktidarda başka parti mi vardı da işler bu noktaya geldi?" algı yaratanlar iş bu noktaya gelince konu değiştiriyor.

Kısaca koca ülke bir "yalan rüzgarına" kapılmış…

Gelelim CHP ve yeni başkan Özgür Özel'in yarattığı ya da yaratması gereken algıya. Öyle bir şey ufukta görünmüyor. CHP hala Aristo mantığına sığınan sözcükler ve vaatler ile meşgul. Konuşmaları lise münazara takımı seviyesinde.

Seçmenin dediği gibi, sadece ve üstelik onun anlamadığı kavramlar ile konuşuyor.

Kemal Bey bunun farkına varıp, azıcık "sağcı" taklidi yapmıştı; seçmen yemedi.

Ben ne dediğinizi anlıyorum sayın başkan, siz beni bırakın; ben milyonlarca seçmen gibi zaten CHP gelsin den çok, AKP gitsin diye çalıştığım, oy kullandığım için zaten size oy veriyorum; siz başka bir algı yaratın.

Değişiklik dediğiniz "gölge kabine" kurmak ise bu sizin yönetim tarzınızı ilgilendirir. Türk Seçmeni anlamaz, ilgilenmez. Benim yazı konum olan sanayi ve tarım bakanlıklarına tayin ettiğiniz kişiler AKP'nin yaptıkları için sadece "çok fena" diye demeç verirlerse onlarla da hiç ilgilenmez. Ben de ilgilenmem, ben AKP'nin ne yapıp yapmadığını zaten biliyorum

Ne yapılmalı? Sizin gölge kabineniz sahici kabine olsa idi ne yapardı? Seçmen bunu bilmek ister, hatta örnek görmek ister. Daha önce de yazdım, CHP'nin on yıllardır Türk seçmeninde yarattığı algı; "bunlar sadece konuşur; bir şey yapamaz!" olarak yerleşmiştir.

"AKP Sanayi Bakanına, bir önceki bakan için yazdığımı size de yazayım. Eğer Kemal Bey'in yaptıklarını yapıp (yani hiçbir şey yapmayıp) farklı sonuç bekliyorsanız çok beklersiniz; eşyanın tabiatına aykırı."

CHP kurultayından önce, eğer CHP Kılıçdaroğlu'nu tekrar seçerse, seçimlerde yüzde 10'a kadar düşebilir yazmıştım. İyi ki böyle bir manasızlık yapmadılar.

Bugün Sayın Özel ile Sayın Akşener yerel seçim ile ilgili görüştüler. Sayın Akşener pazartesi cevap verecek. Bir küçük ikaz da Sayın Akşener'e:

"Sizi önce kadın olduğunuz için çok seviyorum. Var olun inşallah. Ancak daha merkeze gelirseniz hem ben hem de seçmen daha çok sever, bilginiz olsun. Pazartesi CHP'ye hayır derseniz partiniz ülkede epey kalabalık olan siyaset mezarlığına gider bilginiz olsun."

Sayın Özel, Türk aydınları (en azından bir kısmı) adına son cümle yazıyorum:

Rakibiniz buz gibi bir İtalyan otomobili ile "yerli ve milli algısı" yaratarak seçim kazandı.

Lütfen bir şey yapın…

Sevgili okur, bu algı meselesini daha yazacağım. Sizden de katkı beklerim.

Ülkelere göre Enflasyon durumu Kasım 2023

Ünlü Amerikan dergisi FR (Fashion Republic) onu kapak yaptı ve Yadsınamaz bir müzik ve tiyatro kabiliyeti olan büyüleyici varlık!” benzetmesi yaptı.

Unutmayınız, halkımız CHP için "bunlar sadece konuşur, bir şey yapmaz" demektedir. Kolay gelsin, gazanız mübarek olsun. Bir şey yapın...

.

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Algı yönetimi, Denizbank, CHP - İskender Aruoba
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Algı yönetimi, Denizbank, CHP

11 2
01.12.2023

Diğer

01 Aralık 2023

Bu yazıda işaret etmek istediğim ülkemiz ve vatandaşımız hakkındaki özet durum, yazının sonuna koyduğum OECD çizelgelerinde mevcut…

Uzun zamandır cevap aradığım konuların arasında "algı" çok ciddi bir yer tutuyor. Maalesef bu konuda çalışan "bilim adamı" çok az.

Algı ve yönetimi, aslında hayatımız, yaşadığımız sürelerdir. "İnsanî" bir beceridir. Hem yaptıran hem yapan için.

5 duyumuz tarafından alınan bilgileri işleyip anlamlı bir bütün haline gelmesini sağlamaktır. duygu ve düşüncelerimize dayanarak, bir kişi, durum, ya da olay hakkındaki düşüncemizdir; hatta kararımızdır.

Bu noktada söz ettiğim "duygu" ve "düşünce" farklılıklar gösterebilir. duygu, daha ziyade o güne kadar edindiğiniz "intiba" çerçevesinde verdiğiniz bir karardır.

Halbuki "düşünce" için daha çok bilgiye ihtiyacınız olacaktır. Yani, aileden gördüğünüz, okullarda size öğretilen, okuduğunuzu bilgileri bir araya getirerek bir karar verirsiniz.

Bilgi ise ancak bilimsel ise size doğruyu buldurur. Bizim ülkede, bilim anlayışı çok farklıdır; Osmanlı'ya Arapçadan geçmiş olan müşahhas (somut,) mücerret (soyut) yapılı bilim vardır. İngiliz filozof Herbert Spencer'in yaptığı sınıflandırmada;

1) Soyut bilim (matematik),

2) Soyut-somut bilim (astronomi, fizik, kimya, mekanik),

3) Somut bilim (biyoloji, psikoloji, sosyoloji). Olarak 3 kısımda incelenir.

Soyut düşünme, simgesel ve kavramsal düşünebilme yeterliği olarak tanımlanır. Soyut düşünme, görüşler, simgeler ve elle tutulamaz, gözle görülemez öğelerle ilintili iken; somut düşünme, beş duyumuzla algılanabilen nesnelerle ilintilidir. Somut düşünme, dolaysız gözlenen nesnelere ya da özgül yaşantılara bağlı bir düşünme biçimidir.

Kısaca algı, soyut-somut bilim kapsamına girdiği için, bilgi yolundan yürünmediği takdirde, bize kesin olarak saçma kararlar aldırır.

Algı düşünüp dururken geçen akşam yemeğe davet edildim. Yemek sonrası aileden genç bir kadın ile daha çok tarih ile ilgili konulara girdik. "Eski Yunan medeniyeti" diye bir "algı" sahibi olduğunu anladığım için aslında Antik Yunan medeniyetinin hiçbir zaman Anadolu'da var olmadığını, Pelaponez yarımadasında olduğunu, ancak akıllı Yunanlıların Anadolu'yu hatta tüm Doğu Akdeniz'i de içine katarak geniş bir medeniyetten bahsettiklerini, bizim de sanki Türklük Müslümanlık ile başlamış "varsaydığımız için" Yunanlılara meydanı boş bıraktığımızı anlatmaya gayret ettim. Hellenizmi en azından bizimle paylaşmaları gerek. Baklava, Karagöz, Kahve vs. vs. ne onların ne bizimdir; ortak değerimizdir. Yunanlılar kendilerine Hellen, yaşadıkları bölgeye Hellas derler. İsim Yunan mitolojisindeki efsanevi ataları Helen'den gelir. Helen (Truvalı Helen değil) Decalion'dur. (Promethus'un oğludur)

Bu Pelaponezlilerin (Bu günkü Yunanistan yarımadası) yaşadığı devirde Anadolu'da milyon farklı insanın yaşadığını, etnik olarak (bugünkü) Yunanlılar ile alakaları olmadığını, farklı lisanlar konuştuklarını anlatmaya gayret ettim.

Homeros'un bizim Dede Korkut benzeri İzmirli gezgin bir ozan olduğunu, tarih bilimini yaratan Heredot'un Karyalı, (Bodrumlu)........

© T24


Get it on Google Play