Diğer

29 Kasım 2023

Timothy Snyder'ın müthiş bir kitabı vardır, The Road to Unfreedom (Özgürsüzlüğe Gidiş). 2018 yılında yayımlandığında, Snyder'ın o zamanlar yayımlamış olduğu ve büyük ses getiren On Tyranny (Zorbalık Üstüne) adlı kısa ama çok satan kitabının biraz gölgesinde kaldı. Snyder bu kitapta, Putin'in dünyasını ve nereden nereye nasıl geldiğini anlamak için, İlyin'i bilmemiz gerektiğini söylüyordu. Bize, adını hiç duymadığımız bu yazarın nasıl olup da 1990 sonrası Rusya'sının bir nevi Ziya Gökalp'i haline geldiğini anlatmaya çalışıyordu. İlyin adını ilk Snyder'ın kitabında gördüm, ve merak bu ya, biraz eşelemek istedim. Bu satırlar, Tim Snyder okumalarından akılda kalanlardır.

Putin, 1954 yılında İsviçre'de ölen İlyin'in naaşını, 2005 yılında, Sovyet gizli devlet polisinin Büyük Terör sırasında idam edilen binlerce Rus vatandaşının cesedini yaktığı bir manastıra naklettirdi. İlyin'in yeniden gömüldüğü sırada Rus Ortodoks Kilisesi'nin başında Sovyet döneminde KGB ajanı olan bir kişi bulunuyordu. Törende askeri bir bando, Sovyet milli marşıyla aynı melodiye sahip olan Rus milli marşını çaldı. Putin'i İlyin'in yazılarıyla tanıştırmış olan film yönetmeni Nikita Mikhalkov, her iki versiyondan sorumlu bestecinin oğluydu. Mikhalkov, siyasi manifestosunun da ortaya koyduğu gibi, İlyin'in hevesli bir mürşidiydi: Rusya "ruhani-maddi bir birlik", "çok sayıda millet ve kabileden oluşan binlerce yıllık bir birlik" ve "özel, uluslarüstü, emperyal bir bilinç" sunuyordu. Rusya Avrasya'nın merkeziydi, "bağımsız, kültürel-tarihi bir kıta, organik, ulusal birlik, jeopolitik ve kutsal, dünyanın merkezi" idi.

1883'te soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen İvan İlyin, kendi kuşağının tipik bir örneğiydi. 1900'lerin başında Rusya'nın yasalarla yönetilen bir devlet olmasını istiyordu. Birinci Dünya Savaşı felaketinden ve 1917 Bolşevik Devrimi deneyiminden sonra İlyin bir karşıdevrimci, devrime karşı şiddet yöntemlerinin savunucusu ve zamanla Bolşevizmin üstesinden gelmeyi amaçlayan bir Hristiyan faşizminin yazarı haline geldi. 1922 yılında, Sovyetler Birliği'nin kurulmasından birkaç ay önce, sürgüne gönderildi. Berlin'de yazdığı bir yazıda, Beyazlar olarak bilinen Sovyetler'in yeni muhaliflerine bir program sundu. Beyazlar, uzun ve kanlı Rus İç Savaşı'nda Bolşeviklerin Kızıl Ordusu'na karşı savaşmış ve daha sonra İlyin gibi Avrupa'ya siyasi göçmen olarak gitmiş kişilerdi. İlyin daha sonra yazılarını Sovyetler Birliği'nin sona ermesinden sonra iktidara gelecek Rus liderlerin kullanabileceği bir rehber olarak formüle etti.

1991'de dağılan Sovyetler Birliği'nden yeni bir Rusya Federasyonu doğduktan sonra, İlyin'in Görevlerimiz adlı kısa kitabı yeni Rusça baskılarla dolaşıma girdi, toplu eserleri yayımlandı ve fikirleri güçlü destekçiler kazandı. İsviçre'de unutularak ölmüştü; Putin, dediğimiz gibi 2005'te naaşını Moskova'ya naklettirirken görkemli bir yeniden gömme töreni düzenledi. İlyin'in kişisel belgeleri Michigan Eyalet Üniversitesi'ne gitmişti; Putin 2006'da onları geri almak için bir elçi gönderdi. Rus parlamentosunun genel kurulunda yaptığı yıllık başkanlık konuşmalarında İlyin'e atıfta bulunmaya başladı. Bunlar Putin'in kendisi tarafından kaleme alınan önemli konuşmalardı. 2010'larda Putin, Rusya'nın neden Avrupa Birliği'nin altını oyması ve Ukrayna'yı işgal etmesi gerektiğini açıklamak için İlyin'in otoritesine güvenmeye başlamıştı. Öylesine ki, kendisine en önemli tarihçi kimdir diye sorulduğunda, Putin, geçmiş konusunda otorite olarak İlyin'i işaret ediyordu.

Rus siyasi sınıfı da Putin'i örnek aldı. Propaganda ustası Vladislav Surkov, İlyin'in fikirlerini modern medya dünyasına uyarladı. Surkov, Putin'in iktidara yükselişini düzenledi ve Putin'in görünüşte ebedi iktidarını sağlayan medyanın konsolidasyonunu denetledi. Putin'in siyasi partisinin resmi başkanı Dmitry Medvedev, Rus gençlerine İlyin'i tavsiye etti. İlyin'in adı, İlyin'in tavsiye ettiği türden bir demokrasi korkuluğunun yaratılmasında rol oynayan sahte muhalefet partilerinin, komünistlerin ve (aşırı sağcı) Liberal Demokratların liderlerinin dilindeydi. İlyin, hukukun bir lidere duyulan sevgi anlamına geldiği fikrini alıntılayan anayasa mahkemesi başkanı tarafından bol bol zikredildi. Rusya onun savunduğu gibi merkezi bir devlet haline gelirken Rusya'nın bölgesel valileri tarafından baş tacı edildi. 2014 yılının başlarında, Rusya'nın iktidar partisi üyelerine ve Rusya'nın tüm devlet memurlarına Kremlin'den İlyin'in siyasi yayınlarından oluşan bir koleksiyon hediye gönderildi –bir vakitler Türkiye'de Harun Yahya kitaplarının akademisyenlere hediye gönderilmesi gibi.

İlyin, diyor Snyder, bir sonsuzluk politikacısıydı –ezeli ve ebedi Rusya Ana'nın ideoloğu!

Rusya 2010'larda organize bir kleptokrasi haline geldikçe, ülke içindeki eşitsizlik sersemletici boyutlara ulaştıkça, İlyin'in de etkisi zirveye ulaştı. Rusya'nın Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri'ne saldırısı, onları hedef alarak filozof İlyin'in görmezden geldiği ya da küçümsediği bazı siyasi erdemleri ortaya çıkardı: bireycilik, liyakat, entegrasyon, yenilik, hakikat, eşitlik.

İlyin'in fikirleri Rusçada ilk kez bir asır önce, Rus Devrimi'nden sonra dolaşıma girmişti. Soljenitsin'in favori yazarı olduğunu da biliyoruz –ama yirminci yüzyılda yaşamış hiçbir düşünür yirmi birinci yüzyılda böylesine görkemli bir şekilde yeniden canlandırılmamış ve dünya siyaseti üzerinde böylesine etkili olmamıştır.

Tıpkı 1980'lerin sonundan 2010'ların başına kadar olan dönem gibi, 1880'lerin sonundan 1910'ların başına kadar olan dönem de küreselleşme dönemiydi. Her iki dönemin geleneksel aklı, ihracata dayalı büyümenin aydınlanmış politikalar getireceği ve fanatizmi sona erdireceği yönündeydi. Bu iyimserlik Birinci Dünya Savaşı ve onu takip eden devrimler ve karşı devrimler sırasında kırıldı. İlyin'in kendisi de bu eğilimin erken bir örneğiydi. Hukukun üstünlüğünün genç bir destekçisi olan İlyin, aşırı solda gözlemlediği taktiklere hayranlık duyarken aşırı sağa kaydı. Eski solcu Benito Mussolini, İlyin Rusya'dan kovulduktan kısa bir süre sonra Roma Yürüyüşü'nde faşistlerine önderlik ettiğinde, İlyin Duçe'de yozlaşmış bir dünyadan kurtuluş ümidini görüyordu.

İlyin faşizmi dünyanın gelecekteki siyasi düzeni olarak görmüştü. 1920'lerin ikinci yarısında sürgündeyken (ki gidişine maddi açıdan en çok yardımcı olan kişi arkadaşı Rahmaninov'dur), İtalyanların faşizme Ruslardan önce ulaşmış olmasından duyduğu rahatsızlığı açık açık ifade ediyordu. Mussolini'nin darbesinin ilham kaynağının Rus Beyazları olduğu düşüncesiyle kendini teselli ediyordu: "Beyaz hareket [İtalyan] faşizminden daha derin ve daha geniştir." İlyin'e göre bu derinlik ve genişlik, Tanrı'nın düşmanlarının kanla kurban edilmesini talep eden bir tür Hristiyanlığın benimsenmesinden kaynaklanıyordu. 1920'lerde Rusya'nın Beyaz sürgünlerinin hâlâ iktidarı kazanabileceğine inanan İlyin, onlara "Beyaz kardeşlerim, faşistler" diye hitap etmeyi bırakmamıştı.

İlyin Adolf Hitler'den de benzer şekilde etkilenmişti. İtalya'yı ziyaret etmesine ve İsviçre'de tatil yapmasına rağmen, İlyin'in 1922-1938 yılları arasındaki evi, devlet destekli bir bilim enstitüsünde çalıştığı Berlin'di. Annesi Alman olan İlyin, Sigmund Freud ile Almanca psikanaliz yapmış, Alman felsefesi üzerine çalışmış ve Rusça yazdığı kadar Almanca da yazmıştır.

İlyin Hitler'i Bolşevizme karşı medeniyetin savunucusu olarak görüyordu: Führer'in bu benzeri yeni devrimleri engelleyerek "tüm Avrupa için muazzam bir hizmette bulunduğunu" yazıyordu. İlyin, Avrupa'nın Nasyonal Sosyalist hareketi anlamadığından yakınıyordu. Nazizm ona göre her şeyden önce Rusların katılması gereken bir "Ruh" idi.

İlyin 1938'de Almanya'dan ayrılarak İsviçre'ye gitti ve 1954'teki ölümüne kadar burada yaşadı. İsviçre'de Alman-Amerikan bir iş adamının eşi tarafından maddi olarak desteklendi ve ayrıca Almanca halka açık konferanslar vererek biraz para kazandı. İsviçreli bir akademisyenin de belirttiği gibi, bu konferansların özü, Rusya'nın mevcut komünist tehlike olarak değil, gelecekteki Hristiyan kurtuluşu olarak anlaşılması gerektiğiydi. İlyin'e göre komünizm, çökmekte olan Batı tarafından masum Rusya'ya dayatılmıştı. Bir gün Rusya kendisini ve diğerlerini Hristiyan faşizminin yardımıyla özgürleştirecekti. İsviçreli bir eleştirmen onun kitaplarını "tüm Batı'ya karşı çıkma anlamında ulusal" olarak nitelendirdi.

İlyin'in siyasi görüşleri İkinci Dünya Savaşı başladığında da değişmedi. İsviçre'deki bağlantıları aşırı sağcı kişilerdi: Rudolf Grob İsviçre'nin Nazi Almanya'sını taklit etmesi gerektiğine inanıyordu; Theophil Spoerri Yahudileri ve Masonları yasaklayan bir gruba mensuptu; Albert Riedweg sağcı bir avukattı ve kardeşi Franz, Nazi imha aygıtındaki en önde gelen İsviçre vatandaşıydı. Franz Riedweg, Alman savaş bakanının kızıyla evlendi ve Nazi SS'lerine katıldı. Almanların Polonya, Fransa ve Sovyetler Birliği işgallerinde yer aldı; bu sonuncusunu İlyin, Nazilerin Rusları özgürleştirebileceği bir Bolşevizm denemesi olarak gördü.

Sovyetler Birliği savaşı kazanıp 1945'te imparatorluğunu batıya doğru genişlettiğinde, İlyin gelecek nesil Ruslar için yazmaya başladı. Çalışmalarını büyük bir karanlığın içinde küçük bir fener yakmak olarak nitelendiriyordu. Bu küçük alevle 2010'lu yılların Rus liderleri bir yangın başlatacaklardı.

Putin 2009 yılında İlyin'in mezarına çiçek bıraktığında, Sovyet cellatlarını Rus vatanseverleri olarak görmeye istekli olan en sevdiği Ortodoks rahip Tikhon Shevkunov ile birlikteydi. Birkaç yıl sonra Putin'in kendisi de komünizmin değerlerini İncil'de bulmakta zorlanmamaya başlamıştı.

İlyin, bedenen ve ruhen, terk etmek zorunda kaldığı Rusya'ya Putin sayesinde geri döndü. Elbette İlyin Sovyet sistemine karşıydı. Ama bir kez ortadan kalktığında, komünizm artık tarih olmuştu; ve İlyin için geçmişin gerçekleri, bir masumiyet mitinin inşası için hammaddeden başka bir şey değildi. İlyin'in görüşlerini biraz değiştirerek, Sovyetler Birliği'ni onun gördüğü gibi Rusya'ya dışarıdan bir dayatma olarak değil, Rusya olarak ve dolayısıyla tertemiz görmek mümkündü. Ve böylece Rus siyasi eliti Sovyet sistemini dünyanın düşmanlığına karşı masum bir Rus tepkisi olarak hatırlamaya başladı. Putin'e göre Batı, Rus masumiyetine tekrar tekrar saldırıyordu.

Putin, İlyin'in sonsuzluk siyasetini (yani Rusya'nın tarihsel olarak masum, tertemiz olduğu inancı) onayladığı gibi, İlyin'in Rus ulusu tanımını da kabul etti. Parlamento seçimlerinden hemen sonra ve başkanlık seçimlerinden hemen önce 23 Ocak 2012'de Putin, İlyin'in ulusal sorun anlayışını geliştirdiği bir makale yayımladı. Putin, siyasi muhalefetin cinsel sapkın ve yabancı olduğunu iddia ederek, Rusya'nın sorunlarının tüm sorumluluğunu Rus kurtarıcısının ya da Rus organizmasının önüne yerleştirmişti. Herkesler "yerli ve milli" olmalıydı! Putin, Rusya'nın doğası gereği masum bir "medeniyet" olduğunu savunarak mantıksal çemberi kapattı. Rusya doğası gereği bir uyum üreticisi ve ihracatçısı değil miydi? O zaman, komşularına kendi barış anlayışını taşımasına da izin verilmeliydi. Mesela Kırım'ı ilhak etmek, Rusya'nın doğal görevi olan bir milli barış meselesiydi.

Bu makalede Putin, Rusya Federasyonu'nun yasal sınırlarını ortadan kaldırdı. Geleceğin başkanı olarak yazdığı makalede Rusya'yı bir devlet olarak değil, ruhani bir durum olarak tanımlıyordu. Putin, İlyin'in ismini vererek, Rusya'da milliyetler arasında hiçbir çatışma olmadığını ve aslında olamayacağını iddia etti. İlyin'e göre Rusya'daki "milliyet sorunu" düşmanların bir icadıydı, Batı'dan ithal edilen ve Rusya'ya uygulanabilirliği olmayan bir kavramdı. İlyin gibi Putin de Rus medeniyetinin kardeşliği ortaya çıkardığını yazdı. "Büyük Rus misyonu," diye yazıyordu Putin, "medeniyeti birleştirmek ve bağlamaktır. Böyle bir devlet-medeniyette ulusal azınlıklar yoktur ve 'dost ya da düşman' ortak bir kültür temelinde tanımlanır." Siyasetin "dost ya da düşman"dan (ya da "biz ve onlar", "yandaşlar ve muhalifler") başlaması, Nazi hukuk teorisyeni Carl Schmitt tarafından formüle edilen ve İlyin tarafından desteklenen ve yayılan temel faşist fikirdir. Olmayan bir şey olamayacağına göre, mesela, Rusya'da (ve tabii İran'da da) eşcinseller yoktur. Olduğu sanılanların ise bir an evvel, çeşitli zehirlerle, mevcudiyetleri sonlandırılmalıdır, mesela muhaliflerin. Kaç oligark zehirlendi, kaç gazeteci öldürüldü sayısını hatırlamak zor.

Ama Rusya, İlyin'e ve Putin'e göre tarihsel olarak masumiyetin cisimleşmiş hâli olmaya devam ediyordu. Masumiyet fikrinin bu iki kişi için belirli bir biyolojik biçim aldığını iddia edebiliriz. İlyin'in gördüğü bakire bir Rus bedeniydi. Gününün faşistleri ve diğer otoriterleri gibi İlyin de ulusunun bir yaratık, "doğanın ve ruhun bir organizması", ilk günahı olmayan Cennet'teki bir hayvan olduğunda ısrar ediyordu. Hücreler bir bedene ait olup olmadıklarına karar vermediğinden, Rus organizmasına kimin ait olduğuna karar vermek bireyin ya da halkların işi değildi. Ilyin'e göre Rus kültürü, Rus gücünün yayıldığı her yere otomatik olarak "kardeşçe birlik" getiriyordu. İlyin "Ukraynalılar"ı tırnak içinde yazıyordu çünkü onların Rus organizmasının ötesinde ayrı bir varlıkları olduğunu reddediyordu. Ukrayna'dan bahsetmek Rusya'nın ölümcül düşmanı olmak demekti. İlyin, Sovyet sonrası Rusya'nın Ukrayna'yı da kapsayacağına kesin gözüyle bakıyordu. Eh, Putin'e İsa, İlyin'e de dirilen Lazarus olarak bakabiliriz.

Yani, Putin'i anlamak için, İlyin'i bilmek, şart!

Levent Yılmaz kimdir?

Levent Yılmaz, 1969’da Ankara’da doğdu. Tevfik Fikret Lisesi’ni bitirdi ve sonrasında bir yıl ABD’de kaldı (1987). 1993 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. 1988 yılında Gece Yayınları’nın kuruluşunda yer aldı, 1991 yılına kadar yayın yönetmenliğini yürüttü. Gergedan, Gösteri, Defter gibi dergilerde şiir, çeviri ve yazıları yayımlandı.

17. yüzyıl Avrupa tarihyazımı ve modernliğin doğuşu üzerine doktora çalışmasını 2002 yılında EHESS’te (Paris) tamamladı. Çalışmalarına 1996-99 yılları arasında Fondazione San Carlo’nun (Modena) davetlisi olarak İtalya’da devam etti.

Dost Kitabevi Yayınları’nın genel yayın danışmanlığını (bu süreçte Harry Potter’ı, Corto Maltese’yi ve Borges’in Babil Kitaplığı’nı Türkiye’de yayımladı) ve Fransa’da Actes Sud yayınlarında Türk Edebiyatı dizi yönetmenliğini yürüttü.

Le Temps Moderne. Variations sur les Anciens et les contemporains başlıklı Fransızca kaleme aldığı araştırma kitabı 2004 yılında Gallimard yayınevinden çıktı (Türkçesi, Modern Zamanın Tarihi / Batı’da Yeninin Değer Haline Gelişi, Metis, 2010).

Türkiye’de ve Fransa’da çeşitli yayınevlerinde yayın danışmanlığı (YKY, Epsilon, Kıraathane, OF), yayın yönetmenliği (Galaade, Helikopter, Les Novateur.e.s) yaptı. WordsWithoutBorders’ın kuruluşunda yer aldı.

2002 yılından sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Avrupa Kültür Tarihi üzerine dersler verdi. 2011 yılında profesörlüğe atandı. Ardından Koç Üniversitesi, EHESS, NYU ve Collège de France gibi kurumlarda dersler verdi. Bu alandaki İngilizce metinleri Storia della Storiografia, Intellectual News gibi dergilerde yayımlandı. 2009’da Santralistanbul’da açılan Yüksel Arslan Retrospektifi sergisini düzenledi ve kataloğunu yayıma hazırladı.

Ayrıca Yves Bonnefoy’nin Mitolojiler Sözlüğü’nün (2000) Türkçe baskısını yayıma hazırlayan Yılmaz’ın çeviri ve araştırma-inceleme kitaplarının yanı sıra Düşünen Söyleşiler (2005) adlı bir söyleşi kitabı, Giambattista Vico ve Yeni Bilim’in Temel Kavramları (2007) ve The Vico Road (2017) adlı derleme çalışmaları bulunuyor.

Çeviri, deneme, araştırma-inceleme ve söyleşilerinin yanı sıra şiir kitapları da bulunan Yılmaz’ın ilk şiir kitabı 1988’de Gece Şiirleri adı ile yayımlandı. İlk kitabını 1991’de Hayâl ile Fırtına, 1993’te Kayıp Ruhlar İsimsiz Adalar, 1997’de Kaplan Zamanı ve Geçiş izledi. Bu üç kitapta yer alan şiirlerini 2000’de Sonülke’de bir araya getirdi. Ardından 2009’da Afrika’yı, 2017’de ise Ada ile Brunik adlı şiir kitaplarını yayımladı. Şiirlerinden İngilizceye yapılan çeviriler ise Grand Street, Raritan gibi dergilerde yayımlandı. 2000’e kadarki tüm şiirlerini bir araya getiren Sonülke’denbir seçki Ünal Aytür’ün çevirisiyle 2006 yılında Saturn. Selected Poems adıyla The Sheep Meadow Press tarafından yayımlandı.

Babasının ve aile geleneklerinin izinde, ama takiyyeci bir devlet başkanıyla karşı karşıyayız. Ve en korkuncu, elinde ölümcül güç kullanma imkanları var. Ve kullanıyor, babasının izinde...

Michelle Obama, "Olmaya" devam etmek niyetinde. Sizce "ne olmaya"nın yanıtı ne olabilir?

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Putin'i anlamak için: İvan Aleksandroviç İlyin'i iyi bilmek - Levent Yılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Putin'i anlamak için: İvan Aleksandroviç İlyin'i iyi bilmek

25 0
29.11.2023

Diğer

29 Kasım 2023

Timothy Snyder'ın müthiş bir kitabı vardır, The Road to Unfreedom (Özgürsüzlüğe Gidiş). 2018 yılında yayımlandığında, Snyder'ın o zamanlar yayımlamış olduğu ve büyük ses getiren On Tyranny (Zorbalık Üstüne) adlı kısa ama çok satan kitabının biraz gölgesinde kaldı. Snyder bu kitapta, Putin'in dünyasını ve nereden nereye nasıl geldiğini anlamak için, İlyin'i bilmemiz gerektiğini söylüyordu. Bize, adını hiç duymadığımız bu yazarın nasıl olup da 1990 sonrası Rusya'sının bir nevi Ziya Gökalp'i haline geldiğini anlatmaya çalışıyordu. İlyin adını ilk Snyder'ın kitabında gördüm, ve merak bu ya, biraz eşelemek istedim. Bu satırlar, Tim Snyder okumalarından akılda kalanlardır.

Putin, 1954 yılında İsviçre'de ölen İlyin'in naaşını, 2005 yılında, Sovyet gizli devlet polisinin Büyük Terör sırasında idam edilen binlerce Rus vatandaşının cesedini yaktığı bir manastıra naklettirdi. İlyin'in yeniden gömüldüğü sırada Rus Ortodoks Kilisesi'nin başında Sovyet döneminde KGB ajanı olan bir kişi bulunuyordu. Törende askeri bir bando, Sovyet milli marşıyla aynı melodiye sahip olan Rus milli marşını çaldı. Putin'i İlyin'in yazılarıyla tanıştırmış olan film yönetmeni Nikita Mikhalkov, her iki versiyondan sorumlu bestecinin oğluydu. Mikhalkov, siyasi manifestosunun da ortaya koyduğu gibi, İlyin'in hevesli bir mürşidiydi: Rusya "ruhani-maddi bir birlik", "çok sayıda millet ve kabileden oluşan binlerce yıllık bir birlik" ve "özel, uluslarüstü, emperyal bir bilinç" sunuyordu. Rusya Avrasya'nın merkeziydi, "bağımsız, kültürel-tarihi bir kıta, organik, ulusal birlik, jeopolitik ve kutsal, dünyanın merkezi" idi.

1883'te soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen İvan İlyin, kendi kuşağının tipik bir örneğiydi. 1900'lerin başında Rusya'nın yasalarla yönetilen bir devlet olmasını istiyordu. Birinci Dünya Savaşı felaketinden ve 1917 Bolşevik Devrimi deneyiminden sonra İlyin bir karşıdevrimci, devrime karşı şiddet yöntemlerinin savunucusu ve zamanla Bolşevizmin üstesinden gelmeyi amaçlayan bir Hristiyan faşizminin yazarı haline geldi. 1922 yılında, Sovyetler Birliği'nin kurulmasından birkaç ay önce, sürgüne gönderildi. Berlin'de yazdığı bir yazıda, Beyazlar olarak bilinen Sovyetler'in yeni muhaliflerine bir program sundu. Beyazlar, uzun ve kanlı Rus İç Savaşı'nda Bolşeviklerin Kızıl Ordusu'na karşı savaşmış ve daha sonra İlyin gibi Avrupa'ya siyasi göçmen olarak gitmiş kişilerdi. İlyin daha sonra yazılarını Sovyetler Birliği'nin sona ermesinden sonra iktidara gelecek Rus liderlerin kullanabileceği bir rehber olarak formüle etti.

1991'de dağılan Sovyetler Birliği'nden yeni bir Rusya Federasyonu doğduktan sonra, İlyin'in Görevlerimiz adlı kısa kitabı yeni Rusça baskılarla dolaşıma girdi, toplu eserleri yayımlandı ve fikirleri güçlü destekçiler kazandı. İsviçre'de unutularak ölmüştü; Putin, dediğimiz gibi 2005'te naaşını Moskova'ya naklettirirken görkemli bir yeniden gömme töreni düzenledi. İlyin'in kişisel belgeleri Michigan Eyalet Üniversitesi'ne gitmişti; Putin 2006'da onları geri almak için bir elçi gönderdi. Rus parlamentosunun genel kurulunda yaptığı yıllık başkanlık konuşmalarında İlyin'e atıfta bulunmaya başladı. Bunlar Putin'in kendisi tarafından kaleme alınan önemli konuşmalardı. 2010'larda Putin, Rusya'nın neden Avrupa Birliği'nin altını oyması ve Ukrayna'yı işgal etmesi gerektiğini açıklamak için İlyin'in otoritesine güvenmeye başlamıştı. Öylesine ki, kendisine en önemli tarihçi kimdir diye sorulduğunda, Putin, geçmiş konusunda otorite olarak İlyin'i işaret ediyordu.

Rus siyasi sınıfı da Putin'i örnek aldı. Propaganda ustası Vladislav Surkov, İlyin'in fikirlerini modern medya dünyasına uyarladı. Surkov, Putin'in iktidara yükselişini düzenledi ve Putin'in görünüşte ebedi iktidarını sağlayan medyanın konsolidasyonunu denetledi. Putin'in siyasi partisinin resmi başkanı Dmitry Medvedev, Rus gençlerine İlyin'i tavsiye etti. İlyin'in adı, İlyin'in tavsiye ettiği türden bir demokrasi korkuluğunun yaratılmasında rol oynayan sahte muhalefet partilerinin, komünistlerin ve (aşırı sağcı) Liberal Demokratların liderlerinin dilindeydi. İlyin, hukukun bir lidere duyulan sevgi anlamına geldiği fikrini alıntılayan anayasa mahkemesi başkanı tarafından bol bol zikredildi. Rusya onun savunduğu gibi merkezi bir devlet haline gelirken Rusya'nın bölgesel valileri tarafından baş tacı edildi. 2014 yılının başlarında, Rusya'nın iktidar partisi üyelerine ve Rusya'nın tüm devlet memurlarına Kremlin'den İlyin'in siyasi yayınlarından oluşan bir koleksiyon hediye gönderildi –bir vakitler Türkiye'de Harun Yahya kitaplarının akademisyenlere hediye gönderilmesi gibi.

İlyin, diyor Snyder, bir sonsuzluk politikacısıydı –ezeli ve ebedi Rusya Ana'nın ideoloğu!

Rusya 2010'larda organize bir kleptokrasi haline geldikçe, ülke içindeki eşitsizlik sersemletici boyutlara ulaştıkça, İlyin'in de etkisi zirveye ulaştı. Rusya'nın Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri'ne saldırısı, onları hedef alarak filozof İlyin'in görmezden geldiği ya da küçümsediği bazı siyasi erdemleri ortaya çıkardı: bireycilik, liyakat, entegrasyon, yenilik, hakikat, eşitlik.

İlyin'in fikirleri Rusçada ilk kez bir asır önce, Rus Devrimi'nden sonra dolaşıma girmişti. Soljenitsin'in favori yazarı olduğunu da biliyoruz –ama yirminci yüzyılda yaşamış hiçbir düşünür yirmi birinci yüzyılda böylesine görkemli bir şekilde yeniden canlandırılmamış ve dünya siyaseti üzerinde böylesine etkili olmamıştır.

Tıpkı 1980'lerin sonundan 2010'ların başına kadar olan dönem gibi, 1880'lerin sonundan 1910'ların başına kadar olan dönem de küreselleşme........

© T24


Get it on Google Play