Diğer

05 Ocak 2024

Yıl sonu, başı dinlemiyor; gündem, 18 yaşında bir flamenko dansçısı kız edası ile kıvır kıvır bükülüyor, oynuyor, yerinde duramıyor! Takip edilemiyor.

Sebep çok açık; 31 Mart seçimleri geliyor ve ülkenin "daha çok tahsilli" kesimi, bu defa yine AKP'ye oy vermesi beklenen "daha az tahsilli kesiminin" bari bu defa hesap kitap yaparak, daha az oy vermesini bekliyor.

İktidar, geçmiş yıllarda yaptığı hatalar yüzünden ekonominin sarpa sardığının farkında. Bir yandan "daha az okumuşlar" için sebepler icat etmeğe çalışıyor, bir yandan da yabancı para bulmaya çalışıyor.

İktidarın korunma metodu uzun yıllardır "böl ve yönet" tipi ofansif davranışlar.

Sürekli yanlışlar yapan ya da yaptıran bir "bunlaaar" var; kötü çocuklar. Önceleri FETÖ idi. Şimdilerde CeHaPe. Yani, yapılan yanlışın tevil edilmesi yerine "biz yapmadık; o yaptı, bu yaptı!" demek. Israr ile "doğru olmayan" şeyler söylenmesine alıştık. Hatta Cumhurbaşkanı bir ara 2023 sonunda Aya gideceğiz, diyordu? Bir başkası, Ay'a otoyol yapacağız desek bu millet inanır, diyordu. Bir profesör ülkeyi cahiller kurtaracak müjdesi veriyordu.

Şaşırtıcı ama işe yarıyor ki, yıllardır seçim kazanıyorlar…

Bu defa ne diyeceklerini merak ediyorum. Konu Emekli maaşları. CHP planlarını bu gerçeklik üzerine yaparsa iyi eder.

Çünkü teorik olarak emekliler (yaklaşık olarak 16 milyon civarındalar) ülkenin ikinci büyük partisi. Son bir yıldır başta kendi çocukları olmak üzere, onların iaşesini başkaları sağlıyor. Bugünkü değer ile 1 yıldır yaklaşık 210 Euro emekli maaşı alıyorlar. AB'nin en düşükleri Bulgaristan 3 misli, Yunanistan 4 misli emekli maaşı alıyor. En yüksekler ise, Hollanda Almanya filan; onlar 1500 Euro'larda geziniyor.

Bazen, TV tartışma programlarında rastlıyorum. Bazı konuşmacılar iktidarı "yeteri kadar" sosyal, halkçı olmamak ile suçluyor.

Kardeşim, bu insanlar 25 yıldır "biz liberal ekonomi inancında bir partiyiz" diye bar bar bağırıyorlar.

Pazar ekonomisi derler bir "ekonomi yönetim sistemi" var. Daha doğrusu sermaye ve yatırımı idare etme sistemi.

Bu sistemde devlet yatırımı yok. Özel sektör yatırım yapacak, devlet onların hayatını kolaylaştıracak, onlar da iş alanı açacaklar, vergi verecekler, bu iş de böylece sürüp gidecek. Ne iyi değil mi? Sen hiçbir işe karışmıyorsun. Birileri kazanıyor, getirip sana veriyor, sen de bazen borçlanıp filan yol, inşaat filan yapıyorsun. Çünkü aklın sadece ona eriyor. Daha fazlası da gerekmiyor, çünkü senin yaptığın bir şey, yani mesuliyetin yok.

Senin seçmen bazı olguları bir türlü anlamıyor. Siyasi partiyi futbol klübü sanıyor. TV'lerde görüyoruz. Sayın Erdoğan'ın hangi partinin başkanı olduğunu bilmeyen seçmen var!

Adam "Ben altın çıkaracağım" diyor. "Ver para, çıkar" diyorsun. Adam altın çıkartırken doğayı mahvediyor. Eh olacak o kadar! Altın bu! Bedava mı çıkacak.

İktidar "biz" diyor. Sen 85 milyondan bahsediyor sanıyorsun. Halbuki onlar dünyanın 17'nci büyük nüfusuna sahip ülkeden bahsediyor.

Hani, başkası, yani patron, yatırım yapıp vergi verecekti de iktidar yol, bina filan yapacaktı ya; vermiyor?

Ortada para olmayınca iktidar nereden para alacak? Dayanıyor tüketim mallarına ÖTV, KDV vs. Yani bu defa yol, bina parasını da artık sen veriyorsun?

Son 40 yıldır yazdığım yazılarda, "Atatürk'ün karma ekonomisi, bakın ne?" diye yazıp durdum.

Yatıracak sermayesi olmayan yatırımcı ve tüketim yapacak parası olmayan pazarda "serbest pazar ekonomisi" işte bu kadar oluyor.

Bir daha yazıyorum. Bu ülkede milli gelir kişi başına 40 - 50 bin dolara çıksın; ondan sonra ne yaparsanız yapın. Ancak, bu sistem, kişi başına 9 bin dolar ile sizin vatandaşa sadece açlık ikram edebilir. Maliye bakanlığına Sayın Mehmet Şimşek değil, Süperman'i getirseniz ihracatınız ile ithalatınız dengelenmedikçe bu millet fukaralıktan kurtulmaz.

Bu günlerde maaş zamları yapılacak.

Ülkede "asgarî" ücret diye bir şey var. Bunu, yasa gereği işçi, işveren ve hükümetten beşer temsilci olmak üzere 15 kişiden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirliyor.

Birçok parametre hesaplanıyor; bir miktar çıkıyor. Yani yasa, "bu ücretin altında ücret olmaz" diyor.

Bir taraftan da bu miktarın altında geçinilemez, aç kalınır diye bir "tespit" var.

Türk-İş'in yayımladığı araştırmaya göre 4 kişilik bir ailenin sadece gıda harcamaları aylık bazda 14 bin 431 TL. Buna açlık sınırı deniyor.

Yoksulluk sınırı ise 47 bin 9 TL. (İçinde her türlü, ancak minimum harcama var.)

Bizim klasik emekli ailesi ise "bir Köroğlu, bir Ayvaz" olduğu için 4 değil, 2 kişi için hesaplanmalı; yani açlık ayda 7215 TL, Yoksulluk sınırı ise; 23 bin 500 TL tutuyor.

Sayın iktidar; siz istediğiniz kadar, kök maaş, efe TÜFE, TÜİK filan diye söylenip hesaplar yapın.

Eğer emekliye 23 bin 500 tl'den az maaş verirseniz, bilin ki insanımızı fukara yaptınız.

Yok; Allah saklasın bunun da altını verirseniz; insanımız açlığa mahkûm ediyorsunuz.

Bizim İspanyol kızının ikinci getirdiği konu; malum Riyad maçı.

Bizim milletimiz son birkaç yıldır Fatih Altaylı yüzsuyu hürmetine, tarih diye bir "olgu" öğrendi. Değerlendirmek için Prof. Ortaylı, Murat Bardakçı gibi İnsanları tanıdı ise de kendi milletinin nereden gelip nereye gittiğinin farkına varabilmesi için herhalde daha on yıllar gerekecek.

Bu çerçevede Riyad'daki Fenerbahçe - Galatasaray maçını değerlendirmek için, epeyce geriye gitmek gerekir.

Arabistan Yarımadası, Yavuz Sultan Selim Han (1512-1520) zamanında, Osmanlı hakimiyetine geçti. Sultan Selim Han Mısır'ı alıp, Memluk devletine son verdikten sonra, Mekke ve Medine havalisi de Osmanlı hakimiyetini tanıdı.

Osmanlı 400 yıl bu toprakları yönetti.

Daha sonra, imparatorluktan ayrılıp kendi ülkelerini kurmak isteyen diğer Osmanlı Tabası gibi Suud Kabilesi öncülüğünde başkaldırdı. Ancak, Kavalalı İbrahim Paşa'ya 1817'de yenildi ve Suudi Abdullah'ı ve oğulları yakalandı ve İstanbul'a gönderildi. 1818'de idam edildi.

Daha sonra, Birinci Harp sorasında İngilizlerin yardımı ve gözetimi altında, Osmanlı Mağlup oldu. "Suudi Arabistan" kurulmuş oldu.

Futbol maçının kabahatlisi de bu arada bulundu! Ali Koç.

Ancak, anlaşılıyor ki Sayın Koç da bu yazdıklarımın pek farkında değil! Yoksa bu "daha az bilgili iktidar" ile görüşür anlatırdı.

Ama belki de iktidarın "komplo dediğini" Ali Bey organize etti. "Nasıl olsa bu Suudiler bir problem çıkartır, bırakalım yapsınlar?" mı dedi acaba? Şaka, Şaka!

Eski Osmanlı topraklarının tümünü dolaşmış biri olarak sizlere söyleyeyim! Buralarda yaşayan halklar, hafif tabiri ile bizi sevmezler. Bizden nefret ederler bile vardır... Biz, çok kısa da olsa; İstanbul'u, Antep'i vs işgal eden Batılıları çok mu sevdik sizce?

Tüm halkımdan rica ediyorum. Önce yüce dinimizi bize anlatan Kuran'ımızı dikkat ile okuyun. Yaratanın ne istediğini, ne istemediğini iyice anlayın.

Sonra da Atamızın bize hitaben yazdığı Nutuk'u okuyun.

Yurtta sulh, cihanda sulh…

.

.

.

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Hoş mu geldin, 2024? - İskender Aruoba
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hoş mu geldin, 2024?

17 0
05.01.2024

Diğer

05 Ocak 2024

Yıl sonu, başı dinlemiyor; gündem, 18 yaşında bir flamenko dansçısı kız edası ile kıvır kıvır bükülüyor, oynuyor, yerinde duramıyor! Takip edilemiyor.

Sebep çok açık; 31 Mart seçimleri geliyor ve ülkenin "daha çok tahsilli" kesimi, bu defa yine AKP'ye oy vermesi beklenen "daha az tahsilli kesiminin" bari bu defa hesap kitap yaparak, daha az oy vermesini bekliyor.

İktidar, geçmiş yıllarda yaptığı hatalar yüzünden ekonominin sarpa sardığının farkında. Bir yandan "daha az okumuşlar" için sebepler icat etmeğe çalışıyor, bir yandan da yabancı para bulmaya çalışıyor.

İktidarın korunma metodu uzun yıllardır "böl ve yönet" tipi ofansif davranışlar.

Sürekli yanlışlar yapan ya da yaptıran bir "bunlaaar" var; kötü çocuklar. Önceleri FETÖ idi. Şimdilerde CeHaPe. Yani, yapılan yanlışın tevil edilmesi yerine "biz yapmadık; o yaptı, bu yaptı!" demek. Israr ile "doğru olmayan" şeyler söylenmesine alıştık. Hatta Cumhurbaşkanı bir ara 2023 sonunda Aya gideceğiz, diyordu? Bir başkası, Ay'a otoyol yapacağız desek bu millet inanır, diyordu. Bir profesör ülkeyi cahiller kurtaracak müjdesi veriyordu.

Şaşırtıcı ama işe yarıyor ki, yıllardır seçim kazanıyorlar…

Bu defa ne diyeceklerini merak ediyorum. Konu Emekli maaşları. CHP planlarını bu gerçeklik üzerine yaparsa iyi eder.

Çünkü teorik olarak emekliler (yaklaşık olarak 16 milyon civarındalar) ülkenin ikinci büyük partisi. Son bir yıldır başta kendi çocukları olmak üzere, onların iaşesini başkaları sağlıyor. Bugünkü değer ile 1 yıldır yaklaşık 210 Euro emekli maaşı alıyorlar. AB'nin en düşükleri Bulgaristan 3 misli, Yunanistan 4 misli emekli maaşı alıyor. En yüksekler ise, Hollanda Almanya filan; onlar 1500 Euro'larda geziniyor.

Bazen, TV tartışma programlarında rastlıyorum. Bazı konuşmacılar iktidarı "yeteri kadar" sosyal, halkçı olmamak ile suçluyor.

Kardeşim, bu insanlar 25 yıldır "biz liberal ekonomi inancında bir partiyiz" diye bar bar bağırıyorlar.

Pazar ekonomisi derler bir "ekonomi yönetim sistemi" var. Daha doğrusu sermaye ve yatırımı idare etme sistemi.

Bu sistemde devlet yatırımı yok. Özel sektör yatırım yapacak, devlet onların hayatını kolaylaştıracak, onlar da iş alanı açacaklar, vergi verecekler, bu iş de böylece sürüp gidecek. Ne iyi değil mi? Sen hiçbir işe karışmıyorsun. Birileri kazanıyor,........

© T24


Get it on Google Play